by Semih Altınbaş & Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
“Barcelona bu sezon tam anlamıyla rüya gibi bir performans ortaya koyuyor” gibi bir yerden tartışmayı açarsak doğru olmaz.
Çünkü sezonun geldiği noktada bazı takımların bütçe bakımından makası açmış olmalarının da yarattığı avantajla sergiledikleri oyunu birbirinden ayırmak ve farklı bağlamlarda değerlendirmek lazım.
Ancak her şeyin güllük gülistanlık olduğu veya her şeyin berbat ilerlediği Barcelona’lar anlatmanın da imkanı yok.
Peki, nedir Sarunas Jasikevicius’un elindeki Barcelona’nın güncel durumu? Hücumda nasıl işlerler? Savunmaları ne denli baskılıdır? Rakiplerine göre değişkenlik gösteren bir oyun kurguları var mıdır? Öne çıkan oyuncuları kimlerdir, nasıl öne çıkarlar? Nikola Mirotic’in MVP performansı, Sertaç Şanlı‘nın adaptasyonu…
Eurohoops Fırın tüm bunları ve daha fazlasını ele aldı; izledi, derledi, yorumladı ve 2021-2022 versiyon Barcelona’nın teknik analizini okurları için çıkardı.
Savunmanın Büyüsü
Barcelona özellikle Svetislav Pesic’in görevde olduğu 2018 yılından beri başlattığı bütçe atağı ve sportif başarı arayışının sonucu olarak iyi kadrolar kurdu ve bu iyi kadrolar da EuroLeague’de hüküm süren ekipler oldular.
Bu kadar iyi rotasyonlara sahip olup, savunma konusunda bu kadar katı koçlarla çalışıp iyi savunma yapmamak zaten mümkün değil. Ancak bunun ötesinde Barcelona savunması özellikle 2019-2020 sezonundan beri sinir bozacak düzeyde.
Pesic’in takımı Adam Hanga ekseninde oluşan o savunma kurgusuyla belki büyük işler başaramadı ancak üst seviyelerde kalmayı başardılar. Yaptıkları topa baskı hep üst düzey oldu, temastan beslendiler, hareketli kalmasını bildiler.
Sarunas Jasikevicius döneminde de bu aynı biçimde devam etti. Çok ciddi bir yumuşama söz konusu olmadan Barcelona savunması yine Avrupa’nın en iyi savunma kurgularından birisi olmaya devam etti.
Bu sezon özelindeyse Katalan ekibinin yine savunmada çok ehemmiyetli bazı alametifarikaları mevcut. Bunları saymaya başlarken öncelikle yarı sahadaki o temaslı savunmalarından bahsetmek gerekir. Barcelona gerek kısa, gerek forvet ve gerekse uzun rotasyonunda temastan hiç çekinmeyen, bununla yaşamasını bilen bir takım. Onları bugün EuroLeague’in zirvesinde görmemizi sağlayan unsurlar arasında en önemlisi de bu sertlik dozajını her zaman istedikleri gibi ayarlayabiliyor olmaları.
Öte yandan yarı sahada algılar çok açık. Eşleşmeli savunmalarda topsuz perdeleri çok iyi okuyan, oyunu iyi analiz eden bir oyuncu grubuna sahip olmalarının yanı sıra bunu fiziksel bir kombinasyona taşıyarak pas istasyonlarını kesme yolunda kıymetli hamleler yaparak çok fazla top kaptıklarına denk gelebiliyoruz.
Eller kollar hep hareketli ve bunu yaparken çok zorlanmayışları doğrultusunda hücumlara da daha kararlı, çabuk biçimde çıkmayı başarıyorlar.
Hücuma çıkışlar noktasında etkili olan meselelerden bir diğeri de ribaundlar ve Barça’nın bu sezon ribaundlardaki genel durumu beklentileri karşılıyor. Maç başına 35.6 gibi ciddi bir ortalamaya hükmediyorlar ve birçok oyuncudan rahatlıkla ribaund katkısı alabiliyorlar. Bu sebeple ribaundlar sonrası hücuma çıkışlarda da kayda değer bir görüntü çiziyorlar.
Nick Calathes bu noktada en uç örnek olsa gerek. Takımın oyun kurucusu konumunda bulunan Calathes bu sezon ribaund katkısıyla göz kamaştırıyor. Maç başına ortalama 4.8 ribaundla takımın en çok ribaund çeken isimlerinden birisi ve onun bu kadar ribaund alanında bulunması hücuma çıkışları da olumlu yönde etkiliyor.
