Fenerbahçe Beko Takım Analizi: Yeni, Farklı ve İddialı

01/Eki/21 12:25 Ekim 1, 2021

admin69

01/Eki/21 12:25

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, EuroLeague takımlarını sezon başlamadan analiz ettiği yazı dizisine Fenerbahçe Beko ile son veriyor.

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net

Uzun bekleyişlerimiz bugün son buldu ve Turkish Airlines EuroLeague heyecanı, hayatlarımıza geri döndü: Hem de bu kez yer yer dolu tribünleri bile görebileceğiz!

2020 Mart ayından bu yana hayatımızın orta yerine büyük bir ağırlık şeklinde çöken COVID-19 pandemisine yönelik yerel yönetimlerin izin verdiği ölçüde takımlar tribünlere taraftar alabilecekler ve bu da en azından şimdilik yeni sezonu, geride kalan bir buçuk sezondan daha heyecan verici kılmaya yetiyor.

Bu doğrultuda Eurohoops da sezon hazırlıklarını Fenerbahçe Beko ile analizi ile tamamlıyor.

Bu süreçte takımların yaz döneminde geçirdikleri yapılanmayı değerlendirip, transfer karnelerine göz attık. Hazırlık maçları performanslarını da göz önünde bulunarak yeni sezona dair beklentilerimizi sizlerle paylaşmaya çalıştık.

Geçen sezon çalkantılı bir performans sergileyen ve playofflarda şanssızlığının kurbanı olan Fenerbahçe‘yle kapanışı yapıyoruz.

Djordjevic Kaygıları Boşa Çıkaracak mı?

Meseleye direkt olarak en yoğun konuyla giriş yapıyoruz. Fenerbahçe’de Igor Kokoskov’un ayrılığı yaz aylarını çok büyük sarstı. Kokoskov’un ayrılığına yönelik tartışılabilecek noktalar var. Ayrılma talebini henüz sezon içerisinde yönetime bildirdiği ve aslında bu hazırlığı uzunca bir süre sürdürdüğü söyleniyor. Ancak bu söylentileri bir kenara bırakmak gerekirse geç bir ayrılık oldu ve Fenerbahçe’nin koç piyasasına tekrar girmek için çok kısıtlı bir zamanı vardı.

Bir tercih yapılacaktı ve o tercih Sasha Djordjevic’ten yana kullanıldı. Çok daha oturmuş, bildik bir opsiyonu es geçip yapılan Djordjevic seçimi ona duyulan güveni anlatmaya herhalde yeterli olur. Öyle veya böyle Fenerbahçe organizasyonu artık Djordjevic’e emanet.

Sale’nin oyunculuk kariyerinden bahsetmek safi zaman kaybı. Olağanüstü bir oyun kurucuydu ve onu genellikle 1992’de İstanbul’daki finalde Badalona potasına gönderdiği son saniye üçlüğüyle hatırlarız. Danilovic’in ekürisi, Avrupa’da bir dönemin en gözde oyun kurucusuydu.

90’ların başı Partizan’daki performansları, El Clasico’nun her 2 tarafında da 3’er yıl boy göstermesinin yarattığı sansasyon…

Gerçekten çok büyük bir Avrupa basketbolu figürü.

Koçluğu ise sallantılı. 2006 yılında başladığı kariyerinde en başarılı olduğu dönemler olarak Sırbistan Milli Takımı yıllarını ve Virtus Bologna’daki 2 buçuk sezonunu gösterebiliriz.

Özellikle geçen sezon -her ne kadar tanıdığımız Ettore Messina’dan artık çok uzak olsa da- Ettore Messina’nın o özene bezene kurulmuş Milano‘sunu finalde domine etmeleri büyük bir işti. Yalnızca Milano‘nun Final Four çıkışındaki psikolojisi veya yorgunluğuyla açıklanabilecek bir şey kesinlikle olamaz.

Djordjevic aman aman başarılı veya sürekli teknik anlamda övgülere mazhar olmuş bir antrenör değil. Oyunu elbette biliyor ve hepimizden iyi okuyor ancak yaz sezonunun neredeyse sonuna doğru tam anlamıyla kurulmuş bir kadronun patronunu seçerken kariyeri böylesine muallak bir çizgide ilerleyen bir antrenörle anlaşmak çok da sorgulanmayacak bir tutum değil. Seçimi yaptıktan sonra ise 3 yıllık sözleşmeye imza atmak koçun sergileyeceği performansı da göz önünde bulundurarak akıllarda bir soru işareti olarak kalacaktır.

