By Mike Vorkunov, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 17 Aralık 2020 tarihinde TheAthletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de kazanan bir organizasyon haline gelmek için birçok şeyi doğru yapmanız gerekiyor. Tartışmasız ki oyuncular organizasyonların yıldızı ve yüzü haline geliyor. Koçlar, takım kazandığında övülen kaybettiğinde ise eleştirilen isimlerin başına geliyor. Takımın genel menajerleri tüm bu isimleri bir araya getiren kişiler.
Bir de organizasyon şampiyonluk kazandığında kupayı havaya kaldıran takım sahipleri var. Takım sahipleri, takım başarısız olduğunda bir üst paragrafta saydığımız herkesi kovma yetkisine de sahip. Organizasyon içerisindeki en güçlü ses onlara ait olsa da genellikle spot ışıklarının altında çok olmuyorlar.
Her sene NBA’i takip eden medya mensupları ligin en iyi oyuncularını, koçlarını ve yöneticilerini belirleyen oylamalar yapar. Bu isimlerin hepsi organizasyonlar için çok önemli, tabii ki takım sahipleri de öyle. Her büyük olayda son kararı alan takım sahipleri ne olursa olsun organizasyondaki sabit olarak kariyerlerine devam ediyorlar. İyi ve kötü takım sahiplerini belirleyen birçok faktör var. Sadece galibiyetler ve kayıplar üzerinden yola çıkarak bu unvanı dağıtmak doğru değil.
Takım sahiplerinin bu kadar önemli olduğu ortamda hangilerinin iyi hangilerinin kötü olduğunu belirlemek gerekiyor. Bir takım sahibinin iyi olup olmadığını belirlemek çok kolay bir şey değil bunun farkındayız. Bir takım yöneticisi, “Takım sahibinin iyi olup olmadığını genellikle ne kadar para harcamaya gönüllü olduğu belirler. Onlar çekleri yazarlar ve basketbolla ilgili kişilerin işlerini yapmasını sağlayacak ortamı yaratırlar.” diyor.
Bir oyuncu temsilcisi ise iyi takım sahipleri hakkında “Onların liderlik etmesi ancak aynı zamanda altında çalışan kişilere gerekli kaynakları sağladıktan sonra yollarından çekilmesi gerekir. İşlere dahil olma konusunda çalışanlarını fazla zorlamamaları gerekiyor. Tabii ki bununla birlikte vizyonları da önemli.” diyor.
Bir başka takım yöneticisi “Bence en iyi takım sahipleri genellikle işlere çok dahil olmaya çalışmayanlarıdır. Ama bunu yapmak çok da kolay değil. Günümüzdeki takım sahipleri genellikle işlerin içine girmek istiyor.” diyor.
Bu yazıyı yazabilmek için lig genelinden yöneticiler, genel menajerler, koçlar ve oyuncu gözlemcileriyle bir anket gerçekleştirdik. Eğer takım sahipliği o kadar önemli bir şeyse hangi takım sahiplerinin bu konuda iyi hangilerinin kötü olduğunu bilmemiz gerekiyor.