by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Turkish Airlines EuroLeague’in 9. haftasında Anadolu Efes, ALBA Berlin deplasmanındaydı. Mercedes-Benz Arena’da oynanan mücadeleyi kazanan taraf 63-90’lık skorla Lacivert-Beyazlılar oldu.
Bu sonuçla Anadolu Efes 9. maçında 3. kez kazanırken ALBA ise 6. kez kaybetti.
Anadolu Efes tarafında Vasilije Micic 19 sayı – 4 ribaund – 9 asist 4 top çalma, Krunoslav Simon 18 sayı, Tibor Pleiss 16 sayı – 8 ribaund, Rodrigue Beaubois 9 sayı, Shane Larkin 8 ve Filip Petrusev 7 sayı kaydetti.
ALBA Berlin’de ise Oscar da Silva 13 sayı, Maodo Lo 9 sayı, Marcus Erikkson, Luke Sikma ve Ben Lammers 8’er sayı üretti.
Ergin Ataman’ın öğrencileri bu şekilde ligdeki 3. zaferini ALBA karşısında elde etmiş oldu. Eurohoops Fırın olarak biz de bu mücadeleye ilişkin gözlemlerimizi paylaşıyoruz.
Micic’i Olanın Mutlu Olduğu Bir Gece
Anadolu Efes, ALBA Berlin karşısında Vasilije Micic’in önderliğinde hareketli bir oyunla başlangıcı yaptı. Micic maç boyunca aynı formunu korumayı başararak karşılaşmanın en değerli ismi olurken takım arkadaşlarını da işin içine dahil etmesini de (Larkin hariç) hep bir şekilde bildi.
Olumsuz sonuçlanan veya hiç sonuçlanmayan (bu da bir nevi olumsuz sonuçlanan demek) ALBA Berlin hücumlarının ardından topu her seferinde kontrol etmeye heves gösteren Vasilije sahayı geçtikten sonra Tibor Pleiss’la oynadığı ikili oyunlar üzerinden hem kendisine hem de Pleiss’a büyük fırsatlar sundu.
Micic’ten bu katkıyı alan Efes için ALBA Berlin deplasmanında henüz ilk yarıdan galibiyete yürümek çok zorlayıcı bir misyon değildi.
ALBA dün gece tam takım olarak sahada yer almasına rağmen Efes‘in yaptığı savunmaya da paye vererek söylenmelidir ki, eline geçen fırsatları hiçbir şekilde değerlendirmeyi başaramadı. Maodo Lo’nun çembere atakları haricinde neredeyse hiçbir unsuruyla etkili olamayan ALBA ne Luke Sikma’yı yarı sahada alıştığımız o yönetici profilinde oynatabildi, ne de Marcus Eriksson’a hazırlanan perde çıkışlı dış şut odaklı oyunlarında başarı kaydedebildi.
Pleiss özelinde başlayan ve sonrasında genel itibarıyla devam eden, ilk çeyrekte ALBA’nın oyunda kalmasının en önemli sağlayıcısı olan o kayıtsızlık durumu boyalı alanı bir dönem gelenin geçenin ürettiği bir mevkii haline getirse de Efes bunu çabuk çözdü.
Filip Petrusev’den yine çok iyi bahsedemeyeceğimiz bir mücadele oldu. Oyun aklı ve olgunluk bakımından hâlen gelişime çok açık bir oyuncu. Pozisyon bilgisi, takımın oyununa sağlayacağı adaptasyon henüz tamamlanabilmiş değil. Fiziksel meseleleri bir yana bırakmak gerekirse bu sayılan zaafiyetleri Efes için can sıkıcı olmaya yetiyor. Pleiss’ın de getirisiyle birlikte götürüsü de haliyle fazla olan bir oyuncu olduğunu düşündüğümüz zaman alarm vermeye devam eden bir Efes uzun rotasyonuyla karşı karşıya kalıyoruz.
