by Bilal Baran Yardımcı / info@eurohoops.net
2021-22 sezonu tüm heyecanıyla devam ederken yaşanan COVID-19 kaynaklı sıkıntılar, yoğun maç takvimi gibi faktörler sebebiyle beklenmedik bir sürü olaya da sahne oluyor.
Dün yayınlanan yazıda bu sezon beklentileri aşmış 10 oyuncuya değinmiştik. Bugün ise tam olarak istenen seviyeye çıkamayan, beklenen sıçramayı yapamayarak ağızda kekremsi bir tat bırakan 10 oyuncuyu değerlendireceğiz.
Yazıya başlamadan önce bu sezon sadece 9 maçta forma giydiği ve sonrasında sakatlanıp sezonu kapattığı için listeye almadığım Michael Porter Jr. ve yine sakatlıklardan ötürü listede bulunmayan Kemba Walker’ın da kesinlikle büyük hayal kırıklığı sezonlar geçirdiğini söylemek gerekiyor.
NOT: Çaylak oyuncuları değerlendirmeye katmayı tercih etmedim.
Jayson Tatum
NBA’de 5. sezonunu geçiren ve artık ligin en iyi oyuncularından biri konumuna gelen Jayson Tatum, bize hep daha fazlası olabileceğini, her alanda kendine bir şeyler katabileceğini göstermişti. Çok iyi bir iki yönlü kanat olan Tatum, savunma özellikleriyle çok anılmasa da sahanın o kısmında da her zaman masaya bir şeyler koyuyor.
Hücumda da dribbling üzeri şut, sırtı dönük oyunlarda kendine alan yaratma gibi konularda sıkıntı çekmiyor. Ancak oyunundaki nadir pürüzlerden yönlendiricilik ile pasörlük ve içeriyi zorlayıp faul çizgisini domine etme konusunda hala sıkıntılar yaşıyor.
Jayson Tatum halihazırda zaten ligin en kötü ihtimalle en iyi 15 oyuncusundan biri konumunda. Fakat senelerdir beklenen o oyunun kaderini değiştiren, yön belirleyen oyuncu olma konusunda hala tam olarak adım atabilmiş değil.
Çok fazla yakın maç oynamak zorunda kalan Celtics‘te genelde kritik anlarda gidilen ilk el Jayson Tatum oluyor. Bu tarz pozisyonlarda kendini hep zor şutlara zorlayan, içeriye penetre edip faul çizgisine gitmeyi yeteri kadar kovalamayan oyuncu malesef bu yüzden kendi potansiyeline de erişmekte zorluk çekiyor.
Geçtiğimiz sezona göre sayı ortalaması 26.4’ten 25.5’e, asist ortalaması 4.3’ten 3.7’ye, saha içi yüzdesi %45’ten %41’e, üçlük yüzdesi ise %38’den %32’ye gerilemiş durumda. NBA’de süper yıldız bir kanattan beklenen saha içi liderlik ve pasörlük konularında yeterli olmadığı 3.7 asist ortalamasından da anlaşılıyor.
Doğru mantalite ve eforla hala bu ligin en iyi 5 oyuncusundan biri olma potansiyeline sahip olan Tatum’ın bu kafaya girip giremeyeceği kariyeri için de belirleyici olacak.
Russell Westbrook
Sezon arasında takasla Los Angeles Lakers kadrosuna dahil edilen eski MVP, LeBron James ile oynayan ve şampiyonluk hedefleyen bir takımda önemli rol alma sorumluluğunu henüz kaldırabilmiş gibi gözükmüyor.
Zaten takımın iki yıldızı LeBron ve Davis ile uyumu tartışmalı olan oyuncu, sahayı beraber paylaştığı her an yayın gerisinden tam bir tehdit oluşturamadığı için LeBron’un hareket alanını da kısıtlamış oluyor.
Bütün majör istatisiklerde düşüş yaşayan Westbrook, saha içinden de çok verimsiz yüzdelerle oynuyor. 4.5 top kaybı ortalaması ise artık işin cabası.
