by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Spor camiasında destansı bireysel kariyerlerin bir sonu olmayacağını düşünmek veya bunu dilemek muhtemelen en büyük hayalcilik olurdu.
Ancak basketbolun yitirdiği büyük yıldızlar onlara yetişebilmiş izleyici nesillerinde bir hasreti hakim kılarken onlara yetişememiş izleyici yığınlarını da etkileyebilecek muazzam hikayeleri arkalarında bırakmış olurlar.
Bu hikayeleri aktarıyor ve dinliyor olmak birbirinden hiçbir zaman ayrılamayacak çok büyük keyifler. İşin bir de o hikayeleri yaşayanların perspektifindeki boyutu da var.
Yani sadece izleyici kesimi bu sporculara hasret beslemiyor; bu sporcular da yaptıkları işe, içerisinde yıllarını ve emeklerini tükettikleri hikayelerine karşı ciddi bir özlemi büyütüyorlar.
Fakat profesyonel sporun insanlara duygusal olarak dokunabildiği kabulüyle yaptığımız bu açıklamanın yanı sıra işin mental ve fiziksel boyutlarındaki gerçekliği de ele alarak kariyerlerinin bir noktasında bu isimlere veda etmek durumunda kalıyoruz.
2021 yazı da bu bakımdan ne yazık ki bereketli bir yaz sezonu oldu. Pau Gasol, Luis Scola ve Tyrese Rice gibi resmi olarak açıklamamasına rağmen emekliliğine kesin gözüyle bakılan isimlerin yanında resmen emekli olan çok değerli oyuncular var.
Nikos Zisis
Nikos Zisis kariyerinin çok büyük bir bölümünde geniş kitlelere hitap etmeyen ancak konjonktürün bir gerekliliği olarak vazifesi ne ise layıkıyla yerine getirmeyi başarmış muhteşem bir basketbolcuydu. Onun kariyerine ilişkin en hoş veri de 2014-15 sezonunun ikinci yarısında Fenerbahçe‘nin kadrosuna dahil olarak Sarı-Lacivertliler adına sezonun gidişatını nasıl değiştirdiğinde saklı.
Yunanistan basketbolunun çok büyük örnekler sunan guard geleneğinin tarih boyunca en önemli temsilcilerinden birisi olan Zisis oyunun her safhasında her şeyi inanılmaz yapmış bir isim olmasa dahi akıllarda hep parkeye yansıttığı karakteri, sakin duruşu ve bir vazife insanı oluşuyla kalacak.
2000 yılında AEK Atina’da başlayıp Benetton Treviso, CSKA Moskova gibi döneminin süpergüçlerinde şekillenen kariyerinde Yunanistan Milli Takımı’yla yaşadığı Avrupa şampiyonluğu ve dünya ikinciliği de göz önüne alındığında arkasında takdire şayan bir tablo bıraktı.
Stratos Perperoglou
Stratos Perperoglou’nun kariyerinin parladığı dönemleri ele almak gerekirse 2007-2014 yılları arasında Panathinaikos ve Olympiacos gibi zıt kutuplarda yaşadığı 3 EuroLeague şampiyonluğunu incelemeye alma zorunluluğu doğar.
2007 yazında 23 yaşında bir genç olarak son EuroLeague şampiyonu Zeljko Obradovic komutasındaki Panathinaikos‘a katılan Perperoglou 2009 ve özellikle 2011’deki şampiyonluklarda belli bir rol sahibiydi. Devamında ise yine son şampiyon konumundaki Olympiacos‘un back-to-back yaparak zirveye çıkan 2012-13 kadrosunun bir parçası oldu.
Hiçbir zaman bulunduğu takımının en büyük skoreri yahut herhangi bir alanda en iyisi olmamış olabilir. Ancak kanat rotasyonunda hemen her koçun isteyebileceği bir oyuncu profili olarak Perperoglou Dusan Ivkovic’in Anadolu Efes‘inde de, Xavi Pascual ve Georgios Bartzokas’ın Barcelona takımlarında da yerini bulabildi.
Ioannis Bourousis
Ioannis Bourousis, Yunanistan basketbolunun bünyesinden Avrupa’ya sunduğu en değerli uzunlar arasında gösterilebilir. 1980’li yıllardan sonra ülkede Nikos Galis’in öncülüğünde popülerleşen basketbol sporunda Panagiotis Fasoulas gibi bir uzuna sahip olsalar da 2000’ler ve sonrasında bu bölgedeki kuraklık, onları bir arayışa sürükleyecek kadar vahimdi.
