Fenerbahçe Beko’nun Çift Maç Haftası: Barcelona ve Olympiacos’tan Çifte Şok

29/Eki/21 12:28 Ekim 29, 2021

admin69

29/Eki/21 12:28

Eurohoops.net

Fenerbahçe Beko’nun Barcelona ve Olympiacos’la karşılaştığı çift maç haftasını Eurohoops Fırın analiz etti.

by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net 

Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Fenerbahçe Beko, EuroLeague’in 2. çift maç haftasında Barcelona ve Olympiacos‘la karşı karşıya geldi.

İlk olarak geçtiğimiz salı günü Barcelona’yı Ataşehir’de ağırlayan Sarı-Lacivertliler mücadeleden 74-76’lık sonuçla yenik ayrıldı. Nikola Mirotic’in son saniye basketi skoru belirledi.

Sasha Djordjevic’in yönettiği Fenerbahçe’de Jan Vesely 24 sayı, Marko Guduric 17 sayı ile en skorer oyuncular olurken,

Sarunas Jasikevicius kumandasındaki Barcelona’da Cory Higgins 18 sayı, Brandon Davies 16 sayı, Nick Calathes 11 sayı ile mücadele etti.

Haftanın 2. maçında ise Fenerbahçe, Olympiacos‘a konuk oldu. Sarı-Lacivertliler, Kostas Sloukas‘ın 2.0 saniye kala bulduğu isabetle 67-65 mağlup oldu.

Fenerbahçe’de Jan Vesely 14 sayı – 9 ribaund, Marko Guduric ve Nando De Colo 10 sayı, Achille Polonara 9 sayı üretirken,

Georgios Bartzokas komutasındaki Olympiakos’ta Kostas Sloukas 14 sayı – 5 asist kaydederken Tyler Dorsey, Moustapha Fall ve Giannoulis Larentzakis 10’ar sayı buldu.

Dilerseniz hemen bu 2 mücadelenin ardında bıraktıklarını değerlendirelim.

Harika Mücadele, Gelişim Var: Sonuç Adeta Bir Şok

Barcelona maçı Fenerbahçe için beklenenden çok daha iyi başladı. Barça savunmasının Jan Vesely‘ye oldukça alan bırakması akıl kârı bir iş değildi ve Fenerbahçe de bunu iyi değerlendirdi. Daha doğrusu Vesely bunu iyi değerlendirdi.

Fenerbahçe adına topa çok iyi baskı yapılan bir ilk devrede Vesely’nin etkili olduğu bölümlerde sanki biraz daha dışa dönük bir oyun sergilediğini söylemek mümkün. Bu önümüzdeki süreç için heyecanlandıran bir durum olarak karşımızda.

Devrede tempolu bir Fenerbahçe izledik ve Achille Polonara’nın o süreçte sahada olması da takımı çok iyi etkiledi. Genel olarak 13 dakika sahada kalmış olması, maç sonunda oynamamış olması büyük bir skandaldı. O parkedeyken yarı sahada yerleşim de topun dolaşımı da çok iyi oluyor. Sürekli koşarak açık sahayı da muhteşem kullanıyor.

İlk çeyrek özelinde aksaklıklar çok fazla söz konusu olmazken devreye giden periyotta Fenerbahçe yavaş yavaş zorlanmaya başladı. Bu noktada iyi hücum eden ve açık sahayı iyi kullanan Fenerbahçe’nin karşısına alan savunmasını koyan Sarunas Jasikevicius istediğini alarak Sarı-Lacivertliler’in hücum kanallarını tamamen kesti.

Bu süreçte Barcelona skorda geri gelip öne geçerken devre arasına da önde girecekti. Bunu sadece alan savunmasıyla sağlamadılar. Çoğunlukla Nick Calathes’in yönettiği ikili oyunlarda da çok etkili bir Barça izledik.

Fenerbahçe ise etkili olduğu anlarda eşleşme değişimlerini çok iyi organize ediyordu. Bu durum izlemesi olağanüstü keyifli bir savunma takımını gözler önüne serdi.

2. devre itibarıyla ise Marko Guduric‘in çok etkili olduğu bir Fenerbahçe söz konusuydu. Kendisine özel olarak hazırlanan pozisyonlardan söz etmek çok kolay değildi. Biraz önüne düşen topları, biraz da kendi hazırladığı pozisyonları değerlendirerek çok efektif bir hücum performansı ortaya koydu. İleriye dönük iyi işaretler verdiği bir mücadeleydi.

