By Eurohoops Team / info@eurohoops.net
Basketbolseverlerin sene boyunca büyük bir heyecanla beklediği gün geldi çattı! NBA Play-off’ları, bugün oynanacak 4 karşılaşmayla başlıyor.
2020-21 sezonunun şampiyonun belli olacağı bu dev karşılaşmalar öncesi Eurohoops, serileri mercek altına aldı ve ilk turda oynanacak 8 play-off eşleşmesi hakkındaki tahminlerini yaptı.
Lafı daha fazla uzatmadan sizleri bu senenin play-off rehberiyle baş başa bırakıyoruz:
Philadelphia 76ers – Washington Wizards
Normal sezonu Doğu Konferansı’nda lider bitiren Philadelphia 76ers, harika bir savunma takımıydı. Önceki yıllarda özellikle play-off’larda zorlandıkları dönemlerde yarı saha hücumunda dönem dönem fazlasıyla zorlanan Sixers, bu sezon bu zaafının üstünden Joel Embiid’in MVP kalibresindeki performansıyla gelmişti.
Ancak bugüne kadar play-off’larda işlerin daha fiziksel hale geldiği ve düdüklerin daha zor çıkmaya başladığında Embiid’in dönem dönem çok zorlandığını gördük. Sizers’ın sezonunun hangi noktada biteceğini belirleyen faktör de rakip takımların Embiid’e karşı önlem aldığı dönemlerde yıldız uzunun ve Sixers takımının buna nasıl karşılık vereceği olacak.
Serinin diğer tarafına geldiğimizde Washington Wizards, sezonun son kısmını son derece etkili şekilde geçti. Russell Westbrook’un da yükselen performansıyla birlikte arka arkaya galibiyetler alan Wizards, normal sezonun son gününde 8. sıraya yükseldi ve play-in etabında Indiana Pacers’ı farklı yenerek kendisini play-off’lara attı.
Kadro kalitesi olarak baktığınızda Wizards’ın genel anlamda Sixers’ın yanına yaklaşması çok mümkün gözükmüyor. Fakat buna rağmen Wizards’ın Bradley Beal ve Russell Westbrook gibi iki yıldıza sahip olduğu düşünülünce büyük olasılıkla play-off ilk turunda karşılaşmak istedikleri takım da Wizards değildir.
Fakat genel olarak baktığınızda Sixers’ın genel olarak kadrosunun potansiyeli ve fiziksel avantajı Wizards’ın eşleyebileceği bir şey olarak gözükmüyor. Beal ve Westbrook, Philadelphia’dan bir maç çalsa bile seriyi daha çekişmeli hale getirmeleri kolay olmayacaktır.
Kazanan: Philadelphia 76ers, 4-1
Brooklyn Nets – Boston Celtics
Eğer Jaylen Brown normal sezonun son döneminde sakatlanmasaydı ve Boston Celtics bu seriye tam kadro olarak çıkabiliyor olsaydı çok daha eğlenceli bir eşleşmeye şahit olabilirdik. Celtics, eksik bir şekilde Brooklyn Nets’in karşısına çıkacak olsa da bu eşleşmenin bize sunacağı bazı hikayeler hala var.
İlk olarak Kyrie Irving, birkaç yıl önce ayrıldığı Boston şehrine geri dönüyor. Irving’in seri boyunca Boston’da çok da hoş karşılanmayacağı ortada. Buna ek olarak basketbolseverlerin bütün normal sezon boyunca beraber izleme şansına pek sahip olamadığı Kevin Durant, James Harden ve Kyrie Irving üçlüsünü de ilk kez bir play-off serisinde beraber izleyeceğiz. Bu bile başlı başına heyecan yaratan bir faktör.
Kadro ve oyuncu kalitesi olarak bu eşleşmeye baktığımızda Brooklyn ekibinin net bir üstünlüğe sahip olduğunu görebiliyoruz. Şu anda Celtics’in play-off seviyesinde verim verebilecek Jayson Tatum, Kemba Walker, Marcus Smart ve Evan Fournier dışında fazla bir oyuncusu bulunmuyor. Buna ek olarak Brown’ın da sakatlığıyla Celtics’in Durant, Harden ve Irving’i aynı anda tutabilecek sayıda oyuncusu da bulunmuyor.
