2020-21 NBA: Nikola Jokic Hakkında Konuşmamız Lazım (5. Hafta Panoraması)

2021-01-25T11:33:53+00:00 2021-01-25T11:33:53+00:00.

admin69

25/Oca/21 11:33

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, 2020-21 NBA sezonu boyunca her haftanın ön plana çıkanlarını huzurlarınıza taşıyacak…

By Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

NBA’de önceki haftalara kıyasla görece daha sakin bir haftayı geride bıraktık. Nikola Jokic, sene başından beri sergilediği etkileyici performansa devam ederken sezona kötü bir giriş yapan Utah Jazz de son dönemdeki yükselen grafiğini devam ettirdi. Clint Capela’nın NBA tarihine geçen bir performanslara imza attığı haftada Boston CelticsPhiladelphia 76ers maçlarında Celtics‘li oyuncuların Embiid hakkında yaptığı “kendisini yere atıyor” suçlamaları geriye dönüp bakınca manşetleri süsleyen olaylardan birisiydi…

Lafı daha fazla uzatmadan haftanın öne çıkan konularını değerlendirmeye geçiyoruz:

Nikola Jokic Hakkında Konuşmamız Lazım

NBA’de normal sezonun MVP ödülü oyuncuların performansıyla alakalı olsa da özünde bir popülerlik yarışı. Yıldızların popülerliğinin yanı sıra takımlarının başarısı ve oyuncuların hikayesi gibi faktörler de devreye giriyor.

Denver Nuggets‘ın Sırp yıldızı Nikola Jokic’in sezon başından beri gösterdiği performans takım başarısına dönüşmese de uzun oyuncunun sezon başından beri ligin en etkileyici ve istikrarlı performansını sergilediğini söylemek gerekiyor.

Jokic’in bu ödülü kazanabilmek için karşısında kariyerinin 17. yılında muhteşem işler başaran ve lig liderinin yıldızı olan LeBron James, Sixers‘la sezona muhteşem bir giriş yapan Joel Embiid, Lakers‘la birlikte lige en iyi girişi yapan Clippers‘tan Kawhi Leonard gibi rakipleri var. Sırp yıldızın Nuggets‘ın 9-7’lik derecesine baktığımız zaman ligin zirvesinde yer alan bu takımların yıldızlarına kıyasla ciddi bir dezavantajı var. Ancak bu, Jokic’in sene başından beri gösterdiği muazzam performansı göz ardı etmemiz anlamına gelmiyor.

Jokic, lige geldiğinden beri hiçbir zaman alışık olduğumuz pivot profilinde bir oyuncu olmadı. Fakat yıldız isim bu sezon gösterdiği performansla birlikte neredeyse pivot pozisyonundaki oyuncuların oyun şeklini tamamen değiştirecek seviyede bir performansa imza atıyor. Jokic sene başından beri gösterdiği performansla kendine has oyun tarzıyla birlikte bugüne kadar hiçbir pivotun yapmadığı işler yapıyor. Bunun en özel örneklerinden birisini Houston Rockets‘ta 18 asiste imza attığı karşılaşmada gördük. Jokic, şu ana kadar oynadığı karşılaşmalarda 25.8 sayı – 12.0 asist  ve 9.6 ribaunt ortalamaları yakalamış durumda. Yıldız uzun, bu ortalamaları yakalarken saha içinden %56.1, üçlük çizgisinin gerisinden %35.3 ve faul çizgisinden de %83.3’le isabet buluyor.

Jokic, asist sıralamasında da James Harden’ın gerisinden sadece ikinci sırada yer alıyor. Yıldız oyuncunun MVP ödülü için yarıştığı büyük yıldızlardan ve bu ödülü kazanabilmesi için takımının da galibiyet anlamında daha iyi bir performans göstermesini söylemiştik. Jokic, sezon sonunda ödülü kazanamasa bile önümüzdeki yılların pivot profilini değiştirme konusunda emin adımlarla ilerliyor.

Clint Capela’nın Tarihi Haftası

Clint Capela, bireysel istatistik anlamında büyük olasılıkla 2020-21 NBA sezonunun şu ana kadarki en özel ve etkileyici haftalarından birisine imza attı. Son iki maçında adeta harikalar yaratan Capela, ilk olarak Detroit Pistons karşısında 27 sayı – 26 ribaunt ve 7 blokluk performansıyla 2004 yılında Shaquille O’Neal’dan beri 25 sayı – 25 ribaunt – 5 blok barajını aşan ilk oyuncu olmayı başarırken bir sonraki maçında Minnesota Timberwolves karşısında 13 sayı – 19 ribaunt – 10 blokla triple-double yaparak bunu 2018 yılında başaran Anthony Davis’ten beri ilk oyuncu oldu.

Capela’nın bu performansları, uzun süre sahalardan sakatlığı sebebiyle uzak kaldıktan ve şu anda içinde bulunduğu Atlanta Hawks takımının savunmada onun desteğine ne kadar ihtiyacı olduğu düşünülünce daha da anlam ve önem kazanıyor. Hawks, şüphesiz serbest oyuncu piyasasını en iyi geçiren takımlardan birisiydi ve kadrolarına özellikle hücum tarafında çok önemli isimler eklediler. Fakat Atlanta ekibinin savunmada nasıl bir performans göstereceği büyük bir soru işareti taşıyordu.

