By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’in 30. haftasında Fenerbahçe Beko, Zalgiris Kaunas’ı sahasında 84-61’lik skorla mağlup etmeyi başardı.
Bu sonuçla Fenerbahçe ligde toplamda 18. galibiyetini elde ederken Zalgiris 15 galibiyet – 15 mağlubiyette kaldı.
Jan Vesely‘nin 21 sayı – 10 ribaund – 5 asistle muhteşem bir performans sergilediği mücadelede Nando De Colo 16 sayı – 6 asistle oynarken Dyshawn Pierre’in de 12 sayısı vardı.
Zalgiris cephesinde ise Thomas Walkup 11 sayıyla oynarken Marius Grigonis 10 sayı – 8 ribaund üretti.
Fenerbahçe bu galibiyetle playoff yolundaki kritik virajlardan birinde hata yapmazken önümüzdeki haftalar için özgüvenini katladı.
Eurohoops Fırın olarak biz de her hafta olduğu gibi bu maçın da teknik anlamda çözümünü yapmak üzere masa başına oturduk.
Aranın Ardından Şov Zamanı
Ahmet Düverioğlu’nun oyun konsantrasyonu maçın başlangıcında savunmada Fenerbahçe‘nin parçalanmasına sebep olurken geçiş hücumlarıyla ve top dolaşımıyla üstünlük sağlamak zor olmadı. Ahmet’in varlığı çoğu zaman Lauvergne gibi hücumuyla yaşayan bir uzuna karşı zorlanılmasına sebep oldu.
Düverioğlu oyundayken onun show-up’ları her zamanki gibi zorluk yarattı ancak Zalgiris‘in dinamik kısalarına karşı değişim savunması gerçekten çok temiz bir stratejiydi. Çünkü Joffrey Lauvergne’in üretimi EuroLeague seviyesinde hiçbir zaman bir takıma maç kazandıracak üretim olmuyor. Eğer Grigonis’in üretmesini yahut takımı moda sokacak şekilde üretmesini durdurabiliyorsanız Zalgiris‘e karşı başarılı olursunuz.
Aslında Düverioğlu bu sezon genelinde kendisinden bekleneni verdi ve Igor Kokoskov’un bu sezon yararlanmakta büyük sıkıntı çekmediği oyunculardan oldu ancak eşleşme değişimlerine dayanan bir savunmayla başladığınız maçta ilk 5’teki tercih Ahmet yerine Kyle O’Quinn veya Danilo Barthel gibi isimler olmalıydı.
Ki zaten O’Quinn’in sahada olduğu bölümlerde sadece boyalı alanın değil, bütün alanın savunulması çok daha kolaylaşıyor. Bu bakımdan Fenerbahçe adına ciddi manada sezonun önemli işlerinden birisi olduğunu söyleyebiliriz. Gün geçtikçe bu çok daha iyi anlaşılacak.
Fenerbahçe Beko tarafında eğer bu maça ilişkin bir eskiye dönüş hikayesinden bahsedecek olursak Marko Guduric‘i de hesaplamaya dahil etmek zorundayız. Eskiye dönüş ibaresi kullanılırken kast edilen şey de zaten yalnızca birkaç hafta öncesi.
Sarı-lacivertli ekibin belki net bir oyun kurucu, yönetici profiline sahip kısası yok ancak topu yönlendirecek büyük yıldızları var. Bu yıldızların da sezon sonuna kadar olabildiğince sağlıklı kalması gerekiyor. Çünkü Guduric‘in takımın toparlanmasındaki katkısını biliyoruz ve yarı saha hücumları onun varlığında çok daha güvenilir hale geliyor.
Çünkü Fenerbahçe onun oynadığı maçlarda 103 top kaybı yaparken oynamadığı maçlarda 117 top kaybına sahip.
Daha önceden de Guduric’in çeşitliliği nasıl artırdığından bahsetmiştik. Sadece kendisi üzerinden oynanan oyunlarla da olmuyor bu. Sahada topu yönlendirebilecek bir ikinci oyuncu olduğu zaman Vesely‘nin asli misyonu olan oyunu yönlendirme işini yapması daha da kolaylaşıyor ve Nando’nun skorer oyununu yönetici profilinden daha fazla izleme fırsatımız oluyor.
Şansları Tepmiyor
“Double-team’ler yaparlar
Duracaksın sanarlar
Çünkü herkes farkında
Isınırsan yanarlar”
Tabii, Nando’nun skorer olduğu maçları genel olarak izliyoruz ve bunun yönetici profilde oynamasıyla bir ilişkisi yok ancak Nando’nun skorer oyunu dediğimiz şey çok daha farklı bir şey.
Onun köşede bir şut opsiyonu olarak ya da bire birleri üzerinden ürettiği skorunu izlemek, De Colo’nun verimliliği bakımından çok daha keskin bir deneyim yaşatıyor. Tamamlayıcı-Bitirici rolün bu oyuna hediye ettiği en büyük yıldızlardan birisi Nando De Colo. Tamamlayıcı profildeki oyuncuların da bir takıma liderlik edebileceği gerçeğinin basketboldaki en büyük örneklerinden birisi.
Ona bir “tamamlayıcı oyuncu” yakıştırmasında bulunmak bir hadsizlik olabilir mi? Olamaz. Çünkü bulunduğu hemen hiçbir takımda topu yönlendirmek bakımından ilk opsiyon olmadı. Onun çok büyük bir oyuncu olmasını sağlayan şey saf yeteneği, eline geçen fırsatları iyi değerlendirmesi ve tabiri caizse yürüye yürüye skor üretebiliyor olması.
İlk yarıda De Colo’nun şutları değerlendirmesiyle Fenerbahçe o patlayıcı ritmini buldukça tempoyu da yükseltti. Tempo yükseldikçe oyun onların daha çok istediği bir hale bürünmeye başladı. Böyle olunca da ikinci çeyrekteki farkın oluşması sağlandı.
Guduric‘in dönüşünün Vesely‘yi bu sezon alıştığımız şekilde oynamaya ittiğinden ve bunun da Nando’ya ilişkin daha skor odaklı bir oyun izlememizi sağladığından bahsettik. Peki Guduric‘in dönüşünün ardından Vesely‘nin bu profilde oynamasının tek maçta yaptığı etki, Fenerbahçe‘de bütün değişkenlerin aslında birbirleriyle bağlantılı olduğuna dair bir kanıt olarak görülebilir mi?