LaMarcus Aldridge Anlattı: Hayatının En Korkunç Gecesi, Emeklilik ve Tüm Kariyeri

03/Haz/21 13:58 Haziran 3, 2021

Mehmet Bahadır Akgün

03/Haz/21 13:58

Eurohoops.net
BROOKLYN, NY - APRIL 10: LaMarcus Aldridge #21 of the Brooklyn Nets passes the ball during the game against the Los Angeles Lakers on April 10, 2021 at Barclays Center in Brooklyn, New York. NOTE TO USER: User expressly acknowledges and agrees that, by downloading and or using this Photograph, user is consenting to the terms and conditions of the Getty Images License Agreement. Mandatory Copyright Notice: Copyright 2021 NBAE (Photo by Nathaniel S. Butler/NBAE via Getty Images)

LaMarcus Aldridge, kendisini emekliliğe götüren süreci ve bütün kariyerini samimiyetle anlattı…

by Shams Charania / Çeviri: M. Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı ilk olarak 1 Haziran 2021 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Nisan ayının ortasında kalbindeki sorun nedeniyle alelacele emekli olan LaMarcus Aldridge, artık ailesinin yanında huzurlu. 15 yıllık NBA kariyeri boyunca kalp ritminde aşırı hıza sebep olabilen Wolff-Parkinson-White sendromu ile mücadele etti Aldridge fakat 10 Nisan günü Los Angeles Lakers ile oynanan maçta kalbinin hiç olmadığı kadar garip bir hızda attığını fark etmişti.

Yedi kez All-Star seçilen yıldız isim, aşık olduğu oyundan, hâlâ çok sevdiği ve üst düzeyde performans gösterdiği spordan uzaklaştı. 15 Nisan günü Brooklyn Nets ailesinin bir üyesi olarak emekli olan Aldridge, bu sene bonservisini alıp takıma katılmıştı fakat sağlığını ve ailesini basketbola karşı tercih etti.

The Athletic ile bir röportaj gerçekleştiren Aldridge, o süreci şöyle anlatıyor:

“Depresyondaydım ve sahada olmamakla nasıl başa çıkabileceğim, nasıl depresyonda olmayabileceğimi anlamaya çalışıyordum. Basketbolu hâlâ çok seviyorum. Hâlâ verebileceğim çok şey var gibi hissediyorum ama şu anda bile kendimi bulmaya çalışıyorum. Çok sevdiğiniz bir şeyi bu kadar uzun süredir yaptıktan sonra bırakıp bir gecede onu kaybedince insanda şok etkisi yaratıyor. Her ne kadar bunun doğru karar olduğunu bilsem de o birkaç gün boyunca ailem, menajerim, Nets ile sürekli bir görüşme hâlindeydim, aklımdan çok şey geçti ve onlar beni her hâlükarda destekledi. Çıkıp ‘Kararı sana bırakıyoruz. Nasıl hissettiğini bilmiyoruz. Biz sen ne dersen ona uyacağız’ demeleri bence harikaydı. Bence muazzam bir tutum sergilediler. Geri dönmek ya da sezona bağlı bir karar vermek konusunda hiç baskı hissetmedim. Her zaman ‘Ne yaşadığını çok iyi anlıyoruz. Yapmak istediğin şey buysa yanındayız’ hissi verdiler.

Çok zordu çünkü bana kucak açmış bir takımda ve şehirde olduğumu düşünüyordum. Ben de onları çok sevmiştim. Hepimizin ortak bir hedefi vardı ve kanıtlamamız gereken bir durum vardı. Benim için acı bir tat oldu. Nihayet bir takımda aradığım ortaklığı bulmuştum. Sonra birden bire artık basketbolu bırakmak zorunda kaldım. Takımda kalsam kesinlikle finale çıkıp özel bir şey başarabileceğimizi hissediyordum. O takım, benim onları desteklediğim kadar beni destekledi. Basketbolu keyifli kılan şey de bu: Egosu olmayan bir takımınızın olması ve herkesin birbirini desteklemesi.”

