By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague’de son 5 maçını kazanarak çok net bir çıkış yakalayan ve önemli eksikliklerine rağmen iyi bir basketbol ortaya koyan Fenerbahçe Beko, Alex Perez ve Marko Guduric‘in ardından bir sezon ortası transferiyle daha karşımıza çıktı.
Buna göre, NBA’de bulunduğu 8 sezonda toplam 472 maçta forma giyen Kyle O’Quinn ile sezon sonuna kadar anlaşma sağlandı.
Biz de Eurohoops Fırın olarak basketbolseverleri 30 yaşındaki uzunun temsilcimizde yaratabileceği saha içi etkileri değerlendirmek adına işe koyulduk.
Öncelikle kendisini daha önceden tanımayanlar için ufak bir bilgiseli yapalım.
Kyle O’Quinn 26 Mart 1990 tarihi Queens, New York doğumlu. Basketbol kariyerine Norfolk State kolejinde başlayıp 2008-2012 yılları arasında Norfolk State’te oynadığı dönemde ribaund ve blok istatistiklerinde kendi konferansının en değerli isimlerinden biri olurken, kolejin en önemli savunmacılarından biri olarak anılmaya başladı. Başarılı bir kolej kariyeri geçiren O’Quinn 2012 NBA Drafti’nde 49. sırada Orlando Magic tarafından draft edildi.
Şimdiye dek Orlando Magic, New York Knicks, Indiana Pacers ve Philadelphia 76ers formaları giyen deneyimli isim 472 maçlık kariyerinde 5.4 sayı – 4.6 ribaund – 1.4 asistlik ortalamalarla mücadele etti.
2021 yılının ocak ayı ise onun adına yeni bir maceranın kapılarını açtı. Kariyerinde ilk kez kıta değiştiren O’Quinn, Fenerbahçe Beko’nun yolunu tuttu.
Bu transfer, Igor Kokoskov’un yönetimindeki Sarı-Lacivertliler için ne ifade ediyor? Hemen değerlendirmeye başlayalım.
Korur mu?
Kyle O’Quinn son dönemde anlaması biraz zor bir oyuncu haline geldi. Bunda da Indiana Pacers ve Philadelphia 76ers‘taki son döneminde yaşadığı düşüş, edinemediği roller gibi pek çok etkenin payı var. New York Knicks sezonlarının da onun adına tam olarak bir “kazanım süreci” olarak şekillenmediğini söyleyenlere katılmadığımı söyleyemem.
Yani belki de NBA çerçevesinde bir kazanıma kavuşacak özellikleri bünyesinde barındırmıyordur. Orası çok karışık bir tartışma konusu ancak 30 yaşında Avrupa’ya adım atacak olması da bir bakıma endişe verici nitelik taşıyabiliyor. O’Quinn’in kariyerindeki öncelikli odak noktalarının ne olduğu konusunda büyük merak içindeyiz ve eninde sonunda takip edip göreceğiz.
Fakat önyargılı kullanımlara sahip olarak bu transfer için çok olumlu ya da çok olumsuz fikirler öne sürmenin de şu aşamada kimseye bir faydası olmayacaktır.
Kariyerinde ilk kez Avrupa’da boy gösterecek bir ismin de sorgulanacak ilk noktası savunma eforu ve oyun bilgisi olmalıdır, her zaman da böyle olmuştur. Hamleye bu açıdan baktığımız zaman O’Quinn’in Fenerbahçe‘ye katacağı pek çok şey olduğunu düşünebiliriz.
Öncelikle ele alacağımız savunma meselesi, Fenerbahçe‘nin yeni transferinin aslında genç yaşlarında epey üst düzey yaptığı bir iş olmakla beraber NBA kariyerinde de öyle çok büyük bir gerileme yaşadığından söz etmek pek yerinde olmaz.
Kyle O’Quinn’den bahsederken dikkate alınması gereken şeylerden birisi sahanın hücum ve savunma taraflarında yapabildiği ve yapamadığı şeyleri iyi ayırt etmek olmalı. Kimi oyuncular vardır; iyi hücumcu – iyi savunmacı diye yapıştırır geçersiniz. Hiç öyle bir isim olmadığı kanaatindeyim. Sahada iyi yapabildiği bazı şeyler var ve ancak ısrarla onların üstüne gidildiği takdirde Avrupa basketbolu için uygun sayılabilecek bir oyuncu haline gelecektir.
