By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’de haftalar hızla ilerlemeye devam ediyor. Coronavirüs pandemisine rağmen işleyiş çok ciddi şekilde bozulmayacak durumda (eksik maçlar ve onların ertelemelerinin oynanmasıyla beraber) 22. hafta mücadeleleri oynandı.
Bu bir çift maç haftasıydı fakat temsilcimiz Anadolu Efes, açılışını yaptığı çift maç haftasını tek karşılaşmayla tamamlamak durumunda kaldı. Bunun sebebi de Maccabi Tel Aviv‘le deplasmanda karşılaşarak haftayı tamamlaması planlanan Efes‘in İsrail hükûmetinin aldığı coronavirüs önlemleri gereği İstanbul’dan Tel Aviv’e seyahat edemeyecek olması.
Lacivert-Beyazlılar bu hafta yalnızca Sinan Erdem Spor Salonu’nda oynanan Kızılyıldız mücadelesine çıktı. O mücadelede de çok temiz bir oyunla ve 86-72’lik skorla sahadan galip ayrılarak Zenit St. Petersburg karşısında alınan kalp kırıcı yenilginin yaralarını sarmaya çalıştı.
Playoff yarışının söz sahiplerinden birisi olan Ergin Ataman’ın ekibi, çok zorlu fikstürü öncesinde kesinlikle yanında galibiyet yazması gereken bir maçı kazandı. Ana kısa dörtlüsü Vasilije Micic, Shane Larkin, Krunoslav Simon ve Rodrigue Beaubois’dan maç genelinde müthiş katkı alıp üzerlerine Sertaç Şanlı‘nın performansını ekleyen Efes net bir galibiyet aldı.
Eurohoops Fırın olarak biz de 2021 yılı itibarıyla her hafta yaptığımız gibi bu maçın değerlendirmesini siz okurlarımızın huzurlarına sunuyoruz.
Efes Savunur, Derdi Rakiplerine
Anadolu Efes‘in Zenit deplasmanına ufak bir geri bakış atacak olursak ki bunu bu yazıda birçok kez yapacağız; Efes rakibinin ikili oyunlarına karşı direnç göstermekte inanılmaz zorlanmıştı ve bu da 2 sayılık isabetlere 33’te 21 (yüzde 63.6), serbest atışlara 19’da 16 gibi oranlarla yansımıştı.
Kızılyıldız belki Zenit’e göre daha zayıf bir ekip olarak görülebilir ancak hiçbir şekilde müşkül durumda olduğu düşünülecek bir ekip değiller. Hele ki Corey Walden’a geçtiğimiz haftalarda fazla eşlik edemeyen dış oyuncuları Jordan Loyd ve Langston Hall’un her ne kadar süreleri kısıtlı olsa da kadroya döndükleri bir akşamda ciddiye alınmayacak bir rakip olmadıkları açık.
Pota altında Landry Nnoko’nun dönüşü ve halihazırda Johnny O’Bryant – Duop Reath ikilisiyle epey tehditkârlaşabilecek bir rotasyona sahip olduklarını da hesaba katınca aslında bu kadar rahat bir maç olması için ancak böyle muhteşem bir savunma performansı kilidi çözerdi.
Efes ise bu noktada geçen hafta yaptığının tam aksine dış oyunculara daha rahat şut şansları oluşturacak şekilde ikili oyunların içeri yansıyan kısmında müthiş iş çıkardı. Topa baskının da kısalar düzeyinde çok üst düzeyde seyretmesiyle Kızılyıldız çok fazla dış şuta itildi.
İstatistik kağıdına bakınca 27’de 17 ikilik isabetiyle yüzde 63’lük oranı yakalamış bir rakipten bahsedebilirdik ancak bu da istatistiğin bir cilvesi çünkü sezon geneline vurulduğu zaman maç başına 34.9 ile 35 aralığında ikilik atış deneyen bir takımın ayarlarıyla oynanmasıyla zaten öyle bir yüzde açığa çıktı. Ortalamadan 8 şut az denemiş olmaları onlar için çok sıkıntılı bir durum.
