by Sean Highkin, Çeviri: Arma Kaynar/ info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı BleacherReport’ta yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA’de 2021-22 sezonunun 1 haftadan biraz daha uzun bir kısmı geride kalırken birçok hoş sürprize ve iyi performansa da şahitlik ettik.
Sezonun hala çok başındayız ve önümüzdeki günlerde daha farklı şeyler yaşanabilir. Ancak her sene olduğu gibi bu sezonun da ilk kısmında çoğu basketbolseverin beklemediği bazı trendler ön plana çıktı.
Sezonun ilk kısmında en çok dikkat çeken konuları huzurlarınıza taşıyoruz:
James Harden’ın Zorlanması
Değişen faul kurallarından sonra herkesin James Harden’ın performansı üzerine odaklanması bekleniyordu. Hakemler, hücum oyuncularının savunmacılarını tuzağa düşürerek faul almasını engellemek için yeni bir kural getirdiler. Ve tıpkı beklendiği gibi James Harden’ın performansı da bu yeni kuraldan etkilendi. Harden, bu sezonun ilk dört maçında kariyerinin herhangi bir döneminden daha az faul çizgisine geldi. Oklahoma City’deki çaylak sezonunda bile Harden, daha fazla faul atışı kullanıyordu.
İşin daha şaşırtıcı olan tarafı ise Harden’ın oyununun geri kalan kısımlarında bu durumdan ne kadar etkilendiği oldu. Bu kural değişikliğine basketbolun en iyi oyuncularının çabuk uyum sağlaması bekleniyordu. Ancak Harden oyunun diğer alanlarında da fazlasıyla zorlanıyor. Kariyerinin en kötü şut performansını gösteren Harden, saha içinden %36.4, üçlük çizgisinin gerisinden ise %32.3 ile oynuyor.
Kyrie Irving’in de olmadığı bu dönemde Nets‘in Harden’ın en iyi haline ihtiyacı var. Ancak henüz en iyi Harden’ı parkede görme şansımız olmadı.
Chicago Bulls Geri Döndü
Chicago Bulls, yaz dönemini en hareketli geçiren takımlardan birisiydi. Lonzo Ball ve DeMar DeRozan’ı kadrosuna katan Chicago ekibi önemli anlamda güçlendi. Ancak yaz döneminde bu isimlerin Zach LaVine ve Nikola Vucevic ile nasıl uyum sağlayacağına dair şüpheler vardı. Takımın savunmada nasıl performans göstereceği ve üçlük tehdidi bulunmayan DeRozan’ın Ball ve LaVine ile olan uyumu da soru işaretiydi.
Ancak Bulls şu anda ligin maç kaybetmeyen 3 takımından birisi olarak yoluna devam ediyor. Şu ana kadar kazandıkları maçlarda 2 kez Pistons, Zion Williams’tan yoksun Pelicans ve Raptors‘ı yenmiş olabilirler. Ancak şimdilik Chicago, saha içinde bir uyum sıkıntısı çekiyor gibi gözükmüyor. Ball, LaVine ile birlikte guard rotasyonunda uyumlu bir görüntü çizerken DeRozan da şu anda hücumda kendisini rahat hissettiği bir rol bulmuş gibi. Savunma tarafında da gerçekten harika bir iş çıkarıyorlar. Şu anda 100 pozisyon başına rakiplerine 97.7 sayı izni veren Bulls, ligde bu kategoride 5. sırada yer alıyor. Yaz döneminde takıma katılan Alex Caruso’nun da bu anlamda önemli katkı verdiğini belirtmek gerekiyor.
Bulls’u önümüzdeki ay zorlu bir fikstür bekliyor. Eğer bu sürecin sonunda da iyi sonuçlar alarak rekabetçi kalabilirlerse Bulls’un şakası olmadığını herkes görecektir. Şu an için ise son 5 yıldaki en heyecan verici Chicago takımı oldukarlını söyleyebiliriz.
Scottie Barnes’ın Zamanı
Toronto Raptors, 2021 NBA Draftı’nın 4. sırasında Scottie Barnes’ı tercih ettiğinde bu seçimi sorgulayanlar olmuştu. Özellikle bu seçimin Jalen Suggs’ın önünde gelmesi bazı tartışmaları doğurmuştu. Ancak şu an için Masai Ujiri ve Bobby Webster, oynadıkları kumarı kazanmış gibi gözüküyor.
Şu ana kadar Raptors’ın oynadığı 4 maçın hepsine ilk beşte başlayan Barnes, sahanın iki tarafında da oyuna etki etmeyi başardı. Çembere gidip temas alabilen Barnes, rakiplerin yetenekli kanat oyuncularını da savunabiliyor.
Barnes ve OG Anunoby, dış savunma anlamında ligin en sert ikililerinden birisini oluşturuyor. Raptors’ta felaketten hallice geçen 2020-21 sezonundan sonra beklentiler fazlasıyla bulanıktı. Raptors, play-off için mücadele ederken elindeki genç yetenekleri de geliştirmeyi hedefliyor. Bunu yapmak da NBA gibi bir organizasyonda fazlasıyla zor. Ancak işler istedikleri gibi giderse Barnes, Raptors’ın uzun süre çekirdeğinde yer alacak gibi gözüküyor.
