2021 Yılında NBA’de Yaşanan En Önemli 10 Olay

31/Ara/21 09:39 Aralık 31, 2021

Bilal Baran Yardımcı

31/Ara/21 09:39

Eurohoops.net

Eurohoops Fırın, 2021 takvim yılı içerisinde NBA’de yaşanan en önemli 10 olayı inceliyor.

by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net 

2021 yılı COVID-19 pandemisi etkisinde geçen 2. tam yıldı.

Geçen sene düzenlenen Bubble organizasyonun ardından NBA’in 2020-21 sezonunda nasıl bir yol izleyeceği merak konusuydu. Bir önceki sene Bubble’da gelen Los Angeles Lakers şampiyonluğundan sadece 72 gün sonra, 22 Aralık 2020’de başlayan normal sezon, 72 maça indirildi. Ayrıca 72 gün ara, NBA tarihinde verilmiş en kısa sezon arasıydı.

Halihazırda bir pandemi sürecinde olan sporcular, sezon arasının kısaltılmasından sonra fiziksel olarak da çok yıprandıkları bir sürece girmek zorunda kaldılar. Bu da çok kaotik bir sezon yaşanmasına, beklenmedik takımların beklenmedik sonuçlar almasına yol açtı.

Gelin 2021 takvim yılı içerisinde NBA’de yaşanan en önemli 10 olayı hep beraber inceleyelim.

10. Alperen Şengün’ün 16. Sıradan Draft Edilmesi

2020-21 sezonunda ING Basketbol Süper Ligi’nde Beşiktaş Icrypex forması giyen Alperen Şengün, normal sezonun MVP’si seçildi. Ortalama 28 dakika süre alırken maç başına 19.2 sayı – 9.4 ribaunt – 2.5 asist – 1.7 blok – 1.3 blok istatistiklerini tutturan Alperen, 26.8 verimlilik puanı ortalamasıyla da göz doldurmuştu.

Draft’a katılacağını açıklayan genç oyuncumuza yabancı yazarlardan büyük ilgi geldi. Bazı draft raporlarında ilk 10’a bile yazılan Alperen; tarzıyla Nikola Jokic, Domantas Sabonis gibi NBA yıldızlarına benzetildi. Pas yeteneği, oyun zekası, yaşına göre çok iyi bir konumda olan basketbol olgunluğu Alperen’in öne çıkan özelliklerindendi. Nitekim ilk 10’dan olmasa bile 16. sıradan Houston Rockets tarafından seçilen uzunumuz, sempatik tavırlarıyla taraftarlar tarafından çabuk benimsendi.

Şu ana kadar 33 NBA maçında görev alan Alperen, maç başına 18.8 dakika süre alarak 9.1 sayı – 5 ribaunt – 2.8 asist ortalamaları tutturmuş durumda. Birçok NBA yazarına göre daha fazla süre alması gereken Alperen’in her geçen gün oyununa bir şeyler kattığını ve NBA’de kalıcı bir yer edineceğini söylemek yalan olmaz.

9. James Harden’ın Brooklyn Nets‘e Takaslanması

Chris Paul’dan sonra Russell Westbrook ile de başarılı olamayan ve  2020 playoffları ikinci turunda Los Angeles Lakers‘a 4-1 elenen Houston Rockets‘ta artık işlerin yolunda gitmediği ve bir şeylerin değişmesi gerekeceği ortadaydı. Uzun yıllar Rockets ile mücadele eden Harden, kariyerinin ilk ve tek MVP’liğini de burada kazandı. Konferans Finalleri’nde birden fazla kez yer alan ekip, tarihin en iyi takımlarından biri olan Golden State Warriors engeline birçok kez takıldı. ”Yeterince iyi değiliz… Bu şehri çok seviyorum. Gerçekten elimden gelen her şeyi yaptım.” açıklamalarını yapan yıldızın artık Houston Rockets forması giymek istemediği açıktı.

Takımın sezon öncesi kampına çok geç katılan Harden, profesyonel olmayan saha içi ve dışı davranışlarıyla takımı sabote etmeye başlamıştı. Takım arkadaşlarından ve taraftarlardan tepki alan yıldız oyuncunun ayrılık süreci iyice uzamış ve sancılı hale gelmişti.