Peki, neymiş sahada iyi yapabildiği ve yapamadığı bazı şeyler? Biraz kafa yoralım.
Tabii, söze girerken bir boyalı alan oyuncusuna daha yakın profilde olduğunu, hatta bir boyalı alan oyuncusu olduğunu söylemekle yükümlüyüz. Hücum sahasında işler bazen değişebiliyor ancak savunma kısmında boyalı alanda iyi işler çıkarabileceğine ilişkin güvence verilebilecek bir isim.
EuroLeague’de onu fiziksel olarak yıpratacak veya dışarı çekecek silahlara sahip uzunlar karşısında ya da topla içeri dalabilecek herhangi bir uzun-kısa oyuncuya karşı dezavantajlı konumda olacak. Bu atlanmaması gereken bir şey çünkü Jan Vesely‘nin sakatlığından sonra yeni yeni kısa savunabilecek noktaya gelmesi, belki de gelememesi sebebiyle bu çok önemli bir mesele. Kyle’ın bu noktada Fenerbahçe’nin ihtiyacına cevap verebilecek bir oyuncuya evrilmesi bu yaşından sonra epey uğraştırıcı bir iş olacak fakat koçlar tam olarak bu dönüşümleri gerçeğe çevirmek adına varlar.
Dış oyuncu savunma noktasında yaşanacak zorluk, tepede uzununu topla buluşturan ve oradan oyun yöneten takımlar karşısında bir müdafaa alternatifi yaratmak adına sorun yaratabilir. O’Quinn böyle pozisyonlarda dipçizgiden gelen cut’ları kaçırmamak adına eşleşmesini genişten alıp daha içeride durmak zorunda kalabiliyor. Bu anlarda Fenerbahçe savunmasının rakip topsuz perdelerine dikkat kesilmesi her zamankinden daha önemli bir iş olacak ve Sarı-Lacivertliler’in bu sezon savunmada yaşadıkları sorunlardan birisi de topsuz oyunda bütün olarak konsantrasyonu korumakta zorlanmalarıydı.
Bireysel olarak bir değerlendirmeye alınca O’Quinn’in topsuz oyunda dikkatinin iyi düzeyde olduğunu söyleyebiliriz fakat o sahadayken aynı anda parkede olan kısaların savunmada güven veren isimler olmaları gereksinimi, Fenerbahçe‘de rotasyonun nasıl şekilleneceği ve dakikaların nasıl dağıtılacağı konusunda mühim bir parametre olacak.
Bunun sebebi de kısalar bire birde geçildikleri takdirde Kyle’ın yaşadığı pozisyon alma sorunu. Yani o sahadayken Lorenzo Brown, Dyshawn Pierre gibi yıldırıcı oyuncuların da beşte yer almaları üzerine bir rotasyon düşünülebilir. Bu, “hep böyle olsun” gibi bir öneri değil zira NBA 2K oynamıyoruz. Ancak dikkat edilmesi gereken bir husus olduğunu düşünüyorum ve bu çeşit ayarlamalar da elbette yapılabilir.
Aynı pozisyon alma sorunlarına ikili oyun savunmasında da rastlamak fazlasıyla mümkün. Kısanın üstünde kaldığı her an çok büyük bir tehlike olabiliyor.
Bir diğer eksiyi de geçiş savunmalarına ve yarı sahaya geri dönüşlerde sıkça rastlanabilecek uyuşukluğuna yazabiliriz. Yarı sahaya tekrar dönecek olursak Fenerbahçe’nin içe gömülü savunma kurgusunda topun yerleşime etki etmediği tarafların savunulması çok zor oluyor ve özellikle Danilo Barthel’i sıklıkla köşeye kurulu rakip forveti kapatmaya çalışırken gördüğüm sahneler gözümde canlanıyor. Bir dönem O’Quinn’in bu closeout’lara epey kontrolsüz gittiğini gözlemlemiştim.
