By Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
NBA sezonunun şu ana kadarki en olaylı haftalarından birisini geride bıraktık. Doğal olarak hafta boyunca tüm manşetleri James Harden’ın haftalar süren takas macerasının sonunda Brooklyn Nets’e takas edilerek sonuçlanması süsledi. Bu takasla birlikte Brooklyn Nets, zaten kuvvetli olan şampiyonluk iddiasını iyice güçlendirirken bu hamlenin gerçekleşme şekli de birçok tartışmayı beraberinde getirdi.
Bununla birlikte Covid-19 vakalarının artmasıyla birlikte lig genelinde ertelenen maçlar da haftanın en çok konuşulan diğer olayıydı. Tüm bunların yanı sıra haftalık değerlendirmemizde birkaç bireysel performansa da değineceğiz.
Lafı daha fazla uzatmadan haftanın panoramasına geçiyoruz.
James Harden’lı Brooklyn Nets, Neler Vaat Ediyor?
James Harden; Brooklyn Nets, Houston Rockets, Indiana Pacers ve Cleveland Cavaliers’ın dahil olduğu dev bir takasla eski takım arkadaşı Kevin Durant ve ligin en tartışmalı süper yıldızlarından birisi olan Kyrie Irving’in yanına katıldı. Bu takasın kazananlarını ve kaybedenlerini değerlendirdiğimiz yazımızda bu takasın etkilerinin neler olabileceğine biraz değinmiştik ama Durant ve Harden’ın beraber oynadığı ilk maçta da bu birlikteliğin bize neler sunabileceği hakkında biraz daha fikir sahibi olduk.
Harden, yeni takımıyla oynadığı ilk karşılaşmada 32 sayı – 12 ribaunt – 14 asistle triple-double yaparak yeni takımıyla 30 sayının üzerinde üreterek ilk triple double yapan oyuncu olarak tarihe geçmeyi başardı. Karşılaşma boyunca Harden’ın Rockets’ta alışık olduğumuz skorer kimliğinden daha çok top dağıtmaya ve takım arkadaşlarına pozisyon hazırlamaya daha çok odaklandığını gördük.
Her ne kadar bu maçta Kyrie Irving önceki 6 maçta olduğu gibi takımla beraber olmasa da Harden’ın bu oyun kimliğinde oynaması, yeni Nets kadrosunun uyum sorunlarını aşabilme adına nasıl bir yol izleyebileceğine dair bize bazı fikirler sundu.
Öncelikle şunu söylemek lazım ki Harden ve Durant’in oyunun sıkıştığı anlarda oynayacağı ikili oyunlar, Nets’in sezonun geri kalanı boyunca sık sık başvuracağı bir yöntem olacaktır. Tek başlarına oynadıkları dönemlerde bile ligin durdurulması en zor oyuncuları arasında yer alan bu ikiliyi aynı anda kontrol altında tutabilmek ligdeki bütün takımlar için başarması neredeyse çok zor bir şey. Bununla birlikte bu ikili oyun oynanırken sahanın diğer tarafında Kyrie Irving’in bir diğer bitirici ya da ikincil top yönlendirici olarak bulunması rakip takımlar için kabus bir senaryo haline gelecektir.
Bu kabusun en önemli sebebi de doğal olarak rakip savunmaların, Nets’in yıldızlarına ikili sıkıştırma getirmesinin artık çok daha zor olmasıyla birlikte geliyor. Sahanın herhangi bir noktasında Irving, Durant ya da Harden’a ikili sıkıştırma getirdiğinizde bu diğer 2 yıldızdan birisini boş bırakmanız anlamına geliyor. Bu oyuncuları boş bırakmadığınız senaryoda ise Nets’in kadrosunda bulunan Joe Harris, bomboş şut fırsatları bulacaktır. Bu noktada rakipler, Nets’li oyuncuların şut performansının insafına kalmış oluyor. Tabii ki Nets’in tamamen uyum sağlamak için zaman ihtiyacı var ama yine de bu çekirdeğin ligin en korkutucu üçlüsü olduğu su götürmez bir gerçek.
Bununla birlikte işin savunma tarafında Brooklyn ekibinin hala çözmesi gereken sorunlar var. Bu sorunların üstesinden gelmeleri de sadece eldeki personelle pek mümkün değil. DeAndre Jordan hala günümüz NBA’i için ideal bir çember savunucu değil. Buna rağmen Harden’ın Brooklyn formasıyla sahaya çıktığı ilk maçta savunmada fazlaca gayret göstermesi ve mücadeleyi de 4 top çalmayla tamamlaması onlar adına geleceğe dair umut verici bir detay.