Ribaundlar meselesine ek olarak yarı sahada eşleşmeli savunmada şutun geleceği sezilince takım halinde ribaund alanında ani birikmelerle Barcelona içeride kalabalıklaşmasını biliyor. Bu da rakamları etkileyebilecek bir oyunsal faktör.
Tabii hücuma çıkması önemli mesele ancak dönmesi de bir o kadar mesele. Açık saha savunmasında geri koşma noktasında Barcelona’da oturmuş değerli bir etik var ve üst düzey bir takım olmalarını sağlayan başat faktörlerden birisi de bu etiği layığınca uygulayabiliyor oluşları.
Bu noktada disiplinli bir ekipler ve yaptıkları tek iş sertlik değil. A, tabii iş sadece sertliğe gelirse onu da iyi yapan arkadaşlara sahipler.
Boyalı alanda Brandon Davies’in nasıl bir profil olduğu noktasında bazı fikirlerimiz var ve yıllardır izlediğimiz bir oyuncu olarak hakkında çok şüpheye düşmüyoruz. Ancak Sertaç Şanlı‘nın bu noktada Avrupa basketboluna kendisini kanıtlaması gereken ciddi bir alan söz konusuydu.
Sertaç, son oynanan El Clasico’da da Walter Tavares’e karşı gösterdiği dirençle ve rakip ikili oyunlar sonrası show-up’larda oyunu iyi okumasıyla Barça seviyesinde bir savunmaya ne kadar uygun olduğunu göstermiş oldu. Onun adına kıymetli bir deneyim olmaya devam ediyor. Efes‘ten beri kendisini sürekli olarak savunma sahasında da geliştiren Şanlı’nın Barça düzeyindeki sertliğe bu denli uyum sağlaması, savunma rotasyonlarında iyi iş çıkarabiliyor olması özel bir çabanın ve Saras’ın aşıladığı kıymetli bir özgüvenin sonucu.
Uzun rotasyonunda bu sertlik meselesine ciddi katkılarda bulunan isimlere Rolands Smits ve Pierre Oriola’yı da dahil edebiliriz. Oriola belki bu sezon eskisi kadar kritik bir parça olarak rotasyonda bulunmuyor ancak pis işleri üstlenme noktasında bayrağı ondan devralmaya hazır bir isim çıktı: Smits.
Smits’e verilen sürelerin çoğalmasıyla genellikle onun fiziksel yıpratıcılığından yararlanma isteği daha revaçta bir eğilim oldu. Pesic döneminde sahaya atıldığı zaman “Rotasyondaki herkesten yararlanmak gerek” şeklinde yorumlar yapılan Smits artık kadronun önemli parçalarından birisi haline geldi ve bunu sağlayan niteliği de savunma kurgusuna bazı pozitif katkılarda bulunan fizikselliği.
Barcelona’da guardların da topa yaptıkları baskı öyle çok kötü seviyede değil. Pesic döneminde guard olarak sahada gördüğümüz isim Hanga olduğu için onun kısaya yaptığı baskı da elbette bir farklı oluyordu ancak Calathes, Laprovittola gibi oyuncular da savunmada öyle çok mu çok hevessiz isimler değiller. Şimdilerde sakatlıkla boğuşan Cory Higgins’ten bahsetmeye bile gerek yok.
Ancak bu sezon özelinde Sarunas Jasikevicius’un bu bağlamda öne çıkardığı bazı ufaklıklardan da söz etmek gerekecektir.
Gençlerin İstihdamı
Sinan Erdem Spor Salonu’ndaki Anadolu Efes deplasmanında Barcelona’ya maçı getiren isimler Rokas Jokubaitis ve Sergi Martinez olmuştu.
Saras’ın geçen sezonun finalinde karşılaştığı Efes kalitesindeki bir ekibe karşı Jokubaitis ve Martinez’le maç kapatabilmiş olması önemli bir cesaret örneği teşkil etmesinin yanı sıra bu genç oyunculara sağladığı özgüveni de nasıl inşa ettiğini bizlere anlatan bir tablo oldu.
Jasikevicius, Zalgiris Kaunas döneminden beri Avrupa basketbolunun üst seviyelerine oyuncu yetiştirme, yıldız parlatma noktalarında epey büyük bir misyon üstlendi ve bunu da çok güzel başardığını söylemek mümkündür.
