By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Ne güzel bir hafta oldu değil mi? Turkish Airlines EuroLeague’de mücadele eden Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes çok net ikişer galibiyet alarak playoff yolunda emin adımlarla devam ettiler.
İstanbul’un Anadolu Yakası’nda oynanan 2 maçta ise Sarı-Lacivertliler’den izlediğimiz 2 mükemmel galibiyet üzerinde durulması gereken bir nitelik taşıyor.
İlk olarak geçtiğimiz salı günü sahasında son İspanya şampiyonu Baskonia‘yı 20 sayılık farkla yenerek ikili averajı eline alan Kanarya, cuma gecesiniyse Yunanistan devi Panathinaikos OPAP karşısında elde ettiği 26 sayılık farklı galibiyetle kapatarak üst üste 5. kez kazanarak 20. maçında 10. galibiyetine ulaştı.
Fenerbahçe Beko’nun sezonun orta yerinde bir transferle, saha içindeki rötuşlarla yaşadığı bu geri dönüş ve sezonun başında hayal edilen görüntüye tamamen ulaşmış olması dizilmek üzere övgüleri hazırda tutmamızı sağlıyor. Birkaç hafta öncesine kadar gelenin geçenin rahat galibiyetler elde ettiği bir rakip görüntüsündeyken şimdi formuyla korkutan bir yapıya büründüler.
CSKA Moskova gibi bir deplasmana üst üste 5 galibiyetle gitmeye hazırlanan bir Fenerbahçe Beko’dan bahseder olduk.
Hemen her ana-yan parçasından harika katkı alan Igor Kokoskov’un takımının yaşadığı bu dönüşüm sonucunda çift maç haftasında iddialı ekiplere yaşattığı hezimetleri değerlendirmek üzere Eurohoops Fırın olarak huzurlarınızdayız.
Fenerbahçe Beko – Baskonia: 96-76
Fenerbahçe bu hafta maçlara süper başlangıçlar yaptı. Aynı tempoyu mücadelenin akışında koruyamadıkları dakikalar olsa da başlangıçlar ve baskın ilk çeyrek performanslarından söz edebiliyoruz. Nando De Colo – Marko Guduric – Edgaras Ulanovas – Jan Vesely – Ahmet Düverioğlu beşiyle boy gösterilen bu 2 maçta ideal beş sanki bulunmuş gibiydi ve bunda da Ahmet’in tam Vesely‘yi dinlendiremeyen bir uzun rotasyonundan bahsederken ilaç gibi gelen performansları çok etkili oldu.
Baskonia maçına yapılan harika başlangıç maçın başlamasının üzerinden 1 dakika 41 saniye geçmişken Dusko Ivanovic’e anında mola aldırdı. Çünkü sahada hiçbir şekilde rahat edemeyen bir Bask ekibi ve karşısında sahada at koşturacağının sinyallerini veren bir Fenerbahçe vardı. Savunmanın uyuduğu bölgelerde Vesely gibi bir ismin bulduğu boşluklar ve uzun tandeminin Ahmet – Vesely olarak seçilmesinin ribaundlara yaptığı katkı çok net bir üstünlük ibaresiydi.
Ribaundlar ki, dünkü Panathinaikos maçının ardından Kokoskov’un açıklamalarında oyunun “bizim aşil tendonumuz” diye bahsettiği bir parçası. Geçen sezonki Fenerbahçe’yi göz önüne alıp, bu sezon da Johnny Hamilton’dan hiç yararlanılamayan bir ortamın getirisi olarak çok daha kıymete binen bu ribaundların böyle dengelenebiliyor olması çok önemli.
Ahmet’in böyle 18-20’li dakikalara hükmedebiliyor ve bu süreci iyi değerlendirebiliyor olması gerçekten çok özel bir mesele. Ilimane Diop’yu saymazsak Tonye Jekiri ve Youssoupha Fall özelinde Baskonia uzunlarının pek bir dışarı çekme yetisi de kalmayınca Ürdünlü pivotun verimi çok daha arttı. Hele ki uzun rotasyonunda rollerin bölüşülmesine ve Vesely’nin diri kalabilmesine yaptığı katkı düşünülünce çok önemli bir çıkış yakaladı.
