By Bill Oram, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Mitch Kupchak, draft geceleri yalnız kalmayı her zaman tercih eden birisi olmuştur. Seçim yapmadan önceki anlarda mümkün olduğu kadar sakin bir ortam yaratmak isteyen birisiydi.
Adam Filippi de bunu biliyordu. Neredeyse 10 kere Kupchak’le beraber bu süreci yaşamıştı. Ancak 28 Haziran 2007 gününde Kupchak, takımın seçim sırası geldiğinde hala ne yapacaklarını açıklamamıştı. 48. Sıradan seçim yapmak üzere olan Lakers’ın gözlemcileri, Kupchak’in ofisinin kapısında toplanmıştı. Los Angeles ekibinin 35 yaşındaki uluslar arası oyuncu gözlemcisi sonunda dayanamadı ve sessizliği bozdu.
“Marc’ı seçeceğiz değil mi?” dedi Filippi. “Marc’ı seçmeliyiz.”
Kupchak’in ona attığı soğuk bakışı hala hatırladığını söyleyen Filippi, “Gözleriyle sen kendi işine baksana” demişti ifadelerini kullanıyor.
Sonunda Lakers’ın genel menajeri sessizliğini bozarak “Draft boardumuza göre ilerleyeceğiz” demişti.
Kupchak için draft boardunun kutsal kitaplardan farkı yoktu. Her zaman bourduna güvenen Kupchak, bu sayede yıllar boyunca bazı çok başarılı seçimler yapmıştı.
Lakers’ın savaş odasındaki bir tahtanın üzerinde drafta katılan en iyi 60 oyuncunun isimleri sırayla yazılıydı. Kolejde ne kadar oynadıklarına göre bütün oyuncular renkli şekilde ayrılmıştı. Bir oyuncu diğer takımlar tarafından seçildiği zaman boarddan kaldırılıyordu.
“Mitch her zaman kulüp sekreterinin bile draftı yapabileceğini söylerdi” diyor eski Lakers asistan genel menajeri Ronnie Lester. “Tek yapması gereken boarda bakmak ve seçilmemiş en üstteki oyuncuyu seçmekti.”
Filippi bu gelişmenin üzerine gergin bir şekilde draft boarduna baktı ve yeşil renkle yazılmış ismi görünce rahatladı. Boardda yer alan uluslar arası oyuncular yeşil renkle sınıflandırılmıştı ve boardda da Marc Gasol yazıyordu. Kupchak sonunda picki yaptı ve Gasol’ü seçti.
3 kez All-Star seçilen, NBA’in en iyi beşinde yer alan, Yılın Savunmacısı ödülünün sahibi olan ve Toronto Raptors’la da bir kez şampiyonluk yaşayan Marc Gasol’ün esasen Lakers tarafından draft edildiğini neredeyse bilmeyen yok. Marc, daha sonra NBA’de bir maça bile çıkmadan abisi Pau karşılığında Memphis Grizzlies’e takas edilmişti.
Şu anda Charlotte Hornets’te basketbol operasyonları başkanlığı yapan Kupchak, “Marc’ı draft ettiğimiz zaman fazla kilolaları vardı. En iyi tabirle fazlasıyla işlenmesi gereken çamura düşmüş bir elmastı” ifadelerini kullanıyor.
Peki 2007 yılında Mac Gasol nasıl Lakers tarafından draft edilmişti? O dönemde Kobe’nin takas isteği nedeniyle adeta savaş halinde olan Lakrers, 48. sıra seçimiyle nasıl bir oyuncu tercih ettiğinin farkında mıydı? Bu kilolu, dağınık saçlı, bir NBA All-Star’ının kardeşi olan çocuğun modern dönemin en iyi uzunlarından birisi olacağının farkındalar mıydı? Yoksa sadece şansları yaver mi gitti?
Gasol kardeşler birbiri karşılığında takas edildiğinde aslında bakarsanız Lakers için bu soruların cevabının pek de önemi kalmamıştı. Eğer 2020 senesinin Kasım ayında Marc, Lakers ile sözleşme imzalamasaydı büyük olasılık bu detay tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gidecekti.
