Keith Langford: “NBA Hedefini Bir Noktada Bırakıp, Kendimi Avrupa Basketboluna Adadım”

21/Haz/21 16:29 Haziran 21, 2021

admin69

21/Haz/21 16:29

Eurohoops.net

16 yıllık profesyonel kariyerinin 13’ünü Avrupa’da keçiren Keith Langford, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi…

By Aris Barkas / barkas@Eurohoops.net

2008’den beri profesyonel kariyerine devam eden Keith Langford, kıta basketbolunun en önemli isimlerinden birisi olmayı başardı. 37 yaşındaki yıldızın yakın zamanda durmaya da niyeti yok.

NBA’de San Antonio Spurs formasını terlettikten sonra Avrupa’da Angelico Biella, Virtus Bologna, Olimpia Milano, Khimki Moskova, UNICS Kazan, Maccabi Tel Aviv, Macabi Rishon Lezion, Panathinaikos ve AEK gibi takımlarda da oynayan Langford, Eurohoops’a özel bir röportaj verdi ve Avrupa’daki günleri hakkında konuştu.

Avrupa basketbolunda Amerikalı oyuncuların ne kadar önemli olduğu ortada. Langford da kıta dışından gelen oyuncuların zihniyeti hakkında konuşabilecek en yetkin isimlerden bir tanesi. Yıldız oyuncu, Avrupa’daki kariyeri boyunca karşılaştığı zorluklar ve meydan okumalar hakkında samimi açıklamalar yaptı.

2014 ve 2017 yıllarında EuroLeague’in sayı kralı olan Langford, Amerikalı bir oyuncu olarak Avrupa’da oynamanın ne anlama geldiğini, ailesi ve arkadaşlarıyla iletişimini nasıl sürdürdüğünü anlattı.

Karşınızda Langford ile gerçekleştirdiğimiz röportajın öne çıkan satır başları:

– Yunanistan’da Panathinaikos ve AEK formasıyla 3 yılı geride bıraktın. Oynamaya devam edecek misin?

“Tabii ki. Kariyerimin sonuna yaklaştığımın farkındayım. Oynamayı bıraktıktan sonra dönüşüm olacağını düşünmüyorum. Sonun yaklaştığını anladığınızda elinizdeki fırsatı sonuna kadar değerlendirip keyif almak istiyorsunuz. Bu yüzden mental olarak rahatım. Oynamayı bıraktığımda dönüşümün olmayacağının farkındayım.”

– Avrupa basketbolunun zirvesin çıkmayı başardın. Kendini hala bu konumda görüyor musun?

“Bu gerçekten garip bir his. Şu anda 37 yaşındayım ve J.R. Holden, Matjaz Smodis, ve Gregor Fucka gibi oyunculara karşı oynadım. Vasilije Micic gibi yeni jenerasyonun yıldızlarıyla da karşılaşma fırsatım oldu. İki neslin tam ortasında gibiyim. Bu çok hoş bir şey, kariyerim boyunca farklı nesillere karşı mücadele ettim. Bu çok eğlenceli bir deneyimdi ve bununla gurur duyuyorum.

– Kendini Avrupa’da oynayan tipik bir Amerikalı oyuncu olarak mı görüyorsun yoksa daha farklı bir mentaliteye mi sahipsin?

“Yaklaşımım farklı. Kariyerimin bir noktasında NBA hedefini tamamen arkamda bırakmam gerekti. Fiziksel ve zihinsel olarak kendimi tamamen Avrupa basketboluna adadım. O andan itibaren kariyerim ve oyunum bambaşka bir seviyeye çıktı. Avrupa’daki kültürü kabullendim. Oynadığım her ülkede yakaladığım fırsatın kıymetini daha iyi anladım ve bundan keyif aldım.

– Bazı oyuncular buradaki kariyerine tamamen maddi açıdan yaklaşıyor. Bu zihniyetin başka bir kıtada profesyonel kariyerine devam ederken oyunculara zarar verdiğini düşünüyor musun?

“Zarar verebilir. Avrupa’da ve Amerika’da birçok insan oyun tarzınız üzerinden karakterinizi de yorumlamaya çalışıyor.

Örnek vermek gerekirse ben bir skorerim. İnsanlar çok şut attığım için bencil bir oyuncu olduğumu düşünebilir. Sahaya çıktığımda çok agresif bir oyuncuyum. Saha dışında da insanlar bana aynı gözle bakıyordu. ‘O küstah birisi, onunla anlaşılmaz.’ diye düşünen çok oldu. Ancak bu tamamen farklı bir konu. Para için oynuyor olmak doğal olarak olumsuz bir algı. Ancak çok çok iyi bir oyuncu olduğunuzda, işinizi çok iyi yaptığınızda takımlar size ihtiyaç duyacaktır.

Bunu sağlarsanız her zaman iyi paralar kazanabilirsiniz. Ben de son 15-16 yıldır bunu yapabilme fırsatı yakaladım.

– Ben biraz diğer oyuncuların zihniyetinden bahsediyordum. Başka bir kıtada 8-9 ay boyunca kalınca ailesini çok fazla özlediği için zorlanan oyuncular var. Avrupa’daki insanların Amerikalı oyuncuları yıldız olarak gördüğü için işin bu tarafını göz ardı ettiğini düşünüyor musun?