Bununla da bitmiyor. Kızılyıldız’ın Efes deplasmanında denediği… Pardon. Denemek zorunda kaldığı 32 üçlükte 11 isabeti var. Sezon ortalamaları ise maç başına 23 üçlük denemesi. Ortalamadan 9 dış şut fazla denemiş olmaları da elbette onlar adına her ne kadar temiz şutörlere sahip olsalar da alışık oldukları bir şey değil.
Bu çok basit, temel bir bilgi. Ne kadar dışarıya “iterseniz” o denli oyundan ve akıldan, Avrupa’dan koparırsınız. Rakibi çok iç odaklı oynatır ve çizginin dışını savunup orada başarılı olursanız öyle de hiçbir şekilde denge sağlamalarına izin vermemiş olursunuz. Çünkü bu bir denge meselesi ve bu dengeyi kendi takımının dinamiklerine göre (Bunun da bir standardı yok. Herkesin doğrusu, dengesi farklı olabilir.) düzenlemeyen kimse “iyi hücum ediyorum” diyemez.
Böyle bir ortamda Kızılyıldız’ın ya topu çok iyi dolaştırıp sahaya bambaşka bir akıl koyarak karşılık vermesi ya da olağandışı bir şut akşamı geçirmesi gerekiyordu. Hiçbiri olmadı.
Bu denge bozma durumu Efes‘te galibiyetin anahtarı oldu. Kızılyıldız bu sezon kazandığı 7 maçın 6’sında 33 ve üzeri ikilik denemiş bir ekipti. Efes maçıyla beraber son kaybettikleri 2 maçlarında da 30 ve üstü üçlük denediler. İçeride etkili olma potansiyeli hem iç hem dış oyuncularıyla çok yüksek olan bir takımın musluğunu koparıp atmış oldu Lacivert-Beyazlılar.
Bunda da Simon, Larkin ve Beaubois gibi kısaların savunma eforunun yanı sıra Sertaç’ın olağanüstü bir payı olduğunu söylemek lazım. Yaklaşık 23 dakika sahada kaldı ve kendi adına bu sezonun teknik anlamda en iyi performansını çıkardı.
Anlı Şanlı Sertaç
Sertaç Şanlı‘nın son 2 sezondur oynadığı basketbol ve Efes‘e kattığı her şey çok değerli çünkü yerli oyuncuların eğer çok büyük yıldızlar değillerse sahada basketbol IQ’sunu yükselten işler yapmadan başarılı olmalarına veya hatta süre bile almalarına çok fazla imkan olmadığı gerçeğiyle karşı karşıyayız.
Sertaç da bu bakımdan sezonun en net maçını oynadı. Onun bu performansını aldığı dakikanın artmasıyla (maçta 23, sezon genelinde 9.5) ve Krunoslav Simon‘un ikili oyunlardaki üreticiliğinin çok farklı seviyede olmasıyla ilişkilendirmek mümkün fakat payenin büyüğü tabii ki de oyuncunun kendisine gider.
Hele ki savunmada aldığı pozisyonların ilham verici düzeyde kusursuza yakın oluşunun da içeri girmek isteyen kısalar adına bir tehdit arz etmesi zaten apayrı bir hayranlık unsuru.
Bununla beraber hücumda da Efes‘in oyunu için mükemmel bir fit olmayı başaran Sertaç, gerektiğinde bir streç görevi de görerek Chris Singleton ve James Anderson’dan ofansta pek yararlanılamayan akşamın yıldızlarından birisi oldu.
Burada ilginç bir istatistik daha var: 23 dakika oynattığı uzunundan hiç ribaund katkısı alamamış olmasına rağmen 33 ribaundla mücadeleyi tamamladı Efes. 4 numara rotasyonunda Adrien Moerman ve Singleton’ın 14 ribaundluk performansları Kızılyıldız uzunları karşısında diri kalmalarına olanak tanıdı.
Zenit maçında 18’i hücum olmak üzere 38 ribaunda rağmen kaybetmeleri elbette her şeyin ribaund toplamak olmadığını açıkça ortaya koyuyor ancak Ergin Ataman’ın takımında forvet oyuncularının 3 ve 4 numaradan verdikleri ribaund katkısının ne kadar kritik olduğu da pivotların bu bakımdan kısırlaştığı bir akşamda öne çıkan bir gerçeklik olabiliyor işte.