Lakers’ın yaptığı bu draft seçiminin hikayesi Virginia’daki bir lise turnuvasında başlamış ve Atlantik Okyanusu’nun iki yanındaki Barcelona, Memphis, Los Angeles ve insanların genellikle birileri tarafından bulunmamak, deliler gibi partilemek için gittiği İspanya açıklarındaki bir adaya kadar uzanmıştı.
Kupchak, telefonuna uzanıp yaptığı seçimle Filippi’yi dünyanın en mutlu oyuncu gözlemcisi haline getirdiği anda NBA’in bir sonraki muhteşem pivotu tam da o adadaydı.
Gasol ise hikayenin kendi kısmını biraz daha farklı anlatıyor. “Olayı tamamen shotlarla [tekila] alakalı hale getirmeyin” diyor.
Bu Akdeniz adasında kiraladıkları evde Marc, abisi Pau ona iyi haberi vermek için yanına geldiğinde neredeyse sızmak üzereydi. Gasol kardeşler, milli takımdan arkadaşları Juan Carlos Navarro ile birlikte her Haziran partileriyle ünlü bu adadan bir ev kiralayarak sezonun stresini atmaya çalışıyorlardı ve bu bir gelenek haline gelmişti.
28 Haziran gecesi de her zamanki gibi başlamıştı. Marc Gasol, Madison Square Garden’da gerçekleşecek olan NBA Draft’ına katılyordu ama sonuçlardan pek de ümitli değildi.
Barcelona ile yaptığı kontrat, Marc’ın Amerika’daki draft öncesi antrenmanlara katılmasını engellemişti. Marc da abisi Pau’nun NBA’de yakaladığı başarıya rağmen o zamana kadar kendisini asla bir NBA oyuncusu olarak görmemişti.
Ibiza ile Amerika arasında yaklaşık olarak 6 saatlik bir saat farkı var. Marc, gece yarısına yakın bir saatlerde bir şeyler yemek için hazırlanırken menajeri onu aradı ve San Antonio Spurs’ün kendisini 28. sıradan seçmeye gayet sıcak baktığını belirtti.
“O ana kadar açık konuşmak gerekirse pek de umrumda değildi” diyor Marc. “Ancak bir noktadan sonra içinizdeki rekabetçi devreye giriyor. ‘Peki, bakalım bu insanlar benim yeteneklerim hakkında neler düşünüyor?’ diye içimden geçirmeye başlamıştım. Her şey böyle başladı”
Ancak Spurs, draft haklarını Gasol’den yana kullanmak yerine bir diğer uluslar arası uzun Tiago Splitter’ı kadrosuna kattı. Dünyanın en büyük basketbol akıllarından birisi açık konuşmak gerekirse aptalca bir karar vermişti…
Yemekle beraber servis edilen şarap ve gençliğin verdiği heyecanı suçlayabilirsiniz ancak Marc bu andan sonra pek de ideal olmayan bir karar verdi. Spurs’ün aldığı bu karar Marc’ın içindeki inatçı, rekabetçi canavarı uyandırmıştı.
“Peki, o zaman seçilmediğim her draft hakkında bir shot içelim” dediğini hatırlıyor Marc.
Marc bu kararı alırken tam olarak nasıl bir düşünce yapısına sahip olduğunu hatırlamıyor. Çünkü gece ilerledikçe, malum sebeplerden Marc için parçaları birleştirmek daha da zor hale gelmiş. Marc’ın arkadaş grubu, NBA Başkanı David Stern’ün 29. ve 30. draft haklarını okumak için podyuma gelip gidişini izlemiş.
Daha sonra Stern’ün yardımcısı Adam Silver podyuma gelerek ikinci turda seçilen isimleri okumaya başlamış.
Carl Landry … Gabe Pruitt … Marcus Williams… “Durum baya kötüydü” diyor Marc. “Gitgide daha da kötüleşiyordu”
Josh McRoberts … Kyrylo Fesenko … Stanko Barac. Marc’ın o gece draft edilmeme ihtimali bile vardı. Marc’ın menajeri onu arayarak 40. sırada seçim yapacak olan Lakers’ın kendisiyle ilgilenebileceğini söylemişti. Ancak Los Angeles temsilcisi, bu draft hakkını Marc yerine Sun Yue’dan yana kullanmıştı.