Celtics’in bu seride bir avantajı olacaksa o da koç eşleşmesinde olacaktır. Yıllardır Doğu Konferansı’nda play-off serisine sahip olan ve play-off eşleşmelerinde takım üzerindeki küçük değişiklikleri yapmada başarılı bir iş çıkaran Brad Stevens, Brooklyn ekibinin çaylak koçu Steve Nash’e muhakkak oyun planı anlamında üstünlük kuracaktır. Ancak bu üstünlük, maç galibiyetlerine dönüşür diyebilmemiz için aradaki yetenek farkı çok fazla.
Kazanan: Brooklyn Nets, 4-1
Milwaukee Bucks – Miami Heat
NBA’de Play-off ilk turunun en heyecanla beklenen eşleşmelerinden birisi kesinlikle Milwaukee Bucks – Miami Heat serisi. Son NBA finalisti Miami, geçen sezon konferans yarı finalinde elediği Milwaukee Bucks ile bir kez daha karşı karşıya gelecek.
Geçen sezonu NBA finali oynayıp büyük bir sürprize imza atarak kapatan Heat, 2020-21 normal sezonunda pek de istediği gibi bir performans sergileyemedi. Heat’in performans düşüşündeki en büyük sebep ise takımın taşıyıcıları Jimmy Butler ve Bam Adebayo’nun performansı değil geçen sezon play-off’lar boyunca harika işlere imza atan Goran Dragic ve Tyler Herro gibi isimlerin performansının geriye gitmesi oldu.
Bucks’ın da geçen sezonki playoff hezimetinden sonra kadrosunda önemli değişikliklere gittiğini belirtmek gerekiyor. Yaz döneminde Jrue Holiday’i takıma ekleyerek Giannis Antetokounmpo ve Khris Middleton’ın yanına 3. yıldızı ekleyen Bucks, sezon içerisinde de P.J. Tucker eklemesiyle savunmadaki çeşitliliğini arttırmaya odaklandı. Bunun sonucu olarak da Bucks’ın normal sezonda çok daha fazla switch savunması yaptığını gördük.
Buna ek olarak Bucks ekibi, geçen sezonlara göre hücumda daha fazla seçeneği olan bir takım. Sadece Holiday eklemesiyle de değil, takımdaki Bryn Forbes, Bobby Portis, Donte DiVincenzo gibi oyuncuların bu sene gösterdiği şut performansıyla ligin en yüzdeli üçlük sokan 4. takımı olan Bucks, ligin rakiplerine en çok üçlük şansı veren takımı Heat’e karşı da mutlaka etkili olacaktır.
Geçen seneki eşleşme muhakkak zaman zaman Bucks’lı oyuncuların aklına gelecektir. Miami Heat’in sezonun tam doğru kısmında tekrar vites yükseltmesi de onların play-off’larda daha tehlikeli olabileceğini düşündürebilir. Ancak takımların genel olarak durumuna baktığımız zaman Bucks’ın bu seriyi kaybetmesi pek de mümkün gözükmüyor.
Kazanan: Milwaukee Bucks, 4-2
New York Knicks – Atlanta Hawks
Play-off ilk turunun belki de en eğlenceli geçecek serisi New York Knicks – Atlanta Hawks eşleşmesi. Seri başlamadan önce Knicks’in Madison Square Garden’daki maçlarda 15 bin civarında seyirciyi salona alacağı ve Hawks’ın da salonunu %45 kapasitede kullanacağını açıklanmasıyla birlikte basketbolseverler bu seri için daha da heyecanlanmaya başladı.
Bu iki takımın oynayacağı play-off serisinin sonucunu tahmin etmek de pek kolay değil. Bu iki takımın normal sezonda oynadığı 3 maçı da New York ekibi kazanırken Julius Randle, Atlanta ekibi karşısındaki karşılaşmalarda adeta şov yapmıştı. Sırasıyla Atlanta potasına 40, 44 ve 29 sayı gönderen Randle’ı savunmak için Hawks’ın kullanabileceği bir oyuncu kadrosunda tam anlamıyla bulunmuyor.
De’Andre Hunter’ın sakatlıktan dönmesi, bu konuda Hawks’ın elini belirli bir ölçüde güçlendiriyor. Ancak yine de Hunter’ın yüzde yüzüyle bu seride oynayacağını düşünmek fazlasıyla iyimser bir beklenti olur.
