By Panos Katsiroumpas/ info@eurohoops.net
Lille’deki muhteşem Stade Pierre Mauroy’un ışıkları ve kapıları kapatıldı ve Eurobasket festivali artık geride kaldı, tüm sporseverlerin hafızasında güzel bir yer edindi. İspanyollar son 4 turnuvada 3.kez Avrupa’nın zirvesinde yer aldı ve doğal olarak bizim devrimizin Avrupa’daki basketbol imparatorluğu oldular. Bu Eurobasket hafızalarımızda çeşitli ve önemli sebepler yüzünden yer edinecek. Bu değerlendirme yazısında en önemlilerini seçmeye çalıştık.
Gasol’ün EuroBasket’i!
Harika Katalan bu turnuvanın tartışmasız yıldızıydı ve İspanyolların eve altın madalyayla dönmesinin ana sebebiydi. Pau inanılmaz işler yaptı ve “Boğaların” gücünün simgesiydi. İspanyol yıldız inanılmaz maçlar oynadı, rakiplerini tamamen domine etti. Gasol takımına çok yardımcı oldu ama aynı zamanda takımı da ona yardımı oldu.
Bu yılki İspanya takımı Bulls‘un yıldızının sahada bütün yeteneklerini gösterebilmesini sağlayacak şekilde kuruldu, özellikle de genişlik konusunda. Bu kez kadroda Marc ve Ibaka yoktu ve bunun sonucunda boşluklar oluştu, boyalı alanda yoğunluk yoktu ve Mirotic’in “4” numaradaki varlığı Gasol’e ikili sıkıştırma ve yardım gelmesini önledi. Gasol’ün 1’e 1 ve ikili oyunlar oynayabileceği çok fazla boşluğu vardı. Köşelerde ve kanatlarda bulunan şutörler de cezaları kestiği için yardımlar da gelemedi. Pau efsanevi bir turnuva geçirdi ve İspanya takımının yapısı da buna çok katkı sağladı.
Litvanya = Basketbol Geleneği
Litvanyalılar harika bir turnuva sonucu finale ulaştılar. Üstelik yaratıcı ve yetenek konusunda kadroları son derece kısıtlıydı. Buna rağmen Litvanya, turnuvada beklentileri aşan takım olmayı başardı. Üst üste 7.kez Olimpiyat Oyunlarında yer alacaklar ve bu eşsiz bir başarı.
Performanslarının doruk noktasına hiç şüphesiz Sırbistan’la oynadıkları yarı finalde ulaştılar. İnanılmaz savunmalarıyla ve rakibin tüm taktiklerini okumalarıyla kendilerinden daha yetenekli takıma üstünlük sağladılar. Kanatlardan (Jankunas-Kuzminskas) gelen yardımla Teodosic’in ikili oyunlarını tamamen kısıtladılar, mükemmel rotasyon yaptılar, hücumda ise Raduljica’nın üzerinden ikili oyun oynadılar ve Sırp savunması da buna cevap veremedi. Kesinlikle çok fazla kredi hak ettiler.
Satoransky – Vesely!
Harika ikili! Tüm dünyaya modern basketbolda “1” ve “5” numara pozisyonundaki harika ortaklıkla neler yapılabileceğini muhteşem bir şekilde kanıtladılar. İnanılmaz ortaklıklar, harika zamanlama ve kendi pozisyonlarında Avrupa’nın ilk üçünde yer alan etkileyici iki oyuncu. Bu iki oyuncu görsel bir şölen sundular, onlara karşı hazırlanan tüm savunma planlarını çökerttiler ve Çek Cumhuriyeti’nin turnuvayı 7.tamamlayıp Olimpiyat öncesi turnuvada yer almasını sağladılar.
