by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
EuroLeague Final Four’ları… Hayal süsleyen organizasyon. O hafta sonu geldiği zaman mesela benim hayatım durur. Hatta direkt o hafta geldiği zaman benim hayatım durur.
Sıcaklamaya başlayan mayıs havası, bir sezonun tüm yorgunluğunu atmak üzere EuroLeague Final Four’unun geldiği üzerine bilinçaltında oluşan sevinç…
Tüm bu heyecanın başlamasına, Final Four’da şampiyonluk için verilen kıyasıya mücadeleleri izlememize artık sayılı saatler kaldı. Temsilcimiz Anadolu Efes üst üste 2. kez sahne alacağı Final Four’da şampiyonluk hedeflerken Eurohoops olarak sizler için özel içeriklerimizi sürdürüyoruz.
Modern EuroLeague Final Four’ları izlemeye yetişemeyen Avrupa basketbolu sevdalısı neslin bile az çok tanıdığı MVP’leri bünyesinden çıkarsa da işler bununla sınırlı kalmıyor. Çünkü bundan önceki sezonların da çok değerli efsaneleri kucakladığına şahit oluyoruz.
Ligin kurulduğu 1958 yılından 1986-87 sezonuna kadar Final Four MVP’si seçilmeyip sadece en skorer isimlerin not edildiğini düşününce 29 seneyi bu bağlamda çöpe gitmiş gibi düşünebiliriz ancak yapacak bir şey yok.
Eurohoops Fırın olarak Final Four heyecanını yaşadığımız güzel günlerde son 32 yılın EuroLeague Dörtlü Final MVP’lerini sizlerle buluşturuyoruz…
Gent 1988 – Bob McAdoo (Tracer Milano)
1975 NBA normal sezonunun En Değerli Oyuncusu… 1982 ve 1985’te NBA şampiyonu… Bütün bunların yanında 1988 EuroLeague Final Four’unun En Değerli Oyuncusu Bob McAdoo!
Mike D’Antoni, Dino Meneghinli kadronun 4 numarası olan McAdoo, yarı finalde Yunan basketbolunun efsane ismi Nikos Galis’in 28 sayı attığı maçta kendisine 39 sayıyla karşılık vererek Aris’i devirdi.
Finalde ise rakipleri Doron Jamchi, Kenny Barlowlu Maccabi Tel Aviv oldu. O maçta ise 25 sayı – 12 ribaundluk performans sergileyen Bob, tarihin en dominant Final Four performanslarından birine imza attı.
Münih 1989 – Dino Radja (Jugoplastika)
Bozidar Maljkovic’in Jugoplastika’sından çıkacak gelecek 3 Final Four MVP’si. Bunlardan ilkiyse Dino Radja! Yarı finalde Aito Garcia Reneses’in Barcelona’sına karşı 18 sayıyla mücadele eden Radja takımını şampiyonluğa taşımak için elinden geleni yapacaktı.
Final maçında Maccabi Tel Aviv vardı yine tıpkı 1988’de olduğu gibi. Radja bu maçta da sazı eline alarak 24 sayı – 10 ribaundluk performans henüz 22 yaşında onu Final Four MVP’liiğine taşıdı.
Zaragoza 1990 – Toni Kukoc (Jugoplastika)
Jugoplastika’nın back-to-back şampiyonluk sezonu. Yarı finalde Velimir Perasovic 24, Dusko Ivanovic 20, Toni Kukoc ve Zoran Savic 16’şar, Dino Radja 10 sayı kaydederken Limoges’u 101-83’lük skorla deviriyor Boza’nın öğrencileri…
Finalde ise daha zorlu bir rakip olarak Barcelona var karşılarında. Bu maçta ipleri tamamen eline alan Kukoc 20 sayı – 7 ribaundla coşuyor ve şampiyonluk yolunda Final Four’un En Değerli Oyuncusu ödülüne layık görülüyor.
Paris 1991 – Toni Kukoc (POP 84)
Three-peat zamanı! Split bu sefer Jugoplastika yerine POP 84 adıyla sahnede. İlk maçta Pesaro karşısında Zoran Savic 25 sayı, Barcelona’ya karşı ise 27 sayı – 4 ribaundla oynasa da onu en skorer oyuncu olarak gören EuroLeague tarafından MVP yine Kukoc seçiliyor.
Finalde 8 sayı – 7 ribaund – 2 asistlik performans sergileyen Hırvat forvet kariyerinde 2. kez bu ödüle layık görülüyor. Ancak bu son olmayacak!
