By Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Özellikle sosyal medya döneminde NBA’deki her oyuncunun neredeyse her hareketinden, takıma yaptığı katkılardan fazlasıyla haberdar oluyoruz. Ancak bazı oyuncuların gösterdiği performanslar gerek takımlarının başarı durumu gerek beraber oynadıkları oyuncuların ilgiyi çok daha fazla toplaması nedeniyle gözden kaçabiliyor.
Bu da bazı oyuncuların takımları için kritik önem taşıyan performanslar göstermelerine rağmen basketbolseverler tarafından yeteri kadar takdir edilmemesine sebebiyet veriyor. Biz de bu yazımızda lig genelinde hak ettiği değeri görmeyen oyuncuları sizler için derlemeye karar verdik.
Lafı daha fazla uzatmadan listemizde yer alan oyunculara geçiyoruz:
Malcolm Brogdon
Milwaukee Bucks’ın bundan 2 sene önce Malcolm Brogdon’dan niye vazgeçtiğini hala tam olarak anlayabilmiş değilim. Oyununun neredeyse hiçbir kısmında zafiyet bulunmayan Brogdon, hem iyi bir şutör hem de takım arkadaşlarına pozisyon hazırlama konusunda da gayet başarılı bir oyun kurucu.
Pacers’ta oynadığı dönemde de bu yeteneklerini herkese göstermeyi başardı. Pacers’ta bugüne kadar oynadığı maçlarda 18.0 sayı – 7.1 asist ve 4.7 ribaunt ortalamaları yakalayan Brogdon, Domantas Sabonis ile birlikte takımın en iyi oyuncusu konumunda. Ancak büyük olasılıkla çok gösterişli bir oyun tarzına sahip olmayan Brogdon, bunun kurbanı olarak da NBA takipçilerinin fazla dikkatini çekmiyor. Ancak bu yine de onun ne kadar özel bir oyuncu olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Nikola Vucevic
Nikola Vucevic, yazının girişinde bahsettiğimiz oynadığı takımın kurbanı olanlar kategorisinden yazımızda yer buluyor. Uzun oyuncunun özellikle son 3 yılda gösterdiği performansın eleştirilecek neredeyse hiçbir yanı yok. Vucevic, gelenekselleşmiş pivot pozisyonunun çok daha dışında bir oyun tarzıyla geride bıraktığımız yıllarda Orlando Magic’in playofflarda yer almasının belki de tek sebebiydi. Ancak hem playofflarda başarılı olamamaları hem de zayıf doğu konferansında yer almaları Vucevic’in lig genelindeki görünürlüğünü fazlasıyla baltalıyor.
Orlando Magic formasıyla 9. sezonunu oynayan Vucevic, 17.3 sayı – 10.7 ribaunt – 2.8 asist ortalamaları yakalamayı başardı. Uzun oyuncu şu anda Orlando Magic’in tüm zamanlar sıralamaların üretilen sayıda 3., ribaunt sıralamasında 2., asist sıralamasında 7., blok sıralamasında 4. ve top çalma sıralamasında ise 6. sırada yer alıyor. Vucevic’in tüm bu yaptıklarının ardından görmezden gelinmesinin Orlando Magic’in pek de başarılı olamayan bir organizasyon olması dışında bir sebebi olduğunu varsaymak çok mantıklı olmaz.
Khris Middleton
“Khris Middleton 2 kez All-Star seçildi, nasıl underrated olabilir?” diye düşünüyor olabilirsiniz. Ancak 2 kez All-Star seçilmesi, Middleton’ın ligin en göz ardı edilen yıldızlarından birisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bunda tabii ki Giannis Antetokounmpo gibi bir süper yıldızın yanında oynamasının da etkileri var ancak insanlar çoğu zaman Middleton’ın sahanın iki tarafında da sergilediği çift yönlü oyunu görmezden geliyor. Evet, Middleton maç başına 30 sayı civarlarında skor katkısı veren bir oyuncu değil ancak ligin en verimli oyuncularından bir tanesi.
Geçen sezon üç sayı çizgisinin gerisinden %41.5 ile isabet bulup maç başına 20.9 sayı üretmişti. Bu sezon Middleton üçlük yüzdesini %42.6’ya çıkartırken sayı ortalamasını da 21.8’e çekmeyi başardı. Maç başına 5.8 asist üreten Middleton, takım arkadaşlarına pozisyon hazırlama konusunda da Bucks hücumunda çok önemli bir rol üstleniyor. Ne kadar Giannis’in gölgesinde kalsa da son 2 yılı normal sezonun lideri olarak bitiren Bucks’ın başarısının arkasında Middleton’ın da çok büyük rolü var.