Aldridge şimdilerde kendisini iyi hissediyor ve kalbi düzenli olarak tetkik ediliyor. İleri tetkikler için Holter cihazı kullanıyor. Playofflarda Nets’e dönüp eski takım arkadaşları ve koçları ile vakit geçirmeyi aklından geçirmiş fakat ligin coronavirüs protokolleri, bunu düzenli bir şekilde yapmasını zorlaştırmıştı. 35 yaşındaki Aldridge, sezon bittikten sonra koçluk görevi üstlenmeyi düşüneceğini dile getirdi. Şimdilik emekliliğinin ilk dönemlerinde hayata tekrar adapte olmaya çalışıyor.

Basketbol kariyerine nokta koymasından bu yana verdiği ilk kapsamlı röportajda Aldridge; emeklilik kararını, hayatının en korkunç gecesini, Portland, San Antonio ve Brooklyn’deki dönemlerini, kariyerinin tek pişmanlığını, Damian Lillard’ı, Brandon Roy’u, Greg Oden’ı ve çok daha fazlasını anlattı.

Huzurlarınızda o röportaj…

Neticede bu kariyer ve sahip olduğun rol sonrası emeklilik kararın nasıl geldi?

Çok zor oldu. Kesinlikle emekliliğe hazır değildim ve takıma, Nets‘e verebileceğim hâlâ çok şey olduğunu düşünüyordum. Benim masaya koyabileceklerime ihtiyaçları olduğunu düşünüyordum. Dolayısıyla bırakmak gerçekten zor oldu. Pota çevresinde bir skorere ve çemberi savunabilecek birine ihtiyaçları vardı. Ben de bunu yapıyorum, özellikle de kariyerimin bu noktasında. WPW ile boğuştum, kariyerim boyunca. Bunu ilk 2006’da öğrendim, kariyerimin ilk yılında. Dolayısıyla yıllar içerisinde zaman zaman bu durum nüksetti ve çeşitli tetkikler yaptık. Doktorlar, hiçbir şeyin değişmediğinden emin olmak için araştırmalar yaptı. Lakers maçı garipti. Kalbim, garip atıyordu ve ritmi bozuktu. Bütün maç boyunca kalp ritmim bozuktu ve bunu daha önce yaşamamıştım. Normalde sahaya çıktığım zaman benim durumumda kalbim hızlandıkça normal ritme kavuşuyordu. Maç içerisinde hiç ritim bozukluğu yaşamamıştım ama Lakers maçında ritminin dışına çıkmıştı. Bir türlü toparlayamadım, enerjimi bulamadım. Kendime gelemedim. Ne olduğunu anlayamadım. O gece gerçekten korkunç bir şey yaşadım. Kalbim, daha önce hiç olmadığı kadar farklı veya garip atıyordu. Hiç böyle yavaş, hızlı… Çok acayip bir şeyi hiç yaşamamıştım. Sabaha kadar bekleyip doktora gitmek istedim.

O gece o kadar korkunca, çocuklarım, annem, bana güvenen ve benim gelecekte görmek istediğim çok fazla insan olduğunu da düşününce 15 yıl boyunca bu durumda oynamaktan ötürü Tanrı’nın bana şans bahşettiğini ve daha fazla zorlamak istemediğimi düşündüm.

aldridge

10 Nisan günü o düzensiz ritmi ilk ne zaman fark ettin?

Önce maç günü sabah fark ettim ama çalışmayı yapmıştık ve sorun olmayacak gibi gözüküyordu çünkü sahaya çıktığım zaman, koşmaya başladığım zaman, kalp ritmim hızlandığı zaman düzenli ritme dönüyordu. Asla o düzensiz ritim geri dönmüyordu. Maç esnasında kimse bilmiyordu çünkü ben ‘Oynamaya devam edersem düzelecek, düzelecek, düzelecek’ diye düşünüyordum. Hatta yardımcı koçlardan biri, Ime (Udoka) ile epey yakınım. Onunla omuz omuza çarpışıp kendimi heyecanlandırmaya ve havaya sokmaya çalışıyordum. Çünkü benim üzerimde yapılan çalışma, ritim hızlandıkça normale döneceğini gösteriyordu. Ben de onunla uğraşıyor, çarpışıyor, ritmi değiştirmeye çalışıyordum. Maçtan sonra konuştuğumuz zaman bunu neden sürekli yaptığımı fark etti çünkü daha önce hiç yapmamıştım. Ritmimin normale dönmesi için her şeyi yapmaya çalışıyordum ama bir türlü dönmüyordu, dönmedi. Bütün bir maç boyunca kendime gelemedim. Vücudum bir türlü ritme giremedi, kalbim garip attı ve bunu aklımdan çıkaramadım. Enerjimi bulamadım.