Genel yetenek anlamında baktığımızda Hawks’ın Knicks’e kıyasla daha iyi bir kadroya sahip olduğunu söylememiz gerekiyor. Fakat Hawks’ın kadrosunda daha önce playoff tecrübesine sahip olan Danilo Gallianari, Lou Williams ve Clint Capela dışında oyuncu bulunmuyor. Hawks rotasyonunun taşıyıcı olarak adlandırabileceğimiz genç çekirdeğinin play-off baskısı ile nasıl başa çıkacağını görmek gerekiyor.
Buna ek olarak Hawks’ın koçu Nate McMillan’ın da kariyeri boyunca play-off serilerindeki gerekli değişiklikleri yapmak konusunda geç kaldığı için eleştirilen bir isim olduğunu da unutmamak gerekiyor. Trae Young’ın olası bir 7. maçta Madison Square Garden’ın baskısını kaldırmakta zorlanacağı düşüncesi de çok yakın geçmesini beklediğim bu seride Knicks’i benim için bir adım öne çıkarıyor.
Kazanan: New York Knicks, 4-3
Utah Jazz – Memphis Grizzlies
Memphis Grizzlies, üst üste 2 play-in karşılaşmasında San Antonio Spurs ve Golden State Warriors’ı devirerek play-off biletini kapmayı başardı. Memphis ekibi, bu başarılarının karşılığı olarak da kendilerini play-off’ların birinci turunda Utah Jazz ile karşı karşıya buldu.
İki takımın normal sezonda oynadığı 3 maçın hepsini Utah Jazz’in kazandığı düşünülünce Memphis’in bu durumdan ne kadar mutlu olduğu akıllarda ister istemez şüphe yaratıyor. Play-in maçlarında ve normal sezonda Memphis’in en büyük silahlarından birisi olarak Jonas Valanciunas öne çıkıyordu. Ancak Jazz, Rudy Gobert ile Valanciunas’ı gayet rahatlıkla yavaşlatabilir.
Bu yüzden işleri en azından ilginç hale getirebilmek adına Grizzlies’in Jarren Jackson Jr.’ın dış şut tehdidini mümkün olduğu kadar çok kullanması gerekiyor. Ancak yine de Jazz’in ligin en komple takımlarından birisi olduğunu ve Memphis ile aralarındaki yetenek farkının çok yüksek olduğunu unutmamak gerekiyor.
Grizzlies, bu noktaya kadar 12-13 oyunculu rotasyonunu kullanarak gelmeyi başardı. Normal sezon boyunca da gerek Valanciunas ile olsun gerek dış oyuncuların penetreleri ile olsun boyalı alandan ürettikleri skorlarla hayatta kalmayı başardılar. Ancak play-off sebebiyle rotasyonların iyice kısıldığı bir ortamda Rudy Gobert gibi bir rim pro’ya sahip olan Jazz’e karşı bu avantajlarını Memphis kaybediyor.
Kazanan: Utah Jazz, 4-1
Phoenix Suns – Los Angeles Lakers
Los Angeles Lakers’ın pek parlak bir sezon geçirdiğini söylemek mümkün değil. Geçen seneyi şampiyon olarak tamamlayan Lakers’ta yıl boyunca LeBron James ve Anthony Davis’in yaşadığı sakatlıklar, takımın hücumda bir türlü istenen seviyeye ulaşamaması gibi sebepler, Los Angeles’ın 7. sıraya kadar düşerek play-off biletini play-in karşılaşmalarında almasına sebebiyet verdi.
İşin Phoenix Suns tarafına geldiğimizde tam olarak hayal ettikleri gibi bir normal sezon geçirdiklerini söyleyebiliriz. Geçen yaz döneminde Chris Paul eklemesini yaparken akıllarından ne geçiyorsa tam olarak karşılığını verdi. Paul’ün ve Devin Booker’ın uyum yakalamasıyla birlikte özellikle sezonun ikinci yarısını nefis geçen Suns, normal sezonun son gününe kadar lig liderliği için Utah Jazz’i de kovaladı.
Ancak iki kağıdın karşılaşacağı bir play-off serisinde işler Suns adına pek de parlak gözükmüyor. Lakers, normal sezonu beklentilerin uzağında geçirmiş ve Davis ile LeBron’un sakatlık sorunları olsa da play-off’lar geldiğinde bu iki ismin bambaşka bir seviyeye çıkacağı ortada. Bununla birlikte Suns, pota altında Anthony Davis ile eşleşip onu yavaşlatabilecek bir silaha da sahip değil.