Bu durum çözülmediği müddetçe de Efes’in oyununu taşıyabileceği yer bundan ötesi değil. Bu da ALBA haricinde bir playoff adayına karşı kafamızda bir senaryo kurguladığımızda ne denli yeterli bir performans, tartışılır.
Micic’in besleyiciliğinden ilk yarıda en çok Pleiss yararlanırken ardından Krunoslav Simon da çok efektif bir oyun ortaya koydu. Yarı sahada Simon’un üstlenebileceği sorumluluklardan ekseriyetle haberimiz var. 4 sene içerisinde bize gösteremediği bir meziyeti kalmamış olsa gerek. Hazır, fiziği de yerindeyken bu meziyetleri kullanabilmek, işleyebilmek de Efes özelinde 2 faktörün insiyatifine düşüyor: Ergin Ataman ve Vasilije Micic.
Micic ve Simon’un etken noktada olduğu Efes’te bu oyuncuların performanslarının önce birbirlerini ve ardından takımı etkiliyor olması çok şaşırtıcı değil çünkü birisi daha çok topu yönlendirip oyuna liderlik etme noktasında, diğeriyse hücumda akıl koyup savunmada görevini ifa etmesiyle tanıdığımız çok değerli 2 isim.
Bu oyuncuların zihinsel olarak sahada iyi görüntü çizmesi Efes’in de iyi görüntü çizmesini sağladı. Beaubois’nın meşhur topsuz oyun becerilerinin ön plana çıktığı dönemler olurken Adrien Moerman’ın da zaman zaman denkleme dahil olabileceğini, hâlâ köşelere açılan nokta şutörleri bulabilecek kadar iyi bir kafaya sahip olduklarını gösterebilmeleri açısından Micic ve Simon için önemli bir maçtı.
Larkin’in Dahli
Elijah Bryant 9 dakika gibi çok kısa bir süreçte oyunda kaldığından mütevellit onun bir etkisiz kalma durumundan söz edebilmek çok mümkün değil. Eğer bu, o 9 dakika içerisindeki performansından kaynaklı bir koç tercihiyse onu ayriyeten konuşuruz ancak daha önemli bir mesele var: Shane Larkin.
Oyunu dümdüz istatistiklerden yorumlamak gibi bir niyet içerisinde olmamakla birlikte dün geceki Efes‘in aslında oyununu ne kadar geliştirdiğini biraz açıklamak gerekirse Larkin’in istatistiklerine bakmak yeterli olacaktır. 8 sayı – 6 asist, Efes 90 sayı atmış. Larkin’in bunun üzerine biraz taşıyabildiği bir denklemde Efes zaten 2019 ile 2021 (ilk 6 ay) arasındaki Efes‘in hücum performansıyla aynı yere tırmanıyor.
Ancak hâlen bunu yapabilen bir Shane Larkin görebildiğimizi söylemek mümkün değil. 28 dakikaya yakın sahada kaldığı süreçte Micic ve Simon’un hakimiyetinde geçen Efes hücumunda tam istediği gibi etkili olabilme fırsatı varken top kullanmaya tenezzül etmeyen, kullandığında da sıkıştırmalara mağlup düşen bir Larkin vardı.
Baskı altında olduğu çok belli ve bu durum bizzat beni savunduğum “Simon’un dönüşü Larkin’i daha iyi bir pozisyona getiriyor” görüşünden geride tutuyor. Artık mental olarak hâlâ hazır hissetmediğini düşünmek en doğrusu gibi.
Bu işin “playoff dönemine kadar sabretmelik” bir iş olmadığının farkında olmak lazım. Efes hemen her defekti için playoff dönemine kadar sabretmeyi seçerse playoff yapamayacağı bir senaryoyu düşünmek çok da zor olmayacak. Olabildiğince ivedi adımlar atılmalı. Öncelikle uzun rotasyonunda ve devamında Larkin’in psikolojik durumuyla ilgili olarak Efes üzerine düşeni yapmalı.
Takımın genel itibarıyla mental çıktılar bakımından iyi görüntü çizdiği bir ALBA deplasmanının ardından Shane’in bu durumda olmasını kimse istemez.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!