Doğu Konferansının Tepesindeki Kıyasıya Rekabet
Harden, Brooklyn Nets’e gitmeden önce bile doğu konferansının zirvesinde Milwuakee Bucks, Philadelphia 76ers ve Boston Celtics gibi önemli şampiyonluk adayları vardı. Fark ettiyseniz şu ana kadar sezona pek de ideal bir başlangıç yapmayan Miami Heat’ten bahsetmedik bile. Harden’ın Brooklyn ekibine katılması doğu konferansının zirvesini çok daha güçlü hale getirdi.
Yaz döneminde yaptığı değişiklikler ve Joel Embiid’in sezona muhteşem girmesiyle birlikte Philadelphia 76ers, yaklaşık 2 yıl sonra tekrar şampiyonluk adayı bir takım gibi gözüküyor. Yaz döneminde kadrosunda ciddi değişikliklere giden Milwaukee Bucks, sezona önceki yıllardaki gibi bir başlangıç yapmasa da onlar da her geçen gün birbirine daha çok alışıyor ve performansını yükseltiyor. Boston Celtics, Kemba Walker’ın sakatlığı sebebiyle sahalardan uzak olduğu kısımda genç yıldızları Jayson Tatum ve Jaylen Brown’ın adeta seviye atlamasıyla sezona en iyi başlangıç yapan takımlardan bir tanesi. Onlar da Kemba’nın tekrar sahalara dönmesiyle birlikte daha da güçlenecektir.
Miami Heat, sezona her ne kadar geçen sezon özellikle playofflarda gördüğümüz savunmacı ve mücadeleci karakterinden farklı bir başlangıç yapsa da onların da kadrolarındaki değişimlere alışmaya çalıştığını ve yorucu 2019-20 sezonunun etkilerini üzerinden atmaya çalışıyor. Sezonun devamında Tyler Herro, Jimmy Butler gibi isimlerin iyice form tutmasıyla ve savunma alışkanlıklarının iyice oturmasıyla onlar da daha çetin bir takım haline gelecektir. Şampiyonluk adayı olarak görülmese de sezona çok iyi başlayan Indiana Pacers’ı da ciddi bir playoff takımı olarak ekleyebiliriz. Özellikle Pacers ve Heat dışındaki takımlardan herhangi birisinin playofflarda adını NBA Finallerine yazdırdığını görmek kimse için çoook büyük bir sürpriz olmaz. Takımların sağlıklı olduğu senaryoda doğu konferansı playoffları basketbolseverlere unutulmaz eşleşmeler izletmeye gebe.
Takasını İsteyen Yıldızlar Hakkındaki Etik Tartışmaları
James Harden’ın takas sürecini hızlandıran en önemli etkenlerden bir tanesi de Houston Rockets’ın Salı günü Los Angeles Lakers’a kaybettiği maçın ardından yaptığı açıklamalar oldu. Özetle Rockets takımının şampiyonluk için mücadele edecek seviyede olmadığını dile getiren Harden, ne olursa olsun Houston’da kalmak istemediğini dile getirmişti. Harden’ın bu açıklamalarını John Wall ve DeMarcus Cousins gibi takım arkadaşları “saygısızlık” olarak nitelendirirken bu gelişmeler de NBA kamuoyunda birçok tartışmayı ateşledi.
Diğer detaylara geçmeden önce serbest oyuncu pazarı açılmadan önce takasını isteyen James Harden’ın bu süreci hayal edilebilecek en ideal şekilde idare etmediğinin altını net şekilde çizmek gerekiyor. Takımın antrenman kampına geç katılan, fazla kiloları ve partilemeleriyle gündeme gelen Harden, üzerine “Ne yaparsanız yapın da beni takaslayın” minvalinde açıklamalar yaparak hem kendi imajına önemli bir zarar verdi hem de basketbol kamuoyunun bolca tepkisini çekti.
Bu konu hakkında yorum yapmadan önce bu tepkilerin temelinde yatan faktörlerin neler olduğunu iyice belirlemek gerekiyor. NBA’de bundan yaklaşık 10 yıl öncesine kadar bir oyuncunun takasını istedikten sonra ne mikrofonlara bu kadar net şekilde bu isteğini dile getirmesine ne de basketbol kamuoyun tarafından “saygısızlık” olarak kabul edilecek hareketler yaptığını görmeye pek de alışık değildik.