Çembere yakın bölgelerde sabit işleyen ve temas barındıran pozisyonlarda, sırtı dönük savunmalarında ise güvenilebilecek bir isim olması hasebiyle aslında Fenerbahçe’nin ihtiyacı olduğunu düşünebileceğimiz bir oyuncuydu. Kusursuz savunmacı olduğunu söyleyerek büyük hayal satmış oluruz, kötü savunmacı zaten diyemeyiz. Fakat yetersizliklerini de kabul edip aktarmak gerekir.
EuroLeague’in yıldız pivotlarına bakılınca undersized görülmesi muhtemel ancak temastan kaçınmayan ve fiziksel mücadele verebilecek bir oyuncu olması, bu yarım sezonda Fenerbahçe için epey değerli olacak.
Düşenler Emin Ellere Düşmeli
Bu bölüm, biraz Fenerbahçe‘nin ribaund noktasında yaşadığı sorunlara O’Quinn transferinin nasıl etki edeceğine dikkat kesileceğimiz bir bölüm olacak.
Kyle O’Quinn’in çember altında temastan ne kadar kaçınmayan bir oyuncu olduğundan savunma değerlendirmesinde bahsetmiştik ve bunun ribaundlara yansımamasını elbette bekleyemeyiz. Aynı zamanda iyi box eden ve ribaund için yer tutabilen bir isim olmasıyla Fenerbahçe‘nin ribaund kısmında yaşadığı problemlere ve bu ribaund sorunlarının yarattığı temel savunma aksaklıklarına ilaç niteliği taşıyabilecek bir oyuncu.
Yine yukarıda bahsettiğim o içe gömülme ve daha fazla oyuncuyla ribaund kovalayıp eşleşmelerde sıkıntı yaşama meselesinin O’Quinn transferiyle kendi adıma bir nebze daha rahatlamasını bekliyorum. Eğer ribaundlar konusunda benim övdüğüm kadar bir upgrade yaratacak olursa transferden genel beklentimin büyük bir kısmını elde etmiş olurum ve Fenerbahçe de sezonu daha iyi noktada tamamlamayı başarabilir.
Çemberden uzak kalmanın bu kadar yaramadığı bir oyuncu elbette iyi bir rebounder olmalı ki onu takımınıza dahil etmenizin ardında geçerli bir sebep olsun.
Çaylak döneminde daha atletik bir oyuncu olup son Philadelphia dönemine gelene kadar kalınlaşmış bir isim olması onun öyle çok hoplu zıplı, tempolu açık saha oyununda öne çıkacak bir profile sahip olmadığının göstergelerinden. Hal böyleyken yarı saha oyununda düşenleri ne kadar toplarsanız o kadar sayı yemeden yeni bir hücum inşa etme şansınız oluyor. Çember savunması ve devamında ribaundları toplamak aslında bu kadar basit bir basketbol bilgisi ancak Fenerbahçe son yıllarda bu noktada çok ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Bu sezon başlarken aslında epey ümitliydik de; Johnny Hamilton’ın transferiyle ribaund çekme noktasında büyük bir açığın kapatıldığı hissiyatı hakimdi fakat facia performans ve EuroLeague seviyesi için ham bile olmayan bir oyuncuyla karşılaşacağımızı hiç tahmin edemiyorduk.
Fiziksel olarak Hamilton’a göre çok daha dezavantajlı görüntüde olmasına rağmen oyun aklı ve pozisyon alabildiği müddetçe iyi mücadele eden yapısıyla hakikati konuşmak gerekirse artık iyi bir opsiyona sahip Kokoskov.
Ahmet Düverioğlu’nun yükselen performansı, Jan Vesely‘nin sakatlık sonrası ilk kez bu kadar olağanüstü bir seviyeye çıktığı dönem ve Barthel’in de takıma yakında katılacağını göz önünde bulundurunca kanatlardan alınacak ribaund katkılarıyla bu konuda bir yükseliş yaşayarak oyununu iyice oturtmayı başarabilirler. Son maçlarda zaten ezilmiyorlardı ancak bunu yapmak için de maça çift pivot çıkma ihtiyacı baş gösteriyor, Vesely‘yi dinlendirmek adına ele adeta bir fırsat dahi geçmiyordu.