İstanbul 1992 – Sasa Danilovic (Partizan)
1992 EuroLeague Final Four’u bizim açımızdan da epey önemli. İstanbul’da düzenlenen üç Final Four’dan ilki. Abdi İpekçi Spor Salonu’nda Avrupa basketbolunun en büyükleri boy gösteriyor.
Oyunculuğu bırakarak kenara geçen Zeljko Obradovic‘in Partizan’ında Sasa Danilovic, Sasha Djordjevic gibi isimlerin imzası var.
Yarı finalde Crno-Beli’nin 82-75 kazandığı Milano maçında 22 sayı – 10 ribaund – 3 asistle oynayan Danilovic finalde Estudiantes’i eleyerek gelen Joventut’a 25 sayı atıyor. Djordjevic’in efsanevi buzzer beater’ıyla da mücadele 71-70 kazanılırken Partizan ilk şampiyonluğuna uzanıyor.
Pire 1993 – Toni Kukoc (Benetton Treviso)
Benetton Treviso’nun yaklaşık 10-15 yıl sürecek Avrupa yürüyüşünü başlatan isim Split’teki efsanevi başarıları sonrası Toni Kukoc’tu.
Takımın 1993’te ulaştığı ilk Final Four’da imzası olan Hırvat isim PAOK’u yenerek finale çıkmalarında da önemli pay sahibi olarak göze çarpıyor. 8 ribaund ve 10 asist gibi kağıdı dolduran istatistiklerle…
Finalde ise Boza Maljkovic’in Limoges’uyla karşılaşıyorlar ve Kukoc bu maçta hocasına rakip oluyor. 14 sayı – 5 ribaund – 3 asistle elinden geleni yapsa da mücadeleyi 55-59 kaybederek İtalyan ekibi şampiyonluktan oluyor.
Tel Aviv 1994 – Zarko Paspalj (Olympiacos)
Olympiacos‘un efsanevi forveti Zarko Paspalj’ın 1994 Final Four’u performansı hakikaten takdire şayan. Yarı final maçında Volkov, Vrankovic, Galis gibi isimlere sahip Panathinaikos‘a 22 sayı atarak takımını galibiyete taşıdı.
Finalde Zeljko Obradovic yönetimindeki Joventut Badalona’ya 2 sayıyla kaybeden Olympiacos‘ta sahnede yine Paspalj var. 15 sayı – 6 ribaundla oynayan deneyimli forvet takımını şampiyonluğa taşıyamasa da ödülün sahibi olmayı başardı.
Zaragoza 1995 – Arvydas Sabonis (Real Madrid)
Efsane kere efsane Arvydas Sabonis! 80’li yılların efsane takımı Zalgiris‘in lideri Sabas, Valladolid’de geçirdiği 3 yılın ardından 1992’de Real Madrid‘in yolunu tutuyor.
Sovyetler Birliği tarihinin en büyük efsanelerinden birisi olan Arvydas Sabonis’in EuroLeague’deki ilk şampiyonluğu Zeljko Obradovic‘in kariyerindeki üçüncü şampiyonluğu olan Los Blancos bünyesinde geliyor.
O sezonun yarı final maçında Limoges karşısında 21 sayı ve 9 ribaundla oynayan Sabas finalde Olympiacos karşısında da bu dominant oyununu devam ettirerek 23 sayı – 7 ribaundla şampiyonluğun kilidini açan isim olarak Final Four MVP’si seçildi.
Paris 1996 – Dominique Wilkins (Panathinaikos)
EuroLeague Final Four MVP’si ödülüne sahip bir diğer NBA efsanesi Dominique Wilkins. 9 kez All-Star seçilen ve 1986’da Skor Şampiyonu olan Wilkins 35 yaşında adımını attığı Yunanistan topraklarında da efsane oluyor.
1996’da Boza Maljkovic tarafından yönetilen Panathinaikos‘un bir parçası olan yıldız oyuncu yarı finalde CSKA Moskova karşısındaki 35 sayılık performansıyla ekibini finale taşıdı.
Ekonomou, Alvertis gibi isimler de var elbette o dönemin Yeşiller’inde. Alvertis özellikle 22 yaşındaki bir oyuncu olarak finalde Arturas Karnisovas’ın taşıdığı Barcelona’ya karşı 17 sayı atıyor.
Wilkins 16 sayı – 10 ribaundla double-double yaparken Final Four’un En Değerli Oyuncusu seçildi.