Chris Paul
Chris Paul sadece günümüzün değil, belki de NBA tarihinin hak ettiği değeri en fazla göremeyen oyuncularından bir tanesi. Evet yıldız oyun kurucu, bırakın NBA Finali ya da şampiyonluğu kariyeri boyunca Houston Rockets dönemi dışında hiçbir zaman konferans finali bile göremedi. Bu da zaman zaman onun yeteneklerinin ve liderlik özelliklerinin fazlasıyla tartışılmasına sebebiyet verdi. Ancak bu durum, Chris Paul’ün sadece kendi jenerasyonunun değil tarihin en iyi oyun kurucularından birisi olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
Kariyerinin ilk dönemlerinde zayıf New Orleans Hornets takımlarına liderlik eden Chris Paul, Los Angeles Clippers formasıyla beklentilerin altında kalan bir dönem geçirdikten sonra Houston Rockets’ta da bekleneni bulamayınca bir “kaybeden” olarak damgalanmıştı. Ancak tecrübeli oyun kurucu, geçen sezon Oklahoma City Thunder’da bu sene de Phoenix Suns’ta yaptıklarıyla neden tarihin en iyi oyun kurucularından birisi olduğunu herkese gösteriyor.
Russell Westbrook ve Paul George takaslarından sonra kimsenin şans vermediği Thunder’ı muhteşem bir liderlik sergileyerek 17.6 sayı – 5.0 ribaunt – 6.7 asist – 1.6 top çalma ortalamalarıyla playofflara taşıyan Chris Paul, bu sene katıldığı Suns’ta da Devin Booker’ın sene başından beri çok iyi performanslar göstermemesine rağmen 13.8 sayı – 9.0 asist – 4.7 ribaunt ve 0.9 top çalma ortalamalarıyla playoff potasına sokmayı başardı. Sezonun devamında Booker’ın artan performansıyla birlikte CP3’nin Suns’ı 11 yıl sonra playofflara taşıması çok olası gözüküyor.
Jaylen Brown
Jaylen Brown, ligin en önemli iki yönlü oyuncularından bir tanesi. Ancak son yıllarda Jayson Tatum, Kyrie Irving, Kemba Walker, Gordon Hayward gibi yıldızların yanında oynadığı için bir türlü hak ettiği değeri göremedi. Bunda bu gibi yıldızlarla beraber oynamasının saha içindeki rolünün de azalmasına sebep olmasının tabii ki etkisi var fakat NBA’de geçirdiği her sezonda performansının üzerine koymayı başaran 24 yaşındaki oyuncu bu sezon bambaşka bir seviyeye çıktı.
Kariyerinde şu ana kadar All-Star seçimi bulunmayan Jaylen Brown, 20.3 sayı – 6.4 ribaunt ortalamalarıyla bu başarının kıyısından dönmüştü. Ancak bu sezon oynadığı 16 maçta ortalamalarını 27.3 sayı – 5.8 ribaunt – 3.4 asiste yükseltmeyi başaran ve effective field goal yüzdesi %59.5’a yükselen Brown, yıllardır hak ettiği saygıyı bu sene yavaş yavaş da olsa görmeye başladı.
Jerami Grant
Geçtiğimiz sene batı konferansı finallerinde oynayan Denver Nuggets’ta Jerami Grant’in gösterdiği performansın kritik rol oynadığını kabul etmeyen basketbolsever neredeyse yoktu. Ancak buna rağmen yaz döneminde Detroit Pistons’ın Grant’e verdiği 3 yıl 60 milyon dolarlık kontrat basketbol kamuoyu tarafından abartı vuruluyordu. Pistons’ın yaz döneminde yaptığı diğer hamlelerin kötülüğüyle birlikte Grant’in kontratı da yapılan şakaların konusu oldu. Ancak 26 yaşındaki oyuncu, şu ana kadar aldığı paranın her kuruşunun hakkını sahada verdi.
Bu sezon şu ana kadar oynadığı 17 maçta 24.3 sayı – 6.5 ribaunt – 2.8 asist ve 1.3 blok ortalamaları yakalayan Grant, Detroit ekibinin saha içindeki lideri haline gelmiş durumda. Üç sayı çizgisinin gerisinden %38.8, saha içinden ise %44.4 ile şut atan Grant, gerek fiziği gerek atletizmiyle birlikte savunmada da çok önemli bir sorumluluk üstleniyor. Hem Pistons’ın manşetleri süslemeyen bir takım olması hem de aldığı kontrat sebebiyle performansı çok dikkat etmeyen Grant, kesinlikle daha fazla takdiri hak ediyor.
CJ McCollum
CJ McCollum, NBA’in en iyi şut yaratıcılarındna bir tanesi ve son 5 sezonun hepsinde 20 sayı ortalamasının üzerine çıkmayı başardı. Bu sene oynadığı 13 maçta da inanılmaz bir performans göstererek maç başına 26.7 sayı üreten McCollum’un bugüne kadar hiç All-Star seçilmemiş olması tamamen Damian Lillard gibi bir süperstarın gölgesinde kalmış olmasıyla bağlantılı.