Seçimler
“Bize aslında kim olduğumuzu gösteren şey, yeteneklerimizden çok seçimlerimizdir.”
Diyor hayali karakter Albus Dumbledore. Bu sözü eğer basketbolla ilgili herhangi bir şeyle ilişkilendirecek olsaydık bu tam olarak Kyle O’Quinn’in hücum profiliyle ilgili bir şey olurdu.
Savunmasından nasıl bahsettiysek aynı şekilde bahsedeceğiz tabii. Yani yapabildiği şeyler, yapamadığı şeyler gibi zira bu kısımda yapabildiği şeyler Fenerbahçe‘nin daha ihtiyacına olan “şeyler” olmasa da nitelik olarak daha etkileyici şeyler.
Boyalı alanda temaslı oynama potansiyeline sahip bir oyuncu olduğunu defalarca vurguladıktan sonra çember altı bitiricisi olarak Fenerbahçe‘yi çok utandırmayacak bir hücumcu olduğundan bahsetmeden olmaz. Topu yere vurabiliyor. Kısa toplu yaratıcılar üzerinden işleyen bu takımda geldiği gibi en skorer oyunculardan birisi olmasını beklemek çok zor ancak çekilmez bir hücumcu asla olmadığı gibi bazı özellikleri epey nadir ve hücumları üst düzeye çekebilecek özellikler.
Onlara değinmeden önce şut meselesiyle ilgili birkaç kelam etmek gerekirse boyalı alanın dışında fazla vakit geçiren bir oyuncu olmasına rağmen istikrar sahibi bir üçlük tehdidi yok. Bununla beraber orta mesafeli atışlar üzerinden iyi bir şut grafiği oluşturduğunu ve kariyerinin başlarından beri bu orta mesafe şutlarında yüzde 40-50 bandında gidip gelirken aslında onun cevheri kendi skorunu üretmekten çok daha değerli.
Son birkaç Fenerbahçe Beko maçına bir göz atma şansınız olduysa sarı-lacivertli ekibin sırtı dönükten top dolaşımına katkı sağlayacak ne kadar çok oyuncusu olduğunu görmüşsünüzdür.
Jan Vesely‘nin akıl işlerini son zamanlarda daha ön plana alması; Danilo Barthel’in zaten malumun ilanı olan performansları, Dyshawn Pierre’in fazla hakkı verilmeyen post-up pasörlüğü, Edgaras Ulanovas’ın da oradan kendini ispat etmiş bir yönetici olması gibi çeşitliliği artıran gerçeklerin üzerine Ahmet Düverioğlu’nun büyük seviye atlayarak dolaşıma katkı sağlaması…
Bütün bunların üzerine Kyle O’Quinn gibi bir pasör uzun cevherinin eklenmesi çok hoş iş olarak gözüküyor. Tepede topla buluşturulduğunda dağıtıcı görevinde de hücumları şekillendirebilecek bir isim olmasının yanında sırtı dönük olarak da bu işi kıvırabiliyor. Ancak onun kattığı bu çeşitlilik diğerlerinden biraz farklı, daha çok Vesely‘nin son haftalarda üstlendiği lider kimliğe yakın.
Marko Guduric ve Lorenzo Brown’ın yine son haftalarda topu ellerine almadıkları dönemde topsuz oyun etkinliklerini ve cut’larını bir göz önüne getirin, Jarell Eddie ve Ulanovas’ın forvetlerde buldukları optimum şutları düşünün. Bunların sıklaşmaya başladığı daha oturaklı bir oyundan söz etme şansını bulmak ve Vesely‘nin sırtındaki bu uru paylaştırmak cidden Fenerbahçe için acayip kritik.
Çok çabuk bir oyuncu olmamasının yan etkileri elbette açık saha oyununda Fenerbahçe‘ye yansıyabilir ancak ribaund sonrası çıkılan hızlı hücumlarda uzun mesafeli pas ve daha az eforla daha etkili olabildiği anların olmayacağını da kimse garanti edemez tabii.
