by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Fenerbahçe Beko, Turkish Airlines EuroLeague’in ilk haftasında Sırbistan temsilcisi Kızılyıldız’ı Ataşehir Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda ağırladı. Maçın kazananı 61-57‘lik skorla Sarı-Lacivertliler oldu.
Fenerbahçe Beko, önümüzdeki hafta Panathinaikos‘a konuk olacak. Kızılyıldız ise Maccabi Tel Aviv‘in deplasmanında sahaya çıkacak.
Sasha Djordjevic’in Fenerbahçe’sinde Dyshawn Pierre 13 sayı, Devin Booker 8 sayı – 8 ribaund, Jan Vesely 8 sayı, Achille Polonara ve Nando de Colo 7’şer sayı üretti.
Dejan Radonjic komutasındaki Kızılyıldız’da Nikola Ivanovic 16 sayı, Nate Wolters ve Nikola Kalinic 9’ar sayı, Ognjen Kuzmic 8 sayı buldu.
Eurohoops Fırın olarak geleneğimizi devam ettiriyoruz ve bu maçın da analizini huzurlarınıza taşıyoruz.
Real Madrid – Anadolu Efes: Son Şampiyon Palacio’da Kalıp Koyamadı
Fişek Gibi Başlayan Takım Çabuk Sönümlendi
Fenerbahçe maça çok tempolu başladı ve savunmadaki eforun üzerine ilk 5 dakikada 7 top çalma yapmayı başardılar. Rakibi 5 dakikada 7 top kaybı yapmaya zorlamak ciddi bir işti. Bunu yaparken topa iyi bir baskı, boşalan alanlardaki ve eşleşmelerdeki değişimlerin hızlıca yapılması çok etkili bir meseleydi. Marial Shayok ve Dyshawn Pierre‘in bu noktadaki hareketliliği epey değerliydi.
İlk çeyrekteki Fenerbahçe özellikle çok hareketli, baskılardan sonra hücuma takım halinde çok etkili ve seri çıkan görüntüsüyle farkı açtıkça açtı. Ardından o tempo yitti ve konsantrasyonsuzluk hali Nando De Colo’nun oyun kurucu pozisyonundan skora katkıda bulunamamasıyla birleşince tüm takımın kilitlendiği bir hücum kurgusuna doğru gidildi.
Bu anları değerlendirmek de çok güçlü bir ekip olmasalar dahi Kızılyıldız için bile çok zor olmadı. Zaten EuroLeague seviyesinde bu kadar kırılgan olduğunuz zaman rakiplerinizle aranızdaki makas çok da açık olmuyor. Fenerbahçe’yi dün Kızılyıldız’a denk bir takım gibi izledik. Ne kadar garipti.
En büyük kozu Nikola Kalinic‘i Dyshawn Pierre’in üstüne sürmek olan (ki bu asla ama asla bir koz değil) takımın Fenerbahçe’yi bu denli zorlamasını anlamak açıkçası çok zordu. Kızılyıldız 5 kişilik uzun rotasyonundan 3 kişi getirebildi ve bu 3 oyuncu arasındaki tek pivot olan Ognjen Kuzmic zaten ilk yarıdan 3 faul aldı.
Bu ekibin Fenerbahçe’yi bu kadar müşkül durumda bırakmış olması bir ilk hafta maçı da olsa kabul edilebilecek bir şey değil. Bunun sebeplerine de elbette değineceğiz ancak önce maçın başında iyi giden bazı şeylere değinmek gerekecek.
Dyshawn – Marial Voltranı
Dün (1 Ekim Cuma) sizlerle paylaştığımız 2021-2022 Fenerbahçe Beko Takım Analizi‘nde Dyshawn Pierre – Marial Shayok ikilisini bu yıl özel olarak izlememiz gerektiğini sizlerle paylaşmıştık. Dyshawn ve Marial’ın dün akşam ilk çeyrek özelinde gösterdikleri performans da bunun sebebini açık seçik ortaya koydu.
Fenerbahçe’nin 14-0’lık seriyle başladığı anlarda Pierre ve Shayok’un topsuz taraftan içeriye yardımları ve boyalı alanı kilit altında tutmaları Sarı-Lacivertliler’e 7 top çaldıkları bir süreci getirdi. Bunun yanında Pierre ve Shayok’un geçişlerde ne kadar etkili olacağından bahsetmiştik.
Oyunu çift yönlü olarak bu kadar pozitif etkileyen bir ikiliye sahip olmak Fenerbahçe açısından önemli. O sebeple Pierre – Shayok ikilisi arasında oluşan Kanadalı voltranını kaybetmemek lazım. Zaten içeride fiziksel olarak mücadele verebilecek bir uzunun varlığı söz konusu değilken 3-4 numara rotasyonunda bu isimlere öncelik sağlamak boyalı alan savunmasını da olumlu etkiler.
