NBA: Transfer Döneminin En Kötü 10 İmzası

27/Kas/20 12:59 Kasım 27, 2020

admin69

27/Kas/20 12:59

Eurohoops.net

NBA’de geride bıraktığımız haftanın en kötü kontratlarıyla huzurlarınızdayız…

by Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesilelikle yasaktır.

NBA’de transfer döneminin başlamasıyla birlikte takımlar serbest oyuncularla hızla kontrat imzalamaya başladı. İlk haftanın sonuna geldiğimiz günlerde serbest kalan yüksek profilli oyuncuların neredeyse hepsi yeni takımlarını buldu. 

Bu sezonki transfer piyasası, hem Coronavirüs salgınının takımların maddi açıdan elini kısıtlaması hem de serbest kalan oyuncuların önceki yıllara kıyasla profillerinin çok daha düşük olması sebebiyle ligin kaderini tamamen değiştiren hamlelere sahne olmadı. Lig genelindeki takımların çoğunun maaş bütçesinde yer olmamasının da bu konuda etkili olduğunu belirtmek gerekiyor.

Ancak tüm finansal kısıtlamalara, doğru düzgün maaş bütçesine sahip olmalarına ve piyasada süperstarlar olmamamasına rağmen bazı takımlar para harcamaktan kendisini alamadı. Bunun sonucunda da bazı çok gereksiz kontratlar gördük.

Lafı daha fazla dolandırmadan transfer döneminde takımların dağıttığı en kötü 10 kontratla sizi baş başa bırakıyoruz…

Not: Transfer döneminin en iyi 10 imzasını değerlendirdiğimiz yazıya aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz.

Transfer Döneminin En İyi 10 İmzası

Gordan Hayward, Charlotte Hornets

Bu satırların bir Boston Celtics taraftarının kaleminden çıktığını en başından söylemem gerekiyor. Ama elimden geldiği kadar objektif olmaya çalışacağım…

Charlotte Hornets, Boston Celtics‘le olan kontratının son yılındaki kontratı reddederek serbest kalan Gordon Hayward’a 4 yıl 120 milyon dolar değerinde bir kontrat verdi. Herkesin bildiği gibi Celtics’le Hayward’ın birlikteliği talihsiz bir şekilde başlamıştı. Hayward, ayak bileğinden yaşadığı sakatlıktan sonra bir türlü Utah Jazz‘deki formuna dönmeyi başaramadı. Ben genel olarak yapılan tüm eleştirilerin aksine Hayward’ın sahada kalabildiği dönemlerde hala verimli bir oyuncu olabileceğine inanıyorum. Ancak kendisinin sağlıklı kalmak konusunda son 3 sezon boyunca çok iyi bir karneye sahip olduğunu söyleyemeyiz

Ki sağlıklı kalmayı başarsa bile Hornets gibi şampiyonluk hedefinden çok uzakta olan bir takımın 30 yaşını geçmiş Hayward standartlarında bir oyuncuya bu kadar büyük bir kontrat bağlamasını mantık düzelemine oturtmak çok kolay değil. Evet Hayward, geçen yıl normal sezonda Celtics’in 4. opsiyonu olarak 17.5 sayı – 6.7 ribaund – 4.1 asist ortalamaları yakalamıştı. Kağıt üstünde bunlar çok iyi rakamlar olarak göze çarpıyor fakat bu ekleme Hornets’e seviye atlatacak mı? Atlatsa bile sürdürülebilir bir başarı elde edecekler mi? Bu soruların cevaplarının olumsuz şekilde şekillenmesi çok daha olası gözüküyor. 

Marcus Morris, Los Angeles Clippers

Önümüzdeki sezona girilirken Los Angelels Clippers, geçen sezon Yılın Altıncı Adamı seçilen Montrezl Harrell’ı kaybettikten sonra Serge Ibaka eklemesi dışında çok da iyi bir offseason geçirmedi. Hala net bir şekilde oyun kurucu eksikleri var. Genel olarak takımın geçen seneki zaaflarını giderme konusunda çok da iyi bir dönem geçirmediler.

Bu saydığımız durumların yanında Marcus Morris’i de kaybetmek onlar için durumu daha kötü hale getirebilirdi. Fakat ne olursa olsun bu durum Morris’e 4 yıl 64 milyon dolarlık bir kontrat vermeyi haklı çıkarmıyor.

