By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’de stres yükü çok yüksek bir karşılaşmayla çift maç haftasını geride bıraktık. Anadolu Efes ve Fenerbahçe Beko şıkır şıkır görüntü çizdiler.
Fenerbahçe ilk olarak çarşamba günü konuk olduğu Olimpia Milano‘yu Mediolanum Forum’da 92-100’lük skorla geçerken ağır Efes yenilgisinin ardından çok ama çok değerli bir galibiyet aldı.
Bu mücadelede Nando De Colo 20 sayılık performansıyla takımına önderlik ederken Lorenzo Brown 18, Marko Guduric – Dyshawn Pierre ikilisi 15 sayıyla oynadı. Jan Vesely ise 13 sayı – 10 ribaund – 8 asistle maçın en değerli oyuncusu oldu.
Devamında haftanın diğer maçında Fenerbahçe Beko, Astroballe’da LDLC ASVEL Villeurbanne ile karşı karşıya geldi. Bu karşılaşma ise çok daha çekişmeli ve rekabet dolu bir hikayeye sahne olurken kazanan 86-90’lık skorla yine Fenerbahçe’ydi.
Nando’nun hançeri defalarca sapladığı ve 24 sayıyla takımının da maçın da en skoreri olduğu bu maçta Dyshawn Pierre ve Marko Guduric 13, Kyle O’Quinn 11 sayıyla mücadele etti.
Igor Kokoskov yönetimindeki Fenerbahçe Beko bu karşılaşmalarda çok zorlu sınavlar verdi ancak zorlu sınavlardan yüksek notla çıkmayı öğrenen öğrenci olmanın meyvelerini yedi.
Eurohoops Fırın da bu yoğun mu yoğun haftanın ardından Sarı-Lacivertliler’in Milano ve ASVEL maçlarına göz attı…
Jan Vesely Efsanesi Tırmanıyor
Olimpia Milano maçını getiren performansların en önemlisi herhalde Jan Vesely‘nin ortaya koyduğu şey oldu. Nando De Colo’nun skorerliği, Lorenzo Brown’ın aldığı sorumluluk, Marko Guduric, Dyshawn Pierre…
Evet, çok fazla oyuncudan bahsedebiliriz çünkü Fenerbahçe‘nin galibiyetlerine genellikle çok fazla oyuncu katkı yapıyor.
Ancak bir ismi her zaman ayrı tutmak gerekir: Jan Vesely.
Size belki Nando’nun ASVEL maçının son çeyreğinde yaptığı gibi bir hançer saplayıp maç kazandırmayacaktır ama sahada onun yaptıklarını da kimsenin yapamayacağından emin olabilirsiniz. Öylesine benzersiz bir oyuncu. Daha önceden çok iyi bir uzundu, bu sezon artık benzersiz bir uzun.
Yıllardır Vesely’nin Fenerbahçe‘de savunma için çok kritik bir oyuncu olduğu ve onun olmadığı bir Fenerbahçe’nin çil yavrusu gibi dağılabileceği potansiyelinden bahsedilirdi. Ancak bu sezon hücumda da onun olmadığı bir Fenerbahçe’yi düşünmek çok zor.
Haftalardır bahsettiğimiz o tepeden oyunu yönetmesi, Nando’yla ligin en uyumlu ikililerinden birisi haline gelmesi gibi şeyler hiç ama hiç tesadüf değil. Bununla beraber orta mesafe oyununda her yıl daha da baskınlaşan profiline göz atmak için aşağıdaki grafiği temin ettim.
Bu grafik Fenerbahçe Beko’nun Jan Vesely sahadayken ve değilken isabete döktüğü şutlarını temsil ediyor. Vesely’nin sahada olduğu dönemde orta mesafe bölümlerinde -özellikle dipçizgiye yakın tarafta- sarı-lacivertli ekibin sağladığı sıklık imrenilesi. Tabii, grafik bize “oradan kaydedilen tüm isabetler Vesely’ye ait” demiyor ancak onun orta mesafe oyununu sıklaştırması ve sahada 30 dakikanın üstünde yer aldığı düşünülünce şutların birçoğunu da kendisi kullanması bakımından önemli bir veri.