14 Ocak 2021’de açıklanan takasa göre Harden, Brooklyn Nets‘e gönderildi. Cleveland Cavaliers ve Indıana Pacers‘ın da dahil olduğu 4 takımlı takasta Rockets; Dante Exum, Rodions Kurucs ve Victor Oladipo’nun yanında 4 tane birinci tur draft hakkı ile 4 tane birinci tur draftını değiştirme hakkı aldı.

Harden statüsünde bir oyuncunun takaslanması her zaman büyük bir olaydır fakat sürecin ilerleyiş şekli, takaslandığı takım gibi etkenler düşünülünce uzun zamandır NBA’de böyle büyük bir takas yapılmamıştı diyebiliriz. Kevin Durant ve Kyrie Irving ile güçlerini birleştiren MVP, belki de kağıt üstünde tarihte kurulmuş en yetenekli üçlünün kurulmasına sebep oldu.

8. Play-In Turnuvası

NBA, son yıllarda ligde artan ve ”tanking” denilen draftta yüksek sıradan seçmek için bilerek maç kaybetme işini engellemek için bir adım atmayı düşünüyordu. Bunun için konuşulan yeniliklerden biri de konferanslarını 9 ve 10. sırada bitirmiş takımlara Play-In turnuvası adı altında bir şans daha vermekti. Daha fazla takımın playoff’lar için mücadele etmesi anlamına gelen bu yenilik, kısa zamanda taraftarlar ve oyuncuların ilgisini çekti.

İlk kez geçtiğimiz sezonda uygulanan Play-In turnuvasının işleyişi ise şu şekilde: Konferanslarını 7. ve 8. bitiren takımlar tek maç sistemiyle birbiriyle oynuyor ve kazanan 7. sıraya yerleşiyor. Kaybeden takım ise bir şans daha verilmiş 9. ve 1o. takımlarının maçından kazanan ile karşılaşıyor. O maçın kazananı da 8. sıradan playoff’a girmeye hak kazanıyor. Yani sezonu 10. bitirseniz de üst üste 2 maç kazanarak 8. sıradan playoff oynama şansı elde edebiliyorsunuz.

Geçen sezon konferanslarını 7. bitiren Boston Celtics ve Los Angeles Lakers, rakipleri Washington Wizards ve Golden State Warriors‘u ilk maçta yenerek 7. sıradaki yerlerini garantiye almışlardı. Ardından oynanan maçlarda ise Golden State Warriors, Memphis Grizzlies‘e Ja Morant’in harika performansı sonrası kaybetmiş ve sezonu 8. sırada bitirmesine rağmen playoff yapamamıştı. Diğer konferansta ise Washington Wizards, Indiana Pacers‘ı mağlup ederek 8. sıradaki yerini kaptırmamıştı.

Benim görüşüm, Los Angeles Lakers oyuncusu LeBron James’in verdiği ”Bu fikri kim bulduysa derhal kovulmalı!” demecinden farklı bir konumda. Play-In turnuvasının NBA için gerçekten iyi bir yenilik olduğunu düşünüyorum. Geçen sene çok keyifli maçlar izlememize ve takımların sezon sonunda maçları önem vermeden oynayamamasına sebep oldu. Tek maç üzerinden belirlenen her spor organizasyonu gibi inanılmaz gerilime sahne olan maçlar, bundan sonra da biz takipçileri tatmin edecek gibi duruyor.

7. Stephen Curry’nin Tarihin En Çok Üçlük Atan Oyuncusu Olması

7 kere All-Star, 2 kere sayı lideri, 7 kere All-NBA takımı, 2 En Değerli Oyuncu Ödülü ve 3 NBA şampiyonluğu… Stephen Curry’nin görkemli kariyerinde sahip olduğu başarılar bunlarla sınırlı bile değil. 2014-15 sezonunda bir patlama yaparak şampiyon olan, sonraki sene 73 galibiyet ile NBA normal sezonu rekorunu kıran Golden State Warriors‘ın lideri tartışmasız Stephen Curry idi. Sonrasında gelen 2 senede Kevin Durant ile beraber 2 şampiyonluk daha alan Warriors, sonraki sene yaşanan sakatlıklardan dolayı hem finali, hem de Kevin Durant’i kaybetti.

