NBA: Hanedanlık Haline Gelemeyen En İyi 6 Takım

09/Ara/20 08:46 Aralık 9, 2020

admin69

09/Ara/20 08:46

Eurohoops.net

Gerek şanssızlıklar gerekse yanlış kararlar sebebiyle hanedanlık haline gelemeyen muhteşem takımları karşınıza taşıyoruz…

By Andy Bailey, Çeviri: Arma Kaynar/ info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 14 Kasım 2020 tarihinde BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Bir noktada LeBron James’in ilerleyen yaşının da etkisiyle performansının yavaşlaması gerekiyor. Ancak 2019-20 sezonunda yıldız oyuncu, 35 yaşındayken MVP oylamasını 2. sırada bitirdi ligin asist lideri oldu ve kariyerinin 4. şampiyonluğunu katıldı.

27 yaşındaki Davis’in partnerliğiyle birlikte önümüzdeki yıllarda LeBron ve Lakers, daha fazla şampiyonluk kazanmak için mücadele edecektir. Belki de bir hanedanlık haline gelecekler.

Tabii ki bunun garantisi yok. NBA’de şampiyonluğu kazanmak çok zor bir şey. Eğer Kral’ın yıllardır beklenen performans gerilemesi yakın gelecekte yaşanırsa Los Angeles Lakers ligin zirvesine çıkmakta zorlanabilir. Bu durumda da Lakers, bu yazıda yer alan diğer takımlar gibi hanedanlık haline gelme fırsatını değerlendiremeyen bazı efsanevi takımların arasına girebilir.

Bahsettiğimiz efsanevi takımlar ise şu şekilde:

Jerry West’in Los Angeles Lakers’ı

Jerry West 1974 yılında emekli olduğunda efsanevi isim, Wilt Chamberlain ve Elgin Bayler, kariyer win shares woplamında tüm zamanlarda sırasıyla 4. – 1. ve 12. sırada yer alıyordu.

Bu üç oyuncu beraber oynadıkları dönemde 2 kez NBA Finallerinde yer aldı. West, Baylor’ın emekliliğinden Wilt’le birlikte 2 kez daha NBA Finalinde oynadı. Efsane isim Chamberlain’in 1968-69 sezonunda takıma katılmadan önce Baylor’la beraber de 4 kez şampiyonluk için mücadele etmişti.

Lakers‘ın bu süre boyunca kazandığı tek şampiyonluk ise Bill Russell’ın yüzünden 1972 yılında gelmişti.

West’in kariyeri boyunca NBA’de toplam ortalama 12.2 takım vardı. West’in kariyeri boyunca 38 farklı NBA finalinde Boston Celtics‘le karşılaşmasının da sebebi buydu. Russell’ın liderliğinde Celtics takımları muhteşem ekiplerdi ancak az önce yukarıda bahsettiğimiz üçlü ve Gail Goodrich’ten oluşan kadroyu da hiç hafife almamak gerekiyor.

West, Baylor ve Chamberlain’in bireysel miraslarının NBA tarihindeki yeri gayet güvende. Ancak Los Angeles’ın bahsettiğimiz dönemdeki kadrosunun çok daha fazla şampiyonluk kazanması gayet olasıydı.

Bill Walton’lı Portland Trail Blazers

Arvydas Sabonis, Vlade Divac ve Nikola Jokic, doğal olarak NBA’de oyun kuran pivotların evrimi için sık sık övülüyor. Bill Walton da aynı ekolden gelen bir uzundu ve aynı zamanda çok iyi bir savunmacıydı.

1976-77  sezonunda Wallton, kariyerinde ilk kez All-Star takımına seçilmiş ve 18.6 sayı, 14.4 ribaund, 3.8 asist, 3.2 blok ve 1.0 top çalma ortalaması yakalamıştı. Wallton, playofflarda daha da iyi bir performans sergileyerek Portland Trail Blazers organizasyonunu tarihinin tek şampiyonluğuna taşımıştı.

Bahsettiğimiz sezondan önce Walton’la alakalı çok ciddi sakatlık endişeleri vardı. Bu sakatlık sorunları 1977 yılından sonra da Walton’ın kariyerinin geri kalanında önemli sıkıntı yaşattı. Walton, ilerleyen yıllarda ayak, bilek, diz ve sırt sakatlıkları yaşadı.

Walton, Portland’ın şampiyonluğundan sonraki sezonda sakatlıkları sebebiyle sadece 2 maçta oynayabildi ve o yıldan sonra 1985-86 sezonunda Boston Celtics‘le şampiyonluk kazanana kadar playofflarda bir daha oynayamadı.

Eğer sakatlıklar olmasaydı Portland, belki de sıradaki Bill Walton’a sahip olabilirdi. Walton, çok iyi bir savunmacı olmasının yanı sıra Russell’dan çok daha iyi bir skorerdi. Maurice Lucas ve Lionel Hollins gibi All-Star’ların bulunduğu bir takımda sağlıklı Walton’la birlikte çok daha fazla şampiyonluk kazanabilirdi.

Walton bir hanedanlığın yüzü olabilecek fiziğe ve yeteneğe sahipti. Ancak yıldız oyuncunun vücudu bunu kaldırabilecek kadar sağlıklı kalamadı. Bunun yerine 1977 yılındaki Blazers takımı, insanların yıllarca birbirine anlattığı muhteşem bir takım olarak hafızalarda kaldı.

Dr. J ve Moses Malone’lu Philadelphia 76ers

1982-83 senesinde Philadelphia 76ers, sadece şampiyonluğu kazanmakla kalmadı aynı zamanda ligdeki en iyi takım olduklarını tartışmasız şekilde herkese kanıtladı.

Normal sezonu 65-17’lik dereceyle tamamladıktan sonra takımın pivotu Moses Malone, playofflarda oynayacakları bütün serilerde rakiplerini süpüreceklerini söylemişti. Sixers, bunu gerçekleştirmeye çok yaklaşarak şampiyonluğu 12-1’lik dereceyle kazandı.

Julius Erving, kariyerinin en iyi yıllarını geride bıraksa da takımın çekirdeğinde bulunan diğer oyuncular kariyerlerinin zirvesindeydi. Malone, Andrew Toney ve Maurice Cheeks, henüz 30 yaşın altındaydı ve birkaç yıl sonra takıma Charles Barkley katılacaktı.

Ancak 1980’li yıllarda NBA’de bir hanedanlık kurmak çok da kolay bir iş değildi. 1982-83 sezonundan itibanre 1990 yılına kadar Sixers, sezon başına ortalama 51 maç kazandı ve bu dönemde genel galibiyet yüzdesi olarak ligin zirvesindeydi.

Magic Johnson’lı ve Kareem Abdul-Jabbar’lı Los Angeles Lakers ve Larry Bird, Kevin McHale ve Robert Parish’li Boston Celtics, o dönemde ligin en büyük güçleriydi.

1980’den 1990 yılına kadar NBA’de sadece 5 takım finallerde boy göstermeyi başarmıştı: Lakers, Celtics, Rockets, Pistons ve Sixers.