Ancak 2010 yılında LeBron James’in meşhur The Decision’ıyla başlayan süreçte, NBA yıldızları ellerinde ne kadar büyük bir güç olduğunun her geçen gün daha çok farkına varmaya başladılar. NBA, milyarlarca dolarlık bir endüstri ve bu endüstrinin en önemli aktörleri de NBA’in basketbolseverlere sunduğu ürünün en büyük başrolü olan oyuncular.
Oyuncuların geride bıraktığımız yıllarda gerek sosyal medyanın, gerek artan kontratların etkisiyle bu gücü iyice benimsemesiyle birlikte lig genelinde yıllarca oturmuş dinamikler de hızla değişmeye başladı. Artık oyuncuların çok daha sık takım değiştirdiğini ve takımların çok daha fazla ellerindeki yıldız oyuncuların istekleri doğrultusunda hareket ettiğini görüyoruz.
Son 10 yıldaki büyük çaplı hamlelerin hepsinde de bu değişimin etkilerini görebiliyoruz. LeBron James, Kevin Durant ve Kawhi Leonard gibi yıldızların serbest oyuncu pazarında takım değiştirecekleri zaman takımların onların isteklerini yere getirebilmek için adeta sıraya girmesi; Anthony Davis, James Harden, Paul George, Kyrie Irving gibi oyuncuların takımlarını kendilerini takas etmeye zorlaması bunların en büyük örnekleri.
NBA’in eski geleneklerine alışık olan basketbol seyircilerinin bir kısmı hala ligin geldiği bu noktayı yadsıyor. Basketbolcuların eskisi kadar takımlarına sadık olmamasından sık sık şikayet edildiğini görebiliyoruz. Ancak bu oyuncuların gerek saha içinde basketbol anlamında gerekse saha dışında finansal anlamda takımlarına ne kadar büyük getiriler sunduğunu ve bu isimlerin şovun gerçek yıldızları olduğunu unutmamak gerekiyor.
Takımların gerçekleştirdiği takaslarda NBA’in “profesyonel bir iş” olduğunu sık sık duyuyoruz. En basitinden bundan birkaç sene önce Boston Celtics’in Isaiah Thomas’ı takaslarken takındığı tavır neredeyse taraflı tarafsız kimsenin içine sinmemişti. Ancak profesyonel bir kuruma tepki göstermek, bir bireye tepki göstermekten çok daha zor. Bu yüzden bu profesyonelliğin çift taraflı çalışan bir müessese olduğunu unutmamak gerekiyor.
Tüm bu söylediklerimizle birlikte – en yakın örnek olduğu için konuya Harden örneğinin üzerinde devam edeceğiz- oyuncuların bu durumu daha ideale yakın bir şekilde idare etmesi mümkün mü? Elbette. Geride bıraktığımız yıllarda gerek Kawhi Leonard’ın, gerek Anthony Davis’in gerek James Harden’ın takımlarını ne kadar zor durumlara soktuğunu ve takas görüşmeleri esnasında elini kolunu bağladığını gördük. Ancak hayatın her alanında ayrılıklar biraz sancılı oluyor.
Önümüzdeki yıllarda hem basketbol kamuoyunun bu yeni düzene alışması hem de takımlar ve lig yönetiminin takas – serbest oyuncu pazarı gibi alanlarda yeni düzenlemelere gitmesiyle tarafların ortak bir noktada buluşması bu durumun yadırganmasını da gitgide azaltacaktır.
“Tamam Bu Adam İyi Topçu da Bu Kadar da Pick Verilmez ki”
Son yıllarda gerçekleşen her büyük takastan sonra bu cümlenin farklı varyasyonlarını sık sık duyuyoruz. Az önce yukarıda bahsettiğimiz oyuncuların gitgide güçlenmesinin etkilerinden bir tanesini de gerçekleştirilen oyuncu takaslarında net şekilde görmeye başladık.
Takaslarda bu kadar fazla draft hakkının el değiştirmesinin ligdeki yıldızların güçlenmesiyle doğrudan ilgisi var. Bundan önceki yıllarda takasını isteyen oyuncular, takımdan ayrılmalarını sağlayabilseler bile takas edilecekleri takımı belirleme konusunda karar verici noktada bulunamıyorlardı. Ancak Davis’in Pelicans’a “Beni Lakers’a takaslayın”, Harden’ın Rockets’a “Beni Sixers ya da Nets’e yollayın”, Paul George’un “Ben illa memleketime gideceğim Clippers’la takas masasına oturun” diyebilmesi de takasların gerçekleşme şeklini büyük ölçüde değiştiriyor.