Lakers‘ın sezon başından beri istikrarı yakalayamaması ve beklenenin altında kalmasının altında Westbrook’tan beklenen desteğin gelmemesi de yatıyor. Yıldız oyuncunun tartışmalı playoff geçmişini ve LeBron’un yanındaki yıldızların en ufak hatalarında aldığı eleştirileri de düşününce, takıma tamamen uyumlu ve verimli şekilde katkı verebilmesi de gittikçe zorlaşıyor.
De’Aaron Fox
NBA’de 5. sezonunu geçiren De’Aaron Fox, bu sezona kadar her yıl üstüne koyarak ilerlemişti. Özellikle 2020-21 sezonunda geçirdiği gelişimle artık oyunu kontrol edebilen, ne zaman ne şekilde oyuna ağırlık koyması gerektiğinin farkında olan bir yıldıza dönüşmeye çok yakın olduğunun sinyallerini vermişti.
Sacramento Kings‘in içler acısı halini de düşününce artık Fox’tan bir patlama yaparak takımı belli bir seviyeye çıkarmasını istemekte de bir sıkıntı olduğunu düşünmüyorum.
Geçen sezon 25.2 sayı ortalaması tutturmuşken bu sene bu sayı 20.7’ye geriledi. Yine geçtiğimiz sene maç başına 5.5 üçlük deneyip %32 ile isabet bulurken, bu sene 3.7 kere deneyerek %24 ile isabet buluyor. Asist ortalaması da 7.2’den 5.1’e düşmüş durumda.
Oyuncunun saha içinde kendi konumunun farkında olup bir süper yıldız mantalitesine sahip olması çok elzem. Aksi halde kötü bir takımın iyi bir oyuncusu olmaktan öteye geçen bir kariyeri olması pek mümkün gözükmüyor.
Julius Randle
Geçtiğimiz sezon NBA’de geçirdiği 7. seneyi yaşayan Randle, kariyerinin açık ara en iyi sezonunu geçirmişti. 6 sene boyunca istatistikleri etkileyici olan fakat saha içindeki verimi az olan bir oyuncu olarak tanımlanırken geçen sene ligin yıldızlarından biri haline gelmişti. Maç başına 5.5 üçlük deneyerek %41 ile isabet bulması onun oyunu için yaşanan en büyük gelişmeydi.
Bu Randle’ın oyununda tahmin edilenden çok daha fazla şeyi açıyor. 4 numara oynamasına olanak sağladığı gibi pas kanallarını da çok açıyor. Asist ortalamasının bir anda iki katına çıkarak 6 olması ise bu durumu çok iyi açıklıyor. Aynı zamanda 24.1 sayı ortalaması ile kendi kariyer yükseğine de ulaşan Randle’ın bu performansını ne kadar devam ettirebileceği ise akıllarda soru işaretiydi.
Nitekim bu sene üçlük yüzdesinin %31’e düşmesi, ilk 6 senesinde çoğu maçta gördüğümüz o verimsiz skorer Randle’ı bu sene de gereğinden fazla görmemize sebep oluyor. Asist ortalaması ve saha içi yüzdesinde de gerileme olan oyuncu, sahadayken topla geçen seneki kadar rahat olamıyor, bunu televizyondan bile anlayabiliyorsunuz.
Geçtiğimiz sene bu listenin tam tersinde yer alırken bu sene bu duruma düşmesi ise Randle’ın NBA kariyeri için güzel bir özet oldu diyebiliriz. Eğer New York 11. sıradaki yerinden kurtulup Play-In oynamayı istiyorsa Randle’ın kesinlikle geçen seneyi hatırlaması gerekiyor.
Kevin Huerter
Atlanta Hawks ile 4. senesini geçiren Kevin Huerter, geçtiğimiz sene playoff’larda özellikle Sixers‘a karşı çok önemli işler yapmıştı. Trae Young ve Bogdan Bogdanovic gibi iki tane yönlendiricinin bulunduğu takımı savunmak için riskler genelde Huerter tarafından alınıyordu. Ancak genç oyuncu kendisinde de o meziyetlerin olduğunu hem de playoff ortamında kanıtlayarak takım için çok değerli bir parça haline gelmişti.