Djordjevic’in şimdiye kadar görece başarılı olduğu takımların hep saf oyun kurucuları vardı. Milos Teodosic’inden Nick Calathes’ine, Stefan Markovic’ine kadar sayılır da sayılır.

2021-2022 Fenerbahçe Beko’sunda böyle bir profilin varlığı söz konusu değil. Bunu söylerken amaç Fenerbahçe’nin bir oyun kurucu ihtiyacı olduğunu vurgulamak değil. Bu ihtiyacı koçun yaratacağını vurgulamak.

Şu an Pablo Laso eğer Nigel Williams-Goss’la anlaşmamış olsa muhtemelen Pierria Henry gibi bir guard için can atabilirdi. Ancak Sale Djordjevic’in oyuna baktığı pencere için Henry’nin ne kadar uygun bir oyuncu olduğu sorusunu sormak gerekir.

Bu iş tekrardan Nando De Colo’nun sırtına binecekse genel itibarıyla bu kadar iyi kurgulanmış bir takımın yaz sezonunda ilerleme kaydetmediği düşünülür.

Fakat Sale’nin planı biraz daha farklı gibi. Elbette Şehmus’tan bir 30 dakikalık EuroLeague oyuncusu çıkarmak için henüz uygun zaman değil fakat onu oyun kurucu olarak deneyeceğini ifade etti ki bunu denemesi de aslında güncel şartlarda gayet makul bir motivasyon.

Takımın genel durumuyla ilgili olarak değerlendirmeleri de biraz yeni transferlere göre şekillendirmek gerekir. Çünkü Fenerbahçe geçtiğimiz yaz gerçekten hareketliydi ve çok transfer yaptı.

Transfer Karnesi (A+ / D-)

Metecan Birsen (B+): Metecan’ın son 2 sezonda Pınar Karşıyaka formasıyla gösterdiği performanslardan hepimiz haberdarız. Artık bu seviyeye çıkıp Fenerbahçe‘nin yerli rotasyonunu geliştirmesinde hiçbir sakınca yoktu ve Fenerbahçe, Metecan’ı bünyesine dahil ederek güzel bir işe imza attı.
Şehmus Hazer (A+):
Şehmus Hazer son yıllarda Türkiye basketbolunda öne çıkan genç oyuncular arasında ismini ilk 3’e yazabileceğimiz, çok ilgi çeken oyunculardan birisiydi ve sorgulanamayacak kadar büyük bir imza oldu. Şehmus’un Fenerbahçe’ye, Fenerbahçe’nin Şehmus’a katacağı çok şey olabilir. 
Marial Shayok (A-):
Marial Shayok geçen sezon Bursaspor formasıyla dahil olduğu BSL’de çok kısa sürede fırtınalar estirerek kabuğuna sığmayacağını, bir EuroLeague oyuncusu olduğunu herkese kanıtladı. Hazırlık sürecindeki performansları da gösteriyor ki; Fenerbahçe’nin kanat rotasyonunda çok büyük rolü olacak.
Devin Booker (B-):
Devin Booker zaten uzunca bir zamandır EuroLeague’de izlediğimiz bir oyuncuydu. Fenerbahçe’nin uzun rotasyonunda ihtiyaç duyduğu isim biraz daha fiziksel mücadeleyi ön plana alan, çemberi iyi koruyan bir profildi ancak Booker transfer edildi ve beklentiler büyük.
Achille Polonara (A+):
Achille Polonara direkt olarak yaz sezonunun en büyük transferlerinden birisi. Daha detaylı değineceğiz ancak Fenerbahçe’nin kötü geçen bir sezonun ardından Polonara transferini bitirmesi prestij bakımından da çok iyi hareket oldu.
Pierria Henry (A-):
Pierria Henry, Baskonia‘da Polonara’yla birlikte yükselişe geçen oyunculardan birisi olmasının yanında TOFAŞ’tan hatırladığımız değerli bir guard. Savunmada göstereceği eforun yanı sıra temposu ve pasörlüğüyle Fenerbahçe için önemli parçalardan birisi olacaktır.
İsmet Akpınar (B):
Fenerbahçe’nin geride bıraktığımız yaz aylarında yaptığı en iyi hamleler arasına İsmet’in adı da net biçimde yazılır. Hazırlık sürecinde de bunu kanıtlar performanslara imza attığı çok oldu. Yerli rotasyonunda oynayacak olması da avantaj.