Yukarıdaki örneklerde bahsettiğimiz isimler ligin en büyük yıldızları arasında yer alıyor ve bu yıldızların hepsi gittikleri takıma hem basketbol sahasında hem de finansal anlamda çok büyük katkılarda bulunuyor. Bu yıldızlar tarafından isteniyor olmak; takımların neye dönüşeceği belli olmayan gelecekteki çaylak oyunculardan vazgeçmesini çok daha kolay hale getiriyor. Bu oyuncuların piyasasının 8 tane birinci tur hakkına kadar yükseldiği bir ortamda da Jrue Holiday gibi oyunculara alışılmışın çok daha üzerinde sayıda draft hakkı verilmesi bir norm haline geldi.
Bununla birlikte özellikle Boston Celtics ile Brooklyn Nets’in 2013 yılında gerçekleştirdiği dev takasın travmatik etkilerinin de gitgide azalmasının da bazı şeyleri en azında takımlar nezdinde değiştirdiğini söylemek lazım. Bahsettiğimiz takası takip eden yıllarda diğer takımların genel menajerleri, hem dalga konusu olmamak hem de olası bir başarısızlıkta takımın geleceğini tehlikeye atmamak adına çok daha çekingen davranıyordu. Fakat hem aradan geçen yıllar hem de Brooklyn Nets’in şu andaki durumu draft haklarının değerini herkesin gözünde ciddi derecede düşürmüş vaziyette.
Covid-19 Salgını Sebebiyle Ertelenen Maçlar
Geçen haftaki yazımızda Covid-19 vakalarının lig genelinde gitgide artmasıyla birlikte NBA’deki endişenin hızla arttığını dile getirmiştik. Geride bıraktığımız hafta boyunca da salgının etkileri lig genelinde hız kesmeden devam etti.
Geride bıraktığımız hafta boyunca Covid-19 vakalarına karşı önlem olarak uygulanan sağlık ve güvenlik protokolü çerçevesinde tam 12 maç ileri bir tarihe ertelendi ve bu sezon ertelenen karşılaşmaların toplam sayısı 14’e ulaştı.
NBA yönetiminin uyguladığı protokol ve alınan önlemler geride bıraktığımız haftanın en çok tartışılan konularından birisiydi. Bu önlemlerin yetersiz olduğu sık sık dile getirilirken NBA yönetimi ve Oyuncular Birliği bir araya gelerek bazı yeni önlemler de aldılar. Ancak bu önlemlerin çok dişe dokunur şeyler olduğunu söylemek çok doğru olmaz.
Salgın şartları çok ekstrem seviyelere çıkmadığı sürece lig yönetimi, sezona durdurma ya da geçen seneki gibi bir fanus yaratma tarzı aksiyonlara gitmesi pek olası gözükmüyor. Bazı oyuncuların ikinci kez Covid-19’a yakalandığı da geçtiğimiz günlerde çıkan haberler arasındaydı. Umarız NBA’in bu ısrarı, çok daha büyük sorunlar yaratmadan sezon devam eder…
Zach LaVine Çıldırdı
Geride bıraktığımız haftanın ön plana çıkan bireysel performanslarının başında Chicago Bulls’tan Zach Lavine geliyordu.
Bulls’un skorer oyuncusu; Sacramento Kings, Los Angeles Lakers, Los Angeles Clippers ve Oklahoma City Thunder karşısında oynadığı 4 karşılaşmada 37.5 sayı – 6.3 ribaunt ve 5.5 asist gibi akıl almaz istatistikler yakalarken saha içinden %58.2, üç sayı çizgisinin gerisinden ise %52’yle şut atmayı başardı.
Ancak ne yazık ki Chicago Bulls, yıldız oyuncunun bu performanslarının hiçbirini galibiyet ile taçlandırmayı başaramadı. Bu maçların hepsini en fazla 4 sayı farkla kaybeden Bulls, en sonunda dün gece çıktıkları maçta Luka Doncic’in muhteşem performansına rağmen rakiplerini 117-101’lik skorla mağlup etmeyi başardı.
Bu karşılaşmada Lavine istatistik anlamında çok parlak işlere imza atmasa da karşılaşmanın ilk yarısını 30 sayıyla bitiren Doncic’e karşı ikinci yarıda yaptığı savunmayla rakibini sadece 6 sayıda tutmayı başardı. Eğer Lavine, önümüzdeki dönemde de bu tarz performanslarına devam ederse sezonun seviye atlayan yeteneklerinden birisi olarak ön plana çıkacaktır.