Pierria Henry’nin Katabilecekleri
Pierria Henry aslında dün akşam gayet iyi bir performans sergiledi. Pierre ve Shayok’un etkili olduğu süreçte Fenerbahçe’nin yakaladığı o seride servisleriyle çok etkili oldu ve Devin Booker’ı da ilk maçında ofansif anlamda işin içine dahil etti.
Saha görüşüyle Fenerbahçe’ye çok şey kazandıracağı açık. Topla beraber bir ara çizginin yanına sıkışmışken Shayok’a verdiği bir pası hatırlıyorum; ensesinde gözü olmadığına veya çocukken 7 sene jimnastikle uğraşmadığına beni kimse ikna edemez. Görüş ve esneklik bakımından çok değerli, tempoyu çok yükseğe taşıyan bir oyuncu.
Bununla beraber savunma performansı da elbette gerek tam saha baskı bakımından gerekse yarı sahada topa yaptığı ataklarda beklentileri karşılayan seviyedeydi. Ondan bu müdafaa performanslarını sezon boyunca izleriz, bundan şüphe yok.
Ancak elinde çok top patladığını da belirtmek lazım. Henry özgüven olarak şutu denemekten korkacak bir oyuncu değil; zaten bu topların onun elinde patlaması da onun problemi değil. Fakat takımın ofansif selameti için bu toplar Henry’nin elinde patlamamalı. Şut yüzdesi bakımından iyi bir akşam geçirememiş olmasının yalnızca sebebi bir ara hücumların sadece Pierria’nın gönderdiği şutlarla netice bulması oldu.
Bu da Fenerbahçe’nin yarı sahadaki hücum temposunu, akıcılığını derinden etkiledi. De Colo’dan istedikleri katkıyı alabilselerdi Henry bu durumun bir öznesi olmazdı. Bu noktada biraz daha Guduric‘in kadroya oturmasını beklemek gerekecek.
Öte yandan Henry’nin takımla henüz birkaç haftadır çalıştığını ve ileride daha iyi olabileceğini de unutmamak lazım.
Nando De Colo Skorunu Nasıl Bulur?
Nando De Colo geçtiğimiz sezon Fenerbahçe’nin birincil toplu yaratıcısı olarak sahada bulundu ve belki de kariyerinin en iyi sezonlarından birini geçirmese de çok iyi performans gösterdi. Bunu tetikleyen çok fazla faktör vardı. Sahada salt bir oyun kurucu olmadan, oyun kuran oyuncu rolünde skorerliğini koruyabilmesi çok özel bir formülün getirisiydi.
Bu formül bazen CSKA Moskova playoff serisinde olduğu gibi Jan Vesely yokken bile işledi. Saf oyun kurucusu olmayan bir takım olarak De Colo – Guduric ekseninde Avrupa’nın en ciddi ofansif tehditlerinden birisi Fenerbahçe’nin bünyesinde oluştu.
Ancak De Colo’yu değerlendirebileceğiniz en oyun kurucu rolü o roldü. Topu yönlendiren ve devamında olması gerektiği gibi topsuz hareketlilikle skorunu çıkaran oyun kurucu rolü. Nando’yu sadece ikili oyun yönlendirsin, alçak posta top indirsin mantığıyla sahada tutarsanız ondan skor katkısı almanız çok güçleşir.
Bir oyun kurucu ihtiyacından söz etmeden Nando’yu nasıl tekrar etkin bir skor kozu olarak kullanabilirsiniz? Geçen sezonun ikinci yarısındaki Fenerbahçe’nin alışkanlıklarına dönüş yaparak. Onun için ne yapmalısınız? Ayrı bir başlıkta konuşmaya devam edelim.
En Önemli Mesele: Jan Vesely’nin Bilindik Rolünden Uzaklaşması
Jan Vesely’nin geçen sezonki oyununa ilişkin yapılan yorumları hatırlıyor musunuz? MVP sezonundan daha iyi performans sergilediği konuşuluyordu. Igor Kokoskov’un bulduğu formül onu bu noktaya kadar taşımıştı sahiden.
Tepede sabit kaldığı o formülle takımın topsuz hareketliliğini çabucak analiz edip harika anlar yaşatıyor, performansını yukarı taşımasını biliyordu.
Dün akşam izlediğimiz Vesely elle sayılabilecek birkaç spesifik pozisyon haricinde bu rolden çok ama çok uzaktaydı. Boyalı alanda alışık olduğumuz temastan uzak, IQ’yla harmanlı savunmasını izlemek ve geçiş hücumlarındaki bitiriciliğini takip etmek keyifli oldu ve yine takımın en önemli kozlarından birisiydi ancak daha yönetici bir rolde görseydik maç daha erken kopabilirdi.