Mesela Marko Guduric‘in formunun görece düştüğü düşünülen bir dönem vardı son haftalarda. Milano ve ASVEL maçında Nando De Colo, Marko Guduric ve Jan Vesely’nin aynı anda sahada olduğu dönemlerin istatistikleri şu şekilde:
Fenerbahçe Beko 101-79 Milano & ASVEL
Ribaundlarda 38’e 20 üstünlük
Asistlerde 22’ye 12 üstünlük
Başlangıcı, devamı ve gelinen noktası düşünüldüğünde çok özel bir sezon oluyor gerçekten. Tabii bütün bu gidişatı tek bir oyuncu değiştirmedi ama katkısı da çok ciddi.
Uzun rotasyonunda bu haftanın göze çarpan gerçekliklerinden birisi Kokoskov’un çift pivotlu sistemi yeniden sıklaştırarak kullanmaya başlaması oldu. Bunu sezonun ortasında Ahmet Düverioğlu – Jan Vesely ikilisiyle yaptığı zaman yerleşimde ciddi sorunlar yaşayabiliyorlardı ancak takımın dirilişi bu strateji üzerinden geldi.
Şimdi mesela Kyle O’Quinn’le aynı sorunlar yaşanmıyor. O varken sahanın her iki tarafına da daha iyi yerleşip alanı açmak istediği zaman daha iyi açıyor, daraltmak istediği zaman daha iyi daraltıyor. O oyundayken ikili oyunlarda hem atak kısmında hem de savunma kısmında daha da rahatladı gibi Fener.
Danilo Barthel’in sahada olduğu dakikalarda özellikle Milano maçında bir şey çok göze çarptı: Alman oyuncu sahadayken Fenerbahçe değişmeler yahut kaçan eşleşmeler sonrası bütün oyuncuları doldurmakta çok zorlanıyor. Sürekli bir closeout arayışı içinde olup çok can yakıcı üçlükler yiyorlar. Kevin Punter’ın Milano maçındaki performansı bununla ilişkilidir aslında. ASVEL’in William Howard’ı da pek çok pozisyonda çok rahat ekarte etti rakibini.
Hücuma katkıları olmadı değil, zaten çok değerli bir hücum potansiyeli ve bu yönden takıma büyük katkısı bekleniyordu. Jarell Eddie ve Edgaras Ulanovas’tan fazla yararlanılamayan dönemde rotasyonu genişletmesi şu an için aslında gayet yeterli duruyor ama Barthel’i sahaya koyarken yardım savunmasını bilen oyuncularla aynı anda koymak her zaman daha hayırlı iş olur.
Normalde savunmaların bu kadar aksak ilerlediği Milano maçı gibi karşılaşmalarda kalite bakımından hücüm tarafı ağır basan ekibin galibiyete yaklaşmasını bekleriz. Böyle bir ortamda halihazırda iki takımın arasındaki kalite ve bütçe farkı da göz önünde bulununca Fenerbahçe‘nin fark yaratan taraf olması Kokoskov’un tebrikleri kabul etmesi gereken bir konudur.
Çift pivot oynama tercihi Milano’ya karşı seviye atlattı. Belki çok da dahice bir plan olarak değerlendiremeyiz ama maçı getiren hamlelerden birisi oldu mu, oldu. Ribaundlarda 35’e 20’lik üstünlük Fenerbahçe’nin geçen yıl hayal bile edemeyeceği bir şeydi.
Yalnızca Jarell Eddie’ye karşı takımların çok uyanık kalması onun artık şut deneme adedinin bile çok ciddi seviyelerde düşüş göstermesini sağladı ve buna da bir çözüm üretmekten başka çare yok. Bu dönemde Brown’ın şut yaratıcılığı ve neyse ki isabet yüzdesinin iyi ilerlemesi sökükleri diken faktörlerden oldu.
Artık Pek de Gizli Kalmayan Bir Kahraman: Dyshawn Pierre
Sezon başından beri sürekli ama sürekli olarak söylediğimiz bir şey var: Dyshawn Pierre’sizlik Fenerbahçe için çok zor bir şey olur. Mesela, Milano maçı özelinde Vesely‘ye değindik. ASVEL maçının kilit oyuncusu da Pierre oldu aynı şekilde. Eskaza Pierre’in ASVEL’e karşı oynamadığı bir senaryo düşünmek dahi istemiyorum.
Fenerbahçe dün gece LDLC ASVEL’in sertliğine sadece Pierre ve De Colo ile yanıt verebilirdi. Charles Kahudi, David Lighty, Ismael Bako gibi oyuncuların bu motivasyonları ve Astroballe’ı ufak çaplı bir zindana çevirmeleri yeni bir şey değil belki ama ligin en formda takımlarından birisini hâlâ çok zorlayabiliyorlar demek ki.