Buna ek olarak Phoenix ekibinin Chris Paul dışında ciddi anlamda play-off tecrübesine sahip olan oyuncusunun bulunmaması da LeBron James gibi buraların gediklisi bir süperstara karşı oynarken Suns’ın işini fazlasıyla zorlaştıracaktır. Phoenix ekibinin yetenek anlamında pek bir eksiği yok gibi gözükse de güçleri, play-off vitesini açmış LeBron James ve son şampiyon Lakers’ı devirmek için yeterli olmayacaktır.
Kazanan: Los Angeles Lakers, 4-2
Denver Nuggets – Portland Trail Blazers
2020-21 sezonu başlarken basketbolseverler Denver Nuggets’tan da Portland Trail Blazers’tan da çok umutluydu. İki takım da özellikle savunma tarafında yaşadıkları sorunlarla sezona pek istedikleri gibi başlayamasalar da zamanla işleri yoluna sokmayı başardılar.
Portland, ne kadar sezonun ikinci kısmında daha iyi bir performans sergilese de sene başında yaşadıkları savunma problemlerinin sona erdiğini söylemek pek doğru olmaz. Savunma verimliliğinde 29. sırada bulunan Blazers, rakibin en iyi skorerini durdurmasını bekleyeceğiniz tarzda bir savunmacıya da sahip değil.
İşin Denver Nuggets tarafında da işler sakatlık haberiyle sarpa sardı. Sezon ortasına doğru işleri yoluna koyan ve Nikola Jokic’in MVP kalibresinde top oynamasıyla birlikte ligin en iddialı takımları arasına adlarını sokmuşlardı. Ancak Jamal Murray’nin yaşadığı sakatlık sebebiyle sezonu kapatması, onların şampiyonluk umutlarına ciddi bir zarar verdi.
Ancak bu iki takımı teraziye tartıp koyduğumuzda bir tarafın net şekilde daha ağır bastığını söylemek pek mümkün değil. İki takımın da savunma tarafında benzer zaafları olsa da denk bir eşleşmenin bizi beklediğini söylemek mümkün.
Jamal Murray’nin sakatlığı da göz önünde bulundurulunca kritik anlarda sorumluluk alabilecek daha çok silaha sahip olan Blazers’ın bu seride yarım adımda olsa önde olduğunu düşünüyorum.
Kazanan: Portland Trail Blazers, 4-3
Los Angeles Clippers – Dallas Mavericks
Los Angeles Clippers’ın normal sezonun son günlerinde Houston Rockets ve Oklahoma City Thunder karşısında aldığı mağlubiyetler, geçen seneki play-off serisinin rövanşının bu sene birinci turda karşımıza çıkmasına sebep oldu.
Geçen sezon Clippers’ın 4-2’lik üstünlüğüyle biten seri, basketbolseverlere bazı unutulmaz anlar yaşatmıştı. Marcus Morris ile Luka Doncic’in kavgasının etkilerini bu seneki eşleşmede görecek miyiz bunu zaman gösterecek fakat Sloven yıldızın attığı son saniye üçlüğü yıllarca basketbolseverlerin aklından çıkmayacak orası kesin.
Bu seneki eşleşmeye baktığımızda ise Clippers’ın net şekilde üstünlüğü göze çarpıyor. Geride bıraktığımız normal sezonda Kawhi Leonard ve Paul George’un önderliğinde çok daha derli toplu bir görüntü çizen Clippers, ligin en komple takımlarından birisi. Bunu da bu sezon Leonard ve George’un beraber oynadığı maçlarda sahip oldukları 32-11’lik dereceleriyle herkese gösterdiler. Geçen sezon yaşanan hezimetten ve yaz döneminde kadroda yapılan değişikliklerden sonra Los Angeles ekibi tam da böyle bir değişiklik umut ediyordu.
Eşleşmenin diğer tarafındaki Dallas Mavericks’in ise bu sezon umut ettiğini bulduğunu söylemek pek de doğru olmaz. Sezonun özellikle ilk kısmında Covid-19 vakaları ve Kristaps Porzingis’in sakatlığının da etkisiyle oldukça istikrarsız bir dönem geçiren Mavericks, üç sayı çizgisinin gerisinden de beklentilerin altında kalan bir sezon geçirdiler.
Genel olarak iki takımı karşılaştırdığımızda Clippers’ın net şekilde ağır bastığını söyleyebiliriz. Los Agneles ekibi, Mavericks karşısında bu sefer geçen seneki kadar bile zorlanmayabilir.
Kazanan: Los Angeles Clippers, 4-1
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!