By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Herkesin harcı değil. Avrupa basketbolunda söz sahibi olması beklenen bir takımın liderliğini üstlenip onu başarıyla sürdürmek ve sürdürdüğü başarıyı bir istikrara bağlamak herkesin harcı değil.
Bunu yapabilenleri başımızın üstünde tutuyoruz veya onları baş üstünde tutacak güçler kıtanın dışından ensemize vuruyor.
Yapamayanları ise ya tarihe gömüyoruz ya da onları öyle kabulleniyoruz.
Darüşşafaka‘daki performanslarıyla bir EuroLeague oyuncusu haline gelen Scottie Wilbekin’in ise gösterdiği potansiyele ulaştığını söylemek mümkün mü? Yoksa o potansiyel tümünden bir yanılsama olabilir miydi?
Onu öylece kabullenebiliyor muyuz yoksa onu da birçoğu gibi tarihe gömecek miyiz?
Geçen yıl bu durumun Türkiye A Milli Takımı’nın da bir parçası olan ABD kökenli oyuncu için daha olumlu yönde gittiğini söyleyebiliyorduk, rahatlıkla ondan iyi bir lider olacağı yönünde bahsedebiliyorduk. Oktay Mahmuti’nin Daçka günleri akla geliyor da, Wilbekin’in o zamandan bu zamana gösterdiği gelişimi daha net anlayabiliyoruz.
Fakat bazı şeylerin, bazı kalıplaşmış fikirlerin değişmesi o kadar da uzun zaman almıyor. Bugün, Wilbekin’i arka planda bırakan ve performansını düşüren saha içi etkenlere odaklanmaya karar verdik.
Eurohoops Fırın, milli oyuncunun Maccabi Tel Aviv‘deki son 2 sezon performansı özelinde derinliklerine iniyor.
Potansiyel
Burada sorulacak olan önemli soru; Scottie Wilbekin gerçekten Avrupa basketbolunda söz sahibi takımın lideri olmaya uygun bir profil mi?
Oyuncu profili olarak bir eksiği yok. Böyle iyi anılmayan yıldızların zaten oyuncu profili olarak çok büyük eksiklikleri olmaz genelde. Ya karakteristik bazı sorunları olur ya da yapılanmayla ilgili bazı problemler yollarını keser. Wilbekin’in performanslarına baktığımız zaman bu ihtimallerin her ikisinden de söz etmek fazlasıyla mümkün olabiliyor.
ABD kökenli oyun kurucunun oyununa odaklandığımız zaman aslında yalnızca bir skorer olarak değil, yönetici olarak da önemli bir cevhere sahip olduğundan bahsetmeliyiz. Görüş bakımından özellikle ikili oyunlarda ön planda bir isim. Aslında oyuncu olarak takımın anahtarını verebileceğiniz özellikleri baskınlaştı. Skor anahtarını değil, oyunun anahtarını verebileceğiniz özellikleri baskınlaştı.
Savunmada yıldırıcılıktan uzak, fiziksel olarak da zaten çok iyi bir savunma oyuncusu olmaya aday sayabileceğimiz birisi değil. Ancak eforsuz olduğunu ifade etmek de ağır olurdu. Müdafi profili de aslında EuroLeague’de geçirdiği yıllar içerisinde iyi gelişim gösterdi.
Bu konuda bazı şanssızlıklar yaşadığından da söz etmeden olmaz. Mesela içeride Malcolm Delaney’nin onun üzerinden attığı şutla kaybettiği Olimpia Milano maçında çok üst düzey bir toplu savunma performansı göstermesine rağmen defalarca üzerinden sokulan şutlara takımı boyun eğdi.
Uğraştığını bilmek, görmek güzel. Mesela CSKA Moskova’nın yıldızı Mike James de son yıllarda çok büyük gelişim gösterdi ancak oyuna Wilbekin kadar iyi niyetli bir yaklaşımı olduğunu söylerken çok da rahat etmeyiz. Genel olarak bakınca ikisi de sorunlu karakterler.
Sorunlu karakter kullanımından kasıt da bulundukları ortama her halükârda ısınmayı başarıp başarmamaları üzerinden yapılmış bir değerlendirme. Her koçla iyi insani ilişkiler kurabilmek, yapılanmalara ayak uydurabilmek, etraflarına dizilen oyuncuların üstünde görünüp aynı zamanda onların da takımın bir parçası olduğu fikrini yansıtabilmek…
İsyankâr
Scottie Wilbekin genellikle takım arkadaşları ve koçuyla iyi ilişkiler yürüten, hakemler ile rakip unsurlara sıkıntı çıkaran bir pozisyonda yer alıyor. Geçen sezon İsrail Ligi’nde hakemlerle yaşadıkları hâlâ akıllarımızda. Yani çok yakınımızda yaşadıklarını da hatırlıyoruz.
Bu tip oyuncular genellikle sahada pis işleri yapan yan rol oyuncularından çıkar ve takımın süperyıldızı bu karakteristik yapıda olduğu zaman çok alışık olduğumuz bir görünüm olmaz.
Büyük oyunculara baktığımız zaman hep, her şeye cevaplarını sahada vermeye çalışan karizmatik bir auraya şahitlik ederiz. Yani bu oyuncular daha çok kendilerini törpülemeyi başarmış isimlerdir. Buna örnek olarak Fenerbahçe Beko yıldızı Jan Vesely‘yi söz konusu edebiliriz.
Sahayla ilgisi bulunmayan olgulara daha odaklı oyuncuların basketbolun doğru yanını icra etmeye ve asli rolünü ön planı çıkarmaya daha az niyeti olduğunu anlayabiliyoruz. Onun biraz daha törpülenmesi halen gerekiyor. Büyük oyuncu mentalitesine, lider oyuncu mentalitesine sahip olmak öyle hemen oluşabilecek, çabucak edinilebilecek bir şey değil.
Bu yaştan sonra çok gereği var mı? O da oyuncunun hevesine, oyuna bakış açısına bağlı. Wilbekin öğrenmeyi bilen, istekli bir karaktere sahip.