“O seçimi dün gibi hatırlıyorum” diyor Marc. “Ben hala seçilmemiştim. Televizyonda Sun Yue’ya ‘Çinli Magic Johnson’ dediklerini bile hatırlıyorum. Pau ve ben birbirimize bakıp ‘Neler oluyor? Bu da kim böyle?’ demiştik.”
Gasol ve arkadaşları her seçimden sonra shot bardaklarının dibini görmeye ve Silver’ın podyuma her çıkışında farklı bir sonuç için dua etmeye devam etmişlerdi. “Ben cüsseli bir adamım” diyor Marc. “Kendimi alkole karşı kontrol edebiliyorum”
Ancak bir noktadan sonra Marc da kendisine hakim olamamış. “Draftın 48. sırası geldiğinde ben çoktan sızmıştım bile” diyor Marc.
Lakers’ın Sun Yue seçimine Gasol kardeşlerin verdiği tepkiden sonra bir de Filippi’nin neler hissettiğini düşünün. 2007 yazına gelindiğinde Filippi, Lakers’ın uluslar arası oyuncu gözlemleme faaliyetlerini 6 yıldır yürütüyordu. Daha önce İtalya’da profesyonel olarak basketbol oynamış Filippi, 1990’lı yılların ortasında New Jersey Nets’te oyuncu gözlemliği yapmaya başladığında lig genelindeki en genç oyuncu gözlemcisiydi. Daha sonra lige gelen Dirk Nowtizki ve Peja Stojakovic gibi Avrupalı yıldızların da etkisiyle Filippi, Lakers organizasyonunda göre başlamıştı.
Bologna’da yaşayan Filippi, 2004 draftında Lakers’ın 27. sıradan Sasha Vujacic’i seçmesinde de büyük rol oynamıştı. Vujacic, Los Angeles ekibinin 2009 ve 2010 yıllarında kazandığı şampiyonluklarda önemli bir rol oyuncusu haline gelmişti. 2007 Draftı geldiğinde Filippi, Lakers’ın Avrupa’dan bir başka etkili oyuncu seçme şansına sahip olduğunu düşünüyordu.
Filippi’nin gözü, Marc’ın abisinin Memphis Grizzlies’te oynadığı ilk yıllarda burada mücadele ettiği lise turnuvasından beri geçen 6-7 yıl boyunca sürekli olarak İspanyol uzunun üzerindeydi. Filippi, Marc’ı ilk olarak Virginia’da düzenlenen turnuvada izlemişti.
“Pau’dan çok daha farklı bir vücut yapısına sahipti” diyor şu anda Sacramento Kings için oyuncu gözlemciliği yapan Filippi. “Gerçekten çok kiloluydu, hiç atletik değildi. Basketbol oynamayı bildiğini ve iyi ellere sahip olduğunu net şekilde görebiliyordunuz. Ancak genç yaşında bile faul çizgisinden faul çizgisine zar zor koşuyordu”
“Lisedeki günlerinde geleceği olan bir yetenek olarak görülmüyordu” diyor Kupchak. “En azından NBA seviyesinde bir yetenek olarak görülmediği kesindi”
Barcelona benchinde geçirdiği birkaç yıldan sonra Marc, Girona yakınlarındaki bir takıma kiralanmıştı. Orada geçirdiği günlerde Filippi, Marc’ın kilo vererek inceldiğini ve NBA seviyesinde bir yetenek olduğunu fark etmişti.
“Şu anda daha o günlerden Marc’ın bu hale geleceğini gördüm diyerek krediyi üstüme almak çok kolay” diyor Filippi. “Ben Marc’ın ilk turun sonları için ideal bir seçim olacağını düşünüyordum. Eğer 25. sıradan Marc’ı seçebiliyorsanız bu muhteşem olurdu. Benim listemde Marc o civarlardaydı”
Marc’ı draft öncesinde canlı olarak gören diğer Lakers gözlemcisi de Lester’dı. “Marc’ı draft etmemizde büyük olasılıkla gözlemci departmanımızdaki kişiler arasında en büyük pay Filippi’ye aitti.” diyor Lester.
