by Shams Charania / Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı ilk olarak 1 Haziran 2021 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Nisan ayının ortasında kalbindeki sorun nedeniyle alelacele emekli olan LaMarcus Aldridge, artık ailesinin yanında huzurlu. 15 yıllık NBA kariyeri boyunca kalp ritminde aşırı hıza sebep olabilen Wolff-Parkinson-White sendromu ile mücadele etti Aldridge fakat 10 Nisan günü Los Angeles Lakers ile oynanan maçta kalbinin hiç olmadığı kadar garip bir hızda attığını fark etmişti.
Yedi kez All-Star seçilen yıldız isim, aşık olduğu oyundan, hâlâ çok sevdiği ve üst düzeyde performans gösterdiği spordan uzaklaştı. 15 Nisan günü Brooklyn Nets ailesinin bir üyesi olarak emekli olan Aldridge, bu sene bonservisini alıp takıma katılmıştı fakat sağlığını ve ailesini basketbola karşı tercih etti.
The Athletic ile bir röportaj gerçekleştiren Aldridge, o süreci şöyle anlatıyor:
“Depresyondaydım ve sahada olmamakla nasıl başa çıkabileceğim, nasıl depresyonda olmayabileceğimi anlamaya çalışıyordum. Basketbolu hâlâ çok seviyorum. Hâlâ verebileceğim çok şey var gibi hissediyorum ama şu anda bile kendimi bulmaya çalışıyorum. Çok sevdiğiniz bir şeyi bu kadar uzun süredir yaptıktan sonra bırakıp bir gecede onu kaybedince insanda şok etkisi yaratıyor. Her ne kadar bunun doğru karar olduğunu bilsem de o birkaç gün boyunca ailem, menajerim, Nets ile sürekli bir görüşme hâlindeydim, aklımdan çok şey geçti ve onlar beni her hâlükarda destekledi. Çıkıp ‘Kararı sana bırakıyoruz. Nasıl hissettiğini bilmiyoruz. Biz sen ne dersen ona uyacağız’ demeleri bence harikaydı. Bence muazzam bir tutum sergilediler. Geri dönmek ya da sezona bağlı bir karar vermek konusunda hiç baskı hissetmedim. Her zaman ‘Ne yaşadığını çok iyi anlıyoruz. Yapmak istediğin şey buysa yanındayız’ hissi verdiler.
Çok zordu çünkü bana kucak açmış bir takımda ve şehirde olduğumu düşünüyordum. Ben de onları çok sevmiştim. Hepimizin ortak bir hedefi vardı ve kanıtlamamız gereken bir durum vardı. Benim için acı bir tat oldu. Nihayet bir takımda aradığım ortaklığı bulmuştum. Sonra birden bire artık basketbolu bırakmak zorunda kaldım. Takımda kalsam kesinlikle finale çıkıp özel bir şey başarabileceğimizi hissediyordum. O takım, benim onları desteklediğim kadar beni destekledi. Basketbolu keyifli kılan şey de bu: Egosu olmayan bir takımınızın olması ve herkesin birbirini desteklemesi.”
Aldridge şimdilerde kendisini iyi hissediyor ve kalbi düzenli olarak tetkik ediliyor. İleri tetkikler için Holter cihazı kullanıyor. Playofflarda Nets’e dönüp eski takım arkadaşları ve koçları ile vakit geçirmeyi aklından geçirmiş fakat ligin coronavirüs protokolleri, bunu düzenli bir şekilde yapmasını zorlaştırmıştı. 35 yaşındaki Aldridge, sezon bittikten sonra koçluk görevi üstlenmeyi düşüneceğini dile getirdi. Şimdilik emekliliğinin ilk dönemlerinde hayata tekrar adapte olmaya çalışıyor.
Basketbol kariyerine nokta koymasından bu yana verdiği ilk kapsamlı röportajda Aldridge; emeklilik kararını, hayatının en korkunç gecesini, Portland, San Antonio ve Brooklyn’deki dönemlerini, kariyerinin tek pişmanlığını, Damian Lillard’ı, Brandon Roy’u, Greg Oden’ı ve çok daha fazlasını anlattı.
Huzurlarınızda o röportaj…
Neticede bu kariyer ve sahip olduğun rol sonrası emeklilik kararın nasıl geldi?
Çok zor oldu. Kesinlikle emekliliğe hazır değildim ve takıma, Nets‘e verebileceğim hâlâ çok şey olduğunu düşünüyordum. Benim masaya koyabileceklerime ihtiyaçları olduğunu düşünüyordum. Dolayısıyla bırakmak gerçekten zor oldu. Pota çevresinde bir skorere ve çemberi savunabilecek birine ihtiyaçları vardı. Ben de bunu yapıyorum, özellikle de kariyerimin bu noktasında. WPW ile boğuştum, kariyerim boyunca. Bunu ilk 2006’da öğrendim, kariyerimin ilk yılında. Dolayısıyla yıllar içerisinde zaman zaman bu durum nüksetti ve çeşitli tetkikler yaptık. Doktorlar, hiçbir şeyin değişmediğinden emin olmak için araştırmalar yaptı. Lakers maçı garipti. Kalbim, garip atıyordu ve ritmi bozuktu. Bütün maç boyunca kalp ritmim bozuktu ve bunu daha önce yaşamamıştım. Normalde sahaya çıktığım zaman benim durumumda kalbim hızlandıkça normal ritme kavuşuyordu. Maç içerisinde hiç ritim bozukluğu yaşamamıştım ama Lakers maçında ritminin dışına çıkmıştı. Bir türlü toparlayamadım, enerjimi bulamadım. Kendime gelemedim. Ne olduğunu anlayamadım. O gece gerçekten korkunç bir şey yaşadım. Kalbim, daha önce hiç olmadığı kadar farklı veya garip atıyordu. Hiç böyle yavaş, hızlı… Çok acayip bir şeyi hiç yaşamamıştım. Sabaha kadar bekleyip doktora gitmek istedim.