Clippers, Morris’in potansiyeline güveniyor olabilir. Tecrübeli oyuncu, geçen sezona başladığı Knicks formasıyla oynadığı maçlarda 19.6 sayı ortalaması yakalamış ve üç sayı çizgisinin gerisinden %43’le şut atmıştı. Ancak Morris, topu mümkün olduğu kadar elinde tutmayı ve bol bol şut atmayı seven bir oyuncu. Kawhi Leonard ve Paul George gibi isimlerin yanında tamamlayıcı bir parça olarak oynarken Knicks‘teki üretim seviyesine ulaşmasının imkanı yok. Bu yüzden Clippers’ın tecrübeli oyuncuya haddinden fazla bir para ödediğini kabul etmek gerekiyor.

Davis Bertans, Washington Wizards

Geçen sezonun takas döneminde Wizards‘ın Bertans’ı takaslamak için 2 tane birinci tur hakkı istemiş olmasından yola çıkarak ligdeki herkes başkan ekibinin şutör oyuncuyu kadrosunda tutmak isteyeceğini biliyordu. Ancak buna rağmen kimse Bertans’ın bu kadar büyük bir kontrat almasını beklemiyordu.

Geçtiğimiz sezon gösterdiği performansla ligin en özel şutörlerinden birisi olduğunu gösteren Bertans, Wizards‘tan 5 yıl 80 milyon dolar değerinde bir sözleşme aldı. Bu da Bertans’ın ilerleyen dönemlerde Wizards çekirdeğinin en önemli isimlerinden birisi olacağı anlamına geliyor. Sonuç olarak Washington’ın kadrosunda Bertans’tan daha fazla kazanan sadece 2 isim var. Geçtiğimiz sezon Wizards’ta maç başına 15.4 sayı üreten ve kullandığı 8.7 üç sayı atışında %43’le isabet sağlayan Bertans’ın zam almasını bekliyorduk ama bu kadarı kimsenin aklının ucundan bile geçmiyordu.

Şampiyonluk adayı olan, tek eksiği bir şutör olan bir takım hakkında konuşuyor olsaydık sanmıyorum ama yine de belki bu ücreti savunabilecek argümanlar ortaya sürebilirdik. Ama Wizards gibi birçok temel sıkıntısı olan bir takımda Bertans’a verilen bu kontrat fazlasıyla lüks kaçıyor. 

Joe Harris, Brooklyn Nets

NBA transfer döneminin ligin şutörleri için fazlasıyla karlı geçtiğinin bir diğer örneği de Joe Harris, Brooklyn Nets‘le sözleşmesi sona eren Harris’in takımdaki geleceği, Kevin Durant ve Kyrie Irving eklemelerinden sonra fazlasıyla tartışılmaya başlanmıştı. Nets, bu tartışmalara çok kesin bir dille son noktayı koydu.

Harris, Brooklyn’le 4 yıl 72 milyon dolar değerinde bir kontrat imzaladı. Durant, Irving ve Spencer Dinwiddie gibi yaratıcıların yanında onlara alan açacak bir şutör olması çok önemli. Fakat kendi şutunu yaratmakta sıkıntı yaşayan, genelde kullandığı atışları perdelemelerden çıkarak bulan Harris için bu kadar büyük bir kontratı vermek ideal bir senaryo değil.

Transfer dönemi başlamadan önce Nets yönetimi, Harris’i mutlaka kadroda tutmak istediklerini dile getiriyordu. Yukarda bahsettiğimiz takımdaki diğer oyunculara alan açma anlamında önemli bir rolü üstleneceği de kesin. Ancak geçtiğimiz yıl Durant ve Irving’in yokluğunda maç başına 14.5 sayıyla oynayan Harris’in performansı gözlerini biraz boyamış gibi gözüküyor. Bu sezon, takımın en büyük iki yıldızı parkeye döndükten sonra Harris bu kadar top kullanma şansı bulamayacaktır.

İlerleyen dönemde şampiyonluk için oynaması beklenen Nets’in daha elzem ihtiyaçları ortaya çıkarsa, Harris’e verilen bu kontrat maaş bütçesi açısından kendilerini sıkıntıya sokabilir.