Bourousis kariyerinin özellikle son zirve yıllarında oyuna dışarıdan sunabildiği katkılarla o “modern dönemin uzunu” söyleminin altını dolduracak işler yaptı. Bu söylem büyük ölçüde yanlışlanabilecek bir söylem olmakla birlikte eğer bir doğruluk payı olsaydı Bourousis’in bu söylemi doldurduğunu ifade edebilirdik.
Baskonia‘nın 2015-16 sezonundaki kadrosuna liderlik edişiyle daha da perçinlenen şekilde imrenilecek bir potansiyele sahip olan Ioannis, belki daha ihtişamlı bir kariyer sonlandırabilirdi ancak bu mümkün olmadı. Ancak yine de onu Nenad Krstic’le yaşadığı münakaşa haricinde keyif veren şutörlüğüyle ve ipleri eline alabilen uzun profiliyle hatırlayacağız.
Ender Arslan
Ender Arslan, Türkiye basketbolunun yurt dışına ihraç ettiği değerli oyunculardan birisiydi ve Kaya Peker, Serkan Erdoğan gibi isimlerin de ihtişamlı dönemlerindeyken yakaladığı Baskonia‘nın formasını terlettiği bir kariyeri bu yaz sonlandırdı.
Japonya’da düzenlenen ve Türkiye’nin Hidayet Türkoğlu, Mehmet Okur gibi yıldızlarından çeşitli anlaşmazlıklarla yoksun olduğu 2006 Dünya Kupası’nda sergilediği performansla daha çok hatırlanan Arslan’ın kariyerinde Efes, Galatasaray gibi ekiplerde özel dönemler geçirdiği de oldu.
Türkiye’de her zaman ciddi bir ana oyun kurucu potansiyeline sahip olan ancak bu denli ön planda yer alıp almadığı da tartışılabilecek bir guard olan Ender Arslan, bombeli şutları ve sempati toplayan oyuncu profiliyle sevilen bir isim olarak kariyerine veda etti.
Omri Casspi
Omri Casspi kariyerinin büyük çoğunluğunu NBA sahnesinde geçirmiş ve erken dönemleri haricinde Avrupa basketbolu için aslında düşünüldüğü kadar anlam ifade etmeyecek bir isim. Ancak kariyeri boyunca göz önünde olmuş ve NBA’de takımların kanat oyuncularından isteyebileceği yan parça görevini üstlenmiştir.
Daha çok Sacramento Kings‘in tarihi açısından önemli bir yere sahip olan Casspi’nin kariyeri aslında biraz erken sonlandı. Avrupa için Casspi’nin kariyeri çok büyük anlamlar ifade etmez dedik ancak İsrail basketbolunda NBA’de forma giymiş ilk oyuncu olması çok önemli bir veridir. Geçmişte yine Maccabi Tel Aviv bünyesinden Doron Jamchi gibi yıldızları çıkarmış bir geleneğin ilk NBA oyuncusunu 2009’da çıkarması önemli bir mesele.
2018 yılının nisan ayında Golden State Warriors tarafından sakatlığı sebebiyle serbest bırakılan Omri Casspi böylece bir NBA şampiyonluğuyla kariyerini taçlandıramamış oldu.
Joakim Noah
Teniste Roland Garros gibi önemli bir grand slam şampiyonluğu yaşamış; aynı zamanda şarkıcı bir babanın ve yine sanatçı olduğu bilinen bir annenin oğlu olarak 1985 yılında doğan Joakim Noah’ı 2010’lu yılların başlarında Derrick Rose gibi bir yıldızı parlatan o Chicago Bulls takımlarındaki rolüyle tanırız.
NCAA’de Florida formasıyla harika dönemler geçirdikten sonra NBA kariyerinin ciddi bir bölümünde hücumda katabildikleri sorgulanmış olsa da sahanın diğer tarafında beğeni toplayan ve Yılın Savunmacısı Ödülü’ne layık görülmüş bir uzundu. 9 yıl boyunca oynadığı Bulls için kritik bir rolü vardı.
Uluslararası basketbolda ise 2011 yılında Fransa’nın Avrupa ikinciliği serüveninde şans bulan Noah’tan daha iyileri beklenebilirdi. Mesela Rudy Gobert’in Olimpiyatlar’da takımı taşıdığı seviyeye daha önceden Noah’ın önderlik etmesi beklenebilirdi fakat 2015’te yaşadığı düşüş ve ardından omuzundaki sakatlık onu geriye çekti.
