Tanıklar Anlatıyor: Kevin Garnett Hakkında Bilinmeyen Hikayeler

12/Tem/21 12:05 Temmuz 12, 2021

admin69

12/Tem/21 12:05

Eurohoops.net

Basketbol Şöhretler Müzesi’nin son üyelerinden Kevin Garnett hakkındaki bilinmeyen hikayeleri Eurohoops Çeviri huzurlarınıza taşıyor…

By Jon Krawczynski – Çeviri: Arma Kaynar / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı TheAthletic’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Kevin Garnett’in NBA’in gördüğü en rekabetçi oyunculardan birisi olduğunu bilmeyen yoktur. Ancak Garnett’in aynı zamanda takımının en çok para kazanan oyuncusu olduğu için takım arkadaşlarıyla kart oynarken bilerek kaybedecek kadar düşünceli birisi olduğunu biliyor muydunuz?

Garnett’in genç oyunculara mentorluk yapan birisi olduğunu büyük olasılıkla biliyorsunuzdur. Peki Garnett’in Gladyatör filminde Maximus’un Commodus ile son dövüşünü çaylak oyunculara NBA’^de kazanmak için ne yapmaları gerektiğini gösterebilmek için örnek olarak kullandığını biliyor muydunuz?

Garnett’in NBA tarihindeki uzun oyuncular arasında en iyi ayak fundamentallarından birisine sahip olduğunu neredeyse bilmeyen yok. Peki Garnett’in aynı ayak oyunlarını bir golf kulübünde düzenlenen özel bir partide tüm gece boyunca dans ederken sergilediğini biliyor muydunuz?

Garnett, NBA’de toplam 21 sene oynadı. Taraftarlara, koçlara, medyaya ve takım arkadaşlarına yardımcı olabilmek için zaman ayırmaktan asla çekinmedi. The Athletic de geçtiğimiz günlerde Basketbol Şöhretler Müzesi’ne giren Garnett hakkındaki hikayeleri öğrenebilmek için tam olarak bu isimlere başkalarının bilmediği anılarını sordu.

Bu yazıda yer alan herkese gidip “İnsanların bilmediği bir Garnett hikayesi anlatmanız gerekse bu ne olurdu?” diye sorduk. Garnett gibi bir efsanenin kariyerini kutlamak için daha iyi bir yöntem olamazdı.

REKABETÇİ

Zach LaVine recalls meeting Kevin Garnett in 2015 | TalkBasket.net

Zach LaVine, Chicago Bulls, eski Timberwolves takım arkadaşı: Çaylak yılımda (2015) takıma takas olduktan sonra tesislere sürekli en erken gelen o olurdu. Çaylak oyuncular olarak genellikle maç günleri saat 15.00 – 15.30 gibi salonda olurduk. Soyunma odasında eskiden mutfaktaki bir televizyon ve kanepe olurdu. Oraya girdiğimde Garnett’i gördüm. Bir süredir ordaymış gibi gözüküyordu ve televizyonda Gladyatör’ü izliyordu. Russell Crowe’un ölümüne savaştığı son dövüş sahnesi vardı. O esnada Garnett beni ve Andrew Wiggins’i gördü ve bizi yanına çağırdı.

Biz yanına gittiğimizde kendisini filme iyice kaptırmıştı. “Bunu görüyor musunuz? İşte her şey bununla alakalı. Gerekirse inandığınız şey için, yanınızdakiler için ölümü göze almalısınız. Maça çıkarken tam olarak bu zihniyete sahip olmanız gerekiyor. Her şey savaşla alakalı. Takım arkadaşlarınızla sonuna kadar savaşmaya hazır olmalısınız. Bunu çok seviyorum, tüylerim diken diken oluyor.” dedi.

Kollarına baktığımda gerçekten tüylerinin diken diken olduğunu gördüm. Ben çok büyük bir Garnett hayranıyım ve “Seni anlıyorum adamım. Böyle oynamamız lazım.” dedim. KG de “Aynen öyle Zach. Ne dediğimi anladın mı Wiggs?” diye sordu.

Wiggins, “Gladyatör’ün ne olduğunu bilmiyorum bile, bu filmi daha önce duymadım.” cevabını verdiğinde Garnett’in yüz ifadesi inanılmazdı. Kızgın değildi ama dehşete düşmüştü. Bize doğru baktı ve “Gidip maça hazırlanın.” dedi.