O dönemde Lakers’ın kadrosunda halihazırda Andrew Bynum bulunuyordu ve oynadığı ilk tam sezonda gelecekte bir yıldız haline gelebileceğine dair pırıltılar göstermişti. Lakers’ın Gasol’ü Bynum’ın yerine seçmek gibi bir niyeti yoktu.
“Biz Gasol’ün çok iyi bir yedek pivot olacağını düşünüyorduk.” diyor Filippi. “Aynı zamanda Barcelona’yla çok büyük bir kontratı vardı. Bu yüzden Marc’ın 2 yıl daha Avrupa’da kaldıktan sonra Los Angeles’a gelip Bynum’ın yedeği olmasını düşünüyorduk. O esnada düşünce yapımız bu şekildeydi.”
Lakers, o geceki draftta 19., 40. ve 48. sıra seçimlerine sahipti. Los Angeles temsilcisi, drafttaki ilk seçimini Georgia Tech çıkışlı Javaris Crittenton’dan yana kullanmıştı.
“Olduğumdan daha zeki gözükmek için övünmeye çalışmıyorum.” diyor Filippi. “Eğer o kadar zeki olsaydık 19. sırada Crittenton yerine Marc’ı seçerdik.”
Daha sonra Spurs de Marc’ı seçmediğinde hem İspanyol oyuncu hem de temsilcileri fazlasıyla şaşırmıştı. O dönem Marc’ın menajerliğini yapan Herb Rudoy, “Bizimle fazlasıyla ilgilenmişlerdi.” diyor Spurs hakkında.
Ancak Filippi’nin Gasol seçimiyle alakalı esas endişesi 29. sıradaki Portland Trail Blazers’tı. Filippi, Blazers’ın da İspanyol uzunla ilgilendiğini biliyordu. Filippi’nin kardeşi Jason, Blazers’ın Avrupa’daki oyuncu gözlemcisiydi. Genellikle Filippi ve kardeşi maçları izlemeye beraber gidiyorlardı. “Jason’ın seçmek istediği oyuncu Marc’tı.” diyor Filippi. “Blazers’ın Marc’ı seçebilmesi için uğraşmıştı.”
Fakat Blazers, draftın ilk sırasında Greg Oden’ı seçmişti ve draftta bir tane daha pivot seçmeleri çok da mantıklı değildi. Ayrıca Fin oyun kurucu Petteri Koponen de Blazers’la muhteşem bir deneme antrenmanı çıkarmıştı. Bu yüzden Marc, draft günü git gide düşmeye devam etti. 40. sıraya kadar da düşmüştü.
“40. sırada düşünmeden Marc’ı seçeceğimizi düşünüyordum.” diyor Filippi. Ancak hayal kırıklığına uğramak üzereydi…
“Sun Yue draft öncesi düzenlenen kampta harika oynamıştı.” diyor Lester. “Biz de onu Marc’tan çok daha yakın bir dönemde izlediğimiz için onunla alakalı daha iyi bir fikre sahiptik.”
- sırada seçilen Sun, Lakers tarafından draft edildikten sonra sadece 1 sene Los Angeles’ta kaldı ve toplam 28 dakika süre aldı. Ancak o esnada uzun oyun kurucuların fark yarattığı üçgen hücumunu oynayan Lakers’ın sistemine çok uyan bir oyuncuydu.
Filippi, Marc’ı seçmediklerine inanamıyordu bile. “48. sırada Marc’ın hala seçilebilecek durumda olmasını hiç beklemiyordum.” diyor.
Görünen o ki Lakers organizasyonu içerisinde Marc ile ilgilenen tek kişi de Filippi değilmiş. Dr. Jerry Buss’ın ikinci oğlu Jim Buss, o esnada Lakers’ın yardımcı başkanlığını yapıyordu ve Pau Gasol’ü çok beğenen birisiydi.
