By David Aldridge, Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı The Athletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Bill Russell kariyeri boyunca maç başına 15.1 sayı ortalaması yakalamıştı. Saha içinden %44 ile şut atan Russell, faul çizgisinin gerisinden de sadece %56’yla oynuyordu. Russell’ın Hall of Fame’e girmesinin arkasındaki sebebin yakaladığı PER istatistiği olmadığını da rahatlıkla söyleyebiliriz. Russell’ın Hall of Fame’e girmesinin arkasındaki en büyük sebep rakip savunmaları bıkıp usandıran savunmasıydı.
“Hücumda istediğiniz zaman dinlenebilirsiniz.” demişti bir kez Russell. “Durup takım arkadaşlarınızın kontrolü ele almasına izin verebilirsiniz. Ancak savunmada dinlenmeye kalkarsanız iyi bir hücum takımı sizi mahveder. Bununla birlikte savunmada takım arkadaşlarınızla birlikte hepiniz mücadele ederseniz rakip takımın yavaş yavaş acı çektiğine şahit olursunuz.”
Basketball-reference’ın istatistiklerine göre 133.6’lık Defensive Win Shares istatistiğiyle lig tarihinde birinci sırada bulunan Russell, 13 yıllık kariyerinin 11’inde ilk sırada yer almıştı. Diğer sezonlarda 2. ve 3. sırada bulunan Russell, tüm zamanların ribaunt sıralamasında hala ikinci sırada bulunuyor.
Eğer aynı istatistikleri bugün sergileseydi büyük olasılıkla Clint Capela gibi bir kontrat alırdı. Russell’ın büyük olasılıkla maksimum kontrat aldığını görmezdik bile.
Bu da akıllara şu soruyu getiriyor: Neden elit savunmacılar, elit skorerler kadar büyük paralar kazanmıyorlar? Sonuçta sezon boyunca takımlar hiç savunma yapmıyor değil. Günümüzdeki NBA oyuncularının yeteneklerine baktığımız zaman hiç savunma yapılmasa takımlar maç başına 160-170 sayıyı bulabilirdi.
Utah Jazz, Rudy Gobert’e devasa bir kontrat verdi. 5 yıl 205 milyon dolarlık yeni bir anlaşma imzalayan Gobert, NBA tarihinin en büyük kontratlarından birisine sahip. Tıpkı Russell gibi Gobert de tek başına rakip hücumları mahvetmeyi başaran bir oyuncu. Kariyeri boyunca iki kez Yılın Savunmacısı seçilen Gobert, rakiplerin oynadığı pick and rolleri tek başına mahvedebiliyor ve çembere gitmeyi aklının ucundan bile geçiren her oyuncuya adeta kabus yaşatıyor.
Ancak Gobert’in sahip olduğu yeteneklerin, NBA’in genelindeki oyunculardan çok ayrı bir noktada durduğu da ortada.
En büyük klişelerden birisini gündeme getirmemiz gerekirse; şampiyonluk iyi savunmayla kazanır. Nets’in şu an sahip olduğu kötü savunmayı, şampiyonluk seviyesinde görmemişi, Warriors’ın hanedanlığını Splash Bros’un üçlükleri üzerine değil Draymond Green’in savunma liderliği üzerine kurduysa neden savunmacılar da hücumcular kadar büyük kontratlar almasın ki? Boston Celtics, Marcus Smart’ın kontratı bittiğinde kendisine 4 yıl 52 milyon dolarlık fena olmayan bir kontrat vermişti. Ancak Celtics; Jayson Tatum’a 5 yıl 195 milyon, Jaylen Brown’a 4 yıl 115 milyon, Kemba Walker’a da 4 yıl 141 milyon dolarlık kontratlar verdi.
Neden Oklahoma City Thunder’lı Luguentz Dort, geçen sene Orlando Fanusunda oynanan karşılaşmalarda James Harden’a karşı muhteşem bir iş çıkarmasına ve ligin en iyi savunmacılarından birisi olarak kabul edilmesine rağmen 4 yıl 5.4 milyon dolarlık bir sözleşme alıyor?
