By Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
NBA’de 2020-21 sezonu Covid-19 salgını sebebiyle pek de alışık olmadığımız bir sezona şahitlik ediyoruz. Takımların ve oyuncuların içinde bulunduğu değişik şartlar, sezonun gidişatını fazlasıyla etkilemiş vaziyette.
Buna rağmen birçok yıldızdan, sezonun geride bıraktığımız kısmında çok özel performanslara şahit olduk. Joel Embiid, Nikola Jokic ve LeBron James’ten belki de son yıllarda gördüğümüz en çekişmeli MVP yarışına şahit olurken, Rudy Gobert’in savunmada yaptığı muhteşem etkinin de katkısıyla Utah Jazz, herkesin beklentilerini aşarak ligin tepesine kurulmuş vaziyette.
Sözü daha fazla uzatmadan sezonun ilk kısmında gösterdikleri performanslarla ödül yarışlarında öne çıkan isimleri sizler için derledik.
MVP: Joel Embiid, Philadelphia 76ers
Sezonun ilk kısmında özellikle Joel Embiid ve Nikola Jokic’in ön plana çıktığı bir MVP yarışı izliyoruz. Bu iki ismin yaptıkları, şu ana kadar takımlarının sezonlarının gidişatını belirleyen belki de en önemli faktör oldu.
Doğu Konferansı’nda liderliğini sürdüren Philadelphia 76ers’ın yıldızı Joel Embiid, takımının daha başarılı bir sezon geçirmesinin de etkisiyle şu anda MVP yarışında bir adım daha önde gözüküyor.
Şu ana kadar oynadığı maçlarda 30.2 sayı – 11.6 ribaunt – 3.3 asist – 1.4 blok – 1.2 top çalma istatistikleri yakalayan Embiid, kariyerinin net şekilde en olgun dönemini geçiriyor. Özellikle geçen sezon Sixers’ın pek de uyumlu bir kadroya sahip olmaması nedeniyle Embiid’in verimliliği de önemli bir ölçüde düşmüştü.
Sixers’ın rotasyonunun hala çok geniş olduğunu söyleyemeyiz fakat kadroda bulunan oyuncuların özellikle üç sayı çizgisinin gerisinden daha fazla tehdide sahip olması Embiid’e kendi oyununu oynayabilecek çok daha fazla alan sağlıyor. Sezon başından beri agresifliğini korumayı başaran ve takımını taşımak için elinden gelen her şeyi yapan Embiid, şu ana kadar oynadığı 30 maçın 15’inde 30 sayı barajını geçmeyi başarırken 4 kez 40 sayıyı 1 kez de 50 sayıyı geçti.
MVP ödülünün diğer adayı olan Nikola Jokic’ten de kısa da olsa bahsetmek gerekiyor. Sezon başından beri oyununu bir seviye daha yukarıya taşıyan Jokic, özellikle Nuggets’ın pek de iyi geçirmediği ilk 1-2 aylık dönemde takımını adeta tek başına sırtladı. Şu anda 27.1 sayı – 11.0 ribaunt – 8.6 asist ve 1.6 top çalma ortalamaları yakalayan Jokic, Jamal Murray’nin de kötü performans gösterdiği sezonun ilk kısmında sadece takımının değil belki de ligin en iyi performans gösteren ismiydi.
Ancak Embiid’li Sixers’ın doğu konferansının 1. sırasında olması, yıldız pivotu MVP ödülü yarışında şu an için favori konumuna getiriyor.
Yılın Savunmacısı: Rudy Gobert, Utah Jazz
Yılın Savunmacısı ödülüyle alakalı son yıllardaki en büyük tartışmalardan bir tanesi dış savunmacılar ile çember savunmacılarının oyuna yaptıkları etki arasındaki fark. Hücumdan farklı olarak savunmada genellikle bireysel performanslar çok da önemli olmuyor. Çünkü savunma, takım halinde herkesin görevlerine ve rollerine uyması gereken bir konsept.
Bu yüzden bir dış oyuncunun yaptıkları, çember savunucusuna göre daha az etkili olabiliyor. Bu noktada da bu seneki ödülün en büyük adayları olarak görülen Rudy Gobert ve Ben Simmons arasındaki yarışta Fransız uzunun bir adım öne çıktığını belirtmek gerekiyor.