Clayton Wilson, eski malzeme sorumlusu: Onun için her antrenman final serisinin 7. maçı gibiydi. Antrenmanlardan önce Kevin McHale yanıma gelirdi ve Garnett’i sinirlendirmemi isterdi. Bu şekilde antrenmandaki ciddiyet seviyesi daha da artardı.

Bu yüzden antrenman başladıktan sonra Sam Mitchell’a “O seni savunamaz Sam! Kıçını tekmele! KG’nin takımını mahvedin!” diye bağırırdım.

KG bana dik dik baktıktan sonra Mitchell’ı savunmada kitlerdi ve trash talk yapmaya başlardı. Daha sonra Mitchell, dişliğini çıkarıp bana çenemi kapatmamı söylerdi. Zaten Garnett’e karşı oynamak giç kolay değildi. Bir de üstüne Garnett’in gaza gelmesi Mitchell’ın işine hiç gelmezdi. Ben de bunu gördükten sonra kendi işlerimi halletmek için oradan uzaklaşırdım ve McHale de bana teşekkür ederdi.

Ryan Saunders, eski  Timberwolves koçu, Flip Saunders’ın oğlu ve 1990’lı yıllarda top toplayıcı çocuk: Babam, çoğu zaman Garnett’i antrenmanlarda özellikle ilk beş oyuncularıyla birlikte oynatmazdı. Sam Cassell, Latrell Sprewell, ve Wally Szczerbiak gibi isimlere karşı oynamak onu gaza getirirdi. Bir keresinde karşı takımda oynayan Wally bir şut soktuktan sonra tansiyon iyice artmıştı. Wally, şutu attıktan sonra savunmaya doğru dönerken bana beşlik çakmıştı. Ben o zaman sadece 15 yaşındaydım ve neler olduğunu tam olarak anlayamamıştım. KG bir anda bana diğer takım için amigoluk yaptığım için bağırmaya başladı. Daha sonra arka arkaya birçok sayı atıp savunmada inanılmaz şeyler yapmaya başladı. Her yaptığı olumlu hareketten sonra bana bağırıyordu. Bunu onu çok sevdiğimi bilmesine rağmen yapıyordu.

Randy Wittman, eski Timberwolves koçu: Bir sezonun son dönemine doğru antrenmandan önce koçlarla yaptığımız antrenmanda Garnett’i dinlendirebilmek için idmana çıkmamasına karar vermiştik. Garnett’in sağlıklı kalmasına ihtiyacımız vardı. Flip, Garnett’in yanına gidip “Kev, bugünkü antrenmana katılmayacaksın.” dedi.

Garnett ona dehşet dolu bir surat ifadesiyle bakıp “Hadi be ordan!” diye bağırdı. Büyük oyuncuları büyük yapan da tam olarak bu zihniyettir. Garnet, her zaman böyle birisiydi.

Chad Hartman, eski maç spikeri: Sam ve Spree takıma ilk katıldığında basına açık bir antrenman maçı yaptılar. Sam ve Spree, diğer takımda oynuyordu ve Kevin’ın takımını çok zorluyorlardı. Bu daha önce hiç olmamıştı. Diğer oyuncular da sıkı oynuyordu ama antrenmanda olduklarının da farkındalardı. Sabah saat 11.00’di ve buna göre oynuyorlardı. Ama KG, oynadığı her maçta akşam 21.00’miş gibi oynardı.

Garnett böyle motive oluyordu. Bu durum, onu daha iyi olmak için hırslandırıyordu. “Şerefsizler, beni artık hazırlık maçlarında yenemeyeceksiniz!” diye bağırıyordu. Bunları çok ciddiye alıyordu.

Jabbar Washington, Minneapolis Lise’sinin eski yıldızı: Timberwolves’un verdiği bir yemeğe davet edilmiştik. Sofranın kurulduğu yerin hemen yanında bir basketbol potasını da vardı. Garnett, yanımıza yaklaştı ve bizi izlemeye başladı. Bizim kim olduğumuzu bilmiyordu bile. Garnett daha yeni draft edilmişti ve biz de kendimizi çok iyi sanıyorduk. Daha sonra Garnett ve Khalid El-Amin arasında bir serbest atış kapışması başladı. Bir noktadan sonra işler iyice kızıştı. Birbirlerine deli gibi trash talk yapıyorlardı. Wolves’un koç ekibinden birkaç kişi gelip bizi ayırmak zorunda kaldı. Garnett ile daha ilk kez tanışıyorduk ama rekabetçi yanı direkt olarak devreye girmişti. Neden bilmiyorum ama şut atarken Garnett’in elinde beyzbol eldivenleri vardı. Attığı her şuttan sonra “Elimde eldivenler var ama yine de sizin k*çınızı tekmeliyorum.” diye bağırıyordu.