Neden Auburn’da oynadığı dönemde savunmasıyla harikalar yaratan ve bu sezon maç başına 35.4 dakika oynayarak Cleveland Cavaliers’ın maç başına en çok dakika alan oyuncusu Isaac Okoro, önünde Kawhi Leonard gibi örnekler de varken draftın 1. sırasından tercih edilmedi?
“Çünkü ligde artık savunma yapmaya izin verilmiyor.” diyor bir takım yöneticisi bize yolladığı mesajda. “2005 yılında ‘hand checking’ kuralını kaldırdıklarında savunma yapma diye bir şey kalmadı.”
Okoro drafta girmeden önce 1. sıradan seçilmesi gerektiğini neredeyse lotaryadaki bütün takımlara savunmuştu. Ancak ne olursa olsun beşinci sıradan Cavaliers tarafından seçilmesi de bir başarıydı.
“Takımlara bunu söyledim.” diyor Okoro gerçekleştirdiğimiz Zoom görüşmesinde. “Lige gelir gelmez harika bir etkim olacağımı biliyordum. Küçükken basketbol oynadığım dönemde de her seviyede çok büyük etkim oldu, her zaman kazanan bir oyuncu oldum. Her zaman oynadığım takımın kazanması için küçük işleri yapan bir isim oldum. Şimdi de bunu yapmaya devam ediyorum.”
2000’li yılların başında Bruce Bowen ve Shane Battier gibi isimlerin 3 & D kavramını icat ettiği günleri geçeli çok oluyor. Bowen, hücumda dip çizgiye Battier ise çaprazlara yerleşirdi ve buldukları isabetlerle koçlarının onları deli gibi savunma yapmalarına izin verecek kadar sahada tutmalarını sağlarlardı.
“İyi bir savunmacı, her takımın en büyük ihtiyaçlarından birisidir ancak hiçbir zaman da yaptıklarının karşılığı olan sevgiyi görmez.” diyor Heat’in yönetim kanadında görev alan Battier. “Eğer bir savunmacıysanız, bunu ister istemez kabul ediyorsunuz.”
Okoro, Bowen ve Battier gibi oyuncular genellikle bireysel olarak savunmada yaptıklarıyla değerlendiriliyorlar. Geride bıraktığımız 20 yılda, savunmacıların rakiplerine fiziksel davranmasının önüne geçen birçok yeni kural geldi. NBA, artık hücumdaki çok yetenekli oyuncularını pazarlamak istiyor. Ligde her gece bir oyuncu 40 ve ya 50 sayı atıyor. Ligin de bu konuda en ufak bir sıkıntısı yok.
Diğer sporlarda savunmacılara iyi paralar ödendiğini görüyoruz. Beyzboldaki atıcılar, oyunu tamamen kontrol ediyorlar. Gerrit Cole, Stephen Strasburg, Zack Greinke ve David Price gibi harika atıcılar, diğer sporların en çok kazanan oyuncuları kadar para alıyorlar. Beyzbolda en çok para kazanan 10 oyuncudan 7’sini atıcılar oluşturuyor. Kaleciler ve savunma oyuncuları NHL’de de en çok para kazanan isimlerin arasında yer alıyor.
NFL’de doğal olarak quarterbackler çok daha fazla para kazanıyor. Ancak mevkilerinde önemli işler yapan savunma oyuncuları da gayet iyi sözleşmelere imza atabiliyorlar.
“Büyük olasılıkla savunmada takıma zarar veren elit oyuncuları, takımına hücumda zarar veren elit savunma oyuncularından çok daha fazla para kazanıyorlar.” diyor Minnesota’nın yöneticisi Sachin Gupta.
Belki de artık NBA’de şampiyonlukları savunmalar kazanmıyordur. Belki de artık şampiyonluk kazanabilmek için önemli olan rakiplerinizin üçlük sayısını belirli bir ölçüde sınırlamak, rakibinizi orta mesafe şutlarına zorlamak ve geçiş hücumunda da mümkün olduğu kadar az sayı vermeniz gerekiyordur. Bu ifadeler doğru olsa da bu söylediklerimizi yapmanın çok da kolay olmadığı ortada.