Thabo Sefolosha
Thabo Sefolosha, NBA’in 2010’lu yılların ilk yarısında içine girdiği lokavt sürecinde yolu Türkiye’ye düşmüş ve Fenerbahçe‘de forma giymiş isimler arasında yer alıyordu. O dönem rakipleri Beşiktaş ve Anadolu Efes kadar yankı uyandıran işler yapamayan Fenerbahçe için Sefolosha’nın yeri ayrıydı.
2011-12 sezonunda Fenerbahçe kadrosunda Bojan Bogdanovic, Emir Preldzic, James Gist gibi Avrupa için o dönem ciddi potansiyellere sahip sayılabilecek isimler mevcuttu. Roko Ukic’in direksiyonda olduğu ve Ömer Onan, Oğuz Savaş gibi parçalarla yoluna devam eden o takımda Sefolosha 7 maçlık bir serüvende hafızalara iyi kazındı.
Fiziksel olarak dönemin EuroLeague kanatlarına göre sahada farklı bir görüntü çizmeyi başaran Thabo’nun bu özelliği ona savunmada fayda sağladığı kadar hücumda da 11.4 sayı gibi bir ortalamayı getirdi.
Pau Gasol
Bu listenin tartışmasız en iyi ve en kariyerli oyuncusuna geldi sıra.
“Profesyonel basketboldan emekliliğim noktasında sizi bilgilendirmek adına buradayım. Çok zor ancak üzerine fazlaca düşündüğüm bir karar oldu. Bir sakatlık sebebiyle değil; kendi irademle oynamaktan vazgeçmeyi diledim ve bunu yaptım. Bunu gerçekleştirmemi sağlayan herkese minnettarım.”
Gasol’ün 5 Ekim’de yaptığı basın toplantısındaki açıklamalardı. 41 yaş, 22 yıl.
2 NBA şampiyonluğu, 1 Dünya Kupası, 3 Avrupa Şampiyonluğu. Sanıyoruz üzerine daha fazla konuşmaya gerek yok.
Vassilis Spanoulis
Vassilis Spanoulis’i sadece bir basketbol yıldızı olarak anımsamak çok doğru bir nitelik atfı olarak karşılanmayabilir. Dimitris Diamantidis nasıl bir nesli büyüten isim olarak görülmeliyse Spanoulis de ardından gelen nesli büyüten isim olarak görülmeli.
Belki kariyerlerinin zirve dönemlerinin bir kısmını beraber geçirdiler ancak Diamantidis’in yavaş yavaş sahneden çekilmeye başladığı dönem benim de tam Spanoulis tarafından büyülenmeye başladığım dönemiydi. Kariyerinin son dönemlerinde hâlâ bir şeyler sunabiliyor olsa dahi eski görkemli görüntüsünden uzak oluşu Spanoulis ve izleyicileri adına işi bir eziyete çevirdi.
Yunanistan Milli Takımı’yla Olimpiyat yolunda mücadele etmek isterken yaşadığı sakatlık da onun kariyerini bitiren gelişmelerden birisi oldu ve aramızdan ayrıldı. Çok yakın arkadaşı olan Nikos Zisis’le birlikte bu yaz basketbola vedasını etti.
Ancak Avrupa basketbolunun tarihteki en büyük skorerlerinden, en büyük oyuncularından birisi olan Vassilis’i gelecek nesillere aktaracağımız günler yeni başladı.
Fernando San Emeterio
Fernando San Emeterio, Avrupa basketbolunda aslında o kadar da yaşlı olmamasına rağmen hep Luis Scola ve Felipe Reyes gibi oyuncuların sınıfında düşünülen ve oyunu bırakmakta zorlandığı hissedilen bir isim olabilir mi?
2006-07 sezonunda EuroCup şampiyonu olan Marc Gasol, Ariel McDonald, Gregor Fucka, Victor Sada, Bootsy Thornton, Darryl Middleton ve Dainius Salenga gibi oyuncuların bulunduğu Akasvayu Girona’nın en şaşalı dönemlerinde takımın bir parçasıydı. Ardından onu uzun yıllar Baskonia‘da izledik.
Dış şutu her zaman fark yaratabilecek düzeydeydi. Uzun yıllar formasını giydiği Baskonia ve Valencia bünyelerinde de bunu gösterdi. Varlığı Avrupa basketbolu için keyif vericiydi.