Vesely‘ye gelecek olursak sahaya koyduğu akıl, tıpkı eskisi gibi rakiplerin karşısında kalabilmesi ve hücumda sakatlık süreci sonrasında inanılmaz bir verimlilik ortaya koyması derken yani öve öve bitiremeyeceğimiz bir yere geldi artık. Efsane oynuyor sahiden. Pasörlüğü olağanüstü bir yere geldi, orta mesafede geçen yıllarda “elinde patlayan” şutları artık daha iyi yüzdeyle sokuyor, harika ikinci şans kovalıyor… Var oğlu var gerçekten de.
Rotasyona baktığımızda sahaya her zaman atabilecek şutör 4 numaraları (birden fazla) olan Baskonia bu iki oyuncusu Achille Polonara ve Alec Peters’tan 27 sayı buldu. Böylece Fenerbahçe‘nin maç boyunca en fazla sıkıntı yaşadığı şey bu 4 numaraların savunulması oldu.
O pozisyondan süre alan oyuncular çoğunlukla zayıf tarafta şut imkanı kovalaması muhtemel oyuncular olduğundan ötürü Fenerbahçe‘nin en büyük zaafı olan belli bir bölgeye yığılma meselesinden rakip takım faydalanmaya devam etti. Anadolu Efes‘te Adrien Moerman ligde oynanan derbi maçında burayı işlemiş, Kızılyıldız’la oynanan maçta da Aleksa Radanov, Dejan Davidovac ve her ne kadar bir forvet oyuncusu olmasa da o bölgelerden çok fazla sabit şut kullanan Ognjen Dobric zaman zaman etkili olmuştu.
Maçın bir bölümünde Alex Perez – Melih Mahmutoğlu – Jarell Eddie üçlüsünün aynı anda sahada olduğu bir süreci izlemek durumunda kaldık ve bu süreçte kırılgan bir Fenerbahçe izledik. Oyuncular birbirlerini dengeleyecek şekilde rotasyon içerisinde birbirleriyle bölüştürülmediği zaman ileride daha büyük sıkıntılara gebe olabilme ihtimali doğuyor.
Ancak bu dönemler haricinde oldukça agresif, De Colo’suna kadar büyük savaşan bir ekipten rahatlıkla bahsedebiliyorduk.
De Colo demişken de Baskonia maçının büyük kredisini ona emanet etmeden bu karşılaşmayı değerlendirmenin hiçbir mantığı yok. Gerçekten takır takır işledi, yanındakileri de işletti böyle olunca. Pierria Henry ve Luca Vildoza tehdidine rağmen hiçbir şekilde geri adım atmayarak belki de bu sezon en Nando De Colo olduğu maçı oynadı.
27 sayı atmasıyla da ilişkili değil bu: Uzun zaman sonra bütün skorer emarelerini yeniden Fenerbahçeliler’e gösterdiği ilk maçını oynadı. Nando’yu çok uzun zaman sonra bu kadar üretmek, yönetmek isterken gördük. Bu cuma günü de devam etti ve takım arkadaşlarıyla saha içindeki iyi ilişkisi, istekli görüntüleriyle ileriye dönük büyük umut vaat etti. Maçı da tek başına olmasa da damgasını vura, vura, vura aldı.
Guduric ve onun direksiyonda olduğu, Brown’ın ise çift yönlülüğü -hücumda özellikle son dönemde öne çıkan bitiriciliği- ile destek verdiği bir ortamda 29 asist yaparak kulüp tarihinin en iyi basketbollarından birini oynayıp bunu da resmi bir rekora döktü Kokoskov Fenerbahçe’si.
Fenerbahçe’de bu 2 maçta iyi oynayan herkesten tüm detaylarıyla bahsedecek olsak herhalde akşamdan sabaha kadar okunacak bir içerik çıkarmamız gerekecek ancak kendi adıma eleştirirken sertçe eleştiriyorum, bari zamanı gelmişken hakkını da vereyim: Lorenzo Brown’ın bu haftaki savunma eforu (2 maçta toplam 6 top çalmayla oynadı) ve bir spot-up şutörü rolünde de hücumda çok iyi katkı verebildiğini görmek mükemmel hissettirdi.
Böyle bir ortamda 20 sayılık farkla ikili averajı ele almak da pastanın çileği oldu. Artık önlerinde Panathinaikos‘la oynayacakları mücadele vardı.
Fenerbahçe Beko – Panathinaikos OPAP: 100-74
Aradan geçen süreçte planda çok büyük bir değişiklik olmadı ve Georgios Papagiannis – Dinos Mitoglou ikilisiyle sahaya çıkan Oded Kattash’ın Panathinaikos‘una karşı yine Ahmet – Vesely‘yi gördük. İnanılmaz bir hücum – savunma bütünleşmesiyle ilk periyodu 31-12 önde geçen bir Fenerbahçe izledik ve burada pay sahipleri çok büyük ölçüde kanat oyuncuları oldular.