Roma 1997 – David Rivers (Olympiacos)
David Rivers Türk basketbolseverlerin de çok yakından tanıdığı bir isim olmasının ötesinde EuroLeague Final Four’ları tarihinde önemli yer edinmiş bir oyuncu.
1997’de Dusan Ivkovic’le şampiyonluğa ulaşan Olympiacos‘un en büyük oyuncularından birisi olan Rivers yarı finalde Olimpija karşısında etkileyici bir performans sergileyerek 28 sayıyla mücadele ediyor.
Finalde ise Barcelona – ASVEL eşleşmesinden gelen Katalan ekibiyle karşılaşıyorlar. Barça’nın şampiyonluk sevinci yaşamasını biraz daha geciktiren isim yine 26 sayı – 6 ribaund – 3 asistlik performansıyla David Rivers oluyor.
Sonrası zaten TOFAŞ’ta başardıklarıyla zihnimizde sabit.
Barcelona 1998 – Zoran Savic (Kinder Bologna)
Zoran Savic’in 1991’de de hakettiği ödülü alacağı dönemler elbette gelecekti! 7 sene beklemesi gerekti ama değdi. Ettore Messina’nın ilk şampiyonluğu olan 1998 yılında Kinder Bologna’nın en büyük kozlarından birisi Savic. Elbette Danilovic ve Antoine Rigaudeau’yu da unutmadan…
Yarı finalde Partizan karşısındaki 23 sayılık performansı onu aslında bu ödüle taşıyan faktör oluyor. Finalde 7 sayı – 6 ribaundla oynasa da onun bu performanslarının üzerine çıkan kimse olmayınca AEK’yı finalde deviren Bologna’da Savic MVP seçiliyor.
Münih 1999 – Tyus Edney (Zalgiris Kaunas)
Skor yükünü daha çok Anthony Bowie’nin çektiği Zalgiris Kaunas’ın ilk EuroLeague şampiyonluğunu getiren isimlerden birisi sonraları EuroLeague tarihinde çok güzel bir yer edinecek olan Tyus Edney.
Olympiacos ve Kinder Bologna’yı deviren Litvanya ekibinde final maçında 14 sayı – 6 ribaund – 6 asistle oynayan Edney Final Four MVP’liğine layık görülüyor.
Kariyerinin devamında Benetton formasıyla iki kez de EuroLeague’de Yılın Takımı’na seçilecekti.
Selanik 2000 – Zeljko Rebraca (Panathinaikos)
Bu Final Four’un Türk basketbolu açısından önemi büyüktür. Hidayet Türkoğlu, Hüseyin Beşok, İbrahim Kutluay, Damir Mulaomerovicli Efes Pilsen’in tarihteki ilk Final Four’u…
Burada sahneye çıkan takım ise yarı finalde temsilcimizin rakibi olan Panathinaikos oldu. Lacivert-Beyazlılar’a karşı Dejan Bodiroga’nın 22 sayılık etkili oyunuyla finale çıkan PAO’da Zeljko Rebraca’nın Maccabi Tel Aviv finalinde 20 sayı – 8 ribaundluk performansı onu ödüle taşıyor.
O hafta sonu Maccabili Nate Huffman açısından da çok özel geçiyor. İki maçta toplam 50 sayı atan Huffman, finalde de 26 sayı – 10 ribaundla double-double yaptı ancak takımını şampiyonluğa taşıyamadı.
2001 Finalleri – Manu Ginobili (Kinder Bologna)
2001 EuroLeague’i Final Four şeklinde değil, iki takımlı final serisiyle son bulsa da bu serinin elbette bir MVP’si seçiliyor.
Kinder Bologna ile TAU Ceramica’yı (Baskonia) karşı karşıya getiren seri 5. maça kadar uzamıştı. O seride öne çıkan isimse Arjantinli efsane Manu Ginobili olarak kayda geçti!
İlk maçta 27, son maçta 16 sayılık performans sergileyen Ginobili takımını müthiş yöneterek kupaya taşıyor ve haklı olarak da Finaller MVP’si seçilme onuruna erişiyor.
Bologna 2002 – Dejan Bodiroga (Panathinaikos)
2002’deki finale Panathinaikos ‘underdog’ olarak gelirken, rakip Virtus Bologna ise bunun tam tersiydi. Şaşaalı, yetenekli bir kadroya sahiptiler ve tüm öngörüler onların kazanacaklarını gösteriyordu. Fakat kadroda yalnızca bir eksik vardı, Dejan Bodiroga gibi bir oyuncu.
