By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Turkish Airlines EuroLeague Playoffları’na artık çok kısa bir zaman kaldı ve bu heyecanı CSKA Moskova – Fenerbahçe Beko eşleşmesine gidilirken yaşanan iç burkan gelişmeler haricinde yine de yaşıyoruz.
“X – Y Serisini İzlemek İçin 5 Sebep” serimizde bu sene daha önce 3 yazı yayınlayarak tüm eşleşmelere ışık tutma yolunda önemli bir adım atmıştık.
Dördüncü ve son eşleşme olan Barcelona – Zenit St. Petersburg rekabetini de neden büyük bir merakla takip edeceğimizi ifade etmek açısından sizlerleyiz.
Kulüp tarihinde EuroLeague’deki ikinci sezonunda playoff yapma başarısını yakalayan Zenit gibi bir yatırım, başında Xavi Pascual ve saha içi liderlerinden Kevin Pangos’la birlikte daha da ilerisini zorlayabilecek şansa sahip olabilecek mi?
Yoksa süper takım statüsündeki dev bütçeli Barcelona’ya ve onun yıldızlarla dolu kadrosunun başındaki Sarunas Jasikevicius zorlanmadan tur atlar mı?
Eurohoops Fırın’dan huzurlarınıza…
1. Pascual’in kanıtlayabileceği başka bir şey kaldı mı?
Sezon öncesinde “Zenit’i neden izlemeliyiz?” şeklinde gelecek bir soruya verebileceğimiz en net yanıt Xavi Pascual’in ispat sezonu olup olmayacağı şeklinde olurdu ki, sezon öncesi analizimizde de bu konuya genişçe yer ayırmıştık.
Pascual bu ispat şansını çok iyi değerlendirdi ve bunun bir tartışma konusu olamayacağı net. Eylül ayında artık kadrolar tamamlanıp tüm iş sezonun başlangıcını beklemeye kaldığında sahada ne yapıp yapamayacaklarıyla ilgili aşağı yukarı fikirler belliydi.
Sahada ne yapıp yapamayacaklarının playoff gibi güçlü bir hedefle örtüşmesine lüzum yok. ALBA Berlin uzun zamandır üst düzey basketbol oynayan bir takım ancak playoffta onları göremiyoruz. Pascual ise daha ciddi bir yatırımı istikrara ulaştırmasını bildi.
Uzunlar çerçevesinde Will Thomas’ın skor katkısı Avrupa basketbolu için her daim kıymetini yitirmeyecek bir ek. Arturas Gudaitis gibi bir yıldız potansiyeli ve fiziksel olarak iyi durumda bir Alex Poythress. Bu uzunların etrafına serilen Kevin Pangos, Mateusz Ponitka, Austin Hollins, Billy Baron gibi yetenekler…
Zenit yaptığı bu yatırımın hakkını fazlasıyla aldı ama Xavi Pascual’in kredisi çok büyük. Pangos şimdi belki çok üst düzey gözüküyor ama sezona girerken onun neler yapacağı da gayet şüphe barındıran bir olguydu. Alex Poythress’a net bir şekilde güvenmek çok zordu. Yan parçalar bile sorgulanabilirdi.
Ama Pascual kendine güvenenlerin yüzünü kara çıkarmadı ve rüşdünü ispat etme yolunda çok büyük bir iş başararak playoff tablosuna bir şekilde takımını sokmayı başardı. Hatta kimi hataları yapmamış olsalar, şansları biraz daha yaver gitmiş olsa çok daha üst sıralardan da bunu yapabilirlerdi.
Peki, Barcelona serisi koç Xavi adına bir kez daha ispatlayabileceği bir şeyler kaldığının bir göstergesi olabilir mi? Burada soruyu “Zenit’i Final Four’da görür müyüz?” gibi gevrek bir tonlamayla sormak doğru olmaz. Barcelona’ya karşı maç kazanmaları veya kaybettikleri maçı Barça adına çıkmaza sokabilmeleri bile şu durumda bir ispattır.
2. Süper takımın Final Four yolculuğu (mu?)
Barcelona’nın kusursuz bir kadro olduğunu söylemek hiç mümkün olmuyor. İki sezondur çok büyük bütçeleri gözden çıkarıyor olmalarına rağmen bunu söylemek çok zor. Üstelik müthiş bir coaching unsuruna da sahipler bu yıl.
Ama kusursuz olmamaları ligin en güçlü yetenek bütününe hükmettikleri gerçeğini de pek değiştirmiyor. Bu bağlamda EuroLeague’de başarısızlıkla sonuçlanan organizasyonlar bulmak konusunda fazla zorlanılacak bir durum yok. İyi bütçelerle yola çıkıp baş üstü çakılan takımların varlığı EuroLeague düzeyinde çok da şaşırtıcı bir şey değil.
Ama Barcelona belki de son yılların bu konuda en büyük güven çeken takımlarından birisi olduğundan ve de son 20 yılda camia olarak oluşturdukları 3. süper takım statüsünde olduğundan bu sefer de organizasyonun şampiyonluğa ulaşıp ulaşmayacağının basketbol izleyicileri nezdinde bir kesinliğinden söz edilemiyor.
Açıkçası şampiyonluk favorisi olarak gösterilebilecek ve bunu Barça’dan daha fazla hak eden takımlar var.
Tam da bu yüzden Barcelona – Zenit eşleşmesi en izlenmesi gereken eşleşmelerden. Bir playoff serisi olmasının yanı sıra Zenit’in tehlikeli bir takım oluşu ve Barcelona’nın da onları rahatça süpürebilecek düzeyde bir kadro yapısına sahip olmasıyla heyecanlı ve bol ikilemli bir şölen olacağı açık.
