By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Sezon ortası transferleri…
Genellikle mantıklı çerçevelere oturtulabilecek argümanlarla belli başlı önyargıların hedefinde olurlar. Turkish Airlines EuroLeague’de mücadele eden Fenerbahçe Beko’nun bu dönemde aldığı oyuncuların da (hatta yaz sezonunda aldıklarının da) çok önemli bir kısmı bu tarz tepkiler çekti.
Yaz döneminde ve üst üste ağır mağlubiyetlerin alındığı dönemde takımın üstüne “EuroCup takımı” gibi yakıştırmalarla gidildiği de oldu. Eleştirmek denen faaliyetin hele ki taraftarlar çerçevesinde mantıksal düzleme oturtulduğu kadar duygusal temellerden de beslendiği bir gerçek.
Sadece taraftarlar da değil, bu işin profesyonellerinin de “ben her zaman mantığımla hareket ediyorum” demek gibi bir imkanı yok çünkü bu zaten bir yere kadar mümkün olabiliyor.
Bu nedenle de yapılan eleştirilerin çok büyük çoğunluğu bünyesinde ne kadar mantık taşıyorsa, belli düzeyde de his taşıyor.
Marko Guduric‘in Fenerbahçe‘ye transferi de bu şekilde değerlendirilebilecek bir hamleydi. Çok kötü giden bir takımda neleri değiştirebileceği soru işareti mantık kısmına, Avrupa’dan ayrıldığı gibi dönüp dönemeyeceği üzerine tahmine dayalı yorumlar ise sezgi kısmına dayanıyordu.
Guduric hamlesi bu tarz kafa karışıklıklarına sebebiyet verebilecek bir transfer olarak geldi ve EuroLeague’de çıktığı 8 maçın tamamının kazanılmasında çok büyük bir pay sahibi oldu. Takımı baştan ayağa değiştiren etkenlerin en önemlileri arasına adını yazdırdı.
Eurohoops Fırın olarak da Sırbistanlı yıldızın Fenerbahçe’de yaşanan değişimdeki payını değerlendirmeye karar verdik.
Yepyeni, Kaliteli Bir Yönetici
Bundan 2 ay önce Fenerbahçe Beko’nun durumunu hemen hepimiz hatırlıyoruz. Nando De Colo’nun sırtına binen yükten geldiği hal ve Alex Perez transferinin geldiği gibi yaşayıp yaşattığı talihsizlik, Lorenzo Brown’ın rolünün bir türlü kendisine uygun bir profile oturtulamamasıyla sergilediği performansların yetersizliği gibi çok fazla olumsuzluk söz konusuydu.
Topu elinde tutacak oyuncunun yarı sahada karar vericiliğinin tutarlı olması Fenerbahçe‘nin en ihtiyaç duyduğu özelliklerden biriydi. Bunun fiziksel olarak rakiplerine üstünlük sağlayabilen ve çembere gitme noktasında işleri kolaylaştırıp aynı zamanda topu elinde tutmadığı anları da iyi değerlendirebilecek bir oyuncuyla sağlanması herhalde sezonun gidişatını tam tersine çevirmek adına yapılacak en iyi iş olurdu.
Ancak taa o zaman bunların böyle olacağını düşünmek için de Marko Guduric‘in NBA’deki kayıp sezonunun ardından ve de ilk Fenerbahçe dönemindeki eksikliklerinin de bilinciyle nasıl şekilleneceğini tahmin edebilmek gerekirdi.
Öncelikle bir şekilde yük azaltacak ve kısa rotasyonunda kartları yeniden dağıttıracak bir oyuncu olması hasebiyle bu işe zamanında en çok Nando sevinmiş olmalı. Kariyerinde sırtına en ağır yükü çektiği sezon 2020-2021 olabilir. Milos Teodosic, Sergio Rodriguez, Will Clyburn, Dani Hackett, her ne kadar birliktelikleri iyi geçmese de Kostas Sloukas gibi isimlerin yanında geçmiş bir kariyerden aniden tüm sorumluluğu üstleneceği bir yapılanmaya liderlik etmeye başladı.
Haliyle takımın da EuroLeague seviyesiyle yeni yeni tanışan isimlerden kurulu olmasıyla bu iş her zamankinden çok daha zor bir statüye geçiş yaptı.
Marko’nun gelişi bu bakımdan takıma büyük seviye atlattı. Hücumda skor üretme bağlamında söz sahibi olmasının yanında ribaund çekebilip diğer oyuncuları da besleyebilecek bir role bürünmesi kısa rotasyonunda işlerin rayına oturmasını sağladı.
Mesela Brown’ın son haftalarda veriminin istatistiklerden de çok teknik anlamda gösterdiği artışı Guduric‘in kadroya katılmasından bağımsız düşünebilmek mümkün değil. Daha efektif biçimde topla buluşup yarı sahada hareketliliğinin açık saha oyununa oranla daha azaltılmasıyla belki de Kızılyıldız döneminden sonra en verimli dönemini geçiriyor. Guduric’in kadroya katılmasıyla bağdaştırabileceğimiz gibi, başka bir noktaya daha dikkat çekmemiz gerekir.