O gece o kadar korkunca, çocuklarım, annem, bana güvenen ve benim gelecekte görmek istediğim çok fazla insan olduğunu da düşününce 15 yıl boyunca bu durumda oynamaktan ötürü Tanrı’nın bana şans bahşettiğini ve daha fazla zorlamak istemediğimi düşündüm.
10 Nisan günü o düzensiz ritmi ilk ne zaman fark ettin?
Önce maç günü sabah fark ettim ama çalışmayı yapmıştık ve sorun olmayacak gibi gözüküyordu çünkü sahaya çıktığım zaman, koşmaya başladığım zaman, kalp ritmim hızlandığı zaman düzenli ritme dönüyordu. Asla o düzensiz ritim geri dönmüyordu. Maç esnasında kimse bilmiyordu çünkü ben ‘Oynamaya devam edersem düzelecek, düzelecek, düzelecek’ diye düşünüyordum. Hatta yardımcı koçlardan biri, Ime (Udoka) ile epey yakınım. Onunla omuz omuza çarpışıp kendimi heyecanlandırmaya ve havaya sokmaya çalışıyordum. Çünkü benim üzerimde yapılan çalışma, ritim hızlandıkça normale döneceğini gösteriyordu. Ben de onunla uğraşıyor, çarpışıyor, ritmi değiştirmeye çalışıyordum. Maçtan sonra konuştuğumuz zaman bunu neden sürekli yaptığımı fark etti çünkü daha önce hiç yapmamıştım. Ritmimin normale dönmesi için her şeyi yapmaya çalışıyordum ama bir türlü dönmüyordu, dönmedi. Bütün bir maç boyunca kendime gelemedim. Vücudum bir türlü ritme giremedi, kalbim garip attı ve bunu aklımdan çıkaramadım. Enerjimi bulamadım.
Gecenin devamı nasıl ilerledi?
Maçtan sonra hâlâ kendimde değildim ama gece saat 2-3 gibi gerçekten çok acayip bir hâl aldı. Kalbim, çok acayip atıyordu ve o an gerçekten benim için kötü oldu. Gece saat 2’den sabah 5’e kadar derin nefesler almaya çalışıyordum. Saat 5:30 gibi takım doktoruna mesaj atıp hastaneye gittim. Galiba en korkunç gecem o oldu.
Benim durumum ile ilgili zor olan şey bu. Gerçekten kötü olabiliyor ama sonra yeniden normale dönebiliyor. Ben bir şekilde gecenin sonunu getirdim ve hastaneye gittiğimde EKG çekildi. Kalp ritmime dair her şeyi görmek istediler ama o zamana kadar normal ritme dönmüştüm. Bu beni daha da çok endişelendirdi. Bütün gece korkunç hissetmiştim sonra doktora gittiğimde… Sanki garip bir ses çıkaran arabamı sanayiye götürmüşüm de o ses kesilmiş gibi. Dedim ki ‘Bakın, dün gece o kadar kötü hissettikten sonra siz burada bunu göremiyorsanız bu beni daha çok endişelendiriyor çünkü sorunun ne olduğunu bilemiyoruz.’ Sorunu görmenin tek yolu 3-4 gün boyunca Holter cihazı taşımak ve ritimden çıkınca onu göstermek olacaktı.
Eğer görebilirseniz sorun yok, nasıl sakinleşebileceğinizi anlıyorsunuz ve mantıklı oluyor. Fakat gidiyorsunuz ve hiçbir şey bulamıyorlar… Ne yaşadığınız düşünülünce işin çetrefilli kısmı orası. Bir saniyeliğine kalp ritmim düzgün oluyor, hemen sonra ritim bozuluyor. Kimse ne zaman olabileceğini anlayamıyor. Çok tahmin edilemez bir durum ve ben oynayıp bir daha o geceki gibi hissetmek ve bir şeyleri riske atmak istemedim. Kimse kötü bir şey olup olmayacağı konusunda %100 emin olamıyor. 2006’da bunu ilk yaşadığımda benchte bayıldım. İlk o zaman bu durumu yaşadığımı öğrendik. Ya sahaya çıktığımda uzun bir oyuncu koridor bulup bana doğru gelirse ve kalbim komik bir şekilde atmaya başlar da yine bayılırsam diye düşündüm. Adam bana doğru geliyor ve kafamı yere vurabilirim. Sakat kalabilirim. Ya smaca giderken bayılırsam? Kötü olabilecek çok şey var.