By Jake Fischer – Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Bir NBA takımının lotaryada yer alması çok kolay. Ligdeki takımların yeniden yapılanmaya girdiğinde tanking yapmasının sebebi de bu. En yetenekli oyuncular, NBA Draftlarının zirvesinden seçiliyor ve sezonu mümkün olan en kötü sıralamada tamamlamak üst sıralardan seçim yapmanızı kolaylaştırıyor.
Bu da Sacramento Kings gibi takımların tam anlamıyla yeniden yapılanma yoluna girmeden arada sıkışmasına sebep olabiliyor. 2010’lu yıllarda Kings takımı, Sam Hinkie’nin Sixers’ı kadar net bir yeniden yapılanmaya girmedi ya da rekabetçi olmayı başaramadı.
Birazdan okuyacağınız satırlar, “Kazanmak için Kaybetmek: NBA’de Tanking Dönemi Ligi Nasıl Değiştirdi?” isimli kitaptan alınmıştır. Sizin okuyacağınız kısım ise Sacramento Kings’in yıldız oyuncu DeMarcus Cousins’ın etrafına rekabetçi bir takım kuramamasının arkasındaki sebeplere yoğunlaşıyor.
1999 yılından 2006’ya kadar Kings, üst üste 8 kez play-off’larda yer aldı. Yıllarca tartışılan 2002 Konferans Finallerinde Los Angeles Lakers’a kaybeden Kings, 2006 yılından beri bir daha play-off’lara dönmeyi başaramadı. Sacramento ekibi, NBA’de en uzun süredir play-off yapamayan takımlar arasında bulunuyor.
“Sacramento, çok uzun süredir kazanan bir takım istiyor.” İfadelerini kullanıyor Rudy Gay. Play-off’lara dönebeilmek adına Kings birçok takım kursa da birçok farklı yönetici ya da koç görev alsa da bir türlü play-off’lara dönmeyi başaramadı. Sacramento, her sene kendisini lotarya kurasında bulurken Cousins’ın kadrosunda yer aldığı dönem boyunca bir kez bile 4. Sıradan daha yukarıdan seçim yapamadı. Kings, vasatlığa sıkışmış bir makine gibi aynı sonuçları almaya devam etti.
2010 Draftı’nın 5. Sırasında Cousins gibi bir yeteneği bulmanın bir soygundan farkı yoktu. Ancak Kings, bu avantajını bir türlü rekabetçi bir ekip kurarak sahaya yansıtamadı. Sacramento, 2011 yılında BYU çıkışlı skorer oyuncu Jimmer Fredette’i kadrosuna katmıştı. Ancak bir türlü istikrarlı olarak süre alamayan Fredette, kariyerinin ilk döneminde bir türlü güvenini bulamadı. O dönemde Kings’in asitan koçluğunu yapan Chris Jent, “Fredette, bir türlü gerçek bir fırsat yakalayamadı.” Değerlendirmesini yapıyor.
Gelişim göstermesi gerektiği net şekilde gözüken Kings kadrosunun başına 2013 yazında koç Mike Malone ve ekibi geçti. Malone, beklentileri yerine getirmeden önce 2 yıllık bir süreye ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. İlk sezonda takıma alıştıktan sonra Cousins’ın etrafına bir yapı kurulacaktı. Bir sonraki yaz döneminde bu yapıya uygun eklemeler yapıldıktan sonra 2014-15 sezonuna ise play-off parolasıyla girilecekti. Ancak takım sahibi Ranadive’nin sabrı, Aralık ayına girilirken takımın 4-12’lik bir dereceye sahip olduğunu görmesiyle birlikte taştı. Takım sahibi, bir değişiklikler yapması gerektiklerini düşünüyordu. “Rudy’yi kadroya kattığımız anda her şey değişti” diyor Jent. “2 yıllık planlarımız değişmişti.”
Sacramento’nun daha sonraki ilk hamlesi Isaiah Thomas’a takas aramak oldu. Kısa oyun kurucu ile DeMarcus Cousins arasındaki ilişki gitgide daha da geriliyordu ve takım tesislerinde bile bu gerginlik fark edilebiliyordu. Takım sahibi Ranadive, takımın yıldız uzunundan taraf oldu. O dönemde Suns ve Celtics, Thomas’a ilgi gösteren takımlar arasında yer alıyordu. Ancak takımların teklifleri, 2. Tur draft hakkından yukarı çıkmıyordu ve Kings de ilk beşindeki bir oyuncuyu bu kadar ucuza bırakmak istemiyordu. O dönemde Sacramento’nun genel menajerliğini yapan Pete D’Alessandro, takas paketine eski ilk tur seçimi Jimmer Fredette’i eklediğinde bile daha iyi teklifler bulamıyordu.
Sacramento’nun sahibi o dönemde Warriors’ın NBA’in gelecekteki şampiyonu olduğunu düşünüyordu. 2014 play-off’larında Warriors’ı eleyen Los Angeles Clippers, Doc Rivers’ın yönetiminde 100 pozisyon başına 112 sayı kaydederek lig lideri olmuştu.
Ranadive’nin o dönemdeki vizyonu netti. Malone’un koç ekibinde Rudy Gay ve DeMarcus Cousins’ın etrafında şekillenen ve 100 pozisyon başına 112 sayı üretebilecek bir sistem kurmasını istiyordu. Bu da takımın çok daha yüksek bir tempoda oynamasını gerektirecekti. Bu durum da Kings’in geçiş oyunu savunmasında zorlanacağı gerçeğini beraberinde getiriyordu.