Daha sonra zaman zaman Khalid ile birlikte Garnett’in evine giderdik. O gerçekten gördüğüm en havalı süperstardı.

BATIL İNANÇLAR

Page 4 - 5 NBA Players with Iconic Pre-Game Rituals

Sam Mitchell, NBATV yorumcusu, eski koç ve oyuncu: KG eskiden ayakkabasının içine 2 Dolarlık bir banknot koyardı. Eğer bunu yapmazsa kötü oynayacağını düşünürdü. Bir gece 2 Dolarlık banknotunu kaybetti. Ben de o dönemde çok sık karşıma çıkmadığı için 2 Dolarlık banknotların koleksiyonunu yapıyordum. Cüzdanımda 5-6 tane vardı. Bir noktadan sonra eğer KG 2 Dolarlık banknot bulamazsa diye bunları yanımda taşımaya başladım.

Wilson: Bir tane banknotu, sağ ayakkabasının tabanına yerleştirirdi. Bir maçta Garnett çok da iyi oynamıyordu. Devre arasında soyunma odasına girdiğimizde etrafına bağırmabaya başladı ve bana “Bu p*ç kurularına söyle benim dolabımdan uzak dursunlar.” dedi. Ben de herkesin onu duyduğunu ama yüzlerce Dolar kazanan adamların onun 2 Dolarlık banknotunu almaya çalışmaz dedim.

O esnada Sam Mitchell, tartışmaya dahil oldu ve “Az önce koridorda bulduğum 2 Dolardan mı bahsediyorsunuz?” diye sordum.

KG, “K*hpe herif, 2 Dolarımı çaldın.” diye bağırdı.

Sam de ona “Hiçbir şey çalmadım, koridorda buldum.” dedi.

Mitchell: Gerçekten benim çaldığımı düşünmüştü. O yüzden cüzdanımı çıkardım ve 2 Dolarlık banknotları gösterdim. Bunların şans getireceğini düşünüyordum bu yüzden o paraları asla harcamadım. Dışarda susuzluktan ölsem ve üstümde başka para olmasa bile onları harcamıyordum.

Wilson: Bir gün Utah’ta oynuyorduk ve KG bana “Bugün siyah taytımı mı yoksa mavi taytımı mı giymeliyim?” diye sordu. Ben de renk dışında ikisinin arasında bir fark olup olmadığını sordum.

Garnett cevap olarak “Mavi taytımı giydiğimde takım kazanıyor, siyah olanı giydiğimde ben iyi oynuyorum.” dedi. Ben de ona mavi taytla maça çıkmasını, takım kazandığı sürece onun da mutlu olacağını söyledim.

KG duraksadıktan sonra “Evet ama ben iyi oynarsam yine kazanırız.” dedi. Ben de bunun üstüne en iyisinin hangisi olduğunu düşünüyorsa onu yapması gerektiğini söyledim.

İkinci çeyreğin bitmesine 10 dakika kala Garnett, kullandığı 6 şutun hepsini kaçırmıştı ve Stockton ile Malone karşısında 10 sayı gerideydik. Garnett, faul atmak için çizgiye giderken bana doğru döndü ve ikinci yarı için siyah taytı hazırlamamı söyledi. Daha sonra Flip onu oyundan çıkardı ve ben de soyunma odasına gidip hemen taytını değiştirmesini söyledim. Bana devre arasına kadar olmaz diye bağırdı.

Ben de “Şimdi değiştirmen lazım çünkü bu durum kafanı meşgul ediyor ve sadece 60 saniyede üstünü değiştirebilirsin.” dedim. Daha sonra soyunma odasına gittik. Yol boyunca Garnett, siyah taytı giymesi gerektiği hakkında söylendi. Daha sonra siyah taytı giydi ve tekrar oyuna girdi. Sonra kullandığı 12 şutun 10’unda basketi buldu ve Utah’ı birkaç sayı farkla yendik.

Saunders: 13 yaşındayken top toplayıcı çocukluk yapıyordum ve benchin yakınlarında bekliyordum. Garnett gerçekten çok batıl inançlı birisiydi ve mutlaka uyduğu rutinleri vardı. Maça girmeden önce eşofmanını çıkarırdı ve yere atardı. Ben Garnett’in batıl inancını bilmiyordum. Garnett, kimse yakalayamasın diye eşofmanını çok sert şekilde yere atardı. Bir keresinde ben eşofmanı yere düşmeden yakaladım. Yanıma geldi, eşofmanı eline aldı ve ayaklarımın önüne yere fırlattı. O sırada ben sadece 13 yaşındaydım. Maçtan sonra birisi gidip Garnett’e ne yaptığını anlatmış. Garnett, maç esnasında böyle bir şey yaptığının bile farkında değildi.