En İyi Transfer: Achille Polonara

Achille Polonara, 2019-2020 sezonunun son maçında Barcelona karşısında sergilediği son çeyrek performansının ardından hiç durmadan ilerledi. Luca Vildoza’ya son topta attığı pası hatırlıyor musunuz? Nasıl bir vizyon, nasıl bir refleks unsuruydu o pas!

Geçen sezon ise Toko Shengelia’nın ayrılığının ardından Dusko Ivanovic o bölgeyi ikâme edecek bir oyuncu arayışına girdi. Belki de hiç girmedi, zaten aklından Polonara’nın oradaki sorumluluğunu yükseltmek geçiyordu.

Neticede Polonara’nın rolü çok büyük bir artış gösterdi ve takımın kilit isimlerinden birisi olarak olağanüstü bir sezon geçirdi.

Hemen herkesin 2020-2021 normal sezonu bittiğinde EuroLeague’deki en çok gelişme gösteren oyuncu adayı Achille Polonara’ydı.

Baskonia‘nın başarılı bir sezon geçirmesinde (playoff yapamamış olsalar da Baskonia‘nınki oyun olarak başarılı bir sezondu) en büyük pay sahibi de kesinlikle o idi.

Hazırlık sürecinde çok patlayıcı performanslara imza atamadı. Zaten şimdi böylesine derin ve bol opsiyonlu bir kadroda nasıl bir rol üstleneceği de tartışmaya açılabilecek konulardan. Baskonia’daki performanslarının kopyası üzerinden bir beklentiye girmek çok da doğru olmayabilir.

Achille genel itibarıyla alanı genişleten bir strech 4 olarak da oynayabilen, devamında içerideki gelişmeleri de takip edip orada da etkin olabilen bir oyuncu. Dış şutu var, topsuz oyunu iyi oynar. Topsuz koşuları iyi yapar ve aynı zamanda topsuz savunmada da algılarının açık olduğundan daha önce bahsetmiştik.

Öncelikle Jan Vesely ile yan yana oynayacak olmak onu ne kadar yukarı taşıyabilir? Posttan dışarı top çıkarabilme ve oyunu oradan ilerletebilme konusunda Vesely ile arasını iyi tutabileceğini ifade etmek lazım. Uzundan uzuna paslara dayalı bir sırtı dönük oynanacaksa Vesely ile bu noktada iyi anlaşabilirler. Aynı şekilde alan açtığı dönemlerde Polonara’nın topsuz koşuları da Vesely tarafından iyi değerlendirilebilir.

Mesela 5 numaraya ne sıklıkla çekilecek? Çekildiği zamanlarda savunmadaki yumuşaklığı ne denli dezavantajlar yaratacak? Bunun gibi pek çok soruyu Polonara’nın yeni sezonu öncesinde sorabiliriz.

Sezonun en iyi transferlerinden birisi olarak Fenerbahçe‘de yarattığı ön etkinin hakkını vermesini bekleyeceğiz.

Kadro Dizilimi

Oyun Kurucu: Pierria Henry – İsmet Akpınar – Şehmus Hazer – Ekrem Sancaklı
Şutör Guard: 
Nando De Colo – Marko Guduric – Tarık Biberovic – Melih Mahmutoğlu
Kısa Forvet:
 Dyshawn Pierre – Marial Shayok – Metecan Birsen
Uzun Forvet: 
Achille Polonara – Danilo Barthel – İsmail Karabilen
Pivot: 
Jan Vesely – Devin Booker – Ahmet Düverioğlu

Hazırlık Maçlarındaki Performansları

Fenerbahçe Beko – Semt77 Yalovaspor: 88-77
Fenerbahçe Beko – UNICS Kazan: 81-79
Fenerbahçe Beko – Partizan: 89-62
Fenerbahçe Beko – Türk Telekom: 83-62
Bahçeşehir Koleji – Fenerbahçe Beko: 82-67
Galatasaray NEF – Fenerbahçe Beko: 91-75
DarüşşafakaFenerbahçe Beko: 65-75 (BSL 1. Hafta)

Bu Takım Ne Oynar?

