by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
EuroLeague’de bireysel performanslar her zaman en dikkat çekici unsurlar olmazlar. Bu da ligin oyuncuların, yıldızların hüküm sürdüğü bir lig olmamasından kaynaklıdır.
Sezonlar içerisinde bu gelenekten kötü etkilenen isimler olmuştur.
Çok büyük performanslar her zaman ödüllendirilse de daha ortalama ancak kritik işler yapan oyuncuların zaman zaman kıyıda köşede kaldıklarına denk geliriz.
Bunu belirlemek adına keskin bir kriter seçmek zor. Her oyuncuyu ayrı ayrı değerlendirmeye alarak, kendi şartları içerisinde incelemek gerekir. Kimisinin performansının hakkı verilmez, kimisinin kadro içerisindeki rolü yeterince iyi değerlendirilmez, kimisiyse aslında düşünüldüğünden çok daha büyük bir oyuncu olmaya adaydır ve bu net biçimde görülmüyordur.
Eurohoops Fırın, EuroLeague’deki her takımdan birer oyuncu seçti ve inceledi.
ALBA Berlin – Marcus Eriksson
Marcus Eriksson, sınırlı bir repertuarı bulunan ALBA Berlin’in hücumdaki en değerli parçalarından birisi konumunda.
Belki oynadığı kısıtlı süreçte takımının en skorer oyuncusu konumunda ancak hakkının ne kadar verildiği, kamuoyunda ne kadar tanınırlık sahibi olduğu konusunda takımdaki diğer oyunculara nazaran daha çok sorgulanacak bir isim.
Bu sezon EuroLeague’de çıktığı 11 maçta 25 dakika ortalamasıyla 13.5 sayı – 2.4 ribaund – yüzde 45.1 üçlük isabeti averajlarına sahip.
Israel Gonzalez’in ekibinde bu sezon Eriksson’un rolü aslında epey kritik. Geçen sezon Simone Fontecchio’yu da barındıran bir kanat rotasyonu varken şimdi böyle bir güçten yoksunlar. O sebeple Eriksson’un topsuz perdelerden çıkıp dış şutunu konuşturduğu aksiyonlar da daha bir ihtiyaç duyulur hâle geliyor.
Topla daha çok haşır neşir olsa ve hücum pakedini biraz daha çembere atak edebilen bir oyuncu profiline çevirse Avrupa basketbolunun geleceği için çok daha büyük bir isim olabilir. Geçen ay 28 yaşına giren Eriksson son 2 yılda ligin en iyi şutörleri arasındaki yerini sağlam kıldı.
Anadolu Efes – Rodrigue Beaubois
Rodrigue Beaubois bu sezon Anadolu Efes‘in aksak gittiği dönemlerde bir şekilde kendisini ön plana çıkaracak bir platform bulmayı başaran, çok işlevli ve karakterli bir oyuncu.
Anadolu Efes kadrosunda kıymeti bilinmeyen bir oyuncu bulmak sahiden çok zor. Fakat eğer illa birini söylemek zorundaysak bu isim Rodrigue Beaubois olmalı.
Roddy B, Efes‘e gelmeden önce Dallas Mavericks, Strasbourg ve Baskonia gibi ekiplerde akılda kalan bazı deneyimlere sahipti. Ancak Efes’te Ergin Ataman yönetiminde başarıdan başarıya koşan efsanevi kadronun içinde yıllardır süregelen gelişimi de takdir edilesi.
İstanbul’a ayak bastığında şimdiki kadar işlevli bir oyuncu değildi. Efes hücumunda artık klasikleşen topsuz oyun şutörü rolünü daha da ileriye taşıyıp takımın top yönlendirici rotasyonunda kendisine yer buldu, uzunlarla parkedeki ilişkisini iyi tuttu.
Savunmadaki dirayeti ve uzun kollarının yarattığı avantaj da ortada. Belki hiçbir zaman ligin en iyi savunmacılarından birisi olmadı fakat Lacivert-Beyazlılar’ın kadrosunda bu bakımdan her zaman adını andıran bir profil oldu.
Bu sezonki istatistikleriyse 18 maçta 10.3 sayı – 2.4 ribaund – 2.3 asist şeklinde.
Monaco – Danilo Andjusic
Danilo Andjusic geçtiğimiz sezonlarda Partizan ve UNICS Kazan formalarıyla EuroLeague’de boy göstermiş olsa da bu seviyedeki en üst düzey performansını bu yıl Monaco’da sergiliyor.