Gobert, çember altındaki yıldırıcı etkisinin yanı sıra yardım savunmasında yaptıklarıyla takım arkadaşlarının da savunmada daha iyi performans göstermesini sağlıyor. Gobert’in oyununda bazı zafiyetler yok mu? Tabii ki var. Fransız uzunun ayaklarının çok da hızlı olmaması, Embiid – Davis gibi daha fizikli ve hareketli uzunlar karşısında zorlandığı ortada. Ancak şu anda lig lideri olan Utah Jazz’in bu noktada olmasının en büyük sebeplerinden birisi ligin en verimli dördüncü savunmasına sahip olmaları. Bu savunma sisteminde de her şey Gobert’in etrafına kurulmuş vaziyette.
Gobert’in sahada olduğu anlarda Jazz takımı, rakiplerine 100 pozisyon başına 6.5 sayı daha az şans tanıyor. Bu da Gobert’in Utah ekibi için ne kadar değerli bir parça olduğunu çok daha net şekilde gözler önüne seriyor. Gobert, şu ana kadar oynadığı maçlarda yakaladığı 13.1 ribaunt ve 2.7 blok ortalamaları da onun değerini belli eden bir diğer faktör.
Ödülün diğer büyük adayı olarak görülen Ben Simmons hakkında da birkaç şey söylemek gerekiyor. Simmons’ın sahadaki neredeyse her pozisyonu savunabiliyor olması, Sixers’ın savunmasına çok önemli bir derinlik katıyor. Genellikle Sixers’ın karşılaştığı takımların en iyi dış skorerini savunma görevini üstlenen Simmons, switch savunmasında da fark yaratabilen bir isim. Sezonun ilk kısmında Sixers’ın oynadığı maçlarda Simmons’ın Damian Lillard, Luka Doncic, Devin Booker, Donovan Mitchell ve LeBron James gibi oyuncularla eşleştiğini sık sık gördük. Genellikle bu oyuncuları savunma konusunda başarılı bir iş çıkaran Simmons, ligin en iyi dış savunmacısı unvanını ele geçirmiş gibi gözüküyor.
Yılın Altıncı Adamı: Jordan Clarkson, Utah Jazz
Bu ödülün genellikle kenardan gelerek bolca skor üreten oyunculara gittiği NBA’in yazılı olmayan kurallardan birisi haline gelmiş durumda. Sezonun geride bıraktığımız kısmında da bu cümlenin karşılığını en iyi şekilde veren kişi tartışmasız Jordan Clarkson.
Yaz döneminde Utah ile 4 yıl 51.5 milyon dolar değerinde bir kontrat imzalayan Clarkson, şu ana kadar gösterdiği performansla aldığı paranın hakkını hatta ve hatta çok daha fazlasını Jazz’e vermiş durumda.
Şu anda NBA’in en iyi dereceye sahip takımının bench lideri olan Jordan Clarkson, lig genelinde kenardan gelen oyuncular arasında bu sezon en iyi performans gösteren isim. Jazz’in şu ana kadar yakaladığı başarıda tabii ki esas mimarların Donovan Mitchell ve Rudy Gobert olduğunu söylemek gerekiyor. Ancak Clarkson’ın muhteşem skor katkısı olmasaydı Jazz’in şu anda bulunduğu konum çok daha farklı olurdu.
Şu ana kadar oynadığı maçlarda 18.1 sayı – 3.9 ribaunt – 2.2 asist ortalamaları yakalayan Clarkson, şu ana kadar oynadığı 36 maçta sadece 1 kez tek haneli skor üretimi sağladı. Skorer oyuncu, bu karşılaşmalarda 1 kez 30 sayı barajını geçerken 1 kez de 40 sayıyı geçmeyi başardı. Eğer sezonun geri kalan kısmında Clarkson şanssız bir sakatlık veya çok çok ciddi bir form düşüklüğü yaşamazsa Yılın Altıncı Adamı ödülünün rahatlıkla sahibi olacak gibi gözüküyor.