 

Fenerbahçe’de Igor Kokoskov’un geçen sezon oturtmaya çalıştığı ve bir dönem çok başarılı olduğu sistemi hepimiz hatırlıyoruz. Jan Vesely‘nin takımın tüm iplerini elinde tuttuğu ve Nando De Colo – Marko Guduric ikilisiyle çok ciddi etkileşim halinde olduğu bir düzlem söz konusuydu.

Herkes sağlıklı kaldığı müddetçe bu plan dahilinde Fenerbahçe, Avrupa’da en iyi basketbolu ortaya koyan 2-3 ekipten birisiydi. Vesely’nin sakatlığı sonrasında takımda patlayan COVID-19 vakalarıyla birlikte bu basketbol tuz buz oldu.

CSKA Moskova serisinde takım buna rağmen De Colo – Guduric ekseninde çok büyük bir direniş gösterdi ancak bu yeterli olmadı ve Fenerbahçe seriyi 3-0 kaybetti.

Şimdi Vesely meselesinin bu sezonki Fenerbahçe’nin oyununu ne denli şekillendireceği sorusunun altında çok şey yatıyor. Kokoskov basketbol anlayışı bakımından Djordjevic’e göre daha yenilikçi, Djordjevic ise daha gelenekçi bir tarafta diyebiliriz. Sale’nin Vesely’yi bu profilde kullanmayı kafaca kabullenip kabullenmemesi önemli bir faktör olacaktır.

Bunun yanında uzun rotasyonuyla ilgili sohbete girdiysek Devin Booker’ın durumunu da değerlendirmek gerekecek. Polonara’nın hücum ribaundlarını takipçiliği, topsuz oyun bilgisi gibi pek çok şeyden yukarıda bahsetmiştik. Booker ise takıma katabilecekleri bakımından negatif anlamda biraz daha gizemli duruyor.

Hücum yetilerinin daha önce kendisini analiz ettiğimiz yazıda da belirttiğimiz üzere farkındayız ancak boyalı alandaki mücadeleye ne denli bir temas katkısı sunabileceği konusunda derin endişeler uyandırmıyor değil. Topa baskıyı ne kadar iyi yapan bir takım olursanız olun, boyalı alanda rakiple temas içerisinde bulunamadığınız zaman zorluk yaşamama ihtimaliniz yok. Bu çok basit bir savunma öğretisidir.

Booker’dan bu noktada fayda görülmezse o noktaya Djordjevic’in bir açık kapatıcı bulması gerekecektir. Bu açığı kapatacak ismin Polonara veya Vesely olup olmadığı noktasında da kaygı sahibi olunabilir. Polonara ve Vesely genel olarak takım savunması adına çok verimli oyuncular olsalar da fiziksel mücadele denilen şey farklı bir alan.

Savunma özelinde kısa rotasyonunda Pierria Henry gibi önemli bir profilin varlığının yanı sıra Dyshawn Pierre’in hâlihazırda son yıllarda sürdürdüğü yükseliş ve fiziksel yıpratıcılığı herkesin mâlumu olan bir şey. Danilo Barthel’in zayıf taraf savunmasında geçen sezon yaşadığı büyük sorunları yaşamaması da çok önemli.

Fenerbahçe‘nin bu sezonki kadro derinliği, geçen sezonun derdinin tasasının çok büyük çoğunluğunu silip atıyor ancak yine de bunların tekrar yaşanmamasını temenni etmekte fayda var.

Kısa rotasyonu özelinde devam edecek olursak Fenerbahçe‘nin bir oyun kurucu ihtiyacı olduğu sürekli konuşuluyor. Evet, rotasyonda görünmese bile oyunun bir oyun kurucu ihtiyacı söz konusu olabilir. Fakat Fenerbahçe’nin geçen sezon topu yönlendirecek oyuncusu dahi kısıtlıyken ne kadar yenilikçi bir basketbol anlayışıyla başarılı olduğunu not etmeliyiz.

Kadro baştan aşağı kurulmuşken ve çember savunması gibi kilit bir sorunla karşılaşılma ihtimali konuşulurken bir oyun kurucuya ihtiyaç duymak aslında teknik ekibin basketbol anlayışıyla ilintili bir problem. Top kullanma noktasında zaten Nando’nun çok büyük yük taşıyacağı zaten belli. Guduric‘in belki biraz daha verimli olabileceği bir düzlem düşünülebilir.

