Anadolu Efes – Real Madrid Serisinin 5. Maçı: Yetiş Ya Alternatif!

05/May/21 12:42 Mayıs 5, 2021

admin69

05/May/21 12:42

Eurohoops.net
AtamanErgin-AnadoluEfes-2021

Eurohoops Fırın, Anadolu Efes’in Final Four yürüyüşünü tamamladığı maçın analizini huzurlarınıza taşıyor.

By Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Turkish Airlines EuroLeague Playoffları’nın 5. maçında Anadolu Efes ile Real Madrid, Sinan Erdem Spor Salonu’nda kozlarını paylaştılar.

Mücadelenin galibi 88-83‘lük skorla Anadolu Efes oldu.

Bu sonuçla Lacivert-Beyazlılar tarihinde 4. kez Final Four oynama başarısını gösterirken üst üste 2. kez bunu başardılar.

Ergin Ataman’ın öğrencilerinde Chris Singleton 26 sayı – 8 ribaund, Vasilije Micic 18 sayı – 5 asist ve Krunoslav Simon 17 sayıyla mücadele etti.

Pablo Laso’nun komutasındaki Real Madrid‘de Nicolas Laprovittola 17, Trey Thompkins 12, Jaycee Carroll ve Sergio Llull ise 10 sayıyla maçı tamamladı.

Eurohoops Fırın önceki 4 maçın hikayesiyle final karşılaşmasını harmanlayarak saha içine odaklı değerlendirmesini huzurlarınıza taşıdı.

İp Üstünde Yürümek

Karşılaşmanın ilk yarısının hikayesi genel itibarıyla yine Pablo Laso’nun kontrolünde geçen bir maç görüntüsüne sahne olsa da Ergin Ataman’ın yerleşimde alan savunmasının tam ortasında diktiği Chris Singleton’ın devre performansı büyük fark yarattı.

Carlos Alocen ve Nico Laprovittola’nın iyi performans sergilediği ve sorumluluk almaktan imtina etmediği Real hücumunda aslında çok farklı bir durum söz konusu değildi. Aslında her zamanki gibiydiler. Jaycee Carroll’ın topsuz perde çıkışlarına iyi atak etmesiyle hücumda söz sahibi olmayı başardılar.

Yalnız Sertaç Şanlı‘yı mağlup etmek konusunda çok zorlandılar ve zaten mağlup edemediler. Sertaç sezon içerisinde fiziksel olarak da çok ciddi şekilde ilerleme kaydetti.

Öte yandan seride gitgide meşhurlaşan o alan savunması Efes‘i yine zaman zaman durağanlaştıran etkenlerden birisi oldu. Fakat şöyle bir fark vardı; artık yalnızca Rodrigue Beaubois’nın pozisyonel boşlukları değerlendirerek bulduğu fırsatlar üzerinden ilerlemek yerine Singleton, Vasilije Micic ve Shane Larkin’in üretimleri ilk odak noktası olarak karşımıza çıktı.

Larkin’in üretimi bir odak noktasıydı ama Larkin ne kadar üretti sorusuna cevap arayacak olursak, ilk yarı özelinde üretemediğini söyleyebiliriz. Ancak Efes‘in içeri drive eden guardın köşelere servisine dayanan klasik hücumlarını yürütme noktasında Micic ve Larkin’in başarılı olduğu süreci de göz ardı etmemek gerekir.

Real ise daha çok Walter Tavares’in ikili oyunları üzerinden topsuz hareketliliği de artırarak şutörlerine pozisyon hazırlama eğilimini ön plana koydu bu süreçte. Usman Garuba’nın Singleton’la eşleşmesi üzerinden ribaund etkinliğini biraz olsun artırmayı başardılar.

Sahanın öteki tarafında ise eşleşmeye dayalı savunmayı ne zaman tercih etseler Rudy Fernandez canıyla başıyla mücadele etti.

“Yaşlı” Real Madrid‘in bu özverisi belki de tarihin en iyi serilerinden birini izlememizi sağladı.

Yine Real savunmasıyla ilgili olarak; Tavares’in varlığı sırtı dönüklerde yardım savunmasını da daha kolay hale getiriyor.

Micic’in dış şut denemeleri de zaman zaman kritik yerlerde Efes‘e nefes oldu. Vasa perdeyi alıyor, o esnada düşünmek için çok ama çok kısa, yarım saniyelik bir zamanı oluyor. O süreç içerisinde hücumu nasıl yönlendireceğine karar verip dengeli bir şut çıkarmak çok zor bir iştir. Ama buralardan harika ekmek çıkarıyor kendisine.

Aynı zamanda hiç ikili oyuna kalmadan alan savunmasına üçlükle cevap verdiği de oldu. Gerçekten en özel performanslarından birisi değildi ancak neden özel olduğunu kanıtlayan performanslarından birisi olarak görülmeli. Vasa bu sezon inanılması güç bir noktaya evrildi.

