By Jake Fischer, Çeviri: Arma Kaynar/ info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 27 Kasım 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de çok az olay yıldız bir oyuncunun takasını istemesi kadar heyecan yaratır. Organizasyonlar, yıllarca takımlarını şampiyonluğa taşıyabilecek yetenekte bir yıldız oyuncu ararlar. Bu All-Star oyuncuların etrafını uygun yeteneklerle donatabilmek için milyonlarca dolar harcarlar. Ancak bu birliktelikler bazen bir toplantı ya da bir telefon konuşmasıyla ayrılığa gidebiliyor.
Örnek olarak Houston Rockets’ı ele alalım. Daryl Morey yönetimi boyunca Rockets ekibi birçok asset biriktirmişti ve büyük bir hamle yapabilmek için uygun zamanı bekliyordu. Daha sonra 2012 sonbaharında Oklahoma City Thunder, James Harden’ın takasa açık olduğunu tüm lige bildirdi ve Houston ekibi tetiği çekmekte tereddüt etmedi. İlk olarak Harden’ı Dwight Howard’la birleştiren Rockets, yıldız oyuncunun yanına daha sonra Chris Paul ve Russell Westbrook gibi isimleri getirdi. Harden, Houston’da geçirdiği 8 yılda takımını 2 kez konferans finallerine taşıma başarısı gösterdikten sonra takımın yönetiminden takasını istedi.
Harden’ın kadroda bulunduğu Rockets ekibi en önemli şampiyonluk adaylarından birisi olarak görülüyordu. Ancak Houston, Hardensız kadrosuyla 2012’den sonra ilk kez lotaryada yer alır gibi gözüküyor. Batı konferansının ne kadar güçlü olduğu da düşünülünce Harden sonrası dönemde bir süre daha lotarya seviyesinde dolanmaları olası.
Bu da NBA takımları için rekabetçi olmakla yeniden yapılanmaya gitmek arasındaki çizginin ne kadar ince olduğunu bir kez daha gösteriyor. Tıpkı Harden’ın Brooklyn ya da Philadelphia’ya takasını istemesi, bir önceki yaz döneminde Paul George ve Russell Westbrook’un Oklahoma City’den ayrılması ve Kawhi Leonard’ın Spurs’ten ayrılarak bir hanedanlığa son verip Toronto Raptors’a tarihinin ilk şampiyonluğunu getirmesi gibi…
Hatta 2014 senesine dönersek benzeri bir örneği Kevin Love’un Minnesota’dan ayrılmasında da görebiliriz. Love’ın Timberwolves’tan ayrılmasıyla birlikte Minnesota ekibi direkt olarak lotaryanın zirvesine dönmüştü. Aradan geçen süre içerisinde de rekabetçi bir kadro kurmak konusunda çok başarılı olamadılar…
Aşağıdaki satırlar “Kazanmak için Kaybetmek: NBA’de Tanking Dönemi Ligi Sonsuza Kadar Nasıl Değiştirdi?” isimli kitaptan alınmıştır. Bu bölümde Kevin Love’ın Cleveland’a takas olduğu “Love Yazı” olarak da anılan dönemde bir süperstarın takasını istemesiyle birlikte yeniden yapılanan takımlar ve şampiyonluk adaylarının kaderinin nasıl değiştiğini gözler önüne seriyor.
Her NBA draftında takımlar lige katılan yeni oyuncuları aralarında paylaşıyorlar. Takımlar, her yaptıkları seçimle birlikte lige birinci turda seçilerek katılan çaylak oyuncuların kontratını en az 4 sene boyunca kontrol edebilme hakkına sahip oluyorlar. Bu 4 senenin sonunda oyuncular sınırlı serbest kaldığı için takımların onlara gelen teklifleri karşılama şansı da oluyor. Bu da 19 yaşındaki bir oyuncu lige katıldıktan sonra 7 yıl boyunca takım tarafından kontrol edildiği anlamına geliyor. Bahsettiğimiz oyuncunun bir All-Star olduğunu ele alalım. Takımlar, bu 7 sezon boyunca seçtikleri All-Star oyuncuları mutlu etmek için onları yeteri kadar etkileyemezse yıldız isimler kontratlarının son senesi bitmeden genellikle takaslarını istiyorlar.
Cleveland, LeBron James’in ilk döneminde bunun benzeri bir kadere razı oldu. Orlando; Dwight Howardla, Denver; Carmelo Anthony’yle, New Orleans’ta Chris Paul’le benzeri durumlar yaşadı. Timberwolves’ta Kevin Love da takasını isteyerek takımından ayrılmıştı.
Love, draft lotaryasından önce Timberwolves yöneticilerine takas edilmek istediğini ve takas edilmezse 2015 yazında serbest oyuncu pazarına gireceğini söylemişti.
Love, Timberwolves’ta oynadığı süre boyunca 3 kere All-Star takımlarına seçilmişti. 2013-14 sezonunda sergilediği 26.1 sayı – 12.5 ribaund – 4.4 asistlik performans onu neredeyse MVP tartışmasına bile taşımıştı ancak Minnesota ekibi 40-42’lik derecesiyle playoffların dışında kalmıştı. Aynı sezonda 48 galibiyet alan Phoenix bile playofflarda yer alamamıştı.