Biraz daha saha içinin detaylarına odaklanmak gerekirse Cory Higgins, kalite bazlı değerlendirmeye alırsak Zenit kısalarını delmekte çok zorlanacak bir isim değil. Kadrodaki her bir parçanın da fiziksel olarak parkeye bir şeyler yansıttığını, dış katkı konusunda Kyle Kuric – Alex Abrines ikilisinin üstlendiği rolü göz önünde bulundurma gereği doğuyor.
Parçaları tek tek birleştirince Barcelona’nın bu seride maç verme ihtimali dahi çok düşük görünmekte. Bununla birlikte bir “acabası” olmadığını söylememek için de elde çok güçlü doneler olduğu düşünülmemeli.
Katalanlar ile Rusların mücadelesi, Bayern Münih – Olimpia Milano serisiyle birlikte belki de kilidini coachingin çözmesi için en büyük aday seri olabilir. Bir 1-8 eşleşmesi için fazla mı iddialı bir yaklaşım? Olabilir ancak Pascual hayalleri bir adım ötesine taşıyabilmek adına kritik bir dönemeçte.
O dönemeçten daha da kritik olan isim ise bütün ipleri elinde bulunduran Sarunas Jasikevicius.
3. Güç uyanıyor: Sarunas Jasikevicius’un felsefesi tavizlere kapalıdır!
Sarunas Jasikevicius bu seride kariyerine leke vuracak bir aksiyonun gelişmesini istemez. Çünkü öylesine başarıya kompleksli bir görüntüsü var ki; onu bu sezonda veya herhangi bir sezonda başarısızlığa ikna etmek çok zor.
Litvanyalı antrenörü mağlubiyete uğratacak koçlar mevcuttur. Avrupa’da ondan daha üst düzey antrenörler de rahatlıkla bulunabilir. Tabii, bu ancak şu an için geçerli bir durum. Aslında bu seri ve sezonun geri kalanı Saras için de bir ispat dönemini başlatıyor.
Zalgiris Kaunas’ta geçirdiği koçluk yıllarında aslında kendi adına ispatlayabileceği birçok şeyi ispatladı. Ancak çok daha büyük bir organizasyon ve yatırımla başarısızlığın faturası çok daha ağır olur. Bu çok basit bir matematiktir.
Elbette Barcelona camiasının açısından duruma bakıldığında Jasikevicius’un hele ki böyle bir normal sezon üstünlüğünün ardından kredisiyle ilgili tartışılacak pek bir şey yok. Aslında bu yazının ilk 3 maddesi birbirleriyle aralarında içkinlik barındıran sebepler ancak farklı değişkenlerden uzun uzadıya bahsetme gereği hasıl olabiliyor.
Belki Baskonia ya da Valencia onların daha tercih etmeyecekleri birer eşleşme adayı olabilirdi ancak burada Zenit’i hafiflemek de özellikle bu kadar iyi bir normal sezonun ardından kaybedecek bir şeyi olmayan bir ekibe karşı taviz verip vermeyeceklerini takip etmek gerekecek.
4. Barcelona’nın anahtarları
Barcelona, Svetislav Pesic döneminde özellikle ve belki de yalnızca savunmada sinir yıpratıcı bir disiplin düsturuyla hareket eden bir ekipti ve Saras komutasında da bunun fazla değişiklik göstermediği belli. Çok ciddi bir fiziksellik ve savunma potansiyeline sahip oluşları özellikle kanat ve uzun rotasyonu açısından değerlendirmeye alınabilecek bir kriter.
Zenit gibi Barça’ya göre çok daha mütevazı ve hatta zayıf takımların onları çözebilmesi de bu ortamda fazla mümkün olmuyor. Yani, toplam üçlük isabet adedinde ligde 5. sırada olan Zenit’in umutları gecelik şut performanslarına kalabilir.
Bu potansiyeli işlemeyi kusursuz biçimde başarabilmiş oldukları senaryoda bile Barcelona’ya karşı üstünlük kurmalarının imkansıza yakın olduğu çok fazla alan var. Burada da Pascual’e “hadi çıkar şapkadan tavşanı” diye ahkam kesmek gerçekten çok adaletsiz bir yaklaşım olurdu.
Zaten iki takımın arasında böyle bir dağ varken hem hücum hem savunma bazlı oyunu okuma çabasında bir koçun değerlendirebileceği çok fazla strateji olsa dahi her şeyi her zaman yürürlüğe koyma şansı yüzlerine gülmeyebilir. Çok da normal karşılanacak bir durum olur.
O bakımdan Higgins – Hollins benzeri eşleşmeler izlemek de heyecan verici olabilir, Oriola – Thomas benzeri eşleşmeler de…
İşlevselliğinden şüphe edemeyeceğimiz ama çok da aman aman verimli bir sezon geçirmemiş Adam Hanga’nın seriyi domine etmesini bile bekleyebiliriz çünkü hiçbir şeyin peşinhükümlü yaklaşımlarla belli olmayacağı bir ortam burası.
Bu noktada seriyi kesin yargılarla bireylere bağlamak alev alev yanan bir EuroLeague Playoffları ortamı için pek mantık çerçevesinde gözükmeyebilir ancak madem ispat temasından ilerliyoruz; burada bir ismi daha devreye sokmak gerekebilir. Kevin Pangos o isim.