Rotasyonda bulunan Henry, Şehmus ve İsmet gibi oyuncuların omuzlardan yük eksiltmesi lazım. Şehmus’u henüz geniş geniş izleme fırsatımız olmadı ancak İsmet yerli rotasyonu adına bu rolü üstlenmeye ne kadar uygun olduğunu gösterdi.

Yerli rotasyonunda bulunan Ahmet Düverioğlu artık bir Fenerbahçe klasiği olarak lig rotasyonunda bulacağı geniş süreler, EuroLeague’de de zaman zaman boy göstererek yerini alacak. Metecan Birsen geçen sezon oyununu çok ilerletmiş ve EuroLeague seviyesine yükselmeyi hak etmiş bir oyuncu olarak Shayok ve Pierre gibi oyuncuların bulunduğu rotasyonda tırnağıyla kazıyacak. Şehmus yerli rotasyonunda en garantili isimlerden birisi olarak görünüyor.

Tüm bunların yanında yine yerli statüsünde oynayan Tarık Biberovic’e geniş bir parantez açmamız gerekecek. Tarık geçen sezon CSKA karşısında mecburen süre bulmuş bir genç oyuncuyken sergilediği playoff performansıyla bir anda gündemlerimize girmesi gereken bir oyuncu olduğunu kanıtladı.

Zaten lig rotasyonunda bulduğu sürelerde gösterdiği hücum eforu ve estetik oyun yapısı, şut mekaniği gibi olgularla epey göze çarpmıştı.

Playofflarda hücumda ve savunmada oynadığı çift yönlü oyun onu farklı bir noktaya evirdi. Geçtiğimiz yaz geçirdiği fiziksel dönüşüm ise onun belki de oyununu ileri taşıyacak.

Tarık gözlemleyebildiğimiz kadarıyla incelmiş, daha seri hareket eden ve topu daha çok kontrol eden bir guard/forvete dönüştü. Topu elinde isteyecek bir oyuncu olması haliyle bu derin, hatta daha doğrusu kalabalık rotasyonda istediği dakikaları ne denli bulabileceği noktasında biraz endişe verici olsa da gerçekten gözümüzün önünde ilerlediği yolu takip etmek çok keyifli.

Biberovic de yerli rotasyonunda Şehmus, Metecan gibi oyuncularla birlikte Fenerbahçe’nin büyük umutlarından birisi.

İzlenmesi Gereken İsim: Marial Shayok & Dyshawn Pierre

Fenerbahçe‘nin 2 Kanadalı forvetiyle sezon öncesi değerlendirme turumuza devam edelim.

Marial Shayok geçtiğimiz sezon Bursaspor’daki performanslarıyla az evvel de bahsettiğimiz gibi kabuğuna sığmayacağını çok net biçimde duyurdu. Fenerbahçe ise çok çabuk bir hamleyle Shayok’u kadrosuna katarak forvet rotasyonunu güçlendirdi.

EuroLeague kamuoyu için belki şu anda bu hamlenin yapılmış olması çok büyük anlamlar ifade etmiyor olabilir ancak sezon sonuna doğru Shayok’un popülaritesi, eğer bir sakatlık yaşamış olmazsa çok daha farklı bir noktaya ulaşmış olur.

Marial Shayok’un kumaşı öyle bir kumaş. Gerçekten çok yetenekli ve bunu fiziksel avantajlarıyla harmanlayarak apayrı bir oyuncuya dönüşüyor. Fenerbahçe’nin bu sezonki en önemli hücum kozları arasında Shayok’u hep farklı bir yere yazarız.

Muhtemelen sezon içerisinde bir Nando De Colo, bir Marko Guduric kadar top kullanmayabilir ancak onların ardından akla gelecek ilk isimlerden birisi olacak. Djordjevic onu genelde Pierre ile yan yana kullanmayı tercih etti ve bu dönemlerde alanı müdafaa etme hususunda iyi işler çıkardıkları oldu.

Bu alan savunmasında etkili olmalarında elbette öncelikli övgü Pierre’e gider ancak Shayok’un da bire bir kaldığı zaman topsuz savunmada bazen uyuklamasını göz önünde bulunduracak olursak alan savunmasının her zaman üst düzey konsantrasyon ve algı açıklığı istemesi onun için bir itici faktör olabilir.