İkinci yarının başlangıcında Efes‘in o topsuz perdeden çıkarıp yollattığı üçlükler çok yoğun şekilde Madrid ekibinin canını sıkmaya başladı. O devrenin hikayesini aslında biraz da Efes’in alternatifleri yazdı desek çok yanlış konuşmuş olmayız.

Alternatiflilik Nerede İşe Yarar?

Alternatiflilik ribaundlarda ezildiğiniz bir akşamda işe yarar. Eğer Tavares – Garuba ikilisine karşı ribaund alanında çözüm üretemeyecek kadar çaresiz kalıyorsanız orada alternatifliliğin işe yarayacağını da otomatikman biliyorsunuzdur zaten.

Bu noktadaki alternatiflilik olarak Chris Singleton’ın fizikselliği ve olabildiğince dışarıda hareket etmesini göstermek mümkün. Alan savunmasının tam ortasına sokulan Singleton’ın oluşturduğu şut tehdidi de Efes için maçı çözen faktörler arasında yer aldı.

Mesela savunmada da Sertaç’ın ikili oyunlardan sonra kısanın üzerinde kalmasıyla onun eşleşmesini kapatma görevi de çoğunlukla Singleton’a düştü. Hatta ikinci devrede Alex Tyus’a yaptığı şık bir bloğu hatırlayacaksınız. O tam olarak böyle bir pozisyondu.

Singleton’ın maçı çıkmaza soktuğu dakikalar da olmadı mı? Gayet de oldu. Trey Thompkins’in üst üste 2 köşe üçlüğüyle farkı 4’e indirip Real Madrid‘in geri dönüş kıvılcımını yaktığı bölümdeki her 2 üçlük isabeti de Singleton’ın close-out’ına kalmış bir hücum üzerinden geldi.

Amma velâkin, Ergin Ataman 4. maçta ne kadar eleştiri çekecek bir performans sergilemiş olsa da gerek onu alan savunmasının ortasına yerleştirmesiyle gerekse elinde Adrien Moerman’dan başka bir 4 numara olduğunu fark etmesiyle 5. maçı getiren en önemli unsur olarak gözüküyor.

Ha tabii, bir de son periyotta yaptığı Tibor Pleiss tercihi var. Bu seviyelerde rakip uzunlar eğer çok iyi dış savunmacılar değilse (Garuba’yı tenzih ederek söylüyorum) onları dışarı çekecek isimlerle rotasyonu oluşturmak hep daha mantıklı olanı. Bu hiç eskiyecek bir şey değil çünkü bu, modern basketbol denen şeyin bir getirisi zaten.

Pleiss’ın da bu süreci 5 sayıyla iyi cezalandırıp aynı zamanda Singleton’la beraber iyi bir fiziksel savunma ikilisi oluşturup tehdit haline gelmesi güzel meseleydi.

Bunların dışında değinilmesi gereken özel bir nokta da Ergin Ataman’ın Larkin’e sürekli olarak güvenini tazelemesi ve karşılığında yüzünün kara çıkmıyor oluşu. Zaten elinizde Larkin gibi karakterli bir süperyıldız olursa ona güvenmekten başka bir şey yapmazsınız. O da maç sonunda bulduğu 2 üçlükle bunun hakkını vererek çok iyi geçirmediği seride kader maçını getiren isimlerden birisi oldu.

Bir de Krunoslav Simon var. Efes açısından şöyle bir bakınca iyi ki var.

İlk yarıda içeride daha çok aktif mücadelenin içinde oluşu ve ikinci devrede o perdeden çıkıp kaydettiği üçlük isabetleriyle resmen tehlike anında camı kırma itemi olarak Anadolu Efes kadrosunun muhteşem ötesi bir parçası Kruno.

Maçın sonunda soktuğu o tarihi şut olmasa belki de şu an çok farklı bir şeyi kaleme alıyor olurduk. Maçın sonu demişken Laso’nun son bölümde adam adama savunmaya geçmesinin de tartışılması üzerine aslında bence diyecek çok bir şey yok. Maç sonlarını alan savunmasıyla oynama tercihleri her zaman çok olumlu sonuçlar doğurmuyor ve Laso da bunu göze alamamış olabilir. Bu kadar harika seri yöneten bir koçun da her ne kadar ben bunu hata olarak değerlendirmeye almasam da bir majör hatası oluversin.

Onun dışında Simon’un o şutu kullanması, sokması… O an aklıma direkt Efes‘in alternatifleriyle harmanlanan basketbolundan ne kadar keyif aldığım geldi. Şutun ardından hemen bunu düşünmek çok normal gözükmeyebilir ancak o şut öylesine tarihi bir değer taşıyor ki, o an herkese bambaşka şeyler düşündürmüş olabilir.

Fotoğraf: Anadolu Efes Spor Kulübü / Twitter

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!