En Çok Gelişim Gösteren Oyuncu: Jerami Grant, Detroit Pistons
Yaz döneminde Jerami Grant, Denver Nuggets’tan ayrılırken bunun son batı finalisti için önemli bir kayıp olacağı belliydi. Grant, saha içerisinde daha büyük bir rol istediği için Detroit Pistons’ın yolunu tutmuştu.
Sezonun ilk kısmında Pistons’ın istikrarlı şekilde üst seviyede katkı verebilen tek oyuncusu da Grant oldu. 26 yaşındaki oyuncu, geçen sezon maç başına 12.0 sayı – 3.5 ribaunt – 1.2 asist ortalamalarıyla oynarken bu sene istatistiklerini 23.4 sayı – 5.3 ribaunt – 2.9 asiste kadar çekmeyi başardı.
Grant’in artan rolünün istatistiklerinde bir gelişmeye yol açacağı barizdi. Ancak bu seviyede bir sıçramayı neredeyse hiç kimse beklemiyordu. Grant, hücumda neredeyse eskisinin 2 katında şut kullanırken yüzdesinde de çok büyük bir gerileme yaşamadı. Hatta Pistons’ın yıldızı, geçen sene %75 olan faul yüzdesini bu sene %88.9’a çekmeyi de başardı.
Grant’in bu ödül için karşısında Julius Randle ve Jaylen Brown gibi adayların olduğunu söyleyebiliriz. Bu iki oyuncu da bu sezon kariyerlerinde ilk kez All-Star seçilmeyi başardılar. Sadece bu bile Grant’in karşısında ciddi bir rekabet olduğunun göstergesi.
Ancak hem Randle’ın hem de Brown’ın kariyerlerinin bir döneminde bu potansiyele sahip olduğu biliniyordu. Randle, kariyerinin son yıllarını genellikle fonksiyonellikten uzun takımlarda geçirirken bu sene Tom Thibodeau yönetiminde Knicks takımında çok daha net bir role sahip. Bunun karşılığını da maç başına 23.2 sayı – 11.1 ribaunt – 5.5 asist ortalamaları yakalayarak gösterdi.
Jaylen Brown da Boston Celtics’in net şekilde 2. skor opsiyonu haline geldikten sonra önemli bir gelişim göstererek 24.7 sayı – 5.6 ribaunt – 3.9 asist istatistikleriyle süperstarlık yönünde bir adım daha attı. Fakat bu iki oyuncunun sezon içerisinde gösterdiği gelişim, Jerami Grant’inki kadar büyük değildi.
Oyuncuların istatistiksel anlamda Grant kadar büyük bir sıçrama gösterdiğine şahitlik etmiyoruz. Bu seviyedeki bir gelişim de En Çok Gelişim Gösteren Oyuncu ödülünü Grant’in elinden almayı çok zor hale getiriyor.
Yılın Çaylağı: LaMelo Ball, Charlotte Hornets
Sezonun ilk yarısı geride kalırken Charlotte Hornets’in 3. sıradan seçtiği LaMelo Ball, şu ana kadar gösterdiği performansla çaylak sınıfının en iyi oyuncusu olduğunu gösterdi.
Maç başına 15.8 sayı – 6.0 ribaunt – 6.3 asist ortalamaları yakalayan Ball, bu üç kategoride de sınıfının lideri konumunda. Maç başına en çok süre alan 4. çaylak olduğunu göz önünde bulundurunca bunu doğal karşılayabilirsiniz fakat Ball bu istatistikleri aynı zamanda gayet verimli şekilde elde etmiş vaziyette.
Saha içinden %44.9 gibi guardlar için iyi denilebilecek seviyede bir yüzdeye sahip olan Ball, maç başına 5.3 denemede de %37.8’lik etkileyici bir yüzdeye sahip. Bu yüzdelerinin yanı sıra top çalma listesinde de 1.6’lık ortalamasıyla yine sınıfının lideri.
İstatistiklerin ötesinde Ball’un sahip olduğu oyun zekası ve saha görüşüyle birlikte basketbol severleri neredeyse her gece etkileyecek hareketlere imza attığını da belirtmek gerekiyor. Taraftarların ve medyanın rüzgarını da arkasına alan Ball’un bu ödülü kaybetmesi hiç de kolay gözükmüyor.