by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
EuroLeague’de 17 haftanın sonu demek sezonu yarılamak demek. En azından ligin 18 takımla oynandığı son birkaç sezondur…
Bu haftalık maçlara özel yazılarımızı es geçip Türkiye’yi temsilen EuroLeague’de bulunan takımların sezonun geride kalan bölümündeki performanslarını ve önümüzdeki süreçte karşılaşabilecekleri zorlukları değerlendirmeye karar vermiştik.
Dün, Anadolu Efes‘in sezon ortası değerlendirmesini huzurlarınıza sunduk. Bugün ise sıra Fenerbahçe Beko’ya geldi.
Yaz aylarında koçu Igor Kokoskov’un zamansız ayrılığı sonrasında kadro tüm hatlarıyla kurulduktan sonra ani bir kararla Sasha Djordjevic’i başantrenörü olarak belirleyen Sarı-Lacivertliler’de planda yaşanan bu değişikliğin çıktıları zaman zaman ağır oldu, zaman zaman ise “işler sanki o kadar da karamsar değil” denilen anlar oldu.
Gelinen noktada Fenerbahçe 17 maçta 7 galibiyet alabilmiş durumda ve bu, son haftalarda yaşadıkları yükselişin bir getirisi oldu. Bunun öncesinde durum çok daha vahimdi ve tamamen kurulan kadronun, harcanan bütçenin hak etmediği bir tablo söz konusuydu. Hâlâ öyle olduğunu düşünen çok geniş bir kesim muhakkak söz konusudur.
Son olarak ASVEL deplasmanında yakın giden bir maçı kaybeden Fenerbahçe’de takımın en önemli 2 oyuncusu olan Jan Vesely ve Nando De Colo’nun da sezon ortasında ağır sayılabilecek sakatlıklarla yüzleşmiş olmaları çok can sıkıcı bir durum oldu.
Bu gibi can sıkıcı durumlar, zaman zaman umut aşılayan meselelerle beraber Fenerbahçe’nin EuroLeague sezonunun geride kalan bölümünü ve önümüzdeki sürece ilişkin değerlendirmelerimizi de Eurohoops Fırın olarak huzurlarınıza taşıyoruz.
Anadolu Efes Sezon Ortası Değerlendirmesi
Karakterli bir bütünün zaafiyetleri
Fenerbahçe sezona başlarken elinde bulunan bütünün hangi alanlarda ön plana çıkıp hangi alanlarda geri planda kalabileceğini iyi bildiğimiz bir ekipti. Nando De Colo, Pierria Henry, Jan Vesely, Dyshawn Pierre, Şehmus Hazer, Achille Polonara gibi karakterli oyuncuları bünyesinde toplayan bir ekip olarak gerçekten bu noktada isteneni verdiklerini söylemek mümkün.
Sarı-Lacivertliler’in kaybettikleri maçlar olabilir, kaybettikleri maçların sayısı kimi sebeplerden ötürü kazandıkları maçlara oranla ağırlıkta olabilir ancak Fenerbahçe genel anlamıyla mücadeleden pek de geri durmuş bir ekip olarak karşımızda değil. Mücadeleleri hep var, devam ediyor.
Fakat bu her zaman istendiği ve beklendiği gibi yeterli kalmayabiliyor. Sahaya hırstan başka şeyler yansıtmanız gerektiğinde; misalen akıl yansıtmanız gerektiğinde, soğukkanlılık yansıtmanız gerektiğinde bunu kıvırabilecek, en makul biçimde yapabilecek oyuncu adedinize bağlı olarak başarılı olabiliyorsunuz.
Sezon başından beri baktığımızda Fenerbahçe’nin enerjisi Polonara, Henry, Şehmus, Vesely gibi oyuncularla sürekli üst düzeyde seyrediyor. Ancak iş akla ve soğukkanlılığa geldiğinde ön planda olan yegâne isimler De Colo ve Vesely olduğu zaman bu kabul edilebilir sonuçlar doğurmuyor.
Bu seviyelerde başarılı olmasını beklediğimiz bütçelere sahip olan takımların son anlarda bu kadar kaybetmeye, işleri olumsuz anlamda tersine çevirmeye müsait bir momentuma sahip olmaları normal karşılanabilecek bir durum değil.
Fenerbahçe’nin bu sezon kadro yapılanmasının EuroLeague’de başarılı olmak adına yeterli görebileceğimiz bir bütün olduğunu savunuyor olsak da yine de rotasyonun sıkıntılarını göz ardı etmemek gerekecektir. Sezonun ilk yarısında Pierria Henry’nin maç sonlarındaki karar vericiliğinden, Devin Booker’ın savunmada ve ribaundlarda yarattığı problematik durumdan çok çektikleri dönemler oldu.
Topu paylaşmak noktasında çok sıkıntılı bir takım olmadılar ancak sahaya yerleşmenin de bunun bir ayağı olduğunu gözden kaçırdıkları çok oldu. Her zaman çok iyi dış şut atan bir takım olamadılar ancak aslında beklenti bunun tam tersiydi.
Üstelik sezon başında iyi bir görüntü çizen Pierre – Shayok voltranını da sürekliliğe taşımayı başaramadıkları gibi halen Marko Guduric‘ten beklenen katkıyı alabiliyor olduklarını söylemek de çok zor. Hücum özelinde de savunma özelinde de belli başlı sorunlar yaşandığı aşikâr ancak yine de savunma kısmında EuroLeague’in önde gelen ekiplerinden birisi olduklarını göz ardı etmemek lazım.
Yukarıdaki grafikte en aşağıda bulunan takımlar savunma verimliliği en üst düzey, en sağda bulunan takımlar ise hücum verimliliği en yüksek takımlar olarak dizayn edildi. Bu hususta Fenerbahçe’nin savunma bağlamında ön plandaki ekiplerden birisi olduğunu ifade etmekte bir beis yok.
Bunu sağlayan önemli isimlerden de bahsedecek olursak Jan Vesely’yi çok farklı bir yere taşırız. Vesely yıllardır Fenerbahçe savunmasının “en gerçekçi” işleyen parçası.
Henry muhteşem bir baskıcıdır, Pierre inanılmaz bir fizikaliteye sahiptir. Geçtiğimiz yıllarda Nikola Kalinic gibi harika örnekler, Gigi Datome – Nicolo Melli eksenli yardım savunması, Ekpe Udoh’un boyalı alandaki hükmü gibi çok fazla örnek gördük ancak Vesely’nin oyun IQ’su tüm bunların önüne geçen bir istikrarla onu kulübün en büyük efsanelerinden birisi haline getirdi.
Yukarıdaki grafik ise Vesely’nin sahada olduğu dönemlerde Fenerbahçe’nin rakipleriyle arasında yarattığı farkı özetliyor. Son haftalarda Vesely’nin vesile olduğu fark gerçekten olağanüstü noktadaydı. Tam da sezonun Fenerbahçe adına işlemeye başladığı dönem…
Fenerbahçe’nin son bir buçuk sezonda ritim yakalayıp da Vesely’nin vasat bir savunma performansıyla sahada yer aldığı an yakalamak çok mümkün değil. Bu noktada şu sıralar pek de iyi haberler almadığımız bir ikiliden söz etme gerekliliği doğar.