By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’de 24. haftanın açılış gününde süper 2 maç oynandı. Bunlardan birisi Anadolu Efes‘in deplasmanda Barcelona’yı 86-88’lik skorla devirdiği mücadeleydi.
Bu galibiyetle temsilcimiz EuroLeague’deki 13. galibiyetini elde ederken rakip Barcelona 17 galibiyette kalsa da liderliğini korudu. Palau Blaugrana artık Efes‘in evi gibi oldu.
Vasilije Micic’in 26, Shane Larkin’in 19, Chris Singleton’ın 13 ve Sertaç Şanlı‘nın 12 sayı kaydettiği mücadeleyi kazanan taraf Ergin Ataman’ın öğrencileri oldu. Karşılaşmanın ardından Ataman’ın yaptığı açıklamalar da takımın yeniden o eski moduna geri döndüğü sinyallerini vermeye başladı.
Barcelona’ya karşı kazanmak ve bu alışkanlığı devam ettirmek Efes adına çok kıymetli. Efes‘in eski Efes olup olmadığıyla ilgili değerlendirmeler yapabilmek açısından ise bazı detayları incelemekte fayda olacaktır.
Her hafta olduğu gibi Eurohoops Fırın olarak sizlerle birlikte temsilcilerimizin maçlarını analiz ediyoruz. Barcelona – Anadolu Efes müsabakasıyla karşınızdayız.
Sertaç Farkı Yarattı
Efes maçın başlarında, ortalarında, hemen hemen her yerinde Sertaç Şanlı‘nın devrilme ve kısa devrilmeler sonrasında bitirdiği ikili oyunlarla hücum kısmında büyük yük çektiğini söylemek lazım. Tabii bu ikili oyunların bu kadar iyi oynanmasında yöneticilerin konsantrasyonu da etkili oluyor ki hele Sertaç’la Krunoslav Simon‘un beraberliklerinden bahsedecek olursak bu işin insanı ürperten noktalara geldiğini söylemek gerekir.
Micic – Dunston, Larkin – Dunston, Simon – Dunston, Micic – Singleton gibi ikililer değil. Barcelona deplasmanında öne çıkan ikili oyun silahları Simon ve Sertaç oldu. Efes‘in hücum çeşitliliği her gün daha olağanüstü seviyelere çıkmaya devam ediyor.
Bununla beraber maç boyunca savunmada da acayip şaşırtan bir Sertaç Şanlı izledik. Rodrigue Beaubois’yla beraber Cory Higgins’in içeri dalışlarını harika savurdular ve bu da belki de maçın en takdir toplaması beklenen detaylarından birisiydi. Sadece Higgins’in verimliliğini azaltmakla kalmayıp Davies ve Mirotic’e karşı da çıkarabileceği en iyi işi çıkardı. Bakınca bu ikili toplamda 38 sayı attı ancak çok daha fazlasını atabilecek fırsatları da yok değildi.
Zaten özellikle Brandon Davies’i öylesine bozunca en önemli iki dayanakları Nikola Mirotic ve Kyle Kuric oluyor. O kadar üst düzey bütçeyle kurulmuş bir kadronun çeşitliliği bu seviyede olunca Barcelona’yı bir şekilde mağlup etmek aslında çok da imkansız bir iş olmuyor. Higgins’i durdurmanıza bakabiliyor her şey.
Neticede karşı taraf sahaya aynı anda Nick Calathes – Leo Westermann – Kyle Kuric üçlüsünü sürüp Kuric’in topsuz hareketliliğinden neredeyse tüm hücumlarını kurgulamaya çalışan, bunu da büyük ölçüde başaran ve etkili kullanan Barcelona’nın en önemli silahlarının verimliliği sorgulanır hale gelince böyle bir durum ortaya çıkıyor.
Topu bir süre Adam Hanga’ya teslim etmek, Svetislav Pesic döneminden kalma bir alışkanlık ve Saras da buna başvurmak durumunda. Çünkü fiziksel avantaj sağlayacak başka oyuncusu yok kısa rotasyonunda. Bu kadar üst düzey bir kadronun bu kadar alternatifsiz olması epey can sıkıcı olsa gerek.
Bata Çıka Ama Çıkınca Can Yaka
Efes aslında ilk yarıda Larkin girince açık sahayı epey iyi kullanmaya başladı ve tempo böylesine yükselince Artem Pustovyi – Rolands Smits ikilisiyle sahada yer alan Barça bu ikiliden çok çabuk vazgeçmek zorunda kaldı. Shane’i uzun zamandır bu maçta olduğu kadar agresif görmüştüm. Bu hem Barcelona maçlarının kendisi için ifade ettiği şeyle hem de Barcelona savunmasının bu maçta onun üzerinde kurduğu sinir bozucu baskıyla ilgili.
