by Vladimir Stankovic, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 17 Haziran 2020 tarihinde EuroLeague’de yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Jon Robert “J.R.” Holden’ın hikayesi, hayat ile alakalı sık sık dile getirilen bir kuralın en net örneği gibi: Önemli olan nasıl başladığınız değil, nasıl bitirdiğinizdir. Holden, birçok farklı sebepten dolayı sıradışı bir profesyonel kariyere sahipti. Onun başarıya giden yolu, kesinlikle kolay değildi. 10 Ağustos 1976 tarihinde Pittsburgh’ta doğan Holden, başarı basamaklarını teker teker tırmandı. Üçüncü lig takımlarında başlayıp basketbolun elitleri arasında girdiği kariyeri, basketbol geleneği olmayan ülkelerde başlamıştı. Ancak Holden, kariyerinin sonuna geldiğinde Avrupa’da birçok şampiyonluk yaşadı.
Bucknell Üniversitesi’nde 4 yıl oynadıktan sonra Holden’ın profesyonel basketbolda bir geleceği yok gibi gözüküyordu. Ancak ilerleyen yıllarda da defalarca olacağı gibi biraz şansın da yardımıyla hayatı tamamen değişti. Fin bir menajerin teklifiyle sadece 10 yıl boyunca spor aktivitelerine devam eden ASK Broceni Riga takımıyla deneme antrenmanlarına çıkan Holden, Avrupa kariyerine de haftalık 400 dolarlık bir maaşla burada başladı. 1998-99 sezoununda ASK Broceni, Belgrad deplasmanında Partizan’ı 89-87’lik skorla yenerken Holden da 18 sayı – 4 asistlik performansıyla dikkat çekmeyi başarmıştı. Daha sonra Letonya şampiyonluğu kazanan Holden, ülke değiştirerek Belçika’da mücadele eden Telindus Ostend’in formasını giymeye başladı. Bu dönemde bir kez daha takımıyla Belgrad deplasmanında Partizan ile karşılaşan Holden, takımının maçı 89-80 kaybetmesine engel olamasa da 30 sayılık performansıyla bir üst seviyede oynamasının zamanının geldiğini herkese gösteriyordu.
AEK’daki Sıçrama
O dönemde Sacramento Kings‘te oynayan ama aynı zamanda Partizan’ın başkanlığını yapan Vlade Divac ile gerçekleştirdiği birkaç görüşmeden sonra Holden, neredeyse Belgrad temsilcisine transfer oluyordu. Ancak bunun yerine Ostend’de bir sezon daha kaldı. 2001 yazında Belçika Ligi’ni ve Belçika Kupası’nı kazanan Holden’ın bir sonraki durağı ise Yunanistan’ın AEK takımıydı. Koç Dragan Sakota’nın takımında Holden’ın yanında Dimos Dikoudis, Michalis Kakiouzis, Nikos Chatzis, Nikos Zisis, Jim Bilba ve Andy Betts gibi isimler vardı. Bu kadroyla birlikte Yunanistan şampiyonluğu yaşayan AEK’da Holden, takımın yıldızı haline gelmişti.
Avrupa’daki ilk sezonunu 6,000 dolar karşılığında oynayan Holden, sadece 4 yıl sonra Avrupa’nın en büyük kulüplerinden birisi olan CSKA Moskova’ya transfer oluyordu. Holden, CSKA‘nın tekrar Avrupa’nın zirvesine dönmek için başlattığı projenin parçalarından birisiydi. CSKA’nın son EuroLeague şampiyonluğunun üzerinden neredeyse 30 yıl geçmişti. Holden’ın Moskova’daki ilk sezonunda CSKA, Barcelona’da oynanan Final Four’a kalma başarısını gösterdi. Sonraki 7 yıl boyunca da CSKA düzenli olarak EuroLeague’in Final Four’larında yer almayı başardı.
Rusya Ligi’ndeki yabancı kuralı sebebiyle bir süre sonra Holden’a Rus pasaportu teklif edildi. Böylece Rusya milli takımında da forma giyebilecekti. Bu teklifi kabul eden Holden, 20 Ekim 2003 tarihinde Rusya Başkanı Vladimir Putin’in imzasıyla Rus vatandaşlığı aldı. Bu hamle, hem Holden’ın hayatını hem de basketbol tarihini tamamen değiştirecektir. Sovyetler Birliği, toplam 14 Avrupa şampiyonluğu, 3 gümüş ve 4 de bronz madalya kazanmıştı. Ancak Rusya’nın 1993 yılında Münih’te oynanan EuroBasket’te aldığı gümüş madalyadan beri bir başarısı yoktu. Holden’ın bu kararıyla bu durum da yakın zamanda değişecekti.