Üstüne gidilmesi gereken özellikleri deyip deyip duruyorum ancak işte bu tarz çabukluk defolarını yamamak için yarı sahada neyi iyi yapıyorsa onları sıklaştırmak lazım. Bunu yapmak da Fenerbahçe’ye öyle çok bedel ödetecek bir iş olmayacak çünkü zaten aynı şeyleri yapabilen fazlaca oyuncuları var. Fener‘in O’Quinn’den medet umması gereken alan daha çok çember savunması ve ribaundlar gibi duruyor zaten.
Kısaca zayıf yönlerini zorlayıp çok ihtiyaç duyulan bir dönemde aldığınız bir oyuncuyla yarım sezon öldürecek kumarlar oynayabileceğiniz bir zamanda değilsiniz. Eğer uzun vadeli bir birliktelik düşünecek olursanız o zaman onu oyuna adapte etme yolunda adımlar atarsınız ancak şu an zaten halihazırda ona çok namünasip gitmeyen bir kurguyu yine ona adapte etmek daha uygun bir seçim olacaktır.
Seçimler dedik. Kyle O’Quinn gerçekten oyunu iyi izleyen bir oyuncu ve bunun bir getirisi olarak da iyi kararlar verip iyi seçimler yapabilen bir uzun. Belki icra noktasında çok üst düzey bir isim olamayabilir ancak tercihlerinin çok sorgulanacağını düşünmüyorum.
Hücumda ikili oyunlarla orta mesafe tehdidini biraz daha efektif kılmak mümkün çünkü devrilmelerden çok topu taşıyan oyuncuyu oynatma noktasında efor gösteriyor. Fenerbahçe’nin Alex Perez’in henüz iyi bir durumda olmadığını düşünüp net bir oyun kurucusu yerine 2-3 tane toplu yaratıcısı olduğunu düşünürsek bu onlar adına bir avantaj da doğurabilir. Devrilme odaklı olduğu zaman da çok yararlı olabilir elbette.
Son Olarak
Danilo Barthel’in 5 numaradaki sürelerinin azalması ihtimali bakımından bu transferi olumsuz bir çerçeveye oturtabiliriz çünkü Barthel orada gerçekten epey verimliydi. Ancak neresinden bakarsanız bakın farklı farklı uzun tandemleri kombin edip onları sahaya sürebilir konuma geldi Igor Kokoskov. Sezonun bu bölümünde tam takım forma girmişken bu tarz bir ekleme çok çok önemliydi.
Hiç değilse tek başına uzun rotasyonunu diri tutmak için bile iyi hamle denilebilecek bir iş oldu. İşte Fenerbahçe Beko’nun şimdiye kadarki oyunu açısından saha içinde transferin ne gibi etkileri olabileceğini tartıştık. Kokoskov bu hamlenin ardından oyuna özel bazı dokunuşlar yapacak olursa onları da haftalık maç yazılarında sizlerle beraber çözümlemeye çalışırız.
Genel itibarıyla çok ters tepebilecek bir transfer gibi de görülebilir. Yine genel itibarıyla olumlu yönleri ağır basan bir hamle olarak da yorumlanabilir. Uzun rotasyonundaki oyuncuların çektikleri işkenceyi düşünecek olursak o rotasyona cansız manken bile transfer edilseydi oyuncuları bir iki soluk alacak konuma getirirdi.
Bu takviyenin takıma nasıl etki ettiğine bağlı olarak Fenerbahçe‘nin artık üstündeki takımları da sıralı biçimde devirmeye odaklanarak, her maça ayrı ciddiyetle yaklaşarak playoff bileti için rahat batarcasına mücadele etmesi gereksinimi doğdu.
Sezonun belli bir bölümünde 20-30 farklı mağlubiyetler alıp birkaç hamleyle ve koç dokunuşlarıyla başarıya koşan bir takım izleyecek olursak bu çok ilginç bir hikaye olacak. Evet, belki şimdi bunu konuşunca haklı olarak imkan dışı gözükecek ancak bu ihtimaller zorlanacak dahi olursa çok enteresan bir Fenerbahçe Beko sezonu izlemiş olacağız.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!