By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’de Anadolu Efes, bir erteleme maçının da sıkıştığı özel çift maç fikstüründen bir galibiyet ve bir mağlubiyetle çıktı.
Menora Mivtachim Arena’da Maccabi Tel Aviv‘le erteleme maçını oynayan Lacivert-Beyazlılar yine inanılmaz bir mücadele örneği ortaya koyarak rakibini 66-90’lık skorla alt etmeyi başardı.
Bu maçta Efes adına Shane Larkin ve Vasilije Micic 15’er sayı kaydederken Tibor Pleiss ve Krunoslav Simon da 10’ar sayıyla çift hane gördü.
30. hafta karşılaşmasında ise Efes, Bayern Münih’e konuk oldu. Kıran kırana ve stresli geçen mücadelenin sonunda İstanbul ekibi 80-79’luk sonuçla mağlup oldu.
Bu karşılaşmada ise Anadolu Efes adına Vasilije Micic 19 sayı, Shane Larkin 16 ve Rodrigue Beaubois 14 sayıyla oynadı.
Eurohoops Fırın, Ergin Ataman’ın öğrencilerinin yürüyüşünü hafta hafta incelemeye devam ediyor.
Tel Aviv’deki Aslan
Bu maçın değerlendirmesinde müdafaaya ilişkin bir başlangıç önemli.
Sertaç Şanlı ve Adrien Moerman’ın savunmada ne kadar değerli bir ikili olabildiğine dikkatlice bakabilmek adına zaten sinyaller alıyorduk ancak Maccabi maçının ilk bölümleri bunu daha da net biçimde ispatlamış oldu. Değerli olan da zaten kusursuz savunma yapmaları falan değil, öyle bir şey yok. Değerli olan birbirlerini çok iyi tamamlıyor olmaları ve bu bütün Efes kadrosu için geçerli.
Sertaç dipçizgiden gelen isme yardıma gittiğinde bu bir yardım savunması oluyor, Moerman ise onun arkasını topladığında bu yine bir yardım savunması oluyor. Bütün bunları başarıyla tamamladıkları zaman ise bu, kusursuz bir yardım savunması oluyor.
Efes‘in başarısının altındaki ana sır aslında bu: Büyük yıldızlar var, büyük oyuncular var ama Ergin Ataman’ın takımı sahada her şeyi beraber yapmayı bilen ve birbirinden haberdar olan bir ekip.
Temponun rakip kaynaklı yükseldiği anlarda Efes‘in zorlandığını gördük. İlk çeyrekte oyunun başa baş konumuna geldiği anlarda Maccabi‘nin enerjisi epey yüksekti. Bunu aşma noktasında koç Ataman’ın rotasyonda ezberleri bir kenara bırakması ve Shane Larkin’i 5. dakikadan itibaren devreye sokması etkili oldu. Çünkü o bölümde hücumu hızlı işletecek bir Larkin’in varlığı söz konusu olmasaydı Maccabi maçı tehlikeli yerlere götürme şansına sahip olabilirdi.
Efes‘in hem kısa hem de uzun savunması üst düzeydi. Maccabi’nin kısalarını savunmak zor olsa da durdurmak noktasında bu sezon fazlaca takımın başarılı olduğunu görebiliyoruz. Uzunlar noktasında ise Efes’in ürettiği çözümler maçı da çözmeye yeterli oldu. Yine savunmanın getirdiği maçlardan birisi olurken yine hücumun daha keyifli hale getirdiği bir maç da oldu.
Hücumun daha keyifli hale getirdiği bir maç nasıl oldu? Her zaman bahsettiğimiz o çeşitlilikle ve sürekli alternatifler üreten oyun/kadro yapısıyla bu mümkün oldu.
Misal olarak Vasilije Micic bir ana parça ve onun yaptığı her şey Efes’in oyununun bir ana parçası olarak görülmelidir. Micic’in teması kimden alırsa alsın çembere kararlı gidişleri ve ikili oyunları da yine işi bitiren etkenler arasındaydı.
Aynı zamanda Tibor Pleiss geri döndü, onun yayın gerisine yaptığı pop’lar sonucunda bulduğu üçlükler de öyle. Chris Singleton’ın sırtı dönükten top dağıttığını, Moerman’ın tepeden forvet cut’ını gördüğünü de izledik.
Bununla birlikte savunmada da çok iç açıcı işler olmaya devam etti. Yardım savunmasına 2’den 5’e giden Larkin’in katkı sağlayıp Ante Zizic’i durdurduğunu da gördük.
İkinci yarının başında Chris Jones’un işlerin içine daha çok dahil olması Maccabi‘yi görece daha planlı bir konuma getirirken Lacivert-Beyazlılar yine zor bir dönem geçirmeye başladı. Ama Ioannis Sfairopoulos’un Maccabi‘si bu sene olumsuz anlamda çok başka. Kendi ayaklarına sıkmaktan bir türlü usanmadılar ve Wilbekin’e çalışan Efes savunması onları çok rahat durdurmayı yeniden başardı.
Sürekli bir saldırganlık, sürekli bir yiyicilik hali hakim Efes‘in topa baskısında. Micic’in üçüncü çeyrekte John DiBartolomeo’dan çaldığı top mesela, topu tokatlayıp rakibinin dengesini tamamen bozuyor. O hücumdan belki de devamında bir şey çıkma ihtimalini bırakmıyor ama yere atlayıp rakibinin bacaklarının arasından o topu söküp alıyor. Her şey pahasına oynadı Efes.
Bavyera Bozgunu
Bayern Münih’in dişli bir rakip olduğunu zaten sezon genelinde çok fazla deneyimleme fırsatımız oldu. Aslında yazın yaptıkları transferler sonucunda ileriye dönük umut veren bir takım görüntüsünden çok uzaktalardı ancak oyunun gelişimi hiç de bunu yansıtmadı.
Burada Andrea Trinchieri’nin oluşturduğu kimyanın katkısı da elbette çok büyük. Son yıllarda belli bir yatırımla yola çıktığı hemen her organizasyonda çok başarılı oldu Trinchieri.
İstanbul’daki maçta Fenerbahçe Beko’ya nasıl zorluk çıkardıklarını ve 20 sayılık farktan gelip geri döndüklerini görmüştük. Bunları normalleştiren bir ekip görüntüsünde Bayern Münih.
Parçaları birbirleriyle uyumlu, enerjileri ve sertlikleri yerinde bir kadro ancak çok büyük bir süperyıldıza sahip olmadan bu kadar temiz basketbol oynuyor olmaları hakikaten ilgi çekici.
Sezon tıpkı Efes ve Fenerbahçe‘de olduğu gibi Bayern Münih’te de kendi kahramanlarını üretti. Jalen Reynolds bunlardan birisi. Sırtına aldığı her vakit Sertaç’a büyük üstünlük sağladı ve savunmada da gerekli eforu yansıtarak Efes‘i Dunston‘a daha mahcup konuma getirdi.
Reynolds gerek sırtı dönükte gerekse yüzü dönük orta mesafe oyununda etkili olabilen isimlerden olduğu için Efes‘in boyalı alan savunmasının belli başlı bir seviyede kalıp kalmaması da rakipte Reynolds profilinde başka oyuncuların mevcudiyetine bağlı oluyor.