Bismack Biyombo, Charlotte Hornets

Bismac Biyombo, 2016 yazında dağıtılan çılgın kontratlardan nasibini Orlando Magic‘le 4 yıl 70 milyon dolarlık bir sözleşme imzalayarak almıştı. Bu kontrat boyunca Biyombo, 5.9 sayı – 5.9 ribaund ve 1.0 blok ortalamaları yakaladı. En basit tabirle aldığı kontratın hakkını vermekte zorlandığını söyleyebiliriz.

Bu kontratın ortasındayken Charlotte Hornets‘e takas edilen Biyombo, transfer dönemine girilirken de serbest kaldı ve özellikle sahanın hücum tarafında fazla bir şey vaatetmeyen oyuncu için NBA takımlarının sıraya girmediği de ortadaydı.

Tüm bunlara rağmen Hornets, uzun oyuncunun kontratını yenilemeye karar verdi. Gordon Hayward transferinden sonra maaş bütçesinde yer kalmayan Hornets’in Biyombo’ya nasıl bir kontrat sunacaı bilinmiyor. Fakat Hornets’in daha genç ve günümüz NBA’ine uygun bir uzun oyuncunun peşinden gitmemiş olması geride bıraktığımız tranfer döneminde yaptıkları garip tercihlere bir yenisi olarak ekleniyor.

Malik Beasley, Minnesota Timberwolves

Minnesote Timberwolves, geçtiğimiz yıl Denver Nuggets‘tan takasla kadrosuna kattığı Malik Beasley’e 4 yıl 60 milyon dolarlık bir kontrat verdi. Timberwolves‘a gelene kadar kariyeri boyunca yakaladığı en yüksek sayı ortalaması 11.3 olan ve savunmada da çok yönlü bir profile sahip olmayan Beasley için bu ücretin biraz yüksek olduğu ortada.

Evet, günümüz NBA’inde üç sayı çizgisinin gerisinden tehdit yaratabilen kanat oyuncuları çok değerli. Beasley de Timberwolves’a takas olduktan sonra oynadığı 14 maçta yayın gerisinden %42’yle isabet buldu ve maç başına 20.7 sayı üretti. Fakat bu istatistiklerin geçen sezonki Timberwolves gibi iddiası kalmamış bir takımda geldiğini ve 14 maçlık bir dönemin de böyle bir kontrat vermek için çok kısa olduğunu anlamak için bir uzman olmaya gerek yok.

Ki Beasley, piyasası da çok kuvvetli olan bir oyuncu değildi. Söylentilere göre Beasley’le ilgilenen tek takım New York Knicks‘ti ancak onlar da bu rakamlara çıkar mıydı çok başka bir tartışmanın konusu. Sebebi ne olursa olsun, savunmada zaafları bulunan Timberwolves gibi bir takım için bu kontratı haklı çıkaracak fazla sebep bulamayız gibi gözüküyor.

Mason Plumlee – Jahlil Okafor, Detroit Pistons

Eveeeet, yazının heyecanla beklediğiniz kısmına geldik. Detroit Pistons ve umarsızca yaptıkları pivot hamleleri… Transfer dönemi başladıktan kısa bir süre sonra ESPN’den Adrian Wojnarowski, serbest oyuncu marketinde işlerin pivotlar için pek de iyi gitmediğine ve takımların bu pozisyona fazla para harcamak istemediğine dair bir paylaşım yaptı.

Pistons yönetimi bu paylaşımı kişisel algılamış olacak ki Plumlee ve Okafor’a hızlıca çok da mantık barındırmayan sözleşmeler verdi. Transfer dönemi başlamadan önce Pistons’ın elinde Blake Griffin gibi bir yıldız, geçtiğimiz sezonu çok iyi geçiren Christian Wood, takıma takasla katılan Dewayne Dedmon ve draftta yeni seçtikleri Isaiah Stewart vardı. Bu oyuncuların üzerine Detroit, transfer döneminin ilk hamlesi olarak Mason Plumlee’ye 3 yıl 25 milyon dolar değerinde bir kontrat verdi.