Gecenin devamı nasıl ilerledi?

Maçtan sonra hâlâ kendimde değildim ama gece saat 2-3 gibi gerçekten çok acayip bir hâl aldı. Kalbim, çok acayip atıyordu ve o an gerçekten benim için kötü oldu. Gece saat 2’den sabah 5’e kadar derin nefesler almaya çalışıyordum. Saat 5:30 gibi takım doktoruna mesaj atıp hastaneye gittim. Galiba en korkunç gecem o oldu.

Benim durumum ile ilgili zor olan şey bu. Gerçekten kötü olabiliyor ama sonra yeniden normale dönebiliyor. Ben bir şekilde gecenin sonunu getirdim ve hastaneye gittiğimde EKG çekildi. Kalp ritmime dair her şeyi görmek istediler ama o zamana kadar normal ritme dönmüştüm. Bu beni daha da çok endişelendirdi. Bütün gece korkunç hissetmiştim sonra doktora gittiğimde… Sanki garip bir ses çıkaran arabamı sanayiye götürmüşüm de o ses kesilmiş gibi. Dedim ki ‘Bakın, dün gece o kadar kötü hissettikten sonra siz burada bunu göremiyorsanız bu beni daha çok endişelendiriyor çünkü sorunun ne olduğunu bilemiyoruz.’ Sorunu görmenin tek yolu 3-4 gün boyunca Holter cihazı taşımak ve ritimden çıkınca onu göstermek olacaktı.

Eğer görebilirseniz sorun yok, nasıl sakinleşebileceğinizi anlıyorsunuz ve mantıklı oluyor. Fakat gidiyorsunuz ve hiçbir şey bulamıyorlar… Ne yaşadığınız düşünülünce işin çetrefilli kısmı orası. Bir saniyeliğine kalp ritmim düzgün oluyor, hemen sonra ritim bozuluyor. Kimse ne zaman olabileceğini anlayamıyor. Çok tahmin edilemez bir durum ve ben oynayıp bir daha o geceki gibi hissetmek ve bir şeyleri riske atmak istemedim. Kimse kötü bir şey olup olmayacağı konusunda %100 emin olamıyor. 2006’da bunu ilk yaşadığımda benchte bayıldım. İlk o zaman bu durumu yaşadığımı öğrendik. Ya sahaya çıktığımda uzun bir oyuncu koridor bulup bana doğru gelirse ve kalbim komik bir şekilde atmaya başlar da yine bayılırsam diye düşündüm. Adam bana doğru geliyor ve kafamı yere vurabilirim. Sakat kalabilirim. Ya smaca giderken bayılırsam? Kötü olabilecek çok şey var.

Takıma emeklilik kararını haber verirken ne kadar duygusaldın?

Çok zordu. Hemen Kevin (Durant) ile konuştum. Ona saygımı göstermek istedim çünkü serbest kaldığım zaman benimle konuşan ilk insan o’ydu. Ben de önce ona haber vermem gerektiğini düşündüm çünkü borçluydum. Galiba başta daha ziyade bir şok yaşadı çünkü dediklerime inanamadı ya da dediklerimi anlayamadı. Sonra tekrar konuştuk. Ben orada olduğum için gerçekten heyecanlı gözüküyorlardı. Telefonda duygusallaşmadım ama sonrasında biraz duygusaldım. Ne zaman birine ‘Emekli oldum’ desem duygusallaşıyorum. Hâlâ mutlu olmanın yollarını arıyorum. Kesinlikle depresyondaydım ve buradan çıkmanın yollarını arıyordum. Çünkü kendimi tekrar nasıl bulabileceğimi bilmemek çok dramatikti. James (Harden) ile de konuştum. Ne olduğunu öğrenmek istiyordu. Dedim ki ‘Bir türlü vücudumu kontrol edemediğimi söylemiştim, hatırlıyor musun?’ O da ‘Evet, ritimden bahsetmiştin. Şut ritmi değil mi?’ dedi. ‘Yok’ dedim. ‘Kalp ritmim.’ ‘Bilmiyordum’ dedi.