İlk 5-6 dakikada Edgaras Ulanovas’tan müthiş bir hücum katkısı geldi. Hem kendisine gelen pozisyonları iyi değerlendirdi hem de özüne dönerek sırtı dönükten kendine yaratmaya uğraştı. Maçı da 15 sayıyla tamamlayarak belki de bu sezonki en iyi mücadelesini sergiledi.
Çeyreğin bitimine kalan 4 dakikanın ardından diğer forvet oyuncuları Dyshawn Pierre ve Jarell Eddie’nin savunma sahasındaki özverisi büyük önem arz etti. 13-12 olan skor bu süreçte 31-12’ye kadar geldi. Pierre’in içeriyi zorlayan herkesin karşısında duvar gibi durması, Eddie’yle birlikte -ki burası çok önemli, Eddie’den böyle bir katkı almak harikaydı- boyalı alanı çok iyi kapatmaları saha içinde bu farkı yaratan gerçeklerdi.
De Colo ve Guduric yönetiminde yarı saha temposunu ve genel oyun hızını harika kontrol eden bir sarı-lacivertli bütün izledik. Bunu savunmada da o denli iyi başardılar ki Nemanja Nedovic’in ligi kasıp kavurduğu bu dönemde en faydasız maçlarından birini geçirmesini sağladılar. İkinci yarının başlangıcında hücum sahasında da Nedovic’i zor durumda bırakan Fenerbahçe yaratıcıları maçın kilidini erken erken çözseler de uzun rotasyonunda rol alan isimlerin sahaya yansıttıkları o akıl hakikaten kopmuş maçı dahi sonuna kadar izlettiren, keyiflere keyif katan bir olgu oldu.
Igor Kokoskov’un maç sonunda sıcağı sıcağına verdiği röportajda bahsettiği üzere boyalı alandan oynamak meselesi çok önemli. Bu yalnızca boyalı alana oyunu yığmakla ilgili bir ifade değil, boyalı alan oyuncularının top dolaşımında üstlendiği rolle de ilişkili. Özellikle Danilo Barthel gibi akıllı bir oyuncunun olmadığı maçlarda bu kadar uzunlar üzerinden asist kasıp skoru farklı noktalara eriştirmek cidden çok büyük iş. Teknik ekip, Igor Kokoskov direkt olarak bu sebeple büyük övgü hak ediyor zaten.
Ahmet ve Vesely‘nin posttan, tepeden oynatması akıllara “acaba oynadığı son dönemde çok formda olan Barthel’i de ekleyince nasıl bir Fenerbahçe hücumu izleyeceğiz” sorusunu getirdi. Barthel olunca dış şut etkinliği de olumlu etkileniyor. Zaten tam olarak 15 tane üçlük isabeti yakalamış bir ekipten bahsediyoruz. Bu 2 maçın ardında bıraktığı bazı istatistikler şöyle:
- 30 üçlük isabeti
- 53 asist
- 14 top çalma
- 34 top kaybı
- Toplamda 11 çift maç haftasının ardından gelen çift maç haftasında 2 galibiyet
Fenerbahçe’yi Bu Zorlu Haftadan Bu Kadar Rahat Çıkaran Artılar
Bu başlık altında aslında 2 maçtan bahsederken değindiğim ancak daha da üstüne gitmeyi dilediğim şeylere değineceğim.
Aziz Pierre ve Kanat Çırpan Fenerbahçe
Maçın ilk yarısında yaptığı savunmayı izleyerek zaten Dyshawn Pierre’in Fenerbahçe için ne kadar önemli bir oyuncu olduğunun farkına varmanız mümkün olacaktır. Sezonun en büyük kazanımı olduğunun bana göre tartışılacak hiçbir yanı yok. Daha onu övmemiz gereken çok fazla zaman olacaktır ancak kariyer rekorunu kırdığı 3 blokluk Panathinaikos maçı savunması unutulmaz performanslarından birisi olarak kayıtlara geçecektir.
