Arturas Karnisovas: Litvanya’nın Taçsız Kralı

05/Şub/21 13:37 Şubat 5, 2021

admin69

05/Şub/21 13:37

Eurohoops.net

Vladimir Stankovic’in kaleminden Arturas Karnisovas profili…

by Vladimir Stankovic / Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 6 Haziran 2020 tarihinde EuroLeague.net‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Avrupa Basketbolu’nun 101 Büyük Oyuncusu. 2018 yılında EuroLeague Basketball tarafından sınırlı sayıda yayımlanan bir koleksiyon, Eski Kıta’da basketbolun bugünkü seviyeye gelmesinde rol oynayan isimleri onurlandırıyor. Bu büyük isimlerin birçoğunu 1969 yılından itibaren yazmaya başlayan yazar Vladimir Stankovic, efsanelerin kişisel hikayelerini anlatıyor ve Avrupa basketbolunun köklerinin, başka hiçbir yerde olmayan bir takım dinamiği yaratarak burada dünyanın her yerinden sporcu ile beslendiğini ve çok uzun olduğunu gösteiyor. O, kitabı kaleme aldığı dönemde emekli olmuş ve kendilerinden sonra gelen birçoklarını etkilemiş oyuncuları konu alıyor. Dileriz keyif alırsınız!

Arturas Karnisovas’ı ilk kez izlediğim günü çok net hatırlıyorum. 1992 yılında Barcelna Olimpiyatları’nda Porto Riko karşısında 17, Brezilya karşısında ise 15 sayıyla oynamış ve turnuvayı da 11.2 sayı ortalamasıyla tamamlamıştı. Bu maçlarda daha önce hiç görmediğim bir sahneye de tanıklık etmiştim. Litvanya ile ABD’nin oynadığı karşılaşmada Karnisovas sadece 13 dakika süre almıştı ancak 10 sayı üretmeyi başarmıştı. Maçın son anlarında benchte otururken bir anda çıkardığı kamerayla bir fotoğrafçı gibi uzun yıllar boyunca unutulmayan görüntülere imza atmıştı. Karnisovas’ın memleketi olan Litvanya, bağımsızlığına kavuştuktan sonra ilk kez profesyonel sporcularını Olimpiyatlara getiren Amerika Rüya Takımına karşı oynuyordu. Amerika maçı 127-76’lık skorla kazanırken Michael Jordan 21, Karl Malone ise 18 sayıyla mücadele etmişti. Karnisovas, elindeki kamerayla 4 yıl önce Seul’de düzenlenen Olimpiyatlarda Sovyetler Birliği formasıyla şampiyonluk kazanan Arvydas Sabonis, Sarunas Marciulionis, Voldemaras Chomicius ve Rimas Kurtinaitis’i kaydediyordu.

Litvanya turnuvayı bronz madalya alarak Karnisovas’ın kariyerindeki ilk ciddi başarıya da imza atıyordu. O esnada 21 yaşında olan Karnisovas, Olimpiyatlar’da ilk kez uluslararası arenada yılında forma giymiyordu. Daha önce Sovyetler Birliği formasıyla 1987 yılında U16 Avrupa Şampiyonasında mücadele etmişti. Turnuvayı İspanya’yı 84-76’lık skorla yenerek üçüncü tamamlayan Sovyetler Birliği’nde Valeri Daineko ve Raimonds Miglinieks’in de mücadele ediyordu.

Seton Hall’un Yıldızı

27 Nisan 1972 yılında doğan Karnisovas, 1990 yılında memleketi Stayba Vilnius’tan ayrılarak Amikera’ya üniversite eğitimi için gitti ve Seton Hall’da basketbol oynamaya başladı. Ekonomi okuyan Karnisovas, burada geçirdiği 4 sezonda her sene sayı ortalamasını yükseltmeyi başararak 1993-94 sezonunda 18.4 sayı üretmeyi başardı. O yaz dönemindeki draftlarda seçilmesine garanti gözüyle bakılıyodu ancak Karnisovas, NBA takımları tarafından tercih edilmedi. 2.04’lük boyuyla bir uzun forvet profiline sahip olan Karnisovas, NBA seviyesinde bu pozisyonu oynayacak kadar güçlü bir fiziğe sahip değildi. Bu yüzden NBA takımları, 22 yaşındaki oyuncuya güvenemedi.

NBA takımlarının Karnisovas hakkında duyduğu kuşkuyu anlayabilsek de büyük Avrupa takımlarından birisinin genç oyuncuyu kadrosuna katmamasını anlamak pek mümkün değil. Fransa’nın Cholet takımıyla anlaşmaya varan Karnisovas, 1994-95 sezonunda 20.5 sayı – 6.5 ribaunt ortalamaları yakaladı. Genç oyuncunun Koraç Kupası’nda gösterdiği performans ise çok daha etkileyiciydi ve Litvanyalı oyuncu 22.2 sayı – 4.8 ribaunt ortalamaları yakalamıştı. 30 Kasım 1994 tarihinde Cholet, Fortitudo Bologna ile karşı karşıya geldiği mücadeleyi 83-79’luk skorla kazanırken Karnisovas da 21 sayıyla mücadeleyi tamamlamıştı. Bu serüvenden kısa bir süre sonra Karnisovas ve Djordjevic, Barcelona’da takım arkadaşı haline gelecekti.