Damian Lillard’ın Kötü Şut Performansı
Stephen Curry dışında bütün NBA genelinde savunmacılara Damian Lillard kadar korku salan bir şutör yok. Lillard’ın kritik anlarda büyük şutları atarken elinin titrememesi, lig genelindeki en sık görülen fenomenlerden bir tanesi. Lillard, bu sayede yıllarca zayıf Blazers kadrolarının rekabetçi kalmasını sağlamıştı.
Ancak sezonun ilk haftasında yıldız oyuncunun bu profille pek de alakası yoktu. Sezonun başlangıcında üçlük çizgisinin gerisinden 24’te 2 ile oynayan Lillard, Portland’ın kaybettiği 2 maçta ise 17’de 0 ile üçlük attı. Sezonun açılış maçında Blazers, Sacramento karşısında son çeyrekte bir geri dönüş denemesi yapmıştı fakat Lillard’ın arka arkaya kaçırdığı kritik şutlar Portland’ın çabalarının sonuç vermemesine neden oldu.
Lillard’ın sezonun bir noktasında eski şut performansına döneceği kesin. Yeni koçun sistemine alışmaya çalıştığı için de şu an zorlanıyor olabilir. Belki de Olimpiyat Oyunlarında yaşadığı sakatlığın etkileri hala devam ediyordur. Ya da sadece kötü bir dönemden geçiyordur. Bu tarz durumları her sporcu yaşayabiliyor. Uzun vadede endişelenecek bir şey olmasa da şu ana kadar sezonun en dikkat çekici olaylarından birisi ise buydu.
Charlott Hornets’in Zamanı Geldi mi?
Sezonun ilk kısmında izlerken en çok keyif veren takım Charlotte Hornets ve bu konuda başka hiçbir takım onlara yaklaşamıyor bile.
LaMelo Ball, geçen yıl en etkileyici çaylak performanslarından birisine imza atmıştı. Yetenekli oyuncu, ikinci yılına ise daha bile iyi başladı. Çaylak hatalarını mümkün olduğu kadar azaltan LaMelo, şu ana kadarki maçlarda gerçekten dominant bir performans gösterdi. LaMelo’nun Miles Bridges ile yakaladığı kimya, kanat oyuncusunun Doğu Konferansı’nda ilk haftanın oyuncusu seçilmesini sağladı.
Şu ana kadar oynadığı 4 maçta 3 galibiyet alan Charlotte’ın tek mağlubiyeti ise uzatmalarda Boston Celtics karşısında geldi. Bir önceki geçe ise Hornets, Bridges’ın 32 sayılık performansıyla Brooklyn nets‘i deplasmanda mağlup etmişti.
Eğer geçen sezon LaMelo sakatlanmasaydı Charlotte rahatlıkla play-off’lara kalabilirdi. Eğer bu sene sağlıklı kalabilirlerse play-off’lar neredeyse kesin gözüküyor.
Cavaliers’ın Uzun Beşi İşe Yarıyor
Cavaliers‘ın yaz döneminde yaptığı en büyük 3 hamle uzun oyuncuları barındırıyordu. Evan Mobley’i Draft’ın 3. sırasından seçen Cleveland ekibi, Jarrett Allen’a 5 yıl 100 milyon dolarlık bir kontrat verdi ve Chicago’da beklentileri karşılayamayan yetenekli uzun oyuncu Lauri Markkanen’i takas ile kadrosuna kattı. Bu hamlelerin ardından Cleveland’ın tam olarak ne yapmak istediğini kestirmek pek kolay değildi.
Ancak şu ana kadar Cleveland’ın elindeki kadrodan gayet iyi verim aldığını söyleyebiliriz. Allen – Markkanen – Mobley üçlüsü, şu ana kadar Cleveland’ın en sık kullandığı ikinci 3 oyunculu kombinasyon. Beraber 69 dakika süre alan üçlü, bu anlarda rakiplerine 3.4’lük pozitif bir net rating değerine sahip.
Şu anda 2-2’lik dereceye sahip olan Cavaliers‘ın galibiyetleri Denver ve Atlanta gibi play-off takımlarına karşı geldi. Oynadıkları oyun biraz sıra dışı olabilir ancak şu ana kadar hiç de fena olmayan bir performans sergilediler.
Chris Duarte’nin Performansı
NBA Draftı’nın 13. sırasından seçilen Oregon çıkışlı Chris Duarte, 24 yaşında ve lotarya seçimlerinin genelinden daha yaşlı bir oyuncu. Duarte’nin Pacers kadrosuna katıldığı ilk günden itibaren fark yaratması beklenmiyordu. Ancak T.J. Warren’ın sakatlığı sebebiyle takımdan ayrı olduğu dönemde Duarte kendisini ilk beşte buldu. Hornets karşısındaki ilk maçında 27 sayılık performansıyla dikkatleri üzerine çeken Duarte, maç başına kullandığı 7.3 üçlükte %44.8 gibi etkileyici bir isabet oranı yakaladı.
Pacers‘ın yeni koçu Rick Carlisle’ın çaylak oyunculara karşı önyargılı bir tutuma sahip olduğu da düşünülünce Duarte’nin sezonun ilk kısmında bu kadar fırsat bulması ve bu fırsatları değerlendirmesi daha da etkileyici hale geliyor. Duarte, şu ana kadar oynadığı oyunla bir çaylak olarak takımda düzenli bir rolü hak ettiğini gösterdi.