“Tamamen kan bağıyla alakalıydı” diyor Lakers’ın eski gözlemcisi Chaz Osborne. “Jim, Marc’ı draft etme isteğini büyük ölçüde Pau’dan gördüklerine dayandırıyordu. Eğer kardeşi, Pau’nun yakınlarında bir oyuncu olmayı başarabilirse ikinci turdan böyle bir seçim yapmak harika olurdu.”
Ancak bu seçimden kısa süre sonra Lakers’ın elinde bir seçim hakkı daha vardı ve Marc hala masadaydı. Lakers da bu fırsatı üçüncü kes elinin tersiyle itmedi.
“Draft öncesi Lakers ile iletişimimiz olmamıştı” diyor Rudoy. “Benim için Marc’ı draft etmeleri çok büyük sürpriz olmuştu. Marc için de sürpriz olduğuna eminim”
DraftExpress, LakerS’ın bu seçimine not olarak C vermişti ve bu seçim hakkında “İyi, biraz zamanı geçmiş bir yetenek. 2-3 yıl sonra Lakers, Marc’ı NBA’e getirmeye karar verirse iyi bir rotasyon parçası haline gelebilir” değerlendirmelerinde bulunmuştu.
Bir sonraki sabah Los Angeles Times’ta yer alan Lakers yazısı “Lakers, birinci turda bir oyuncu seçimi yaptı ancak antrenman tesislerinde kimse bu oyuncu hakkında konuşmuyordu bile, bütün dikkat başka birisinin üzerindeydi.” cümleleriyle başlıyordu.
Bu cümleler Marc’ı işaret eden bir referans değildi. Yazının ana konusu Lakers’taki mutsuzluğunu dile getirmeye başlamış Kobe Bryant’tı.
Marc’ın adının yazıda geçtiğini görebilmek için 20 paragraf okumanız gerekiyordu. “Lakers daha sonra 40. sırada Çinli oyun kurucu Sun Yue ve 48. sırada İspanyol uzun Marc Gasol’ü seçti. Marc, geçen sene İspanya’da oynadığı Akasvayı Girona’da 10.8 sayı – 5.6 ribaunt ortalamaları yakalamıştı”
Marc’ın ismi, sonraki 218 gün boyunca bir daha Los Angeles’taki gazetelerde yer almadı. Daha sonra 2 Şubat 2008 tarihinde Times gazetesi, şu manşetle çıkmıştı: “İyi İspanyol Ekleme”
Bu başlığın da Marc ile bir alakası yoktu.
Marc’ın abisi Pau, Crittenton, Kwame Brown, draft hakları karşılığında Los Angeles’ın yolunu tutuyordu. Aynı takasta Los Angeles ekibi, Marc’ın NBA haklarını da Memphis’e yolluyordu.
Marc Gasol’un Lakers’a hem gelişi hem de ayrılışı sessiz sedasız olmuştu. Marc’ın Lakers bünyesinde bulunduğu 8 ay boyunca Filippi’nin Girona’ya gerçekleştirdiği ziyaretler çok daha sıklaşmıştı.
“Birkaç haftada bir yanıma gelirdi.” diyor Marc. “Her zaman çok pozitifti ve bana ‘Senin takıma katılman için baskı yapıyorum’ derdi. Ancak ben o zamanlar NBA’e gitme konusunda çok da kararlı değildim. 48. sıra seçimi olarak lige gitmemin çok da yüksek ihtimal olmadığının farkındaydım.
Lakers, Marc’a bazı takım ürünleri yollamıştı fakat İspanyol yıldız bu ürünleri neredeyse hiç giymiyordu bile. Marc’ın NBA’e karşı bu isteksizliği, Filippi’nin bitmek bilmeyen hevesini de hiç azaltmıyordu.
“Fiziksel anlamda inanılmaz bir değişimden geçti” diyor Filippi. “Vücut yapısı çok değişti, kilo verdikten sonra özgüveni de inanılmaz arttı.”