Aynı sezonun devamında Litvanya, 1995 EuroBasket elemelerinde de mücadele ediyordu. Bu karşılaşmalarda Karnisovas, 24.5 sayı – 6 ribaunt – 4 asist ortalamaları yakalayarak yıldız statüsüne ilk adımını atıyordu. Atina’da düzenlenen EuroBasket’te de Litvanya formasını giyen Karnisovas, finalde Yugoslavya’ya 96-90 kaybederken turnuvayı 19.8 sayı – 5.1 ribaunt – 2.1 asist ortalamalarıyla tamamlıyordu. Sabonis ve Marciulionis’in arkasından takımının en skorer üçüncü oyuncusu olan Karnisovas, 1995 yazında 1992 senesinde Olimpiyatlarda oynadığı şehre geri dönüyordu. Barcelona formasıyla çıktığı ilk maçt 30 sayı üreten Karnisovas, üç sayı çizgisinin gerisinden de 8’de 7 isabet buluyordu.

Kaybedilen 2 Final

Barcelona’daki ilk sezonunda İspanya şampiyonluğu zaferi yaşayan Karnisovas, sezonu da 20.9 sayı ortalamayla tamamlıyordu. Ancak Barcelona’nın esas hedefi EuroLeague şampiyonluğu yaşamaktı. Paris’te düzenlenen Final Four’a kalan Barcelona, Zeljko Obradovic‘in yönetimindeki Real Madrid‘i 76-66’lık skorla yenerken Karnisovas da 24 sayı – 6 ribaunt üretiyordu. Final maçında Boza Maljkovic’in yönettiği Panathinaikos‘la karşılaşan Barcelona, 67-66’lık skorla şampiyonluğun uzağında kalıyordu. Barcelona, hala bu şampiyonluğun kendilerinden çalındığına inanıyor. Maçın son saniyelerinde Stojko Vrankovic’in Jose Montero’ya yaptığı bloğun kural ihlali olduğunu düşünen Barcelona’lılar, bu pozisyonda basket kararı verilseydi şampiyonluğu kazanacaklarını savunuyorlar. Maçı canlı izlemiştim ve pozisyon hakkında şunu söyleyebilirim ki Barcelona’lılar bu pozisyon hakkındaki şikayetlerinde haklılar. Dominique Wilkins, turnuvayı MVP olarak tamamlasa da eğer Barca şampiyon olsaydı Karnisovas MVP ödülünün sahibi olacaktı. Final maçında yıldız oyuncu 23 sayı – 8 ribaunt – 6 asistle maçı tamamlıyordu.

İlerleyen günlerde Karnisovas’a FIBA Basketball tarafından sezonun MVP’si seçildiği haberini verme zevkine sahip olmuştum. O dönemde organizasyonun uluslararası dergisinde çalışıyordum ve Karnisovas da bana sezon hakkında geniş bir röportaj vermişti. O günden beri aramızda çok güzel bir ilişki devam ediyor.

1996 yazında Karnisovas, Atlanta’da düzenlenen Olimpiyatlarda kariyerinin ikinci Olimpiyat bronz madalyasını kazanmayı başardı. Turnuvayı 16.3 sayı – 5.1 ribaunt ortalaması yakalarken takımının Sabonis’in arkasından ikinci en skorer ismi olmayı başarmıştı.

1996-97 sezonun ortalarına doğru Barcelona, Sasha Djordjevic ile anlaşmaya vardı ve Avrupa basketbolunda benim izleme şansına sahip olduğum en iyi ikililerden birisini oluşturdu. Daha önce özellikle milli takımlar seviyesinde büyük bir rekabete sahip olan bu iki yıldız, beraber çok iyi bir uyumgeliştirdi. Basketbol sahasında birbirlerini çok iyi tamamlayan bu iki isim, saha dışında da çok iyi bir arkadaşlık geliştirdi. Roma’da düzenlenen Final Four’a kalma başarısı gösteren Barcelona, yarı finalde ASVEL’i 77-70’lik skorla geçerken Djordjevic 17, Karnisovas ise 9 sayıyla oynamıştı. Ancak finalde Olympiacos ile karşılaşan Barcelona, bir kez daha bir Yunan takımına karşı hezimet yaşamaktan kurtulamadı. Olympiacos‘ın David Rivers’ın önderliğinde 73-58’lik skorla kazanırken Karnisovas sadece 14 sayı üretebilmişti. Bu sezonda İspanya şampiyonluğunu kazanan Barcelona, teselliyi yerel liginde buluyordu.