Mitchell: Clayton, her maçtan önce ayakkabısındaki bantı imzalardı. Bir maçtan önce Clayton bunu yapamamıştı. Maç esnasında KG, Flip’e mola almasını söyledi ve ayakkabularını çıkardı. Clayton’a bağırıp ayakkabısındaki bantı imzalamasını söyledi. Clayton imzaladıktan sonra KG tekrar ayakkabuları giydi.

İşin ilginç yanı, bu andan sonra Garnett bir anda sakinleşti. Çok sinirliydi ama bir anda hipnotize olmuş gibi durulmuştu. Bir anda surat ifadesi değişti. Birbirimize bakıp ne olduğunu anlamaya çalıştık. Garnett’i bu yüzden çok seviyorduk.

Wilson: KG, çaylak sezonundayken elimde iki parmağının arasındaki perdeyi kesmişti. Parmaklarının birbirine yakın kalabilmesi için özel bir parmaklık takmaya başladı. Sakatlığı iyileşene kadar birkaç hafta o parmaklıkları takması gerekiyordu. Ancak o dönemde o kadar iyi oynamaya başladı ki Garnett, o parmaklıkları sonraki 20 yıl boyunca her maçta taktı. KG, parmaklığın getireceği şans kaçmasın diye onları yıkamıyordu bile. Takımla birlikte seyahat ederken de parmaklıklarını ayakkabısının sağ tekinin içine bırakırdı.

2003-04 normal sezonunun son maçına Memphis’te çıkacaktık. Eğer maçı kazanırsak konferansı ilk sırada bitirecektik. Kaybedersek 4.sıraya kadar gerileyip ilk turda Lakers ile karşılaşacaktık. Sabahki şut idmanında Garnett, parmaklıklarının nerede olduğunu sordu.

Ben de ona “Ayakkabının sağ tekinin içinde değil mi?” diye sordum. Takımımızın görevlilerinden birisi, bir önceki gece Minnesota’dayken KG’nin ayakkabısının tabanlarını değiştirmiş. O esnada da parmaklıkları ayakkabıdan çıkarmış. Garnett, yeni parmaklık takmazdı ve deplasmandayken kullanılmışını bulmamızın da imkanı yoktu. Şut idmanından sonra Garnett’in yanına gittim ve ona haber verdim. Ben, Andre ve Gregg Farnam, suçu hep beraber üstlendik.

Kevin, yaklaşık 15 dakika sessiz kaldıktan sonra “Baktığınız zaman bu benim suçum. Parmaklıkları, ayakkabımın içine koymak benim görevimdi.” dedi. Sonraki 30 dakika boyunca odada çıt bile çıkmadı ki bu daha önce karşılaştığımız bir durum değildi. Kevin odadan çıktıktan sonra maçı kaybedersek bunun parmaklık yüzünden olacağına ikna olmuştuk.

Biz de Minnesota’yı aradık, tesislerdeki görevlilerden birisi Garnett’in dolabından bir parmaklık aldı. Sam Cassell’in bir arkadaşı parmaklığı havaalanına götürdü ve Memphis’e uçacak bir pilota verdi. Daha sonra havaalanından parmaklığı alması için bir şöfor tuttuk. Maçın başlamasından 30 dakika önce salonun otoparkında parmaklığın gelmesini bekliyordum. Şöfor sonunda parmaklığı getirdi, ben de koşarak soyunma odasına gittim. KG, o sırada soyunma odasında maç kasetlerini izliyordu ve ısınmaya çalışıyordu. “İşte burada” diyerek parmaklığı avcunun içine bıraktım. Sevinçten delirmişti. Maçın ilk pozisyonunda Pau Gasol’ün üzerinden step-back attı. Daha sonra savunmaya dönerken göğsünü yumruklamaya ve parmağıyla beni göstermeye başladı.

Flip doğal olarak bunun neyle alakalı olduğunu anlamak için bana sordu. Ben de ona bu sorunun cevabını bilmek bile istemeyeceğini söyledim.

Garnett, o geceki maçı 26 sayı – 9 ribaunt – 2 blok ile tamamladı ve Timberwolves maçı 107-90 kazandı.