“Birçok insan savunmayı bir yetenek olarak görmüyor.” diyor Indiana Pacers’lı Caris LeVert. “İnsanlar savunmayı bir efor meselesi olarak görüyor. Ligde bulunan bütün oyuncuların harika atletler olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden neredeyse herkesin iyi savunma yapabilecek potansiyeli var. Savunmacıların hak ettiği kadar değer görmemesinin sebebinin bu olduğunu düşünüyorum. Artık burası skor atmanın önemli olduğu, güzel görüldüğü bir lig. Eğer bir oyuncuya savunma yapmayı, doğru pozisyon almayı öğretebiliyorsanız skor üretmeyi beceremeyen bir oyuncuya büyük bir kontrat vermeyi mantıksız görüyorsunuz.”
Bir genel menajer de neredeyse Caris LeVert’in bu ifadelerinin birebir aynısını kullanıyor. İyi bir savunmacıya, nasıl hücum edeceğini öğretmek iyi bir hücumcuya nasıl savunma yapacağını öğretmekten çok daha zor. Leonard ve Giannis Antetokounmpo gibi bunların ikisini de yapabilen oyuncular, savunmalarının da etkisiyle dev kontratlar alıyorlar. Draymond Green, fiziksel olarak pozisyonu için dezavantajları olmasına rağmen önemli bir kontrat almayı savunma yetenekleri sayesinde başardı.
Alan paylaşımı günümüzde oynanan modern oyunda o kadar önemli bir hal aldı ki eğer üç sayı tehdidinizle rakip savunmayı zorlayamıyorsanız sahada kalmanız çok daha zor. Takımlar artık üç sayılık atış kullanmamayı bir lüks olarak görüyor. Çünkü rakipleri gece başına ortalama 40 – 50 tane üçlük atıyorlar. Sahada birden fazla şutöre sahip olmak artık bir lüks değil gereklilik olarak görülüyor.
“Artık savunmada sistem, takım olarak konseptler çok daha önemli.” diyor Gupta. “Hücumda ise bireysel yetenekler çok daha ön plana çıkıyor. Ödenen ücretlerdeki farkın en temel sebeplerinden birisi de bu.”
Bununla birlikte günümüzde çok az kolej takımının savunma fundamentallarını öğretecek zamanı oluyor. Büyük okulların birçoğu, kolejde sadece 1 yıl kalacak oyuncuları kadrolarında barındırıyorlar. Lise çıkışlı oyuncuların drafta tekrar katılmasına izin verilmesiyle birlikte fundamental eksiği bulunan oyuncuların sayısı da artacak.
Eskiden Nort Carolina, Georgetown, UNLV, Duke, Indiana, UCLA, Arkansas, Temple ve çok daha fazla okul sert savunma felsefeleri nedeniyle tanınırdı. Artık günümüzde Virginia ve Michigan State dışında neredeyse her yıl iyi savunmacı çıkaran okullardan bahsedemiyorsunuz bile.
Artık takımların savunmada neler yapacağını da kestiremiyoruz. Kimisi 2-3 eşleşmeli alan savunması, kimisi 1-3-1 alan savunması yapıyor. Hangi kanat oyuncusu en iyi rotasyonları yapıyor, hangi oyuncu pick and roll savunmasında icing işini en iyi beceriyor bunları kimse konuşmuyor bile.
“Bireysel olarak savunmacıları değerlendirmek çok da kolay değil. Bu yüzden takımlar da hangi oyuncuların yaptıkları savunma nedeniyle iyi bir kontrat hak ettiğine karar veremiyor.” diyor bir genel menajer. “Hücumda Harden gibi bir oyuncuyu gördüğünüzde tek başına neler yapabileceğini görebiliyorsunuz. Ancak savunma bireysellikten çok takımla alakalı bir şey.”