Maccabi Tel Aviv’e karşı oynadığı 26 sayı – 9 ribaundluk muhteşem oyundan sonra Bodiroga final maçında da sahnedeydi. Maç, Yeşiller adına iyi başlamamış olsa da Sırp forvet sorumluluğu aldı, olabilecek her şekilde sayı üretip Bologna’nın savunmasına bolca zarar verdi.
İbrahim Kutluay’ın 22 sayılık performansına 21 sayı ve 7 ribaundla eşlik eden Dejan, Manu Ginobili ve Matjaz Smodis’in toplam 50 sayılık performansını çöpe atarak Virtus Bologna karşısında kupaya ve ödüle uzanıyor.
Barcelona 2003 – Dejan Bodiroga (Barcelona)
Dejan Bodiroga üst üste ikinci kez EuroLeague şampiyonu ve en değerli oyuncusu oldu. Sırp yıldız sadece kendisi için tarih yazmakla kalmadı, Barcelona’yı da tarihe geçirdi. Onun oyunu sayesinde Katalan takımı, tarihinde ilk kez EuroLeague şampiyonluğuna uzandı.
Liderliği, tecrübesi ve zor anları nasıl oynayacağını bilmesi, Barcelona’nın kupası kazanmasında çok kıymetliydi. Bir kez daha onu savunan oyuncuları perişan etti, özellikle maçın bitimine dakikalar kala bulduğu 6 sayı kupada önemli bir faktördü.
Yarı finalde CSKA Moskova karşısında ipler daha çok 21 sayı ve 9 ribaundla oynayan Gregor Fucka’nın elinde gibi gözükse de finalde Benetton’a karşı 20 sayı – 8 ribaund – 2 asist yapan Bodiroga böylece Saras Jasikevicius, Juan Carlos Navarro, Roberto Duenas ve Fucka gibi isimlerle tarihe geçti.
Tel Aviv 2004 – Anthony Parker (Maccabi Tel Aviv)
Maccabi, EuroLeague’deki hanedanlığına 2004 yılında kendi taraftarlarının önünde Tel Aviv’de başladı. Anthony Parker, yarı finaldeki CSKA Moskova engelini geçmesinde büyük rol oynadı. Finalde ise Skipper Bologna’ya karşı ortaya bir şov sunarak en değerli oyuncu ödülünün sahibi oldu.
Parker, tüm takım arkadaşlarını gölgede bırakarak şu ana kadar bir EuroLeague finalinde gördüğümüz en iyi hücumun ana aktörü oldu. Sadece bu bile Amerikan oyuncunun neler yaptığını anlatıyor. 2 maçta yakaladığı ortalama 32.5 verimlilik puanı, EuroLeague tarihinde bir oyuncunun Final Four’da yakaladığı en yüksek verimlilik puanı.
CSKA’ya karşı 27 sayı atıp Montepaschi Siena maçında epey yorulan Gianluca Basile, Matjaz Smodis, Carlos Delfino ve Gianmarco Pozzecco gibi isimlerden oluşan Skipper Bologna’ya karşı 21 sayı atarken Tal Burstein ve Sarunas Jasikevicius’un da efsanevi oyunuyla 44 sayılık bir fark oluşuyor. Finalde!
Moskova 2005 – Sarunas Jasikevicius (Maccabi Tel Aviv)
Litvanyalı sihirbaz! Sarunas Jasikevicius, 2005 Moskova’da oynanan ve Maccabi’yi back-to-back şampiyonluğuna ulaştıran oyuncuydu. Yarı finalde Panathinaikos’a karşı oyun kurucu yeteneklerini sergilerken Derrick Sharp’ın performans olarak arkasında kalsa da, finalde istekli Baskonia’ya karşı en iyi oyununu saklamıştı.
Hiçbir rakibi onu dizginleyemedi. Jasikevicius, hem kendisine skor üretti, hem de asistleriyle takım arkadaşlarının parlamasına imkan sundu. Maccabi’nin efsane pivotu Nikola Vujcic maç sonu onun hakkında: “O, Avrupa’daki en büyük lider” dedi.
Dile kolay Macijauskas, Calderon, Prigioni ve Scola gibi isimlere sahip Baskonia‘ya karşı 22 sayı – 6 ribaund – 5 asistlik performans…
Prag 2006 – Theodoros Papaloukas (CSKA Moskova)
Eğer 2006 Final Four’unda CSKA Moskova, harika tasarlanmış bir bilgisayar olsaydı Papaloukas kesinlikle bunun işlemcisi olurdu. Eğer bir orkestra olsaydı Papaloukas orkestra şefi olarak elinde batonu sallar ve müziğin muhteşem bir ahenkle akmasını sağlardı. Her zaman olduğu gibi Theo, benchten gelip takımının hücumdaki aynası oldu.