Bu sezon sergileyeceği performanslarla kendisini NBA’e atmak ya da EuroLeague’deki yıldız oyuncu hiyerarşisinde yükseltmek isteyebilir. Onu takip etmek Bursaspor’da olduğu gibi büyük keyif olacak.

Dyshawn Pierre zaten geçen sezon çok göz önünde olan ve sürekli övgülerimize mazhar olmuş oyunculardan birisiydi. Bu sebeple onu bu yıl neden özellikle izlememiz gerektiğini düşünebilirsiniz. Çok normal.

Ancak hazırlık sürecinde karşımıza çıkan Dyshawn Pierre alıştığımız Pierre’den epey farklı bir oyuncu görünümündeydi.

Alıştığımız Pierre kimdi? Sırtı dönük oyunda çok etkili olan, savunma sahasında fiziksel olarak yıpratıcı bir oyuncu olan, takımın hücum temposuna çok büyük bir katkısı olmayan ve genel itibarıyla takımın en iyi 4 oyuncusundan birisiydi.

Yaptığı şeyleri yine yapabileceği bir oyuncu olacak ancak hiçbir şekilde daha statik bir Dyshawn Pierre görmeyeceğimiz hazırlık sürecinde belli oldu.

Özellikle İstanball Cup’ta Partizan finalinde topun olmadığı alanlardaki hareketliliği ve dipçizgi – çember altı bölgeleri arasındaki zayıf taraf git-gelleri takım savunmasına önemli bir ek olacak. Bu süreçte aynı zamanda hücumlara çok daha hızlı çıkan, topsuz savunmada çok daha hareketli bir Pierre söz konusuydu.

Geçen sezon da izlemekten çok keyif aldığımız bir oyuncuydu. Bu sezon da aynı çizgisini geliştirerek koruyacaktır.

Fenerbahçe’yi Bu Sezon Ne Bekliyor – Fenerbahçe’den Bu Sezon Ne Beklenmeli?

 

Aslında Fenerbahçe bu sezon beklentileri biraz zorlayabilecek bir kadro kurdu ancak onları kolay bir sezonun beklemediğini söylemek lazım. Dün akşam Real Madrid‘in Efes karşısındaki performansı hepimizin mâlumu. Kim beklerdi öyle bir takımla karşılaşılacağını? Beklenmedik işlerin çok daha sık çıkabileceği bir sezona doğru ilerliyoruz.

Açıkçası Fenerbahçe‘den daha güçlü kuvvetli kadroları ve coaching bakımından daha oturmuş mental düzenleri bulunan ekipler var. Fenerbahçe’nin bunlar arasında fark yaratan bir ekip olmasını sağlamak için teknik ekibe ve sezon içerisinde yapılması muhtemel transferlere çok ama çok büyük iş düşüyor.

Fenerbahçe bu sezon bütçesini epey bir yükseltti ve iddialı transferleri bu şekilde resmiyete dökebildi. Bunun devamlılığını sağlamak için başarının da bir devamlılığı olmalı.

Geçen sezon playofflarda CSKA Moskova’ya şanssız bir şekilde elenen ve belki de Final Four şansını kaçıran Sarı-Lacivertliler bu sezon çok daha güçlü bir reaksiyon vermeli. O güçlü reaksiyon, onları ilk 4’te tutabilecek, Final Four adayları arasında sezon içerisinde favorilerden birisi haline getirecek kadar büyük bir tepki olmalı.

Ligdeki Anadolu Efes rekabetinde de Fenerbahçe geçen sezonun aksine artık söz sahibi olan bir ekip olmalı. 2019-2021 aralığında Efes‘in Avrupa’nın zirvesine oturduğu dönemde Fenerbahçe bir ezeli rakipten çok ligde Efes‘i zorlamaya en güçlü adaymış gibi bir görüntüdeydi.

Ligde çok güçlü takımlar var. Onlara karşı da ağırlığını koymasını bilen bir Fenerbahçe izlemek taraftarlarının hakkıdır.

Eğer yerel anlamda bir şeyleri değiştirmek istiyorlarsa Efes rekabetinde zorluk çıkaran taraf değil; en az başa baş giden bir özne olmalılar.

Fenerbahçe tüm bunları yapar veya yapamaz, orası şimdilik muallakta. İşler hiçbir takım için kolay değil, neler yaşayacağımıza takvim yaprakları ilerlerken biz de şahit olacağız.

Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!