Atlanta Hawks bu sene zaten takımca büyük bir hayal kırıklığı ancak benim Huerter’den ayrı bir beklentim bulunuyordu. Topla daha fazla haşır neşir olarak komple bir hücum oyuncusu olmasını, Trae Young’ın yanında mükemmel bir tamamlayıcı rolü üstlenmesini bekliyordum. Ancak kendisi şu ana kadar geçen sene çıktığı seviyeye bile yakın değil.
Sıkıntı belki koçta, belki oyuncudadır fakat Huerter’in bu kadar az topla haşır neşir olması benim gerçekten çok aklıma yatan bir olay değil.
Damian Lillard
Geçen sezon playoff’ların ilk turunda Jamal Murray’den yoksun Denver Nuggets‘a karşı alınan 4-2’lik yenilgi Portland Trail Blazers ve Damian Lillard’ın geleceği hakkında birçok tartışmayı da beraberinde getirmişti.
Bu sezona da beklentilerin çok altında başlayan Portland ve Lillard, son dönemde bir nebze daha toparlansa da hala konferansın 10. sırasında bulunuyor.
Sayı ortalaması 28.8’den 24’e, saha içi yüzdesi %45’ten %40’a, yay gerisinden yüzdesi ise %39’dan %32’ye düşen Lillard, kariyerindeki en verimsiz ve en düşük yüzdelerle oynadığı sezonu geçiriyor. Aynı zamanda sayı ortalaması da son 7 senenin en düşüğü.
31 yaşındaki süper yıldızın Bubble’da ve geçen sene normal sezonda çıktığı seviyeyi düşününce böyle bir gerileme yaşaması Portland’ın da tüm hedeflerindeki çıtayı düşürdü. Dönemsel bir formsuzluk olmasını umduğum bu durumun genele yayılması demek ise Lillard’ın majör bir başarı olmadan kariyerinin sona erecek olması demek.
Nickeil Alexander-Walker
NBA’de 3. sezonunu geçiren genç oyuncu için, Draft edildiği sene 17. sıra için çok iyi bir seçim olduğu, çok önemli bir oyuncu olma potansiyeline sahip olduğu söyleniyordu.
Nickeil, ilk senesinde çok şans bulamamıştı. Geçen sezon biraz daha artan rolüyle az çok adından bahsettirmeye başlayan oyuncunun, yazın Lonzo Ball’un da takımdan ayrılmasıyla bu sene daha fazla rol alacağı kesinleşmişti. Dakika ortalaması 21.9’dan 27.1’e yükselen ve rol aldığı 38 maçın 18’inde ilk 5 başlayan kısa oyuncu, şu ana kadar bu rolün altından kalkabilmiş gözükmüyor.
Saha içinden %37, yay gerisinden %31 ile isabet bularak 13.2 sayı ortalaması tuttururken aynı zamanda sadece 2.6 asist yapıyor. Alexander-Walker’ın çok verimsiz bir sene geçirdiği ve rolüne adapte olamadığı sadece bu istatistiklerden bile belli. Karar verme mekanizması, şut seçimleri ve yönlendiricilik konusunda kendisine katması gereken çok şey var.
Anthony Davis
Davis’i bu listeye almamın sebebi oyuncunun yeteneğine, basketboluna olan herhangi bir şüphem değil. Şampiyon oldukları sene playoff’taki performansıyla zaten kafası basketbolda olduğunda ve odaklandığında neler yapabileceğini hepimize göstermişti. İşte yıldız uzun için sorunlar ve hayal kırıklıkları da tam burada başlıyor.
New Orleans Pelicans‘ta geçirdiği bir nevi hedefsiz 7 yılın ardından Los Angeles Lakers‘a takaslandıktan sonra LeBron James ile beraber ligin en iyi ikilisi oldukları çok açıktı. Saha içinde birbirini çok iyi tamamlayan bu iki yıldız, gerçekten durdurulması güç bir kimya oluşturdular.