Klay Thompson’ın da sezonu kaçıracağı belli olunca 5 sene boyunca kurulan hanedanlığın sonuna gelindiği ortadaydı. Bunlara rağmen Curry bir nevi tek başına mükemmel bir normal sezon geçirerek Golden State’i 8. sıraya yerleştirdi. Play-In maçının kayedilmesiyle playoff yapılamasa da, Curry’nin belki de 2016’dan beri oynadığı en iyi sezondu. Bu sene ise daha derli toplu bir takım havası veren Golden State Warriors, şu anda Batı Konferansı’nda 1. durumda ve Curry MVP’lik için en büyük adaylardan biri.

Tüm bu söylediklerimizin yanında Stephen Curry için asıl söylenmesi gereken şey, tarihin açık ara en iyi şutörü olması. Ray Allen, Reggie Miller, Klay Thompson gibi oyuncular sabit şutör olarak ön plana çıksa da Curry hem sabit, hem dribbling üzeri zor şutlarda yakaladığı volüm ve isabet oranıyla hepsinden bir adım önde bulunuyor. Kariyeri boyunca maç başına 8.8 üçlük deneyen Curry, zorluk seviyesi hayli yüksek bu şutları %43 gibi inanılmaz bir yüzdeyle sokuyor.

Curry’nin rekoru kıracağı belliydi, ancak o maçın Madison Square Garden’a denk gelmesi bir nevi Hollywood senaryosu gibi oldu. Tarihin en büyük sahnesinde tarihin en iyi şutörü, tarihin en çok üçlük atan oyuncusu oluyor… Kariyerinde 2973 üçlük isabeti bulunan ve rekorun bir önceki sahibi olan Ray Allen ile aynı listede 3. sırada bulunan Reggie Miller da bu efsanevi ana tanık olmak için o gün tribündeydi. İlk çeyreğin ortalarında kırılan rekordan sonra maç durdu, tüm salon Curry’i alkışladı ve bu iki efsane de Curry’e sarılarak onu tebrik etti. Gerçekten bir basketbolsever için inanılmaz keyifli anlardı.

6. Kyrie Irving’in Aşı Olmamayı Tercih Etmesi

COVID-19 pandemisine karşı üretilen aşıların uygulanmaya başlamasıyla beraber Amerika’daki bazı eyaletler belli protokoller getirdi. New York eyaletinin getirdiği kurala göre kapalı alanlarda yapılan etkinliklere katılmak için aşı zorunlu hale geldi.

Kyrie Irving her zaman kendine has bir karakter oldu. Tartışma yaratan ve bazı kesimlere batabilecek açıklamaları zaten oldukça fazla olan yıldız isim, bu konuda da çoğu insandan farklı konumlandı ve aşı olmayı reddetti. Bu kararın ardından kadro dışı kalan Irving, maaşından da 15 milyon dolar kaybetti.

”Mesele para değil. Hiçbir zaman da olmadı. Bu yalnızca seçme özgürlüğüyle ilgili. Kendim için en iyi olanı yapıyorum. Yargılanmama ve şeytanlaştırılmama neden olabileceğinin bilincindeyim ancak durum bu.” açıklamasında bulunan oyun kurucu, yakın zamanda takımla vardığı anlaşma üzerine sadece deplasman maçlarında da olsa sahalara geri dönecek.

Aşı olma konusunda yine yeşil ışık yakmayan Irving’in 7 maça giden bir seride 3 veya 4 maç kaçıracağını düşünürsek, bu konunun bir süre daha gündemde kalacağını öngörebiliriz. Zira bu yüzden kaybedilen bir seri olursa takım arkadaşları veya taraftarlardan tepki alması çok yüksek bir ihtimal.

Bu denli yetenekli ve kafasını basketbola verdiğinde hakikaten özel işler yapabilen bir oyuncunun böyle bir karar vermiş olması, ne kadar ismi Kyrie Irving de olsa insanı şok ediyor. Bu sürecin olabilecek en sorunsuz şekilde çözülebilmesi biz basketbolseverlerin en büyük dileği.

5. Ben Simmons Krizi

Yılın çaylağı ödülünü kazanan ve uzun yıllardır izlemediğimiz bir seviyede çaylak sezonu geçiren Ben Simmons, sonrasında gelen 3 sene boyunca oyununa neredeyse hiçbir yeni özellik eklemedi. Çok iyi bir savunmacı ve çok iyi bir pasör olan 2016 1. sıra seçimi, günümüz NBA’inde olmazsa olmaz konumda olan üçlük tehditini hiç oluşturmuyor. Bu da onun oyununun her zaman belli bir noktada kısıtlanması anlamına geliyor.