“Bu yaptığınız işin bir parçası. Amerikalı oyuncular Avrupa’ya geldikten sonra kariyerlerinin gerçeğinin bu olduğunu ne kadar çabuk kabullenirse onlar için o kadar iyi. Burayı 10 aylık bir hapis gibi görmemeleri gerekiyor. Diğer her şeyin önemi yok. Buraya basketbol oynamaya ve üst düzeyde performans vermeye geliyorlar. Eğer bu zorluğu aşamazsanız bu hem kariyerinize hem de performansına zarar verebilecek bir şey. Bu yüzden bu gerçekliği sahiplenmeniz gerekiyor. Buraya geldikten sonra kendinizi tamamen adamanız gerekiyor. İyi basketbol oynadığı için maaş alan bir profesyonelsiniz ve tek önemli olan şey de bu.

– Ailenin seninle birlikte Avrupa’ya gelerek buradaki kültürü tanıması tamamen bilinçli alınmış bir karar mıydı?

“Ben Avrupa’da iki türlüsünü de yaşadım. Bazen Avrupa’da ailem yanımda olmadan aylar geçirdim. O dönemde bunun doğru karar olduğunu düşünüyordum. Ailemin yaşaması açısından çok uygun olmayan yerlerde oynadım. O zaman kariyerim en büyük önceliğimdi. Daha sonra ailemin yanımda olabilmesi için kariyerimden fedakarlık yaptığım dönemler de oldu. Ancak başlarda tek düşündüğüm kariyerimi ne kadar yüksek bir seviyeye çıkarabileceğimdi. Bu yüzden mümkün olan en iyi hale gelebilmek için elimden gelen her şeyi yaptım.

– Amerika’da hala Kansas günlerinde gösterdiğin performansla senden bahsediliyor olması seni öfkelendiriyor mu?

“Bu aslında biraz garip çünkü bu düşünce kolay kolay değişmiyor. Amerika’da üst düzey bir NCAA oyuncusu olmak, neredeyse NBA’de iyi bir oyuncu olmak kadar önemli. Artık eskisi kadar önem verilmiyor ama insanlar bana hala o günleri soruyor. Yaklaşık 18-19 yıl önce Final Four’da oynamıştım ama insanlar hala o günleri hatırlıyor. Bu bana komik geliyor.”

– Hala basketbol oynadığını insalara anlatmak durumunda kalmak garip geliyor mu?

“İnsanlar beni gördüklerinde ‘Sen Kansas’ta oynamıştın. Carmelo Anthony ve Dwyane Wade ile karşılaştın.’ diyorlar. Daha sonra bana şu anda ne yaptığımı soruyorlar. Ben de heyecanlı bir şekilde ‘Şu anda Avrupa’da oynuyorum.’ diyorum. Ancak bu cevabı verdikten sonra insanların o heyecanı kayboluyor. Aramızdaki iletişim o andan itibaren tamamen değişiyor. ‘İyi şanslar, seni televizyonda izlemek eğlenceliydi.’ diyorlar. Son 16 yılda yaptıklarımı önemsemiyorlar. Bu komik bir durum ama bu hissi sevdiğimi söyleyebilirim.”

– Kendini bir yıldız gibi hissediyor musun?

“Bazen. Oynadığım ülkeye göre bu durum değişiyor. Rusya’da 5 yıl oynadım, orada Hokey oyuncuları yıldız muamelesi görüyordu. Rusya’da nereye gidersem gideyim insanlar beni o kadar çok tanımıyordu. CSKA‘da oynamadığınız sürece bu durum değişmiyor. CSKA‘da oynadığınız zaman bile CSKA’nın Hokey oyuncuları kadar ilgi görmüyorsunuz. Yunanistan ya da İsrail gibi ülkelerde ise taraftarın tutumu çok farklı, inanılmazlar. Bu ülkelerde daha fazla yıldız muamelesi görüyorsunuz. Diğer ülkelerde sokaktaki herhangi bir insandan çok farkınız olmuyor.

– NBA’de son dönemde ödenen maaşların iyice artmasıyla birlikte Avrupalı oyuncular bile Amerika’ya gitmenin hayalini kuruyor. Şu anda Avrupa’da kariyerine başlayacak oyunculara nasıl bir tavsiye verirsin?

“Bu söylediğimi biraz eski kafalılık olarak alıgılayabilirsiniz. Ancak bir işe kendinizi tamamen adamazsanız elinizdeki fırsatı maksimize edemezsiniz.

NBA’de oynamak isteyen oyunculara bu fırsatı kovalamayı bırakana kadar Amerika’da kalmayı tavsiye ederim. Avrupa’ya kafanızda o ihtimali bitirdikten sonra gelip kendinizi tamamen adamanız gerekiyor. Diğer türlüsü gerçekten çok zor. Shane Larkin, Malcolm Delaney gibi oyuncular da bunun örneğini görebiliyoruz. Bu kolay bir şey değil. Ancak tamamen konsatre olduktan sonra kariyeriniz çok başka seviyelere çıkıyor.

NBA’de oynamak isteyen oyuncular birkaç yıl Amerika’da kaldıktan sonra bu hayallerinin gerçekleşmeyeceğini anlayabiliyorlar. Bunun farkına vardıktan sonra Avrupa’ya gelince çok daha farklı bir seviyede performans verebiliyorlar.