Sezonun ilk maçı olması hasebiyle “takıma zaman vermek” gibi tutumlar elbette izlenebilir fakat takıma zaman ne için verirsiniz? Fiziksel anlamda varlık gösterilemiyordur; Marko Guduric ve Danilo Barthel gibi parçalar henüz süre alamamıştır, Tarık Biberovic; Şehmus Hazer, Metecan Birsen gibi oyunculardan henüz yararlanılmamıştır…
Takıma bunlar için zaman verilir. Vesely’yi MVP tartışmalarının içine sokan rolünden kopuk olması durumu bunlar arasında değil. Stratejik bir yanlışlık var ortada. Zaten Djordjevic de hücumda bir yol bulunması gerektiğine inandığını basın toplantısında ifade etti:
“Vesely savunmada çok iyi konsantrasyon sergiledi. Ama bana göre daha iyi yapabileceğimiz birçok şey var. Sezonun başındayız ve birbirimizi yeni tanıyoruz. Hücumda bazı boş atışlar bulduk. Bu şutları soksaydık daha rahat kazanabilirdik. Oyuncularım yavaş yavaş form tutacaklar. Bu bir süreç. Yavaş yavaş o noktaya geleceğiz. Savunmadaki performansımızı beğendim. Bu bizim güçlü tarafımız. Hücumda bir yol bulacağımıza inanıyorum.”
Sale’nin bulacağı yol Vesely’yi biraz daha ipleri eline alacağı profile sürüklemek olmalı. Takımın henüz çok yeni olması ve oyun kurucu noktasındaki bazı problemli durumları göz önünde bulundurulduğunda kat edilecek epey yolun olduğu anlaşılıyor.
Aslında bakıldığında Djordjevic’in işi de biraz zor. Eline gelen kadroyu elinden geldiğince iyi kullanmak zorunda ve kimseyi sezonun ilk döneminde gözden çıkaracak durumu yok. Daha savunmacı bir uzunu muhtemelen kendisi de isterdi ancak eldeki malzeme de biraz bu. O sebeple “savunmacı bir takım olma eğilimi” üzerine bu denli konuşması değerli duruyor.
Aynı zamanda basın toplantısındaki boş atışları değerlendirememe vurgusu da çok önemliydi. Bu yazıda da bahsettiğimiz pek çok sebebi var ve bir sebebi de tempo meselesi.
Tempo Deyince Achille Polonara
Devin Booker ve Achille Polonara’dan bahsetmeden bu yazıya nokta koymak olmazdı. Booker sahada olduğu dönemde içeride iyi bir bitiricilik örneği sergiledi ve Henry’nin servislerini genel itibarıyla iyi değerlendirdi ancak takımın sahaya yerleşimini de bir o kadar kötü etkiledi.
Sahaya iyi yerleşmek demek topu daha iyi dolaştırmak demek, topu daha iyi dolaştırmak demek ise daha optimal dış şut fırsatları bulmak demektir. Fenerbahçe bu fırsatları yalnızca Booker yerine Polonara sahadayken bulabildi çünkü Polonara parkedeyken sahaya daha iyi yerleştiler; yerleşemeseler de tempoyu üst düzeyde tuttular.
Kızılyıldız’ın geçiş hücumlarında seri biçimde içeriye girişlerini, kısaların içeriye drive’larını iyi karşılayan Polonara bu savunma eforu ve ribaundların üzerine takımın çok net biçimde koşmasını sağladı. Polonara koşturur, bu böyledir.
Fenerbahçe’nin sahada bir şeyleri iyi yapabildiği anlara baktığımızda Pierre, Vesely, Henry, Shayok ve Polonara sürekli bir savunma eforu üzerine koşarak hücumu canlandırdı. Elbette Djordjevic yalnızca bu plana sadık kalmamalı ama Polonara’nın varlığı yarı saha temposunu da çok derinden etkiliyor.
Kazanmak “Şimdilik” Kazanmaktır
Kazanmak her zaman kazanmak değildir ancak sezona galibiyet serileriyle başlamak motivasyonu diri tutmak açısından Fenerbahçe’nin iyi bir yolda olduğunu söyleyebiliriz. Oyun olarak dünkü maçtan bağımsız bile olsa olumlu bir yorum yapmak şu an için mümkün değil.
Bu kadronun hakkı çok daha fazlası olduğu için kazanmak “şimdilik” kazanmaktır. Bu oyun bu şekilde devam ettiği müddetçe kazanmanın zaten kazanmak olmayacağı bir evreye de tanıklık edebiliriz. Fenerbahçe’nin selameti için bazı şeylerin değişmesi gerekebilir.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!
EuroLeague gündemindeki son gelişmeler için tıklayın!