Barcelona, Rolands Smits’in sertliği ve enerjisiyle etkili olurken hücumda Cory Higgins’i perdelerden çıkararak çok ciddi bir üstünlük kurdu. Maç sonunda Fenerbahçe’ye karşı oluşturdukları avantajlı durum bu şekilde geldi. Bu süreçte Guduric, Fenerbahçe’yi ofansif düzlemde taşıdı.

Neticede alev alev geçen bir maç sonunda Fenerbahçe mücadelesini eksik etmeden skoru eşitledi ancak yine büyük bir şok yaşadı. Genel olarak kolektif savunmayı iyi yapan bir Fenerbahçe olduğunu söylememiz lazım. Tüm teknik problemlerin yanı sıra şansları da pek yaver gitmiyor.

Fikstür epey zorlu ancak Real Madrid maçından itibaren iyi bir görüntü çiziliyordu. Bunu galibiyetle pekiştirememek çok kötü oldu.

Şehmus Hazer Her Gün Daha İyiye

Şehmus Hazer hâlihazırda potansiyelinden epey haberdar olduğumuz çok değerli bir oyuncu. Beşiktaş‘ta onun nelere kadir olabileceğini fazlasıyla gördük.

Bunları şu an Fenerbahçe gibi bir EuroLeague takımında da sahaya yansıtabiliyor oluşu çok özel. Süreleri belki şimdilik belirli bir düzeyde seyrediyor ancak kritik anlarda sahada olup süre alabilmesi harika. Djordjevic’in Fenerbahçe‘ye imzasından sonra yaptığı en doğru işlerden birisi Şehmus’u şu süreçte rotasyona iyice monte etmesi oldu.

Özellikle Barcelona maçında sahaya yansıttığı dinamizm önemliydi. Topa baskıyı iyi etkileyecek bir oyuncu olduğunu defalarca kez söylediğimiz Şehmus’un hücumda da delici bir unsur olarak çembere atakları güzel işleyecek. Elinde şut fırsatları olduğunda bunları da yavaş yavaş değerlendirmeye başlarsa kendisi adına çok büyük bir adım daha atmış olacak.

Pire’de Sonuç Yine Şok, Hep Şok

Olympiacos maçı Fenerbahçe için inişler ve çıkışların çok daha keskin olduğu bir mücadele olarak göze çarptı. Siyahla beyaz kadar farklı devrelerin oynandığı akşamda Fenerbahçe için olumsuz çıktılar da oldu; olumlu çıktılar da oldu.

Öncelikle ilk yarıdaki o bağımlı, ne idüğü belirsiz hücum performansından başlamak gerekirse Nando De Colo’nun takımın liderlerinden birisi olduğunu ancak tek hücum opsiyonu olmadığını öne sürmek lazım. Bir ara yarı saha hücumundaki tüm ofansif üretim De Colo’nun bireysel becerisiyle geldi. Bu bir bağımlılık göstergesidir ve hiçbir sağlıklı EuroLeague takımı bu oyunu oynamaz.

Bu bağımlılık hali beraberinde çok ciddi bir durağanlığı, topu dolaştıramama, sahada hareket edememe halini de beraberinde getiriyor. Devin Booker belki performans olarak son zamanlarda iyi bir oyun ortaya koyuyor ancak bu durağanlıkta onun bulunduğu rotasyonların payı büyük.

Djordjevic’in rotasyonları iyice gözden geçirilmesi gereken bir noktaya geldi. Bir EuroLeague koçu hangi oyuncusunu hangisiyle aynı anda sahaya sürdüğünde nasıl bir sonuç elde edeceğini tahayyül edebilecek kadar donanımlı olmalı. Bu mesele takımın hücum performansını doğrudan etkiliyor.

Savunmada zaten takımı belli bir standardın üzerine çıkardığı net. Bu noktada iyi bir iş çıkardığını söyleyebiliriz ancak hücum etmeden de maç kazanamazsınız.

İlk yarıda Achille Polonara’nın 4 buçuk dakika sahada kalmasını ise hiçbir şekilde açıklayamazsınız. Bu artık böyle olmamalı. Devre arasından dönüşte bu fark edilmiş olacak ki; Polonara 20 dakikanın 15’inde sahada yerini aldı.