Sarunas Jasikevicius şu anda EuroLeague’de bulunan antrenörler arasında bireysel gelişim söz konusu olduğunda Andrea Trinchieri ve Ergin Ataman gibi isimlerle beraber öne çıkarılacak koçlar arasında yer alacaktır.
Wonderkid statüsüne yakışan bir profil olan Jokubaitis’ten aldığı çift yönlü katkı bir yana, Martinez gibi sahaya attığınızda işlevsiz görünecek bir oyuncuyu rotasyonun değerli parçalarından birisi haline getirmesiyle aslında takdire şayan bir koç performansı sergiledi.
Belki sezonun en göze çarpan coaching’ini izletmiyor ancak oyuna müdahale bakımından Saras güven vermeye başladı. Bunu da öylesine büyük bütçesinin, yıldız oyuncularının yanında gençlerini kullanarak da yapabiliyor olması özel.
Hücumda Kusursuzluk Arayışı
Hepimizin bildiği üzere Sarunas Jasikevicius, Avrupa basketbolu tarihinin gelmiş geçmiş en büyük oyuncularından biri. Oyunculuk zamanlarında altyapıdan A takıma yükseldiği ilk günden son kez parkeye adım attığı güne kadar her daim takımının lider parçalarından biri olmayı başaran Saras, kariyeri boyunca birçok efsane koçla çalışma fırsatı buldu.
Emekliliğini açıklayıp antrenörlüğe adım attığı ilk günden itibaren saha kenarında da farkını belli eden başarılı çalıştırıcı; Zeljko Obradovic, Svetislav Pesic, Xavi Pascual ve Pini Gershon gibi efsane başantrenörlerden öğrendiklerini kendi özgün sistemine adapte etmeyi başararak çalıştığı kulüplerde fark yaratıyor.
Barcelona’nın hücumda neler yaparak etkili olmaya çalıştığının detaylı analizine girişmeden önce şunu belirtmekte fayda var: Katalan ekibi, hücumda tam anlamıyla bir koç takımı.
Zorunda kalmadıkça geçiş hücumlarını zorlamayı pek tercih etmeyen Barcelona, yarı sahada 24 saniyelik sürenin neredeyse tamamını kullanmaktan çekinmeyen bir bütünlüğe sahip. Kadroda bulunan oyuncuların büyük kısmının topsuz oyun zekasının yüksek olmasının da katkısıyla Koç Jasikevicius, sanki bir mühendis eli değmişçesine hazırlanan ve yüzlerce farklı, ufak tefek detaylardan oluşan hücum setlerine sahip.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Barcelona’nın uzun rotasyonu, EuroLeague’in bu noktadaki en kaliteli oyuncularından bazılarını içerisinde bulunduruyor. Bir süredir Brandon Davies, Nikola Mirotic, Rolands Smits ve Pierre Oriola gibi önemli parçalara sahip olan Katalan ekibi, bu yaz Sertaç Şanlı ve Nigel Hayes-Davis gibi iki etkili ismin de gelişiyle birlikte bu alanda etkileyici bir derinlik kazandı.
Sarunas Jasikevicius, elbette bu durumdan olabildiğince faydalanmak istiyor ve hücum kurgusunun büyük bir kısmını da bu oyuncular üzerinden şekillendiriyor. Yarı sahadaki hücum aksiyonlarının önemli çoğunluğu da uzunları boyalı alan ve alçak post çevresinde olabilecek en rahat şekilde topla buluşturmaya yönelik opsiyonlardan oluşuyor.
Bu durumu böyle açıklayınca elbette kulağa basit gelebilir ancak parkede olan biten pek de öyle değil. Daha önce Katalanların yarı saha hücumlarının onlarca farklı detaya sahip olduğunu söylemiştik, bahsettiğimiz detaylar tam olarak bu noktada devreye girmeye başlıyor.
Barcelona her ne kadar uzunların ön planda olduğu bir takım olsa da oluşan bu durumda takımın kısaları, hayati rollere sahipler. Hal böyleyken bir isim parkedeki varlığıyla fark yaratmayı fazlasıyla başarıyor. O isim Kyle Kuric’ten başkası değil.
32 yaşındaki keskin şutör, takımının yarı saha kurgusunda kelimenin tam anlamıyla vazgeçilemez bir rol tanımına sahip. Dış atışlardaki yüksek katkısının yanı sıra ABD’li oyuncu; forvetten uzunlarla oynadığı ikili oyun aksiyonlarıyla, topsuz hareketliliği sayesinde koçunun hazırlamaya çalıştığı alçak post ve çember çevresi opsiyonlarına alan sağlamasıyla takımında hayati derecede öneme sahip.