Geçen yıl EuroCup’ta Bourg-en-Bresse formasıyla izlediğimiz Andjusic, oradaki performanslarını EuroLeague seviyesine tam manasıyla taşıyamamış olsa da inişli çıkışlı ilerleyen bir takım için ortaya koyduğu oyun yine takdir görmeli.
Şu an sezon başına nazaran daha suskun bir durumda. Skorer bir oyuncu ve yeteneklerini gözler önüne sürebileceği kadar sorumluluk alması gerekiyor. Monaco’nun düşüş yaşadığı dönemde Andjusic’in de performansı düştü.
Bu sezon 17 maçta 18.2 dakika ortalamasıyla süre alan Andjusic 8.4 sayı – 1.1 ribaund averajlarına sahip. Sezonun geri kalanında hak ettiği takdiri elde edeceği performanslara imza atabilirse 30 yaşındaki bir oyuncu açısından kıymetli bir atılım olur.
Olimpia Milano – Devon Hall
Devon Hall, Brose Bamberg‘te göze çarpan performanslar sergileyerek EuroLeague’in yolunu Olimpia Milano formasıyla tuttu.
Hücum bazında her zaman çok istikrarlı bir görüntü çiziyor olmasa da işi çift yönlülük boyutuna taşıdığımızda Hall’un memnun edici bir isim olduğunu söyleyebiliriz.
Ettore Messina’nın rotasyondaki önemsediği isimlerden birisi olan solak guard takımının geleceği açısından kilit isimlerden birisi.
Takımca sakatlık problemleri yaşadıkları şu dönemde Milano’nun ihtiyaçları bakımından ortalamanın üstünde bir hamle olduğunu ve yarar sağlayabilecek bir oyuncu olduğunu ifade etmek gerekir.
Devon Hall zaman zaman patlayıcı performanslarıyla da kendisini ön plana çıkarmasını biliyor. Bu sezon 16 maçta 9.3 sayı – 1.4 ribaund – 1.7 asist ortalamalarıyla oynayan ABD’li guard Messina’nın kendisine biçtiği değeri karşılayacak performanslar ortaya koyarsa Milano’nun işi ilerleyen dönemde kolaylaşır.
Baskonia – Matt Costello
Baskonia‘nın bu sezon başında yaptığı 2 uzun transferi vardı. Bunlardan birisi Steven Enoch, diğeri Matt Costello’ydu. İkilinin gösterdikleri performanslar ışığında çok değerli hamleler olduklarını belirtmek gerekir.
İspanya içinden yapılan 2 transfer olarak Enoch ve Costello’nun bu özverili gelişimleri değerli.
Enoch daha patlayıcı ve göze çarpan bir oyuncu olmasından mütevellit daha çok biliniyor ve takdir ediliyor ancak Costello hiç yabana atılmamalı.
28 yaşındaki uzunun özellikle Bayern Münih deplasmanında 40 dakika sahada kaldığı mücadeledeki 23 sayılık performansı sıçrama noktası oldu.
Menzili de hiç fena sayılmayan Costello ribaundlarda da ön plana çıkarken aslında EuroLeague takımlarının bu devirde kadrolarında görmek isteyecekleri bir oyuncu olduğunu da kanıtladı. İstatistikleri 14 maçta 8.3 sayı – 4.9 ribaund – 0.9 blok şeklinde.
Kızılyıldız – Luka Mitrovic
Luka Mitrovic bu yıl Kızılyıldız formasıyla tekrar EuroLeague’e döndü ve aslında daha önceden de tanıklık ettiğimiz oyununu sürdürüyor.
Uzun zamandır bu sahnelerde boy göstermiş bir oyuncu olarak Brose’den sonra yaşadığı düşüşü çok da hak etmemişti.
Şimdiyse farklı bir görüntü çiziyor. Kızılyıldız ligde ne kadar etkili performans gösterirse Mitrovic de o denli yıldızlaşıyor.
Bununla beraber takımın bu sezonki görece başarılı gidişatına rağmen adı anılan oyuncular arasında sıklıkla Luka Mitrovic’i göremiyoruz.
Halbuki 4 numaradan sağladığı sırtı dönük oyun ve ribaund katkısıyla bunu hak etmiyor değil. 16 maçta 8.5 sayı – 4.4 ribaund – 2.1 asist gibi ortalamaları mevcut.