“Draft ettikten sonra Marc’ı Avrupa’da izlediğim her maçtan sonra organizasyondaki staffa ‘Beyler, Marc cidden çok iyi olacak. İlk beş seviyesinde bir oyuncu olabilir.’ diyordum.” diyor Filippi. “Draft edilene kadar onun ilk beş seviyesinde bir oyuncu olabileceğini hiç düşünmemiştim bile.”
“Bir anda Sabonis gibi gözükmeye başladı”
Filippi’nin heyecanlanmak için sebepleri vardı. Marc, sezonu İspanya Ligi’nin en değerli oyuncusu olarak tamamlamıştı.
Daha sonra Şubat ayında Marc, o esnada Memphis’te abisi Pau ile birlikte oynayan milli takımdaki takım arkadaşı Navarro’dan bir telefon aldı.
“Alışveriş yapıyordum ve Navarro beni arayıp ‘Hey, Pau takaslandı.’ dedi.”
Bu çok büyük bir sürpriz değildi. Pau, Memphis’te o esnada çok mutlu değildi ve bir takas kaçınılmaz gözüküyordu. Grizzlies, Rudy Gay’i draft etmişti ve takım olarak yeni bir yola girmeye hazırlanıyordu.
Marc abisinin nereye takas olduğunu sorduktan sonra Navarro, Lakers cevabını vermiş.
Marc, direkt olarak “Vay canına, bu çok iyi. Kobe’yle birlikte oynayacak. Takımda Lamar Odom var, üçgen hücum oynayacaklar. Pau oraya muhteşem uyar, herkes için çok mantıklı bir hamle” diye düşünmüş.
10 dakika sonra Navarro bir daha Marc’ı aramış ve onun da takasa dahil olduğunu söylemiş.
“Nasıl olabileceğini anlamamıştım, orada bile değildim.” diyor Marc. Daha sonra Navarro sürecin nasıl işlediğini anlatmış. Lakers açısından bu takasın mantığını anlatmaya gerek yok, sonraki 5-6 yıl boyunca otomatik olarak şampiyonluk adayı haline gelmişlerdi. Kupchak, o dönemde Marc hakkında Filippi’den sürekli rapor alıyordu ve genç uzunla yollarını ayırma konusunda pek de istekli değildi.“
“Memphis doğal olarak bizden mümkün olduğu kadar fazla parça istiyordu.” diyor Kupchak. “Takasta hem Sun Yue’yu hem de Marc’ı istediler. Ben de onlara size bu ikisinden ancak birisini verebileceğimizi söyledim. Teknik olarak o an Marc için kavga ediyorduk. Ancak ne kadar o esnada başarılı bir oyuncu olsa da Marc’ın kariyerinin devamındaki seviyeye çıkacağını kimse düşünmüyordu bile.”
Lakers ile Grizzleis’in gerçekleştirdiği bu takas, lig genelinde büyük tepkilere sebep oldu. Hatta Spurs koçu Gregg Popovich, ligin adaletsiz takasları veto edebilmek için bir komite kurması gerektiğini söyleyen açıklamalarda bile bulundu.
“İnsanlar Pau’yu bir hiç karşılığında aldığımızı söylemeye başlamıştı.” diyor Filippi. “Ben de herkese ‘En ufak fikriniz bile yok, takasta muhteşem bir oyuncu verdik.’ diyordum”
Marc Gasol için Memphis, olabilecek en iyi adreslerden bir tanesiydi. Marc’ın neredeyse bütün ailesi Pau’nun Memphis’teki ilk yıllarında bu şehirde yaşamıştı. Marc, lisedeyken bir dönem burada yaşamıştı. Marc için daha önceden ev olarak kabul ettiği bir şehre dönmek, NBA’de oynama fikrini daha çekici hale getirmişti. Bu yüzden 9 Temmuz 2008 tarihinde Grizzlies ile sözleşme imzaladı.
“O esnada ailem hala Memphis’te yaşıyordu.” diyor Marc. “Bu harika bir şeydi, adaptasyon sürecimde bana çok yardımcı oldular.”