CJ McCollum, hiçbir zaman ligin en iyi şutör guardları sayılırken adı anılan bir isim değil. Ancak yıldız oyuncu kariyeri boyunca her fırsatta sahaya çıkıp kendisinden şüphe edenleri yanıltan performanslar göstermeyi başardı. McCollum’un kendi pozisyonundaki oyuncular arasında hak ettiği saygıyı görmüyorken Damian Lillard ile birlikte ligin en iyi birkaç guard ikilisinden birisi olarak görülmesi de başka bir ironi. Ancak bu sene kariyerinin en iyi effective field goal yüzdesiyle en yüksek sayı ortalamasını yakalayan McCollum, sonunda hak ettiği saygıyı herkesten görecek gibi gözüküyor.
Spencer Dinwiddie
Spencer Dinwiddie, NBA’de oynadığı her sene performansının üstüne koymayı başarsa da kariyerinin ilk dönemlerinde Brooklyn Nets çok da başarılı bir takım olmadığı için göz ardı edilen bir oyuncuydu. 2019 yazında Nets’in kadrosuna Kevin Durant ve Kryie Irving’i eklemesiyle birlikte yıldız isimlerin gölgesinde kaldığı için göz ardı edilen bir oyuncu haline geldi. Kariyerindeki neredeyse her sezonda istatistiklerini sürekli olarak geliştiren ve geçtiğimiz yıl 20.6 sayı – 6.8 asist – 3.5 ribaunt ortalamaları yakalayan Dinwiddie, bir türlü lig genelinde hak ettiği saygıyı göremedi.
Durant ve Irving’in takıma katılmasından sonra da gösterdiği performanstan çok genellikle takas dedikodularında Brooklyn’den yollanacak parça olarak gündeme gelen Dinwiddie, sene başında yaşadığı şanssız sakatlık sebebiyle 2020-21 sezonunu da kapattı. Sene sonunda kontratında 12.3 milyon dolar değerinde bir oyuncu opsiyonu bulunan Dinwiddie’nin geleceği, önümüzdeki dönemdeki en büyük soru işaretlerinden birisi olacak.
Bojan Bogdanovic
Geçtiğimiz sezonun playofflarında Bojan Bogdanovic’i Utah Jazz formasıyla izleyememiş olmamız çok büyük bir kayıp. Eğer tecrübeli oyun kurucu sakatlanmasaydı, ilk turda 3-1 öne geçtikten sonra Denver Nuggets’a elenen Jazz’ın playofflarda çok daha ileriye gittiğini görebilirdik. Geçtiğimiz yıl üç sayı çizgisinin gerisinden %41 ile oynayan ve maç başına 20.2 sayı atan Bogdanovic, Utah hücumunun en önemli parçalarından bir tanesiydi.
Bu sezon Bogdanovic’in sayı ortalamaları düşse de Jazz’in takım halinde geçen seneye kıyasla çok daha kolektif bir oyun oynaması ve Jordan Clarkson’ın da rotasyonda artan rolünün bu konuda etkili olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak Bogdanovic, verimli bir şutör ve ikincil oyun kurucu olarak Jazz’in kadro yapısında çok önemli bir yere sahip. Şu anda batı konferansında ikinci sırada yer alan Jazz, sezonun devamında başarılı olacaksa onun performansı kritik rol oynayacaktır.
Brandon Clarke
Memphis Grizzlies, geçen sezon gösterdiği performansla basketbol kamuyounu şok etmeyi başardı. Sezon öncesinde 15 galibiyet alması tahmin edilen Grizzlies, Ja Morant ve Jarren Jackson Jr. gibi isimlerin harika performansıyla Orlando Fanusunda oynanan play-in maçında mücadele etmeye hak kazandı. Ancak Grizzlies’in bu performansındaki bir diğer önemli aktör de geçen sezon ligdeki ilk yılını geçiren Brandon Clarke’tı.
Orta mesafeden çok etkili bir şuta sahip olan Clarke, atletizmiyle de fark yaratan bir isim. Geçen sezonu 12.1 sayı – 5.9 ribaunt ve ortalamalarıyla tamamlayan Clarke, %64.2’lik effective field goal yüzdesine sahipti. Bu sezon takımın oyun kurucusu Ja Morant’in yaşadığı sakatlık ve takımın genel olarak yaşadığı sağlık problemleri nedeniyle yüzdeleri düşmüş olsa da Clarke, maç başına 13.2 sayı – 6.2 ribaunt ve 1.8 asist ortalamalarıyla Grizzlies’in batı konferansının 6. sırasında yer almasında önemli bir rol oynadı.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!