CSKA Moskova – Johannes Voigtmann
CSKA Moskova’yı Johannes Voigtmann’sız düşünmek mümkün olabilir ancak bu, Voigtmann’ın ne kadar önemli bir oyuncu olduğunu göz ardı etmek demek olmamalı. Voigtmann yeni dönemde de eski dönemde de çok değerli bir uzun olurdu.
Almanya vatandaşı oyuncu artık deneyimli bir isim ve CSKA’nın uzun rotasyonunda kapladığı yer çok büyük. Skorer katkısını en yoğun alabilecekleri uzunlardan birisi olan Johannes Voigtmann hâlihazırda ligin en iyi şut atan uzunlarından birisi.
Alan açarak CSKA hücumunu çok rahatlatıyor ve bunun yanı sıra şut yüzdelerinin de iyi gelmesi skor bakımından onları yukarı çekiyor.
Bu sezon 15 maça çıkan 29 yaşındaki uzun yüzde 42.1 üçlük isabetiyle 10.1 sayı – 4.3 ribaund – 2.5 asist ortalamalarıyla mücadele ediyor. Şu an olduğundan daha fazla adının anılması gerekir.
Barcelona – Rolands Smits
Barcelona’nın sahada “pis işlerini” yapan, oyunu agresifleştiren birçok oyuncusu var.
Pierre Oriola’yı bu noktada bir örnek olarak sayabiliriz ancak hakkı en verilmeyen, en göz ardı edilen ismi düşüneceksek bu muhtemelen Rolands Smits olmalı.
Bu sezon takımın hücum potansiyelinin çok daha yüksek olmasından ötürü skor ortalaması geçen yıla göre düşüş gösterse de Sarunas Jasikevicius’un güvendiği ve kritik maçlarda dakikalarını esirgemediği bir oyuncu konumunda.
26 yaşındaki Letonyalı oyuncu sertliğiyle ve enerjik oyuncu profiliyle Barça’nın başarılarında pay sahibi olmasına karşılık çok tanınan ve hakkında konuşulan bir konumda değil.
Topla ilişkilerinin çok iyi olmaması ve el hassasiyeti bakımından zayıf bir 4 numara olmasından ötürü bu durum böyle seyretse de Smits görünmez işlerin oyuncusu olarak listeye girdi.
Bayern Münih – Augustine Rubit
Augustine Rubit daha önceden Olympiakos ve Zalgiris Kaunas formalarıyla da mücadele ettiği EuroLeague sahnesinde bu sefer Bayern Münih formasını terleterek yerini alıyor.
Rubit, Olympiakos ve Zalgiris‘teki sezonlarına nazaran bu yıl çok daha iyi bir noktada. Performansları bakımından çok farklı bir seviyede.
Andrea Trinchieri’nin Bayern Münih’i diğer 2 takıma nazaran çok daha rekabetçi bir yapıyla mücadele ediyor. Rubit de bu yapıda kendisine çok sağlam bir yer buldu.
Orta mesafedeki oyunuyla, zaman zaman 5 numaradan süre almasıyla ve fizikalitesiyle fark yaratan Rubit bu sezon 17 maçta 10.4 sayı – 3.9 ribaund – 1.8 asist averajlarıyla mücadele ediyor.
Fenerbahçe Beko – Pierria Henry
Fenerbahçe Beko’nun bu sezonki sallantılı gidişatının iyiye döndüğü son dönemlerde Pierria Henry’nin büyük payı vardı.
Sezon başından beri takımda mevcut bulunan guard ihtiyacı ve bunun karşılığını veremiyor olduğu görüşü hakim olan Henry aslında savunmasıyla ve hücumda ikili oyunlardaki etkinliğiyle üzerine düşeni yapıyor olsa da tepkilerin odağında oldu.
Ancak Pierria yılmadı ve karakterli bir duruş göstererek son haftaların ön plandaki isimlerinden birisi oldu.
Karar anlarında çok sağlıklı kararlar veremiyor oluşu ve zaman zaman savruklaşabiliyor oluşu onun adına bir dezavantaj olarak bilinedursun, Henry tüm bunların dışında gerçekten çok faydalı bir oyuncu.
Bu sezonki istatistikleriyse 17 maçta 7.8 sayı – 3.8 ribaund – 3.5 asist – 1.9 top çalma şeklinde sıralanıyor.