Fakat şampiyon olunan seneden sonra Davis için sanki kariyer hedefleri bitmiş gibiydi.
Misal, geçtiğimiz senelerde Davis’in tam zamanlı 5 numara oynamaması açıklanabilir bir durum. Zaten playoff’ta gerektiğinde bu role geçmişti ve sürekli 5 oynatarak oyuncuyu riske atmanın da pek bir manası yoktu. Fakat bu sezon takıma Westbrook’un eklenmesinin ardından yıldız uzunun zamanının çoğunu pivot oynarken geçirmesini beklemek fazla olmamalı.
Bu konuda hala tereddütleri olan ve yeterince isteği olmadığı belli olan oyuncu için bende hayal kırıklığı yaratan nokta da burda başlıyor. Asla o öldürücü mantaliteye sahip değil, çıktığı her maçta her şeyini sahaya verdiğini izlerken genelde hissedemiyorsunuz.
Tekrarlıyorum, Davis’in bu performansıyla bile ligin en değerli oyuncularından biri olduğu apaçık, yeteneğinden hiçbir şüphem yok. Ancak böyle anormal yeteneklere sahip bir oyuncunun oyununda bu kadar isteksiz olması ona belki de tarihin en iyilerinden biri olacakken o konuma yaklaşamamasına sebep olacak.
Killian Hayes
2020 Draft’ı 7. sıra seçimi olan Killian Hayes; kolejden gelirken pasörlük, oyun görüşü, dribbling üzeri şut gibi konularda ön plana çıkıyordu. Korkunç bir ilk sene geçirerek bunları hiçbir şekilde sahaya yansıtamadı.
Bu sene başında takıma Cade Cunningham gibi bir oyun kurucunun da eklenmesiyle Hayes’in üstündeki sorumluluğun azalmasının, ilk sene çok zorlandığı topla oyun yönlendirme işinin bir nebze ondan alınmasının oyuncuya iyi geleceğini düşünüyordum ve nasıl Darius Garland 2. senesinde büyük bir adım attıysa aynısını Hayes’ten de bekliyordum. Fakat şu ana kadar herhangi bir gelişim belirtisi bile göremedik.
6.3 sayı – 3.7 asist ortalamalarının yanında saha içinden %34, yayın gerisinden %29 gibi korkunç yüzdelerle şut atıyor. NBA’e bir türlü uyum sağlayamadığı ve saha içinde çok dağınık bir oyuncu olduğu apaçık ortada. Benim kendisinden iyi bir tamamlayıcı oyuncu olması yönünde hala ufak da olsa bir umudum olsa da böyle giderse Hayes’in çaylak kontratının ardından NBA’de yeni bir kontrat bulabilmesi bile muamma olacak.
Jusuf Nurkic
Nurkic, geçirdiği ağır sakatlık öncesi çok iyi bir oyuncuya dönüşmüştü. İyi bir çember savunucusu, çok iyi bir perdeci, iyi devrilen, pasör ve iyi bitiren bir uzun olarak karşımıza çıkan oyuncu, sakatlığın ardından bütün başlıklarda çok geriledi.
Arada birkaç kez daha sakatlanan ve bir türlü oyun ritmini yakalayamayan oyuncunun hala eskisine dönememesindeki en büyük sebep muhtemelen bu sakatlıkların fiziksel olarak onu çok yıpratması oluyordur.
Çok fizikli bir oyuncu olduğunu düşünürsek, bacaktan yaşanan ağır sakatlıklar sonrası aynı performansa ulaşamaması normal gelebilir. Ancak Nurkic ulaşmayı geçin yaklaşma konusunda bile ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Pasörlük özelliğini zaten neredeyse unutmuş ve yok saymış oyuncu, fizikselliğin ön planda olduğu işin savunma kısmında da asla eski seviyesine yakın değil. Portland’ın kötü durumunun sebeplerinden biri de kesinlikle Bosnalı oyuncunun performansı.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!