Capela ve Collins’in aynı anda sahada olduğu anlarda Hawks, 21.4 sayılık bir net rating yükselmesi yaşıyor. Bununla birlikte Capela’nın sahada olduğu anlarda rakip takımların effective field goal yüzdesi %3.3 düşerken; çember etrafında kullandıkları şutlarda %3.2, orta mesafeden kullandıkları şutlarda da %8.5’lik bir gerileme yaşıyorlar.

İşin hücum tarafında Hawks adına Capela’nın henüz tam olarak uyum sağladığını söylemek doğru olmaz. Sonuçta Capela, şut tehdidi olan bir oyuncu değil ve onun sahada olduğu anlarda daha etkili hücum edebilmeleri için Collins’in daha yüzdeli şut sokarak spacing sağlaması gerekiyor. Ancak bu noktada takımın yaz döneminde kadrosuna eklediği Danilo Gallinari ve Bogdan Bogdanovic’in de sakatlıklarla boğuştuğunu unutmamak gerekiyor. Bu oyuncuların sağlığına dönmesinin ardından Capela, son dönemde gösterdiği performansları göstermeye devam edebilirse Atlanta’nın doğunun zirvesinde görülen takımlara playofflarda sıkıntı çıkarmaması için peki bir sebep yok.

Utah Jazz; Sessiz ama Emin Adımlarla İlerliyor

Utah Jazz, sezona 4-4’lük bir başlangıç yaptığında açık konuşmak gerekirse çok da iyi bir basketbol oynamıyordu ve özellikle yaz döneminde Rudy Gobert’e verilen dev kontrattan sonra onlar adına sezon boyunca işlerin çok da iyi gitmeyeceği algısı oluşmaya başlamıştı. Bu duruma ek olarak takımın yıldızı Donovan Mitchell’ın da sezona pek iyi bir giriş yapmaması Utah ekibi adına umutlu olanların hayal kırıklığının daha da büyümesine sebebiyet veriyordu.

Ancak Jazz, oynadığı son 8 maçın hepsini kazandı ve şu anda NBA’deki en uzun galibiyet serisine sahipler. Los Angeles Lakers ve Los Angeles Clippers‘ın sadece yarım maç gerisinde batı konferansının üçüncü sırasında bulunan Utah ekibinde özellikle son dönemde Donovan Mitchell, Mike Conley ve kenardan gelen Jordan Clarkson gibi isimlerin performansı dikkat çekerken kolektif olarak oynadıkları basketbolu da üst seviyeye çekmiş durumdalar.

Lig genelinde 114.3’lük hücum ratingiyle 5. sırada yer alan Jazz; savunma ratingi sıralamasında 107.1 ile 4. ve net ratingde de +7.1 değeriyle yine 4. sırada yer alıyorlar. Şu ana kadar oynadığı 16 maçta 24.3 sayı – 5.0 asist ve 4.1 ribaunt ortalamaları yakalayan Mitchell, %53.2’lik effective field goal yüzdesiyle kariyerinin en iyi dönemini yaşarken maç başına verdiği sayı paslarında da kariyer zirvesini görmüş durumda.

Utah Jazz’in sahip olduğu kadronun potansiyelinin çok da yüksek olmadığını düşünüyor olabilirsiniz. Ancak şu gerçek ki 2020-21 sezonunda Jazz, Rudy Gobert ve Mitchell ikilisinin beraber oynadığı dönemdeki en geniş ve fonksiyonel kadroya sahip. Şu ana kadar gösterdikleri performansın ve genel olarak potansiyellerinin şampiyonluk iddiasına sahip olmaları için yeterli olduğunu tabii ki söylemiyoruz. Sonuçta kendi konferanslarında önlerinde Los Angeles Lakers ve Los Angeles Clippers gibi çok ciddi iki engel var. Ancak Jazz, sezonun geri kalanına şu ana kadar oynadığı oyunu yayabilirse batı konferansı playofflarında herkesin çekineceği bir takım haline geleceklerdir.

Cleveland Cavaliers: Başarı Ne Kadar Sürdürülebilir?

Cleveland Cavaliers, NBA’de 2020-21 sezonunun en hoş sürprizlerinden birisi olmaya devam ediyor. Sene başı tahminlerinde doğu konferansının en kötü 2 takımından biri olarak kabul edilen Cavaliers, şu anda 8-8’lik derecesiyle 6. sırada bulunuyor. Cavaliers bu performansı gösterirken takımın özellikle hücumdaki en önemli 2 ismi olan Collin Sexton ve Darius Garland toplam 13 maç kaçırırken takımın en tecrübeli ismi Kevin Love ise sadece 2 maçta mücadele etti.