Onun dışında forvet oyuncuları Ulanovas ve Eddie’nin bu 2 maçlık süreçte buldukları fırsatları iyi değerlendirmeleri takımı hücum sahasında çok olumlu etkiledi. Özellikle Eddie’ye şut imkanı yaratıp ondan verim almakta zorlanılan bazı dönemlerin ardından çift maç haftasını ikişer üçlük isabetiyle kapatması bereket versin dedirtti. Tabii PAO karşısında Pierre ile beraber sergilediği özverili savunmayı da düşününce takımın aslında değerli parçalara sahip olduğunun farkına varmamız çok zor olmadı.
Pierre – Eddie – Ulanovas üçlüsünün ligdeki en tutarlı rotasyonlardan birisi olduğu kanısından çok şaşmamak lazım. Genel itibarıyla işler yolunda gidiyorsa bu üçlünün çok fazla yanıltma ihtimali yok.
Postacı Uzunlar
Kendi adıma Ahmet Düverioğlu’nu izlerken en fazla keyif aldığım, Jan Vesely‘yi izlerken ise en ilham aldığım dönemleri yaşıyorum şu son birkaç gün içerisinde. Bir coşku halinin sarhoşluğuyla ifade etmiyorum bunları. Gerçekten de bu ikilinin bu performanslarının süreklilik kazanıp Fenerbahçe‘nin bir gerçeği olması en büyük dileğim olabilir.
Guduric transferiyle birlikte işlerin rayına oturmasının hakkını tabii ki de vermeliyiz ancak bu hafta böyle hezimet galibiyetleri getiren şey bu ikilinin performanslarıdır bana göre. Bu ikili, 2 maçta toplamda 12 asist yaptı. 46 sayı ve 23 ribaundluk da katkıları vardı. Vesely‘nin rakip pas kanallarına yaptığı ataklar istatistiğe dökülmemiş olsa bile onlar da büyük işler, böyle böyle birçok şey sayılır.
Öz
Gerekli tüm parçaların işlediği bir takımda işleyen Nando De Colo’yu izlemekten daha keyifli bir şey varsa o da bu kadar istekli olduğunu o soğukkanlı tavırlarını delip geçerek hissettiren bir Nando De Colo’yu izlemek. Seyirciye bu hareketleri geçiş yaptığı zaman eğer oyunu da eski Nando seviyesinin dolaylarındaysa takımın kimya olarak bambaşka bir noktaya geldiğini söyleme imkanı doğuyor.
Onun kötü oynamasına çok alışır hale gelmiştik ve bir anda 2 maçta çıktı “n’oluyor kardeşim, ne bu tantana?” dercesine herkesi rahatlattı. Aslında önce kendi rahatladı. Guduric‘in oyunun genel akışında onun sırtındaki yükü bölüşmesi cidden De Colo’yu aslına çevirmek adına kilit çözen nitelikte oldu. Marko’nun ribaund ve topu dolaştırma/paylaşma kısmında da skorerliğiyle birlikte belli bir seviyede olması resmen takıma oksijen desteği gibi oldu.
Bu ortamda Fransız süperyıldız da özüne uygun performanslar ortaya koydu.
Son Olarak
Fenerbahçe mükemmel basketbol oynadığı bir haftayı 2 maçta 20+26’dan +46 averaj toplayarak kapattı ve kötü günleri ardında bırakmak adına net bir adım attı. Burada koç Igor Kokoskov ve ekibinin, eninde sonunda takıma istediklerini uygulatabilecek noktaya gelmesinin payı ciddi manada büyüktü.
5’te 5 oldular ve şimdi karşılarında CSKA Moskova gibi bir rakip var. 22 Ocak Cuma günü ekran başına kilitleneceğimiz bir deplasman var. Bu, zannedilmesi muhtemel olanın aksine Fenerbahçe için bir ölçüt maç olmalıdır kesinlikle.
Şimdiye kadar fikstürün çok işlerine geldiği bir ortamda ortaya koydukları umut vaat eden basketbolla ilerlediler ancak bir de şampiyonluk adayı karşısında kendilerini test etmelerinin zamanı geldi. Bu maç bir ölçüt olmalı derken kastettiğim şey “Fener bu maçı kesin kazanmalı” değil. Bakalım, 20-30’lara yatıp dönen takımdan geriye bir eser kalmış mı yoksa en üst düzeyde mücadelesini ve özverisini konuşturup parkede o aklı koruyabilecek bir takım mı izleyeceğiz.
Umarım haftaya buluşacağımız maç yazısında ikinci seçenekten söz ediyor oluruz.
Fotoğraflar: Fenerbahçe Spor Kulübü
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!