Playoff’larda sürekli sahadan kaybolan Simmons, geçen sene favori çıkılmasına ve 7. maçında çift haneli öne geçilmesine rağmen 4-3 kaybedilen Atlanta Hawks serisinde adeta bir hayalet gibiydi. Seri boyunca maç başına sadece 6.4 şut deneyen yıldız oyuncu, seriyi 9.9 sayı ortalamasıyla bitirdi.

7. maç sonrası yapılan basın toplantısında Doc Rivers, Ben Simmons şampiyon bir takımın oyun kurucusu olabilir mi sorusuna emin değilim diye cevap verdi. Bu açıklamanın ardından yazın suların durulmayacağı kesinleşti.

Yazın takımla olan bütün ilişkisini kestiği, Embiid’in telefonlarına bakmadığı ve takaslanmak istediği yönünde haberler çıkan Simmons, sene başından beri tek bir maçta bile forma giymedi. Geçirdiği playoff serilerinden sonra takas değeri de çok düşen oyuncunun geleceğinin ne olacağı hiç belli değil.

Birçok takımın takas için adı anılsa da Sixers‘ın başında bulunan Daryl Morey, elindeki yeteneği karşılığında tatmin edici parçalar almadan asla bırakmayacaktır. Çok tatsız ilerleyen ve çözüme hiç yaklaşmayan bu süreç, zaten senelerdir istediğini alamayan Sixers taraftarları için büyük bir yara oldu/oluyor.

4. Tüm Playoff Resmini Yeniden Çizen Sakatlıklar

 

Yazının başında bahsettiğim gibi tarihin en kısa sezon arası, zaten pandemi sürecinde olan sporcuların fiziksel olarak çok yıpranmasına sebep oldu. Normal sezonun sonuna doğru başlayan sakatlık furyası, geçen sene belki de tüm playoff’ların senaryosunu değiştirdi.

Konferansın iddialı takımlarından MVP Nikola Jokic’e sahip Denver Nuggets, yıldız oyuncusu Jamal Murray’den yoksun bir playoff geçirerek 2. turda süpürüldü.

Son şampiyon Los Angeles Lakers, normal sezon boyunca sakatlıklarla boğuştu ve 7. sıradan playoff’a girdi. İlk turda Phoenix Suns‘a karşı 2-1 öndeyken Anthony Davis’in sakatlanması tüm serinin akışını değiştirdi ve LeBron James kariyerinde ilk kez ilk turda playoff’lara veda etti.

Los Angeles şehrinin 2. takımı Clippers‘ta ise playoff’un ortasında en iyi oyuncusu Kawhi Leonard’ı sakatlığa kurban verdi. Ona rağmen Utah Jazz‘ı eleyen Clippers, Konferans Finali’nde Phoenix Suns‘a direnemedi.

İlk turda Jaylen Brown’sız Boston Celtics‘i eleyen Brooklyn Nets‘in peşini de 2. turda sakatlıklar bırakmadı. Seriye James Harden’dan yararlanamadan başlayan Nets, 3. maçın sonunda Kyrie Irving’i de sakatlığa kurban verdi. Harden serinin sonuna doğru sahaya çıksa da sakat olduğu ve sadece ismiyle tehdit oluşturması için sahada olduğu çok belliydi. Tek başına savaş veren Kevin Durant, efsanevi performanslarıyla seriyi 7. maça götürse de Milwaukee Bucks eksik rakibini uzatmalar sonucu elemeyi bildi.

Çok fazla şampiyonluk adayının sürpriz bir şekilde elenmesine sebep olan sakatlıklar, NBA normal sezonunun maç sayısını azaltmak yönündeki tartışmaları da alevlendirdi.

Direkt şampiyonluğun değişmesine sebep olan bu kadar fazla sakatlığın yaşandığı başka bir NBA sezonu ben hatırlamıyorum. Bu olay Milwaukee Bucks ve Phoenix Suns’ın başarısına asla gölge düşürmese de iki takımın da playoff boyunca ciddi bir sakatlık problemi yaşamaması finalin ismi için bir nebze belirleyici oldu.

