By Paolo Uggetti- Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 27 Nisan 2021 The Ringer’da yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Rondae Hollis-Jefferson’ın menajeri, 4 aydır oyuncunun beklediği haberi vermek için evine geldiğinde takvim yaprakları Nisan ayını gösteriyordu. Jefferson, 2020 sezonunun sonundan beri bir NBA takımının kadrosunda yer almamıştı. Ancak o günün sabahında Portland, Jefferson ile 10 günlük bir kontrat imzalamak istediğini menajerine bildirmişti.
O dönemi hatırlayan Jefferson, “Kendi kendime ‘Sanırım sezonun geri kalanı boyunca oynayamayacağım.” diye düşünmeye başlamıştım.” ifadelerini kullanıyor.
Portland’ın Jefferson’a gösterdiği ilgi gayet ciddiydi. Jefferson, sonunda beklediği kontratı imzaladıktan sonra derin bir nefes almıştı. Sonunda formasını giyebileceği bir takım bulmuştu. Bir sonraki sabah saat 05.00’te uyanarak Amerika’yı boydan boya geçen bir yolculuğa başlayan Jefferson, 10 günlük fırsatını kullanarak kendisini kanıtlamak istiyordu.
Jefferson, 2021 sezonunun başında Minnesota Timberwolves‘un antrenman kampına katılmıştı. Ancak kadrosunda esnekliğe sahip olmak isteyen Timberwolves, Jefferson’ı serbest bırakmayı tercih etmişti. NBA Draftı’nda 23. sıradan seçilerek lige katılan Jefferson, NBA’deki yerini sorgulamaya başlamıştı. Jefferson, o dönemdeki düşüncelerini “Eğer bana bundan 3-4 yıl önce kariyerimin bu noktaya geleceğini söyleseydiniz size gülerdim. Bu yüzden böyle bir pozisyonda olmak benim için çok zordu.” diyerek paylaşıyor.
Timberwolves tarafından serbest bırakıldıktan sonra Jefferson, hayatında kontrol edebileceği şeylere odaklanmayı tercih etti. Formda kalmaya, antrenmanlarına devam etmeye, Covid-19 salgını esnasında sağlıklı kalmaya çalışıyordu. Kış boyunca Minnesota’da bulunan ve Covid-19 yüzünden annesini kaybeden Karl-Anthony Towns’ın yaşadıklarını yakından gören Jefferson, bu hastalığın ne kadar yıkıcı olabileceğini hissetmişti. Küçük bir oğlu olan Jefferson, bu yüzden evden her dışarı çıktığında sağlıklı kalabilmek ve kendisini NBA’e hazırlayabilmek adına mümkün olduğu kadar fazla önlem alıyordu. Ligdeki takımların, oyuncuların sağlıklı ve oynayabilir durumda olmasına çok önem veriyordu.
“Bu sezon eğer takıma katıldığınız anda katkı veremiyorsanız takımların sizden çabuk vazgeçeceğini anladım.” diyor Jefferson. “Bu profesyonel bir iş, ama bunun zor bir durum olduğu gerçeği değişmiyor.”
Bu NBA sezonundaki kısıtlamalar, lig genelindeki bütün takımları etkiledi. Ancak kendisine takım bulmaya çalışan oyuncular, normal şartlar altında sahip olduklarından çok daha az fırsat buldular. Kısa sezon arası ve G-League sezonunun oynanmaması sebebiyle oyuncuların 10 günlük bir kontrat bulduğunda hazır durumda kalması çok daha zor hale geldi.
“Dürüst olmak gerekirse çok kötüydü.” diyor ligdeki ikinci sezonunu geçiren ve yıl boyunca Detroit Pistons ile 3 tane 10 günlük kontrat imzalayan Tyler Cook. “Gerçekten çılgıncaydı. Ancak son 1.5 yıldır herkes için durum böyle.”
Geride bıraktığımız 15 yılda NBA takımları, sezon başına 51 tane 10 günlük kontrat vermişti. Genellikle bu kontratların %20 – %40’ı daha uzun vadeli sözleşmelere dönüşüyordu. Geride bıraktığımız sezonda ise takımlar toplam 54 tane 10 günlük kontrat dağıttı. Fakat bu kontratlardan sadece %9’u sezon sonuna kadar devam eden sözleşmelere dönüştü. Diğer bir değişle 2020-21 sezonunda takımlar, kadrolarını oluştururken esnekliğe sahip olmaya çok daha fazla önem verdi. Bu sadece oyuncuların kısa vadedeki iş güvenliğini değil, play-off’larda oynama ve bir sonraki sezon için kendilerini gösterme fırsatını da ellerinden aldı.
“Bu sezon biraz daha garipti çünkü G-League sezonu oynanmadı.” diyor bir oyuncu menajeri. “G-League Fanusunda oynanan maçlar sadece birkaç hafta sürdü. Bu yüzden uzun süredir oynama fırsatı bulamayan oyuncuların 10 günlük sözleşmeler imzaladığını gördük. Çoğu zaman bu haberleri gördüğümde ‘Nasıl yani? Sezon oynanmıyor muydu?’ diye düşünürken kendimi buldum.”
Mart ayında G League Fanusunda oynanan maçlarda takımlar sadece 15’er normal sezon maçı oynadı. Bu da NBA takımlarına kendisini kanıtlamak isteyen oyunculara ufak da olsa bir fırsat sağlıyordu. Bu şartlar altında her maçın, her pozisyonun önemi doğal olarak artmıştı. G League sezonunda mücadele eden 18 takımda fırsat bulamayan oyuncuların ise NBA takımlarının radarına girebilmek için farklı yöntemler bulması gerekiyordu.
Cook gibi oyuncular ise G-League’deki fırsatı değerlendirmekten başka bir çare yoktu. Cook, G-League’de yakaladığı fırsatı gayet iyi değerlendirdi ve Şubat ayının sonunda Brooklyn Nets‘in kadrosunda bir fırsat yakaladı. Ancak Cook, St. Louis’teki evinden Brooklyn’e gittikten kısa süre sonra Nets‘teki macerasının çok uzun soluklu olmayacağını anlamıştı. Nets, Blake Griffin’i kadrosuna katmak üzereydi. Brooklyn ekibinin kadrosunda boşluk yaratma ihtiyacı, 10 günlük kontratının sona ermesinin ardından Cook’un evine dönmesini gerektirdi.
“Evde beklediğim sırada sürekli Covid-19 testleri oluyordum ve güvenlik protokollerine sadık kalmaya çalışıyordum.” diyor Cook. “Bu sayede hazır kalıp fırsat oluştuğunda hazır olmaya çalışıyordum.”
Ocak ayının başında Memphis Grizzlies, sakatlıklarla boğuşuyordu ve kadrosuna ekleme yapmak zorundaydı. Bu yüzden Memphis ekibi, 30 yaşındaki Tim Fraizer ile 10 günlük bir kontrat imzaladı. Haberi aldıktan sonra apar topar Houston’dan Memphis’e geçen Fraizer, 10 günlük kontratı başlamadan önce 6 gün boyunca karantinada kalmak zorundaydı. Fraizer, tekrar NBA parkesine adım atabilmek için ne gerekiyorsa onu yapmaya hazırdı. Kısa sezon arasında bir türlü kontrat bulamayan Fraizer, normal olarak hayal kırıklığına uğramıştı ancak o sabırlı olup antrenmanlarına devam ederek NBA fırsatının kapısını çalmasını bekledi.