Bu noktada, çember savunmasında her iki maçta da Pierre’in kattıkları çok değerli oldu elbette ama hücumdaki Dyshawn Pierre bu hafta çok daha mühimdi.
Uzunun devrilmesi üzerinden köşede Kanadalı forveti bulma odaklı oyunlar bana Anadolu Efes hücumlarını çok hatırlatıyor. Pierre de gerçekten çok yüzdeli oynuyor. Zaten aşağıdaki grafikte de göreceğiniz gibi asist alarak bulduğu isabetler daha çok dışarıdan, kendi üretimiyle bulduğu sayılar daha çok alçak post bölgesinin ürünleri.
Milano maçında Datome‘ye karşı yüzü dönük bire bir oynadı mesela. Datome belki bu bakımdan çok ciddi bir eşleşme olmayabilir ama Pierre’in korkutucu potansiyelini anlatmak için yüzü dönük bire bir oynamaya başlamış olması yeter de artar.
Fenerbahçe’yi hayattan soğutan bir ASVEL takımına karşı Dyshawn Pierre’sizlik çekilmezdi. Maç sonucundan bağımsız, gerçekten sahaya hükmettiler. Çok çok ters bir ekip.
Bir de Cana Can Katan O Nando’n Olmasa
Nando De Colo. Bu bölümün girişine başka bir şey yazmak istemiyorum. Sadece Nando De Colo.
Şimdi direkt olarak konuya girebiliriz. Fenerbahçe‘nin ASVEL maçındaki gibi onun eline baktığı çok maç olur, bu zaten negatif algılanacak bir durum hiçbir zaman değil ama bu sertliğe karşı üçüncü çeyreğin ikinci yarısındaki gibi o Vesely‘nin dahil olduğu, plan dahilinde işleyen hücumlarla başarılı olunur.
Fakat gel gelelim, Nando da Nando yani şimdi. O sertliğe karşı Pierre’in fiziksel olarak kayıtsız kalmayacağını bilirsiniz ancak yukarıda Pierre ve De Colo’nun buna yanıt verebileceğini söylemiştim. Neden? Nedeni dün gece işte.
Öyle bir maçı laps diye çıkıp alacak fazla basketbolcu yok. Lighty’nin baskısıymış, ötesiymiş berisiymiş… Nando De Colo bu.
Son 10 maçtaki sayı ortalaması 21.3, son 5 maçtaki sayı ortalaması ise 23.6 olarak şekillendi. Toplamda ise 15.5 sayıyla oynuyor.
Bu iki maç genelinde bir hücum değerlendirmesi yapmak gerekirse De Colo ve Guduric‘in hücumda sıkışma anlarında çok daha kararlı hareket ettiğini gördük. Normalde son 2 ayda Fenerbahçe‘yi bu kadar sıkıştıran olmamıştı zaten ama demek ki Efes maçı bir ders olmuş.
Onun hücumuyla ilgili son zamanlarda göze hitap eden bir şey var: Dipçizgi bölgesindeki gezintileri farklı bir çeşitlilik katıyor Fenerbahçe hücumuna. Oralarda top elindeyken o kadar rahat hareket edip, faul alıp ya da oraları dönüp tekrar tepeden ikili oyun yönetebilecek çok fazla oyuncu yok. Naiflikse naiflik.
Bu gibi çeşitlilikler EuroLeague’in en iyi ikililerinden birisini karşımıza çıkardı. De Colo ile Vesely arasındaki uyum gerçekten inanılmaz düzeylere yükseldi. Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi De Colo’dan Vesely’ye gelen 37 asist, bu sezon belirli bir oyuncunun diğer belirli bir oyuncuya en fazla yaptığı asistler listesinde 5. sırada.
Vesely’nin ise aynı şekilde Nando’yla arası sadece beslenme bağlamında değil, aynı şekilde besleme olarak çok iyi. Onun da Nando De Colo’ya yaptığı 21 asist var.
Zaten De Colo’nun bu kadar efektif bir hücumcu olabilmesi için, onunki gibi ihtişamlı bir kariyerin bile en iyi dönemlerinden birine imza atabiliyor olması için böyle ekstrem bir katkı şarttı.
Bu yazıda kullanılan istatistik ve grafikler 3stepsbasket.com‘dan temin edilmiştir.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!