Savunmada Larkin yine 3 top çaldığı bir maçı oynadı ve kritik anlarda yine sahne aldı fakat bu maçta topsuz oyunda Barça bu denli etkili olduysa bunda Larkin’in aslında pek alışık olmadığımız dikkatsizliklerinin payı epey büyük. Kuric savunmasında çok iyi iş çıkardığını söylemek mümkün değil ki, bunda fiziksel farkın da etkisi var.
Hücumda ise Beaubois’nın aynı Barça’nın Kuric’le yaptığı gibi topsuz perdeler üzerinden top istemesi ve etkinlik sağlamasının yanında Singleton’a forvette top indirilen o klasik ikili oyunlar çok etkili oldu. Ancak Singleton’ın 13, Micic’in 17 sayılık devre performansına rağmen Efes ilk yarıda 10 sayı öndeyken bile oyunu tam olarak kontrolüne alamadı çünkü Larkin’i istediği gibi kullanabildiği bir alan hiçbir şekilde verilmedi.
Bu noktada Adrien Moerman’ın sahada olduğu anların yerleşime o kadar iyi etki ettiğini ve tüm oyunculara istenen alanı oluşturduğunu söylemeden edemeyeceğim. Micic ilk yarıda Larkin’e oranla yarı saha oyununda çok büyük fark yarattı ve bunda fiziğinin payı vardı. Çift 4 numarayla oynanan kısa bir süreç vardı ilk yarıda, o esnada Larkin en iyi karar verdiği hücumu oynadı maçtaki.
Sertaç’ın kısalarla iletişimi iyiydi ve ikili oyunlar üzerinden kendini çok besletti ama Larkin’in kimseyle iletişimi iyi değildi maçın bir bölümünde. Kötü savunma hücumda kötü kararları getirir. Shane’in vücut dili çok istekliydi ama pek hayra alamet değildi.
Üstünde sürekli bir uzunun kalması ya da ikili sıkıştırmalarla yıldırdı bir dönem onu Barcelona. Ancak öyle bir yerde devreye girdi ki bir bakmışsınız maçın sonunda 19 sayısı, 3 asist ve 3 top çalması var.
Vasa Varsa Tasa Yok
Micic’in tam anlamıyla konsantre olduğu akşamlarda üstünlüğünü kabul ettiremeyeceği çok az eşleşme var. Simon’la beraber Efes‘te o bahsettiğim IQ’yu en üst düzeye taşıyan en değerli iki paydaştan birisi o. İkili oyunlarda Barça’ya bu denli üstünlük sağlamaları da zaten bu oyun zekasının bir meyvesi çünkü ikili oyunlar perdeydi devrilmeydi diye bitip gitmiyor.
İyi bir dış şut akşamı geçirmediğinde bile o fizikselliği ve aklıyla çemberi hep zorlayarak 9’da 7’lik isabet yakalayabilen, bunu yaparken de durdurulması çok zor olan bir yıldızınız varsa işleriniz zaten kolaylaşıyor. Geçmişte de kolaylaştı.
Ergin Ataman, onun 36 dakika oynaması haricinde elindeki rotasyonu efektif kullandı. Belki Buğrahan Tuncer ve Dzanan Musa’ya hiç gitmedi, Dunston‘ı sadece 10 dakika sahaya sürdü ve James Anderson’dan neredeyse hiç yararlanamadı ancak sahada bulunan oyuncuların birbirleriyle tutarsız özelliklerde isimler olduklarını hiç görmedik. 4-5 rotasyonunu Moerman ve Singleton oluştururken de bu böyleydi.
Micic konusunda söylenecek şeylerden birisi de Efes‘in uzunlarla karşı karşıya kalınca da, kısalarla karşı karşıya kalınca da aynı derecede etkinliğini koruyabilecek kısa ikilisiyle yoluna devam etmesi büyük ayrıcalık. Her takıma, her koça nasip olacak bir şey değil.
Son Olarak
Anadolu Efes kadrosuna bakınca her oyuncunun sağladığı çok iyi bir şey bulunabilir. Simon devredeyken ikili oyun etkinliği inanılmaz bir boyut alıyor. Moerman’ın ribaund katkısı ve sahaya yerleşimde sağladığı artılar, dış şutörlüğü belli. Anderson kimi zaman ribaundlarda öne çıkıyor, Beaubois’yı rakibin en etkili kısasının karşısına rahatlıkla atabiliyorsunuz…
Bu ortamda Barcelona’yı Calathes’in tercihlerinin doğru olup olmayacağı gibi kesinliği bulunmayan bir stratejiye yahut Kuric’ten başka kimsenin etkili olamadığı bir oyuna 5 dakikalığına bile olsa sürüklemek, EuroLeague liderini sahasında yenmenizi sağlıyor.
Sertaç’ın boyalı alanda misafir karşıladığı, Beaubois’nın beklenmedik anlarda sahneye çıktığı, Simon’un yarı saha oyununu taşıdığı bir Efes izlemek güzel. Bu zorlu fikstüre çok çılgın bir adım attılar ve devamının da gelmesi adına taraftarlarına bir güvence oluşturdular.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!