By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’in 21. haftasında Fenerbahçe Beko, deplasmanda lig lideri CSKA Moskova ile karşı karşıya geldi.
Bu maç öncesinde son 5 maçını kazanmış olan sarı-lacivertli ekip 10 galibiyet – 10 mağlubiyetle playoff hattının dışında yer alırken CSKA 15 galibiyet – 5 mağlubiyetle ilk sıradaydı. Sonuç, 83-89’luk skorla destansı bir galibiyetle serinin 6. maça yükselmesi oldu.
Jan Vesely ve Nando De Colo’nun liderliğinde olağanüstü CSKA Moskova kadrosuna ve uzunlarına karşı müthiş bir iş çıkaran Fenerbahçe ligin en formda takımı olduğunu yeniden tüm Avrupa’ya gösterdi. Ayrıca sıralamada altında bulunan takımlara karşı sergilediği basketbolun basit bir kalite üstünlüğünden çok daha değerli bir şey olduğunu lig liderine karşı ispat etti.
Süperyıldızlarının toplam 46 sayı üretip kalan 7 oyuncusundan (sadece 4’ü skor üretti) 43 sayılık katkı alan Fenerbahçe Beko, Will Clyburn’ün yokluğu ve Mike James’in de maça zor yetiştirilmiş olmasına rağmen Nikola Milutinov – Tornike Shengelia pota altına sahip bir takımı deplasmanda böyle destansı bir performansla devirmek büyük bir koç başarısıydı.
Bu başarının arkasındaki teknik detayları nasıl açıklayabiliriz? Eurohoops Fırın, Fenerbahçe’nin CSKA Moskova karşısında 7 bin kişinin önünde aldığı galibiyeti değerlendirmek üzere yeniden huzurlarınızda.
Zenit St. Petersburg – Anadolu Efes: Xavi Pascual’in Gazabı
Korkutucu İlk Periyot ve Yavaş Yavaş Gelişen Oyun
İlk Beşler
Bu sefer ilk beşleri özellikle belirtme ihtiyacı duydum çünkü Milutinov – Shengelia ikilisinin Fenerbahçe’ye karşı sağlamasını bekleyeceğimiz üstünlük böyle yazınca daha bir çarpıyor insanın yüzüne.
CSKA Moskova: Mike James – Darrun Hilliard – Nikita Kurbanov – Tornike Shengelia – Nikola Milutinov
Fenerbahçe Beko: Nando De Colo – Marko Guduric – Edgaras Ulanovas – Jan Vesely – Ahmet Düverioğlu
“Şimdiye kadar fikstürün çok işlerine geldiği bir ortamda ortaya koydukları umut vaat eden basketbolla ilerlediler ancak bir de şampiyonluk adayı karşısında kendilerini test etmelerinin zamanı geldi. Bu maç bir ölçüt olmalı derken kastettiğim şey ‘Fener bu maçı kesin kazanmalı’ değil. Bakalım, 20-30’lara yatıp dönen takımdan geriye bir eser kalmış mı yoksa en üst düzeyde mücadelesini ve özverisini konuşturup parkede o aklı koruyabilecek bir takım mı izleyeceğiz.
Umarım haftaya buluşacağımız maç yazısında ikinci seçenekten söz ediyor oluruz.”
Geçen hafta, Baskonia ve Panathinaikos karşısında farklara koşulan çift maç haftasının bitiminde yazdığım yazıyı şöyle tamamlamışım. Maçı izleyen – izlemeyen herkesin buna katılacağından şüphem yok: O aklı ve özveriyi koruyup işinizi layıkıyla yerine getirmeden istediğiniz kadar alev alev yanıp formunuzun zirvesinde olun, bu kadar süperyıldızlarla bezeli bir takımı sahasında yenmeniz mümkün olmuyor.