Hepsi bir şeylerin yanlış gittiğini görmüştü ama ne olduğunu bilmiyorlardı. Dolayısıyla neden böyle söylediğimi açıklayınca onlara da mantıklı geldi. Sahayı bırakıp emekliliğe giden yolda ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Brooklyn’e gitme kararına dönersek, bu kararı nasıl aldın? Birçok insan için bu bir seçenek gibi bile gözükmüyordu.

Ben Brooklyn’i oraya gidip bir süper takım oluşturmak için seçmedim. Brooklyn’i seçtim çünkü neye ihtiyaçlarının olduğuna, ne yapmaya çalıştıklarına baktığınız zaman ben istedikleri tarza tam olarak uyuyordum. Yalnızca skor üretebilecek bir uzun alarak daha iyiye gitmek istiyorlardı ve ben bunu yapıyorum. Maç sonlarında bir şutör istiyorlardı ama daha uzun oyuncuları savunabilecek bir uzunu da istiyorlardı. Ben buyum. Ne istedikleri ve neye ihtiyaçları oldukları düşünülünce ben o tanıma uyuyordum. Onları seçmemin sebebi ihtiyaçları ve benim oyun tarzımdı. Daha ilk günden itibaren ‘Post-up yapmanı, pota çevresinde skor üretmeni, üçlük atmanı ve pota çevresinde olmanı istiyoruz’ dediler. Dolayısıyla benim için zor bir uyum süreci olmadı çünkü kendim olmamı ve bana ihtiyaç duyduklarını söylediler. Öyle olunca ‘Neden oraya gitmeyeyim?’ diye düşündüm. Herkesin süper takım olduğunu söyleyeceklerini biliyordum ama bence San Antonio’da Spurs daha genç bir takım olduğu için evimde oturmam komikti. Spurs‘ün durumunu çok iyi anlıyorum. Blake (Griffin) de Detroit’te oynamıyordu çünkü onlar da gençleşmek istiyorlardı. Hâliyle sanki ikimizin de kariyerleri bitmiş gibiydi. Fakat aynı takıma geldiğimizde bu sefer hile yaptığımızı konuşmaya başladılar. Kendi takımlarında oynamayan ve takımları tarafından gönderilmek istenen iki oyuncu var. Sonra bir takıma gidiyorlar. Bir hafta önce sözde kariyerim bitmişti. Blake, Nets ile imzalamadan bir hafta önce sözde kariyeri bitmişti. Sonra birden bire hile yapıyor olduk. Benim için bütün bu süreci takip etmek komikti.

Nets‘i seçtim çünkü benim için yaptığım şeyleri yapma fırsatıydı ve hiçbir şeyi eğip bükmeme gerek yoktu. James, Kevin ve Kyrie (Irving) için alan açabilecek bir oyuncuya ihtiyaçları vardı ve ben buyum. Ayrıca sahada uzun oyuncuları da savunabiliyorum. Son çeyrekte, son beş dakikada karşı tarafta dominant bir uzun varken ben oyunda olup skor üretmeye ve daha uzun bir oyuncuyu savunmak için skordan fedakarlık etmeye mecbur bırakmadan oynamaya devam edebilirim.

Bu sezon takımın playofflarda bir parçası olmayıp şampiyonluğa oynayamamak en zor tarafı mı?

En zoru o’ydu. Finale çıkıp orada mücadele edebilecek, tarih yazan ve iz bırakan bir ekibin parçası olabilecek fırsata sahip olmak… Ben hiç final oynamadım. Batı Konferansı finali oynadım ama hiç NBA finali oynamadım. Dolayısıyla benim için o adımı atma fırsatı, kariyerime bunu ekleme ve nasıl olduğunu görme şansıydı. Her zaman anı yaşamamla, büyümeye ve her andan bir ders çıkarmaya çalışmamla gurur duydum. Oraya gidip neler olduğunu görmem, takıma yardımcı olmam ve bu yolculuğun bir parçası olmam gerekiyordu. Sonra finale çıkabilirsek 2-3 defa daha final oynamayı umuyordum. Dolayısıyla kesinlikle en zor kısmı buydu.