Yanlış anlamayın, Plumlee modern basketbola uyum sağlayabilecek bir uzun ancak 30 yaşındaki oyuncu ne Pistons’ın yakın gelecekte girmesi beklendiği yeniden yapılanma yoluna ne de rekabetçi olma planlarına uyuyor. Bu planlara uysa bile elinde bir üst paragrafta saydığımız isimler varken 8 milyon dolar civarı bir maaş vermenin pek akıl alır yanı yok.

Ancak Pistons yönetimi bu sözleşmeyle de yetinmeyip üzerine New Orlean Pelicans‘tan ayrılan Jahlil Okafor’la sözleşme imzaladı. Bu kontratın detayları henüz açıklanmadı ancak gerçekten bu hamleyi eleştirmek için detaylara ihtiyacımız yok. Okafor şu anda NBA’de bulunan en “eski okul” uzunlardan bir tanesi. Ekmeğini büyük ölçüde posttan çıkaran Okafor, geçen sezon yedek olarak süre aldığı Pelicans‘ta fena iş yapmadı ancak Pistons’ın böyle bir eklemeye gerçekten ihtiyacı yoktu.

Meyers Leonard, Miami Heat

Miami Heat‘te playofflar boyunca çok az süre alan ve genellikle saha kenarında havlu sallayarak takım arkadaşlarına destek olmak için garip hareketler yapan Meyers Leonard, 2 yıl 20 milyon dolarlık bir sözleşme imzaladı. Bu sözleşmenin verilme nedenlerni değerlendirmeden önce kontratın ikinci yılında takım opsiyonunun bulunduğunu da söylememiz gerekiyor.

Meyers Leonard, normal sezonun büyük kısmında Heat formasıyla ilk beş çıkıyordu, ancak özellikle takıma Jae Crowder ve Andre Igoudala’nın katılmasıyla birlikte rolü ciddi seviyede azaldı. Crowder ve Igoudala’nın artan rolleri, takımın playofflardaki başarısı ve final yürüyüşünün en kilit yanlarından bir tanesiydi. Ancak Crowder’ın da takımdan ayrılmasıyla birlikte Heat, belirli bir ölçüde bu plandan uzaklaşacakmış gibi gözüküyor.

Ancak sebebi ne olursa olsun takımda çok istikrarlı bir role sahip olmayacak ve playofflarda da pek sorumluluk almayacak bir oyuncu için 10 milyon dolarlık bir kontrat vermek pek mantıklı bir hamle gibi gözükmüyor. 

Bobby Portis, Milwaukee Bucks

Robin Lopez’i Washington Wizards‘a kaybeden Milwaukee Bucks, uzun rotasyonunda oluşan boşluğu doldurmak için Bobby Portis’le 2 yıl 7.4 milyon dolarlık bir anlaşma imzaladı. Kontratın ikinci yılında da Portis’in oyuncu opsiyonu bulunuyor.

Portis, kariyeri boyunca hiçbir zaman verimli bir şutör olmadı. Genellikle orta mesafe ve uzun iki sayılık atışları kullanmayı seven oyuncunun neden verimli bir şutör olmadığını tartışmamıza pek bir sebep yok. Ancak bu verimsizlik, Portis’in şut atma isteğini hiçbir zaman frenlemedi.

En azından şu ana kadarki profesyonel kariyerinden yola çıkarak Portis’in iyi bir karakter ya da soyunma odasında bulunmasını isteyeceğiniz türden bir isim olmadığı da açık.

Belki Milwaukee’de şampiyonluk hedefi için oynayan bir takımda Portis, kullandığı şut profilini düzeltebilir ve kendisini takıma daha fazla adayarak daha verimli bir oyuncu haline gelebilir. Ancak en azından şu ana kadar bize gösterdiklerinden yola çıkarak bu konuda çok umutlu olduğumuzu söylemek doğru olmaz. Portis tabii ki uzun rotasyonudna Brook Lopez ve Giannis Antetokounmpo gibi isimlerin olduğu bir kadroda çok uzun süreler almayacaktır. Belki alacağı limitli rol, onun sahada yaptığı gereksiz işleri azaltmasını ve güvenilebilir bir oyuncu olmasını sağlayabilir.

Basketbol gündemiledeki en son gelişmeleri kaçırmamak içile tıklayın!

NBA gündemiledeki son gelişmeler içile tıklayın!