3. Bir Sırp Rüyası: Nikola Jokic

Onca sakatlığın yaşandığı 2020-21 sezonundaki 72 maça da çıkmayı başaran Nikola Jokic, gerçekten herkesten farklı bir normal sezon geçirdi. 26.4 sayı – 10.8 ribaunt – 8.3 asist ortalamarı tutturan Sırp yıldız, bunu %56 saha içi yüzdesi, %38 üçlük yüzdesi ve %86 serbest atış yüzdesiyle başardı. Denver Nuggets‘ı Batı Konferansı’nda 3. sıraya yerleştiren Jokic, 100 ilk tur oyunun 91’ini alarak MVP oldu.

Denver Nuggets tarihinin ilk MVP oyuncusu olan Jokic, aynı zamanda bu ödülü kazanmış ilk ve tek Sırp oyuncu. Giannis Antetokounmpo ve Dirk Nowitzki’nin ardınan MVP ödülü almış 3. Avrupalı oyuncu olan yıldız uzun, tarihte draftta en geriden seçilmiş MVP ünvanını da elinde bulunduruyor (41).

Sezon sonuna yaklaşırken Jamal Murray’nin yaşadığı talihsiz sakatlık maalesef Jokic’in bu efsane sezonuna yakışacak bir playoff macerasına sahne olamadı. Bu sene umarım tam kadro ve sağlıklı bir şekilde kariyerinin zirvesinde olan Jokic’i playoffta daha iddialı şekilde izleme şansı buluruz.

2. Chris Paul ve Phoenix Suns, NBA Finalleri’nde 

Kariyeri boyunca gittiği her takımın daha iyi olmasını sağlayan Chris Paul, bir türlü uygun ortamı yakalayıp NBA Finalleri’ne çıkma başarısı gösterememişti. Clippers‘tayken yaşadığı hayal kırıcı playoff mağlubiyetlerinin ardından Houston Rockets ile şansını deneyen Paul, 2018 playofflarında Konferans Finalleri’nde Kevin Durant’li Golden State Warriors‘a rakip oldu. Tam seride 3-2 öne geçmiş ve momentumu tamamen arkasına almışken Chris Paul 6. ve 7. maçı kaçırmasına sebep olan bir sakatlık yaşadı. Bunun üzerine seriyi kaybeden Paul için son şans buymuş, artık bir daha asla final oynamaya bu kadar yaklaşamazmış gibi düşünmek o sıralar çok normaldi.

2020-21 sezonunun başlamasına 1 ay kala Kelly Oubre, Ricky Rubio, Ty Jerome, Jalen Lecque ve 2022 draftı 1. tur seçimi karşılığında Phoenix Suns‘a takaslanan Chris Paul, uzun süredir playoff’a hasret kalmış genç bir kadroyla mücadele edecekti.

Normal sezon boyunca çok düzenli ve doğru bir basketbol oynayan Phoenix, Batı Konferansı’nı 2. bitirdi ve Los Angeles Lakers ile eşleşti. Chris Paul ve takımdaki gençler arasında muhteşem bir kimya oluşmuştu ve basketbolun doğrularını bu kadar disiplinli yapan başka bir takım yok gibi gözüküyordu. Suns’ı sınırlayan şey ise yetenek tavanlarıydı.

Ne kadar üç turda da karşılaştıkları rakiplerde ciddi sakatlık sorunları yaşanmış olsa da Phoenix; sırasıyla Lakers, Nuggets ve Clippers‘ı yine çok güzel bir basketbolla eleyerek NBA Finalleri’ne çıktı. Ligde 16. sezonunu geçiren 36 yaşındaki Paul, ilk kez NBA’in en büyük sahnesinde rol alacaktı.

Seriye yine harika oynayarak başlayan Suns, ilk 2 maçı kazanmasına rağmen sonraki 4 maçı kaybederek şampiyonluğa veda etti. Chris Paul ise ilk NBA Finalleri’nde 21.8 sayı – 8.2 asist – 2.7 ribaunt ortalamalarıyla mücadele etti.

Görkemli kariyerinde hala bir yüzük kazanamamış durumda olan tecrübeli oyun kurucuyu basketbolun en büyük sahnesinde ilk kez izlemek çok büyük bir keyifti.