Oyuncunun rolü sadece bununla da sınırlı değil. Koç Sarunas Jasikevicius, hücum kurgusunda İspanyol pick-and-roll‘u olarak da adlandırılan üçlü pick-and-roll aksiyonlarından özellikle uzunlara pozisyon hazırlanırken bolca faydalanıyor. Bu noktada da takımına büyük fayda sağlayan Kuric, özellikle rakip uzunlara yaptığı topsuz perdelerle karşı takımın savunmasını rotasyona zorlayabiliyor.
Hazır çember çevresinde bitiricilik ve alçak post aksiyonları konusuna değinmişken bu noktada elbette Brandon Davies’e ayrı bir parantez açmamız lazım. 30 yaşındaki uzun, ligin boyalı alandaki en dominant güçleri arasında yer alıyor. Durum bu şekilde olunca Koç Saras, Zalgiris Kaunas günlerinden beri birlikte çalıştığı oyuncusuna verimliliğini daha da üst seviyelere çıkarabilmek için birçok farklı opsiyon hazırlıyor.
Barcelona, ligin saha içi yerleşimi açısından belki de açık ara en parlak takımı. Oyuncuların her biri toplu ve topsuz oyundaki rollerine fazlasıyla hakimler, bu da Katalan ekibine özellikle yarı saha hücumunda birçok pozitif katkı sağlıyor.
EuroLeague seviyesinde bir takımın hücumda planlanan ana aksiyonu her defasında kusursuz bir biçimde uygulayabilmesi pek de ihtimal dahilinde değil. Ligde birçok kaliteli savunma takımına karşı mücadele veren 45 yaşındaki koç ve ekibi, her ne kadar detaylı ana hücum planlarına sahip olsalar da doğal olarak bunları her seferinde parkeye mükemmel şekilde yansıtamayabiliyorlar.
Bu noktada ise Barcelonalı oyuncuların topsuz oyun zekası ve saha içi yerleşimindeki becerileri ön plana çıkıyor. Bir takımın yarı saha hücumlarındaki belki de en önemli nokta, planlanan ilk opsiyondan bir şey çıkmamış olsa bile kalan sürede organize olabilmektir. Bunu başarabilen takımlar genelde verimlilik konusunda fark yaratabilen ekipler arasında yer alırlar.
Sarunas Jasikevicius’un ekibi, ilk seferde istenilen pozisyon yaratılamamış olsa bile oyuncuların birbirleriyle sürekli iletişim halinde olmaları, saha yerleşiminde nerede olmaları gerektiğini çok iyi bilmeleri ve özellikle top yönlendiricilerin yüksek oyun zekası sayesinde hücumda kalan süreyi en iyi şekilde değerlendirebiliyorlar. Barcelona’nın EuroLeague’de pozisyon başına skor istatistiğinde açık ara zirvede olması da bu durumu kanıtlar vaziyette.
Tüm bu saydığımız hayli olumlu yönlere rağmen onlar adına işler her zaman günlük güneşlik ilerlemiyor. Geçtiğimiz sezon yine başarılı bir normal sezon performansı ortaya koymuş olsalar da Zenit’e karşı oynanan playoff serisinde hücum tarafında tablo negatife dönmeye başlamıştı.
Biyografisinde Sarunas Jasikevicius, çalıştığı isimler arasında kendisini taktiksel açıdan en çok büyüleyen koçun Xavi Pascual olduğunu söylemişti. Rakibinden çok daha mütevazı bir kadroya sahip olan koç Xavi Pascual’in Zenit’i, beş maçın sonunda elenen taraf olmuş olsa da oynanan karşılaşmaların önemli bir bölümünde Barcelona’yı hücumda çaresiz durumda bırakmıştı.
Savunmada olduğu kadar oyunun hücum tarafında da fizikselliğin bolca ön planda olduğu bir ekip olan Barça, bu fizikselliğe yanıt verebilen rakipler karşısında bazı sorunlar yaşayabiliyor. Bu durumun en net örneklerinden birini Katalan ekibinin temsilcimiz Anadolu Efes‘e ve Olimpia Milano‘ya karşı iç sahada oynadığı mücadelelerde gördük.