Barcelona karşısındaki yarı finalde CSKA Moskova skor bulmakta zorluk çekerken JR Holden’la beraber çok değerli sayılar üretti. 19 sayı attığı karşılaşmadan sonra finaldeki Maccabi Tel Aviv maçında ise penetreleri, asistleri ve cross passlarıyla Maccabi savunmasını darmadağın edip son şampiyona büyük zarar verdi. Onun bu 18 sayı – 3 ribaund – 7 asistlik katkısıyla CSKA Moskova, 35 yıl aradan sonra ilk Euroleague şampiyonluğunu kazandı.
Atina 2007 – Dimitris Diamantidis (Panathinaikos)
Yarı finaldeki Baskonia maçında Panathinaikos savunmasının merkezi oldu ve sadece 3 sayı – 6 ribaund – 4 asistle oynadı. Fakat finaldeki CSKA Moskova karşılaşmasında ise neredeyse her yerdeydi. Oyununu yalnızca istatistik kağıdına bakıp açıklamak zor olur.
Bologna’daki zaferden 5 yıl sonra Panathinaikos, Dimitris Diamantidis’in all-around liderliğiyle birlikte tekrar Avrupa’nın zirvesine döndü. Üçüncü çeyrekte skor 50-51 ilen 60-54’e getiren ve bu sekansta oyunun her iki tarafına da imzasını atan Yunan oyun kurucu için o gün, muhtemelen hayatının en muhteşem doğum günüydü.
Ramunas Siskauskas’ın da 20 sayı – 4 ribaund – 5 asistlik performansının yanı sıra Diamantidis 15 sayı – 3 ribaund – 3 asistle Theo Papaloukas’ın rakip takımdaki harika oyunu karşısına bir blokaj örüyor.
Madrid 2008 – Trajan Langdon (CSKA Moskova)
Alaskalı suikastçi 2008 Final Four’unda CSKA Moskova’yı toplamda altında, son 3 yılda ise ikinci kez Euroleague şampiyonluğuna taşıyan isimdi. Final maçında Maccabi Tel Aviv’e karşı star oyunuyla günün adamı oldu.
Sadece tek şut kaçırarak 21 sayı (2/2 iki sayılık, 4/5 üçlük) atmakla kalmadı, ayrıca 7 ribaunt aldı. 33 verimlilik puanıyla 2004’te Anthony Parker’ın 34’ünden sonra en iyi ikinci performansı gösterdi.
Berlin 2009 – Vassilis Spanoulis (Panathinaikos)
Henüz ilk Final Four’u olmasına karşın Vassilis Spanoulis ateşe atlamaktan korkmadı. Olympiakos’a karşı oynadığı yarı final maçında maça muhteşem başladı. Yalnızca gösterişli hücum yetenekleri sunmakla kalmayıp liderliğini de gösterdi ve Yeşilleri güçlü rakibi karşısında galibiyete taşıyıp Euroleague Final Four’una çıkardı.
CSKA Moskova maçında da mücadeleye aynı şekilde girip ilk 13 sayının 7’sini bulan Spanoulis ardından biraz yavaşlatılsa da namluda kalan tek bir mermisi daha vardı ve bunu da 3 dakika kala skoru 68-60’a getiren basketlerle yaptı.
Nikola Pekovic’in ilk maçta attığı 20 sayıyı devam ettiremeyip 6 sayı ve 4 ribaundla oynaması da Vassilis’in ekmeğine yağ sürdü.
Paris 2010 – Juan Carlos Navarro (Barcelona)
2010’da Barcelona ve Olympiakos arasında oynanan final maçının sonlarında taraftar “MVP, MVP” diye bağırmaya başladığında içlerinde tahminlerinin doğru olup olmadığına dair çok ufak bir şüphe vardı. Ama şampiyonun ve Final Four’un en değerli oyuncusunun kim olacağını biliyorlardı.
Juan Carlos Navarro bulduğu üçlükler ve bıraktığı “gözyaşı” damlalarıyla şovunu ortaya koydu. Maç boyunca müthiş bir özgüven ile oynadı ve kariyerinde en çok hatırlanacak anılardan birini ortaya koyup Barcelona’yı kupaya taşıdı.
Yarı finalde 10 sayı atan La Bomba, finalde kaydettiği 21 sayı – 5 ribaund – 3 asistle mücadele ederek bu ödülü sonuna kadar haketti.