“Daha iyi şutörlere, daha agresif bir oyun anlayışına sahip olmamız gerekiyordu. Cousins’ı sahada bir oyun kurucu gibi kullanabilmeliydik. Cousins ribaundu aldıktan sonra hücumu başlatmalıydı.” Diyor Jent. “Ama… Eğer savunma yapmazsanız, kendiniz bir savunma takımı olarak tanımlamazsanız kazanmanız mümkün değil.”
Sacramento, 2014 yılında play-off’ların dışında kaldı ve 2014 Draftı’nda 8 sıralı seçimin sahibi oldu. Kings’in rakip organizasyonları analitik istatistikleri inceleyerek oyuncuları izlerken Sacramento ekibi online bir yazılım kurarak 2014 Draftına giren oyucuları incelemeye başladı ve buna projeye Draft 3.0 adını verdi.
GM Pete D’Alessandro, draft analiz ekibine dahil etmek için harika adaylar bulmuştu. Basketbol Şöhretler Müzesi’ne üye olan Mitch Richmond ve Chris Mullin, Sacramento’nun danışman ekibinde bulunuyordu. Sacramento’nun geleneksel oyuncu gözlemleme departmanı, seçecekleri oyuncuyu belirlemişlerdi bile. Sadece bu yazılımın ortaya çıkaracağı istatistiklerin de bu kararı desteklemesini bekliyorlardı.
Ranadive’nin daha hızlı bir oyun oynanmasını istemesi sebebiyle 2014 draftındaki stratejisini değiştiren Kings, 8. Sıradan Nik Stauskas’ı hedefliyordu. Kings’in gözlemci raporları da Stauskas’ın yaratıcı profiline geçer not veriyordu. Eldeki veriler, aynı zamanda Michigan çıkışlı oyuncunun dribling üzerinden de iyi bir şut tehdidi olduğunu ortaya koyuyordu. Draft 3.0’ın elde ettiği sonuçların paylaşıldığı sunum sona erdikten sonra Sacramentolu yöneticiler alkış tutmaya başlamıştı.
“Gerçekten muhteşem bir iş çıkardınız.” diyordu genel menajer Pete D’Alessandro.
“İşimizi çok kolaylaştırdınız.” Diye ekliyordu genel menajer yardımcısı Mike Bratz. “Analizlerinizde de çok doğru noktalara temas etmişsiniz. Gerçekten harika bir iş çıkarmışsınız.”
“Ya harika bir iş çıkardınız ya da hepimiz yanılıyoruz.” Diyordu D’Alessandro. ”2 yıl içerisinde göreceğiz.”
Draft gecesi geldiğinde 8. Sıradan Stauskas’ı seçme ihtimalleri iyice artmıştı. 4. ve 7. sıradan tam olarak Kings’in umduğu seçimler yapılmıştı. Boston, Marcus Smart’ı Los Angeles ise Julius Randle’ı seçtikten sonra Kings yönetiminde kutlamalar başlamıştı.
Kings’in seçim hakkı geldiğinde o dönemde Sixers’ın genel menajerliğini yapan Sam Hinkie, Kings’li yöneticileri aradı ve 8. sıra hakkı için 10. sıra hakkını ve 2 tane de 2. tur draft hakkı teklif etti.
Sixers’ın oyuncu gözlemcileri Nik Stauskas ile ilgileniyordu. Koç ekibi, yaratıcı bir dış oyuncuya ihtiyaç duyuyordu. Brett Brown, Stauskas’ın yetenek paketini çok beğenmişti ve Sixers formasıyla onun genç bir Manu Ginobili etkisi yaratabileceğini düşünüyordu. Ancak Kings GM’i D’Alessandro, Hinkie’nin teklifine olumlu geri dönüş yapmadı.
Kings yöneticileri, kendi aralarında bir kez daha durumu değerlendirdikten sonra oy birliğiyle karar verdiler. Stuaskas’ı seçeceklerdi. “Stuaskas’ın lotarya seçimi olabileceğini düşünüyorduk ama 8. Sıraya kadar yükseleceğini tahmin etmemiştik.” açıklamasını yapıyordu Nik’in kolejdki koçu John Beilein.
Telefonu eline alan D’Alessandro, Brooklyn’deki yeşil odada bekleyen Nik Stauaskas’ı aradı ve “Sana Sacramento’ya geleceğini söylemiştik değil mi?” diyerek telefonu açtı. “Tebrikler adamım, bunun için gerçekten çok heyecanlıyız. Şu anda oturduğum masanın etrafında birçok gülen yüz var.”
Yönetici daha sonra telefonu takım sahibi Ranadive’ye uzattı ve o da telefonu hoparlöre aldı. “Sana Kaliforniya’ya hoş geldin demek istiyorum.” diyerek konuşmaya başladı Ranadive. Kings takım sahibi, yöneticilerle birlikte bir tezahürat yapmak istiyordu.”
“Saymaya başladı, 1…2…3,” diye hatırlıyor o anı Stauskas.
“Nick harika!” diye bağırmış yöneticiler.
“Gerçekten çok şaşırmıştım çünkü hiç böyle bir şey beklemiyordum.” diyerek hatırlıyor o anı Stauskas. “O anda draft edildiğim için çok heyecanlıydım. Ama aynı zamanda garipti de. Draft masasında oturuyordum ve ‘Teşekkürleer, çok sağolun’ diyerek telefonu kapattım.”