Kobe’nin yanında oynayan Pau, Los Angeles’taki ilk 3 sezonunda Lakers’ın NBA Finallerine çıkmasında büyük rol oynadı ve 2009 ile 2010 yıllarında da şampiyonluk kazandı. Bu esnada Marc, abisinin kariyerinde ilk kez All-Star seçildiği şehirde kendi NBA yolculuğunu şekillendirmeye çalışıyordu.
Marc, ligdeki 4. sezonunda All-Star seçilmişti bile. Bir sonraki sene Yılın Savunmacısı ödülünü kazanan Marc, oylamada LeBron James’i geçmeyi başarmıştı.
Zamanla 2007 draftının 48. sırasında seçilen oyuncunun, Kevin Durant’in arkasından draft sınıfının en iyi ikinci oyuncusu olduğu ortaya çıkmıştı.
“O takas muhteşemdi çünkü iki tarafın da işine yaramıştı.” diyor Filippi. “Memphis, yeniden yapılanma yoluna giriyordu ve Marc bunun için çok uygun bir parçaydı. Lakers’ın şampiyonluk kazanabilmek için bir uzuna ihtiyacı vardı ve Pau da tam olarak bunu karşıladı.”
“Sonrasında olanları zaten herkes biliyor. Marc’ın ligin en iyi pivotu haline geleceğini düşünüyor muydum? Hayır. Bu gerçekleştiği için mutlu muyum? Kesinlikle”
2013 senesinde Grizzlies, playofflarda Los Angeles Clippers ve Oklahoma City Thunder’ı elemeyi başararak konferans finallerine yükselmişti. Bu, Grizzlies takımının tarihi boyunca bir şampiyonluğa en çok yaklaştığı andı.
2019 yılında Grizzlies yönetimi, “Grit and Grind” lakaplı takımı dağıtarak yeniden yapılanma yoluna girdi ve genel menajer Chris Wallace da Marc’ı Toronto’ya takas etti. Takasın açıklanmasının ardından açıklamalarda bulunan Wallace, Marc hakkında örnek Memphis Grizzlies oyuncusu ve organizasyonun NBA tarihi boyunca çıkardığı en büyük yüz diyordu.
“Bu takasla birlikte şampiyonluk şansı olan bir takıma gittiği için çok mutluyum.”
Gasol, Toronto’nun şampiyonluk yürüyüşünde oynadığı 24 playoff maçının hepsinde ilk beş başladı ve 9.4 sayı – 6.4 ribaunt ortalamalarıyla oynayarak kariyerinin ilk şampiyonluğunu kazandı. Bu sadece kutlamaların başlangıcıydı. Marc sadece 2 ay sonra İspanya milli takımı ile Dünya Şampiyonluğu sevinci de yaşadı.
Gasol, Toronto’da geçirdiği ikinci yılda üretim anlamında bir adım geriye atsa da Raptors’ın en önemli parçalarından birisi olmaya devam etti. Ligin en iyi savunmacı uzunlarından birisi olan Marc, Orlando Fanusunda oynanan karşılaşmalarda biraz zorlandı. Toronto’nun playoff ikinci turunda Boston’a elenmesinin ardından Marc’ın kariyerini İspanya’da Barcelona’da oynayarak bitirebileceğine dair de haberler çıkmaya başlamıştı.
“Bunların hiçbiri gerçek değildi.” diyordu Marc Lakers ile sözleşme imzaladıktan sonra basın toplantısında. “İnsanlar benim yerime bu kararı vermeye çalıştı ancak ben hiçbir zaman böyle bir şey söylemedim. Barcelona’yla görüşmedim bile, böyle bir şey asla yakın bir ihtimal değildi.”
Ancak Marc’ın geride bıraktığımız aylarda farklı bir şekilde de olsa evine döndüğünü söylemek gerekiyor.
Lig genelindeki takımlar hala Marc’ın takımlara sunabileceği çok fazla şey olduğuna inanıyor. Bunun en net örneği de geçen sene boyunca Lakers’ın önemli bir rol verdiği JaVale McGee’yi Marc’la sözleşme imzaladıktan sonra serbest bırakmasıydı.
Marc, kariyerinde ikinci kez abisinin adımlarını takip ediyor ve daha önce Pau’nun oynadığı bir yerde forma giyecek.