Koç Ettore Messina’nın öğrencileri, yarı sahada topsuz perdelerde yenilmeyerek, pas kanallarına sürekli baskı yaparak ve belki de en önemlisi uzunlara karşı asla geri adım atmayarak ev sahibi ekibe zorlu anlar yaşatmış ve bu şekilde galibiyete uzanmıştı.
Bu karşılaşmadan yalnızca iki gün sonra Ergin Ataman’ın öğrencilerinin karşısına çıkan Barcelona, yine neredeyse birebir aynı sorunları yaşamış olsa da bir şekilde sahadan galip ayrılmayı başarmıştı.
Barcelona’nın yıldız oyuncusu Cory Higgins, sezonun kalan bölümünün önemli kısmında sakatlığı sebebiyle forma giyemeyecek. Her ne kadar yakın zamanda kadroya dahil olan Dante Exum ortaya başarılı performanslar koyuyor olsa da kısa rotasyonunda eksilen kalite ve dış şut tehdidi, Sarunas Jasikevicius’un öğrencilerine uzunların devreye giremediği maçlarda sorun yaşatabilir.
Nikola Mirotic: MVP Adayı
Kıtaya geri dönüş yapmadan önce Nikola Mirotic, NBA’de yıldız statüsünde bir isim olmasa da her takımın kadrosunda önemli süreler verebileceği, son derece değerli bir parçaydı. 2019-20 sezonunun öncesinde Karadağlı oyuncunun Barcelona’yla sözleşme imzalaması, Avrupa basketbolunda tam anlamıyla şok etkisi yaratmıştı.
Geçtiğimiz sene normal sezonda başarılı bir görüntü ortaya koyan 31 yaşındaki oyuncu, Playoff ve Final Four’daki etkisiz performansıyla büyük hayal kırıklığı yaratarak fazlasıyla eleştirilmişti.
Yaşanan hayal kırıklığı ile dolu sürecin ardından bu sezon parkede çok daha verimli, çok daha üretken bir Mirotic görüyoruz. EuroLeague’de sahne aldığı 24 karşılaşmada 16.8 sayı ve 5.4 ribaund ortalamalarıyla mücadele eden yıldız oyuncu, şu ana kadarki performansıyla MVP yarışının açık ara favorisi konumunda.
2.08’lik uzunun Barcelona hücumundaki rolünün ne denli büyük olduğunu söylememize gerek bile yoktur sanıyorum. Koç Sarunas Jasikevicius, yıldız oyuncusundan olabilecek en verimli şekilde faydalanabilmek için kendisine özel birçok yarı saha aksiyonuna başvuruyor.
Uzunların Katalan ekibinin ofansif kurgusunda ne denli büyük rol oynadığını daha önce belirtmiştik. Alçak post aksiyonlarında hem orta mesafe şutuyla, hem de sırtı dönük oynama becerisiyle ligin en dominant profillerinden biri olan Mirotic, ürettiği sayıların önemli kısmını bu tip opsiyonlardan sağlıyor.
31 yaşındaki oyuncunun bu sezon en çok fark yarattığı noktalardan biri de üç sayılık atışlar. Bu anlamda ligin en büyük tehditlerinden biri olmayı başaran yıldız uzun, %46’lık dış şut isabet yüzdesiyle rakip savunmacıların ilgisini fazlasıyla çekmeyi başarıyor.
Karadağlı oyuncuyu yarı saha hücumunda oldukça değerli kılan bir diğer nokta ise topu yere vurabiliyor oluşu. Avrupa basketbolunda geçmişten günümüze topu yere vurarak etkili olabilen uzunlar her daim fark yaratmıştır. 2.08’lik boyuna rağmen perde çıkışlarında pas alarak yüzü dönük hücum etme becerisine sahip olan yıldız isim, skor tehdidinin yanı sıra bu tür topsuz perde aksiyonlarıyla rakip savunmacıların dikkatini dağıtarak takım arkadaşlarına alan açabiliyor.
Son olarak Nikola Mirotic’in en çok gelişim gösterdiği konulardan biri ise kritik anlarda takımı sahiplenerek sorumluluk almaktan çekinmiyor oluşu. Geçtiğimiz senelerde maçların kırılma anlarında ortadan kaybolarak etkisiz kalabilen 31 yaşındaki oyuncu, bu sezon birçok yakın giden zorlu karşılaşmada öne çıkmaktan çekinmedi ve takımını galibiyete taşıyan belki de en önemli faktör oldu.