Berlin grubu
Bu tip turnuvalarda grup aşamaları büyük takımların son aşama için bitirici dokunuşları yapıp hazır olduğu yerlerdir. Ancak Berlin grubunda bu olmadı ve adeta mini final aşaması yaşandı. Sırbistan, İspanya, Türkiye, İtalya, Almanya inanılmaz bir yoğunluk ve belirsizlikle her gün final oynadılar. Bu 2. grup turnuvadaki tüm ilgiyi çekti ve turnuvanın en güzel maçlarından bazılarına sahne oldu.
İtalyanların İspanyollar karşısında 100 attıkları akşam!
Turnuva sırasında birçok inanılmaz bireysel performans izledik, örneğin Gasol, Maciulis, Vesely ve diğerleri gibi. Ama tüm bunların arasında, bir takım performansı hafızalarımıza kazındı ve bu da İtalyanların 100 sayı attıkları akşam. İspanyolların potası onlara büyük bir varil gibi gözüktü ve ikinci yarıda tam 63 sayı attılar. Bu akıl almaz performansın mimarları toplamda 56 sayı, 12 ribaunt ve 13 asistle oynayan Gallinari ve Belinelli ikilisiydi. İspanyolları adeta nakavt ettiler. Gerçekten olağanüstü bir performans.
Cedi, Giannis veDennis
Çok fazla yeni yüzün süre almadığı bu turnuvada, üç genç yıldız ilk defa EuroBasket’te yer aldılar ve gelecekte harika şeyler başarabileceklerini gösterdiler. Bu üç yıldızdan muhteşem Denniz Schröder’a sahip Almanlar eleme aşamasına kalabilmek için son ana kadar savaştılar. Genç oyuncu oyunu okumada, hatta tamamen geçiş oyunlarına sahip durumlarda bile oyunu okumada inanılmazdı. Aynı zamanda tüm 5v5 oyunlarda da rakip savunmalarda çatlaklar yarattı. Dirk Nowitkzi gibi bir oyuncuya sahip bir takımın en iyi oyuncusu olmak büyük iş.
Antetokounmpo ve Cedi ise Schröder’in istatistiklerine sahip değillerdi ama her ikisi de harika birer turnuva geçirdi ve hem takımlarıyla hem de uluslararası turnuvalarda parlak birer geleceğe sahip olduklarını gösterdiler. Üç oyuncuyu da en azından önümüzdeki 10 yıl izleyebileceğimiz için kesinlikle şanslıyız.
Hırvatların hayal kırıklığı…
Bir kez daha kadrolarında ditiramp vardı, yeni yetenekler görücüye çıktı ve sahip oldukları muazzam potansiyelle podyumda bir yer kapmayı planlıyorlardı. Hazırlık maçlarını namağlup geçen Hırvatlar, bir kez daha basketbol dünyasını hayal kırıklığına uğrattı ve fazlasıyla yumuşak, hücumda belli bir yönü olmayan ve oyunu okuma yetisinden yoksun bir takım görüntüsü çizdiler. İyi bir yönlendirici olmayınca, kalan guard ve forvetler (Bogdanovic, Hezonja, Saric) adeta çıldırdılar, sahanın her iki yanında gerçek anlamda canları ne isterlerse yaptılar ve takımlarına ritim kazandırmadılar. Bir büyük turnuvada daha, Tomiz beklentilerin altında kaldı ve Simon-Ukic ikilisi çaresizce bu karmaşayı toparlamaya çalıştılar. Hırvatlar sadece FYROM’u kolay geçebildiler, Hollanda ve Slovenya karşısında bocaladılar, Yunanistan, Gürcistan ve -eleme aşamasının büyük sürprizinde- Çek Cumhuriyeti’ne yenildiler. Bir kez daha beklentilerin altında kaldılar.
Rekor!
Tony Parker en kötü Eurobasket turnuvalarından birini yaşamış olabilir ama 22 yıl sonra Nikos Galis’i tahtından ederek turnuva tarihinin en skorer oyuncusu oldu. İşler planlandığı gibi gitmese de bu rekor ve alınan bronz madalya onun için bir teselli oldu.