By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’in 26. haftasının kapanış gününde Türkiye’nin derbisi oynandı. Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes, Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda karşı karşıya geldi.
Lacivert-Beyazlılar bu mücadeleyi 74-106 gibi farklı bir üstünlükle kazanarak 25. maçlarında 15. galibiyetlerini elde ettiler ve bir maç daha fazla oynamış olan Fenerbahçe‘yle galibiyetlerini eşitleme fırsatını iyi değerlendirdiler.
Bu maçta Vasilije Micic 12’de 10 saha içi isabetiyle (6/6 üçlük isabeti) tam 37 sayı kaydederek sezonun EuroLeague genelinde en büyük performanslarından birisine imzasını attı.
Onun haricinde Rodrigue Beaubois 14, Sertaç Şanlı 13 ve Shane Larkin 11 sayıyla galibiyete istatistik kağıdı bazında olumlu katkı sağlayan oyuncular arasında yer aldılar.
Ev sahibinde ise Nando De Colo’nun 24 ve Jan Vesely‘nin 18 sayıyla standartlarında gözükmesi oyun olarak hiç böyle yansımadı ve ortaya 32 sayılık bir fark çıktı.
Eurohoops Fırın da hiç bekleme yapmadan bu büyük derbinin saha içinde göze çarpan detaylarını huzurlarınıza taşıyor…
Ezberler
Fenerbahçe‘de maç başında savunmada eşleşme değişimleri sonrasında Jan Vesely‘nin kısa karşılamaları haricinde hiçbir savunma direnci söz konusu değildi ve bu maç boyunca da böyle devam etti. Vesely‘nin kısalarla karşı karşıya kaldığı her anı köşeye yahut tepeye çekilen Sertaç Şanlı çok iyi değerlendirdi.
Hücum bazında Fenerbahçe Beko’nun üretebildiği bir sekans düşünmek gerekirse ancak Dyshawn Pierre’in oyuna girip sırtı dönük oyunla yeni bir varyasyon oluşturmaya çalıştığı kısa süreci dile getirebiliriz. Çünkü bir yüksek tempo takımı olarak yarı sahadaki tüm kanalları kapanınca açık saha oynamalarına izin verildiği müddetçe yaşayabilirler.
Savunmada Pierre, Jarell Eddie ve Lorenzo Brown yan yanayken daha agresif olmayı kovaladılar ancak bu da maçın tamamında etkili oldu mu, olsaydı böyle bir skor herhalde ortaya çıkmazdı.
Anadolu Efes ikili oyunlarında Danilo Barthel’in kısanın üstünde aldığı pozisyonlar takımın bütün savunma sistemini çökertti ilk çeyrekte.
Hatırlayacak olursak, sezonun kötü giden bölümünde de genel olarak Igor Kokoskov’un tercihi kaynaklı ancak Barthel’in de payının olduğu o zayıf taraf müdafaalarında çok kötü durumdaydı Fenerbahçe. Barthel’in ikili oyunlarda yarattığı bu dezavantaj, Sertaç’ın maç başındaki 0-8’lik seri bölümünde o kadar üst üste meydana geldi ki Efes zaten mükemmel bir ikili oyun takımı olarak orada resmen maden buldu.
Sarı-Lacivertliler, savunma yerleşiminde bu sıkıntıları yaşarken Efes‘in ise sahanın diğer tarafında bu konuda ders niteliğinde bir maç çıkarması aslında karşılaşma boyunca farkı yaratan en önemli etken oldu diyebiliriz.
Micic’in savunmasında da özel bir hazırlık olmadığı aşikârdı. Mesela Pierre’i maçın belli başlı bölümlerinde Micic’in üzerinde bırakıp içeride çift pivotlu bir sistem denenerek hem savunmada onu durdurmanın hem de hücumdaki o tepeden yöneten uzun verimliliğinin korunması sağlanabilirdi. Belki saha yerleşimi olumsuz da etkilenebilirdi ama bu kesinlikle denemeye değer bir şeydi.
Fenerbahçe’nin boş şutlarının da çok kaçtığını ve bu bakımdan EuroLeague’in ikinci yarısındaki Efes‘le sanki tek maçlığına rolleri değiştirmişler gibi bir görüntüde olduklarını belirtmek lazım. Rakibiniz maçın başında bu kadar alıp gitmeye meyilli bir oyun oynuyorken EuroLeague’de hele ki bir derbi maçını kazanmanız mümkün değil.
Ancak bu da ne koç staffını ne de oyuncuları zan altında bırakacak bir şey değil. Ritim meselesidir, şutlar girer ya da kaçar. İki ihtimalden birinin ağır basması sebebiyle bu noktada birini günah keçisi ilan etmek haksızlık olurdu.
“Ezberler” nelerdir? Ezberler, Fenerbahçe Beko’nun bundan önceki son 10 maç gününün etkisiyle aklınıza gelmesini sağladığı her şey bir ezber olabilir. Burada nelerden bahsedebiliriz? Vesely‘nin tepede topla kalması üzerinden işleyen ikili oyunlardan bahsedebiliriz, Marko Guduric‘in forvetten ikili oyunlarından bahsedebiliriz, De Colo’nun tepeden/forvetten içeri dalmaları sonucunda köşede boş kalan veya direkt olarak sırtı dönükten kendisine üreten Pierre’den de bahsedebiliriz…
Tabii, bu pozisyonların neden bu kadar seyrek yaratıldığı ve yaratılınca da nasıl bu kadar cömert harcandığı konusunda konuşacak olursak orada da önümüze çıkan faktör Ergin Ataman’ın sahada yarattığı fark olsa gerek.
Fenerbahçe hücumu adına yangın alarmların durmaksızın öttüğü bir gece oldu çünkü sezonun son bölümünde sahada yapmaya alıştıkları hemen her şeyde başarısız oldular. O baskılara top kayıplarıyla yanıt verdiler resmen. Maç bir ara o noktaya geldi üst üste kayıplarla.
Misal vermek gerekirse maç boyunca Vesely‘yi hücumlarda kullanmak için başvuracakları ilk şeyler olmayan bazı şeylere çok başvurdular. Nedir onlar? Orta mesafe oyunu. Jan Vesely’nin son yıllarda bu noktada sergilediği gelişimden hepimiz haberdarız, maçta da orta mesafeden çok kötü performans sergilememiş olabilir. Konu da bu değil zaten.
ALBA Berlin maçında Fenerbahçe’nin çok göze batan bir özelliği vardı: Sahada tıkanılan anlarda yeni opsiyonlar üretebiliyor olması. Aslında Vesely’nin orta mesafe oyununa bu kadar yüklenerek de bir opsiyon üretmeye çalıştılar ancak bu tamamen yanlış bir tercihti. Gerçi zaman zaman bu bir tercih olmaktan da çıkıp Anadolu Efes‘in mecbur bıraktığı bir durum olmaya da başladı ancak eğer bu bir tercihse, yanlış bir tercihti.
Çünkü normal bir basketbol takımının sahada bu kadar kötü görüntü çiziyorken sığınacağı liman çemberden uzaklaşmak olmamalı. Mesela geçen sezonki Fenerbahçe için bu durum böyle değildi. Onlar çemberden uzaklaştıkları maçlarda yaşayabilen bir takımdı. Fakat bu sezon çok iyi dış şut atan Fenerbahçe’ye bile baktığımızda içerideki oyuncuların -ister uzun olsun ister forvet- mücadelesi çok kritik.
O rekabeti sağlayamadılar.