Gelişmiş istatistiklerle ilgilenenler, savunma verileriyle alakalı gelişim göstermek istiyorlar. Adjusted plus-minus istatistiği, genellikle oyuncuların savunmada yaptığı katkıları daha iyi anlayabilmek için en çok tercih edilen istatistik. Ancak Gupta, bu istatistik hakkında “Bir tam sezonda ya da 2-3 yılda savunmada takıma nasıl bir değer kattığınız anca ortaya çıkıyor.” diyor. Synergy gibi istatistik şirketleri, oyuncuların savunma verimliliğini anlayabilmek için bazı çalışmalar yapıyorlar. Ancak savunma istatistiklerinde hala gidilmesi gereken yol olduğu da ortada.
“Neredeyse evrenin kökenini açıklamaya benziyor.” diyor Battier. “Bilim adamları büyük patlama olduktan hemen sonra neler yaşandığını biliyor. Ancak büyük patlamaya sebep olan şeyin ne olduğu hala belli değil.”
Takım savunma ratingi genellikle değerlendirme yapmak için önemli bir ölçüt olarak alınıyor. Ancak savunmada rakibi durdurmanız gerektiği zaman hangi beş oyuncunun en iyi performansı sergileyeceğini de gözler önüne sermiyor. Farkındalık, pozisyon okuma bilgisi, açı bilgisi, kısa sürede birçok bilgiyi anlayabilme gibi savunma için çok önemli olan özellikleri isatistiklerle anlama şansınız pek yok.
“Sahada neleri yapmanın sizi iyi bir savunmacı haline getireceğini anlayabilmemiz için hala biraz zamanımız var.” diyor eski Seattle Storm forveti Alysha Clark. Geçen sezon WNBA’de en iyi savunma beşine seçilen oyuncu, Candace Parker’ın hemen arkasından Yılın Savunmacısı oylamasını da ikinci sırada bitirdi.
“Konu her zaman blok ya da top çalmakla alakalı değil.” diyor Clark. “Bunu anlayan ve gurur duyan bir oyuncu olarak bazı geceler yapmanız gerekenlerin değiştiğini kabul etmeniz gerekiyor. Diana Taurasi gibi bir oyuncuyu sayısız tutmanıza imkan yok. Ancak onu zor şutlar kullanmak zorunda bırakabilirim. Bana ve takımıma karşı oynarken şut yüzdesi, diğer takımlara kıyasla daha çok düşüyor mu buna dikkat ediyorum. İstatistik anlamında da bu alanlarda gelişim göstermemiz gerekiyor. Özetle anlatmaya çalıştığım şey şu savunma performansını değerlendirmek kompleks bir olay.”
Bu kesinlikle doğru. PER istatistiği sayesinde hücum verimliliğini değerlendirme konusunda adeta çığır açan John Hollinger da bloklar ve top çalmalar bu istatistiğe dahil olsa bile savunma değerini ölçmek için yeterli olmadığını dile getiriyor.
“Hücumcuları değerlendirme konusunda gayet iyiyiz.” diyor Battier. “Bir hücumu izleyip çok iyi oynadılar demek için ileri bir basketbol zekasına sahip olmanıza gerek yok. Basketbolun insanlara bu kadar hitap etmesinin ve sevilmesinin sebebi de bu. Ancak savunma performanslarını değerlendirmek hücuma kıyasla gerçekten çok zor. Savunma genellikle rakibinizin hücumda ne yapmaya çalıştığı bağlamında değerlendirmeli. Hücum oyuncusu şutu kaçırdı mı yoksa savunma mı hücum oyuncusunu buna zorladı bunu anlayabilmek gerekiyor. Rakibi pas vermeye ya da kat etmeye savunmacının mı zorladığını anlayabilmek gerekiyor.”
Bu tarz şeylerde kesin konuşmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Eğer NBA takımları, genel olarak hücumun savunmadan daha değerli olduğunu düşünüyorsa benim bununla alakalı bir sıkıntım yok. Eğer sayı üretebiliyorsanız, büyük olasılıkla iyi savunma yapan birisinden daha çok para kazanacaksınız. Günümüzde artık hücumcular şampiyonluk kazanıyor ve savunma çoğu zaman o kadar da önemli değil. Hepimiz yetişkin insanlarız, artık bunu kabul etmenin vakti gedi.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!