Cleveland ekibi, tüm bu aksiliklere rağmen geride bıraktığımız hafta içerisinde NBA’in son günlerdeki en gözde takımı Brooklyn Nets‘i 2 kez mağlup etmeyi başardı. Kevin Durant, Kyrie Irving ve James Harden’ın beraber sahaya çıktığı ilk maçta Collin Sexton ve temsilcimiz Cedi Osman’ın muhteşem performanslarıyla iki uzatmaya giden mücadele rakibini deviren Cavs, Durant’in dinlendiği bir sonraki maçta da rakibine geçit vermedi. Cleveland ekibi, bu iki maçın ardından NBA’de savunma verimliliği sırasında 2. sırada bulunuyordu. (Dün gece Celtics’ten yedikleri 141 sayı ile bu alanda 7. sıraya kadar gerilediler.)

Cavaliers’ın gösterdiği bu performansta yaz döneminde savunma sistemlerinde yaptıkları değişiklikler, kadroya eklenen Isaac Okoro, JaVale McGee ve Damyen Dotson gibi savunma kimliği ön planda olan oyuncuların eklenmesi önemli rol oynadı. Bununla birlikte James Harden takasının parçası olarak kadrolarına kattıkları Jarrett Allen ve Tauerean Prince de savunma performansları açısından takıma mutlaka önemli katkılarda bulunacaktır.

Yaz döneminde J.B. Bickerstaff ve koç ekibi, Cavaliers’ın savunme kimliğini diğer her şeyin önüne koyuyordu. Şu ana kadar Cleveland ekibi de maç başına yaptığı 9.9 top çalma (Lig 2.si), rakiplerini zorladığı 17.9 top kaybı (Lig 1.si) ve 18.4 pas çelme ile bu kimliği ne kadar benimsediğini çok iyi şekilde gösteriyor.

Kevin Love ve Matthew Dellavedova gibi tecrübeli isimlerinde kadroya katılmasıyla birlikte Cavaliers, çok daha komple bir takım haline gelecektir. Sene başında kimselerin şans vermediği Cavaliers, eğer illk 15 maçtaki savunma performanslarını aynı seviyede tutmayı başarabilirse play-in formatıyla kendisini playofflara atmanın bile yolunu bulabilir.

Bitmek Bilmeyen Kısır “Faul Alma” Tartışmaları

Özellikle süper yıldızlara çalılanan faul düdükleri son yıllarda dönem dönem NBA’in gündemine yerleşiyor. Son olarak geride bıraktığımız hafta içerisinde Philadelphia 76ers ile Boston Celtics arasında oynanan karşılaşmalarda Joel Embiid’in toplam 36 kere faul çizgisine gelmesi ve Celtics’li oyuncuların Marcus Smart önderliğinde bu konudan şikayet etmesi bu konuyu tekrar gündeme taşıdı.

Maçın ardından açıklamalarda bulunan Marcus Smart, Embiid’in faul almak için sürekli olarak numara yaptığını dile getirmişti. Ne kadar bir Celtics taraftarı olsam ve bu son eşleşmelerde Embiid’in kullandığı faul atışları sebebiyle canı yanan birisi olsam da şunu söylemeden de edemeyeceğim, ben NBA oyuncularının rakiplerinin numara yapmasından, temasları satarak faul almasından şikayet etmesinden çok sıkıldım. Sadece NBA’de değil, dünya üzerinde bir kez bile olsun basketbol topunu eline alıp bunu yapmayan tek bir insan evladı bile yok. Bu harekete inanılmaz bir şeymiş gibi davranılması benim gerçekten canımı sıkıyor.

Ki özellikle skorer oyuncuların gelişiminden bahsederken faul çizgisine gelip buradan kolay sayı üretmelerinin ne kadar kritik olduğunu neredeyse her fırsatta dile getiriyoruz. Elit skorer haline gelirken bunun bir gereklilik olduğunu savunuyorken aynı zamanda faul alınmasından şikayet etmek bana çok doğru gelmiyor.

Ha bu demek oluyor mu ki alınan her türlü faulü destekliyorum? Hayır. Bir basketbolsever olarak James Harden’ın ve benzeri yıldızların sadece faul almak için potaya doğru drive edişini izlerken defalarca şikayet ettim. Ancak sonuçta basketbolun rekabetçi bir spor olduğunu, sahaya çıkan herkesin kendisine öyle ya da böyle bir avantaj sağlamaya çalıştığını ve günün sonunda önemli olan tek şeyin skorboarda etki edip kazanmak olduğunu unutmamak gerekiyor.

Playofflarda işler sertleştiği zaman bu düdüklerin kolay çıkmadığını, normal sezon boyunca oyuncuların faul almak üzerine alışkanlıklar geliştirdikten sonra playoffta bunun cezasını çektiğini düşünüyor olabilirsiniz. Bu gayet geçerli olan ve haklılık payı bulunan bir argüman. Ancak bunu da faul almak için oyunun diğer alanlarından fedakarlık edenler düşünsün. Sonuçta gülü seven dikenine katlanır. Az önce yukarıda da söylediğim gibi, ben oyuncuların ve basketbol kamuoyunun bu kısır tartışmadan bir an önce vazgeçmesini dileyen ve sadece oyunun keyfini çıkarmaya çalışan bir basketbolseverden fazlası değilim…

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!

NBA gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!

Tags NBA