İlk televizyon molasına kadar giden 6 dakika 19 saniyelik süreç Fenerbahçe adına çok durağan geçerken savunmada CSKA’nın kalitesi ve fiziği karşısında direnmekte zorlanılan bir dilim oldu. Molanın ardından Ahmet Düverioğlu tek uzun olarak kalırken ikili oyun etkinliğinin daha olumlu bir noktaya çekildiğini gördük. Hemen ardından yerini Jan Vesely’ye bıraktı, oradan sonra da Marko Guduric‘le onun ikili oyun etkinliği üzerinden Sarı-Lacivertliler ekmek yedi.
Savunmada da Lorenzo Brown – Dyshawn Pierre ikilisinin parkede yer alması sertliği iyi etkiledi çünkü zaten biliyoruz ki kısalar ve forvetler karşısındaki toplu müdafaalarda bu ikilinin önemi çok büyük. Skor çift hanelere çıksa da koçun sahaya müdahaleleriyle ilk çeyreğin sonunda fark kabul edilebilir bir seviyedeydi.
Igor Kokoskov’un ekibi, Tornike Shengelia’nın savunmasında özellikle sırtı dönükte zaman zaman çok iyi iş çıkardı. Öncesinde uzunlar arasında oynanan oyunlarda etkinlik gösterse de Ulanovas’ın hem yüzü dönükte hem sırtı dönükte bu denli iyi iş çıkarabileceğini düşünemezdim. Hatta ben olsam sadece Pierre’i Toko’nun üstüne salar onların fizik mücadelesinden çıkacak sonuçları beklerdim.
2. çeyrekte Vesely‘nin son haftalardaki o tepeden oyun yönetme ve De Colo’yla uyumu o kadar göze battı ki, Jarell Eddie’nin de topsuz oyunda hücuma büyük kalite getiren aktivitesi skoru CSKA‘nın istemediği noktalarda tutmakla kalmayıp oyun üstünlüğünü de Fenerbahçe‘ye teslim etti.
Geçen hafta CSKA‘nın Barcelona’yla oynadığı maçı hatırlayacak olursak, Alex Abrines’in kullandığı topsuz oyun kaynaklı hazırlanan şutlar yine Rusya temsilcisini çok zor durumda bırakmış ve Brandon Davies – Nikola Mirotic ikilisinden yoksun bir takıma karşı bile direnememişlerdi. Igor Kokoskov da bu ortamda, bu bağlamda yararlanabileceği en doğru oyuncusundan ilk yarıda çift haneli skor katkısı aldı.
Devre arasına gidilirken Fenerbahçe‘nin ettiği son hücum zaten son haftalarda oynanan oyunun çok temel bir özeti gibiydi.
#EuroLeague Mola dönüşünde Igor Kokoskov’dan @cskabasket potasına sevgilerle ✍️✍️
Adrese teslim set! ??pic.twitter.com/P3T6C6YEn8
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) January 22, 2021
İlk çeyrek özelinde “bari bu kadar erken kopmasa” endişeleri verilen bir maçı sabırla, ilmek ilmek işleye işleye istediği noktaya getirdi Fenerbahçe. Ligin en iyi ribaund çeken, boyalı alanı en efektif kullanabilme potansiyeline sahip ekibine karşı devasa bir direniş izledik. Bu direniş ise son 2-3 haftanın ve bu maça başlarkenki ideal beşinde olduğu gibi çift uzunlu beşlerle değil de olabildiğince kısalan bir takımla geldi.
Oyunu iyi gözlemleyip kötüye giden anlarda böyle radikal sayılabilecek reaksiyonlar verebilen bir koç kenarda olunca oyunu tutabilmek için de Dimitris Itoudis gibi bir deve karşı böyle şanslar yaratabiliyorsunuz. Bana kalırsa geçtiğimiz 5 maçtan ayrı olarak CSKA Moskova maçı, Kokoskov için bir rüşt ispatı niteliği taşıyor. Hayır, bunun sebebi Fenerbahçe’nin geride kalan 5 maçta rahat fikstürü geçip CSKA’yı devirmesi değil. Sebebi, CSKA gibi bir devin eksiklerine rağmen sindirilemeyecek opsiyonlarına karşı bu kadar temiz çözümler üreten bir teknik ekip aklının sahaya yansımış olmasıydı.
Belli başlı standartlar üzerinden ilerlemek mi yoksa her maçın kendi değişkenlerine uyum sağlama odaklı hareket etmek mi? Bunun net bir cevabını bulmak mümkün değil çünkü en makbule geçecek olanı ikisinin bir ortası. Ortasını tutturacak antrenörlerin de işi pek kolay olmuyor her zaman. Şapka çıkarılası olanlar onlar. İlk yarıda bu belki öyle aman aman hissettirmedi kendini, ama maçı bitiren devrede tepeden tırnağa müthiş bir kenar yönetimi izledik.
Müthiş Özverili Oyuncu Bütünü, Jan Vesely Gerçeği ve Destan
Aradan dönüşte bana göre maçın en keyifli basketbolu oynandı 10 dakikada. Vesely sahanın her 2 tarafında da resmen maça damga vurdu. İkinci çeyreği de çok iyi oynamıştı ve dinlenme fırsatı neredeyse bulamamıştı dahi. Maçın 27. dakikasında 24 dakika sahada kalmış bir Vesely ile direnmeye çalışan Fenerbahçe Beko izliyorduk.
Üçüncü çeyrekte De Colo’nun ipleri tamamen elinde tutmasıyla Jan’ın devrilmeleri daha iyi değerlendirilirken kendine odaklı oynadığı hücumları da müthiş kullandı.
İkinci yarının hikayesi bünyesinde çok daha fazla detay barındırıyordu. İlk yarıda kanat katkısını savunmada belli ölçüde Ulanovas’tan ve hücumda Eddie’den alan Kokoskov artık sezonun en iyi transferi olarak görülen Pierre’i etkin kullanma niyetindeydi ve bunu da çok can yakıcı şekilde başardı.
Son periyot başlangıcında sahaya sürülen Fenerbahçe ise çok şaşırtıcı bir takımdı ve yalnızca Vesely – De Colo ikilisini dinlendirmek odaklı değil, bir reaksiyon verme amacıyla da sahaya sürülmüş bir ekipti. O ekibin uzun tandemini Jarell Eddie – Dyshawn Pierre ikilisi oluştururken karşıda CSKA uzun rotasyonu gibi bir canavar vardı.
Fenerbahçe’nin o bölümde oyunu o denli elinde tutabilmiş olması tamamen Eddie’nin son haftalarda boyalı alan savunmasına yaptığı katkıların devamı (özellikle Jarell’in içeri giren oyuncuları karşılama veya post-up’lara getirdiği sıkıştırmaların mahiyeti büyük) ve Pierre’in alçak posttan aslında ne kadar iyi bir yönetici olabileceği potansiyeline dayanıyor.
#EuroLeague Jarell Eddie, Mike James’i harika savundu; sonra da üçlüğü buldu! ????pic.twitter.com/sH469zN7mW
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) January 22, 2021
Zaten o beşin yakaladığı ilk pozisyon da Pierre’in sırtı dönükten yine son haftalarda bu rolü epey iyi icra eden, köşeye kurulmuş Lorenzo Brown’ı bulmasıyla geldi ve üçlük isabete çevrildi.
Fenerbahçe’de artık şöyle bir durum oluşmaya başladı; maçların her bölümü için farklı oyuncuları başarı sahibi olarak ünvanlandırabiliyoruz. Mesela son çeyrek büyük ölçüde Pierre’in hücumdaki ısrarlılığına yazar. Vesely’nin içeride/dışarıda oluşturduğu tehditlere, Nando’nun tertemiz yönlendiriciliğine… Kısaca çok fazla oyuncu oyunu olumlu ya da olumsuz anlamda etkileyebiliyor. Epey değişik bir takım olmaya başladı Fener.
Mesela üstüne çullanan Milutinov ve Shengelia’yı müthiş çözen Vesely’nin şu asistini izlemek mükemmel bir keyif:
#EuroLeague @DyshawnPierre ➕1⃣pic.twitter.com/rpwNz9y08G
— Eurohoops Türkiye (@EurohoopsTR) January 22, 2021