By Eddie Bitar – Çeviri: Buğra Uzar / buzar@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı Fadeaway World’te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
NBA her jenerasyonda değişimler yaşıyor. Bu değişim bazen lige gelen oyuncuların farklı tarzda oyuncular olmasıyla alakalı olurken bazen de lig yönetiminin aldığı kararlarla ilgili. Daha fazla detay verecek olursak NBA’de yaşanan değişimler, fazlasıyla dominant olan oyuncuların etkisini azaltmak ya da seyirciler için izlenebilirliği arttırmakla alakalı. Bazı katı kural değişikliklerinin NBA’i ciddi anlamda değiştirdiğini gözlemleyebiliriz.
Biz de NBA tarihi boyunca yaşanan ve ligi fazlasıyla etkileyen 11 önemli kural değişikliğini inceledik. Önceleri dominant uzunlar çok rahat etkili olabiliyordu ve alınan kararlarla onların etkileri azaltılmaya çalışıldı. Daha sonra yetenekli guardlar ve forvetler de hücum konusunda ön plana çıkmaya başladılar. Bu günlerde oyunda daha çok hücumlar ön plana çıkıyor. Daha fazla uzatmadan NBA basketbolunu sonsuza dek değiştiren 11 kural değişikliğine göz atalım.
1947: Alan Savunmasının Yasaklanması
Etki: Süper yıldızlara yapılan ağır savunmanın etkisini azaltmak.
1940’ların sonlarına doğru he NBA, şu ankinden çok farklıydı ve bu sadece televizyonların siyah beyaz olmasıyla sınırlı değildi. Oyuncular istedikleri kadar top sürebiliyorlar ve istedikleri yerde şut kullanabiliyorlardı. Ama 1947’de NBA bir değişiklik yaptı ve alan savunmasını yasakladı.
Bunun sebebi basitti: Dominant oyuncuların kendilerini gösterebilmelerini sağlamak. Neil Johnston, Dolph Schayes, Paul Arizin, ve Bob Pettit gibi isimler bundan fazlasıyla olumlu etkilendiler ve bir başka kural değişikliği onların etkilerini sınırlayana kadar oyunu domine etmeyi başardılar. Lig, bu durumun sadece alan savunmasını engellemekle değil, aynı zamanda boyalı alan çizgisinin uzunluğunu arttırmakla ilgili olduğunu o zaman fark etti.
1951: Boyalı alan, 1.8 metreden 3.65 metreye çekildi
Etki: Süper yıldız uzunların, özellikle de George Mikan’ın etkisini azaltmak ve guardla kanatlarda oynayan oyuncuların önemini arttırmak.
George Mikan, 1950’lerde NBA’i kasıp kavuruyordu ve NBA’in ilk gerçek süper yıldızı olarak nitelendiriliyordu. NBA’de o zamanlar başka yıldızlar da vardı ama Mikan ender görülen yetenekte bir isimdi. Yıldız pivot, Minneapolis Lakers‘la geçirdiği 6 yılda 3 kez sayı kralı oldu, bir kez ribaunt krallığını kazandı, 4 kez En iyi beşlere seçildi.
Mikan’ın bu yıkıcı etkisini sınırlamak için lig yönetimi boyalı alanı iki katına çıkartmaya karar verdi. Bunun altında yatan fikir de kanatlarda oynayan oyunculara daha çok güç ve imkan tanımaktı. Kanatlarda oynayan bu isimler aynı zamanda boyalı alanda pivotları savunma kısmına yardım ediyorlardı. Mikan ve diğer uzunlar her maç boyalı alanı kontrol ediyorlardı ama bu alanın genişlemesiyle birlikte bu durum yavaşlamaya başladı.
1954: Şut Saati Kuralının Başlaması
Etki: Maçların temposu arttı ve bu sayede daha çok sayı atıldı.
1954 Lig Ortalaması: 79.4 sayı
1955 Lig Ortalaması: 93.1 sayı
George Mikan gibi isimler boyalı alanı kontrol edip istedikleri kadar süre harcarken lig yönetimi de bu konuda önemli bir değişikliğin yapılması gerektiğini düşünüyordu. Takımlar hücumda çok uzun zaman harcıyorlardı. Setlerini de telaşsız şekilde ve tabiri caizse “yayılarak” oynuyorlardı. NBA bu konuya müdahale etti ve çok önemli bir ekleme yaptı.
Şut saati uygulaması oyunu değiştirdi çünkü tempo attı, bu sayede takımlar daha çok şut kullanmaya ve daha çok sayı bulmaya başladılar. Sonuçlar göz kamaştırıcıydı. Kural değişikliğinin ardından ligdeki sayı ortalaması 93.1’den 79.4’e çıktı. Bu büyük değişim bize şunu gösterdi: Sporcuların oyunu daha ilgi çekici hale getirmek adına hafif bir baskı altına alınması gerekli.
1964: Boyalı Alan 3.65’ten 5.4 metreye çıkartıldı
Etki: Dış oyunculara daha fazla güç verildi. Wilt Chamberlain’in etkisi azaltıldı.
1964’te Lig Sayı Ortalaması: 111.0
1966’da Lig Sayı Ortalaması: 115.5
George Mikan’ın ardından Wilt Chamberlain, dominasyon kelimesini bambaşka bir seviyeye çıktı. Wilt, çaylak sezonunda 37.6 sayı ve 27 ribaunt ortalamalarıyla oynadı. Sonraki beş sezonda da 34+ sayı, 22+ ribaunt ortalaması yakaladı. Chamberlain’in bu inanılmaz etkisini azaltmak için NBA boyalı alanı daha da genişletmeye karar verdi.
Wilt, ligdeki herkesten daha güçlü, daha uzun, daha hızlı bir oyuncuydu. Çember etrafında ribauntları fazlasıyla kolay şekilde alarak dünya kadar skor buluyordu. Chamberlain bir maçta 100 sayı attı, bir başka maçta ise 55 ribaunt aldı. Bir sezonda 50.4 sayı ortalaması yakaladı ve NBA’de bu çılgınlığı azaltabilmek adına kural değişikliğine gitti.
1979: Elle Temasın Yasaklanması
Etki: Sertliği azaltarak süper yıldızların daha özgür bir şekilde ve yüksek verimde skor üretmesini sağlamak
1978 Lig Sayı Ortalaması: %46.9 isabetle 108.3 sayı
1979 Lig Sayı Ortalaması: %48.5 isabetle 110.3 sayı
Elle temas, o zamanlar savunmadaki en çok kullanılan yöntemti. Oyuncular bu sayede fiziksellikleri ve savunma IQ’larıyla ligdeki etkili skorerleri durdurabiliyorlardı. George Gervin, 1978 ve 1979 yılında peş peşe iki kez sayı kralı olarak o zamanlar ligi kasıp kavuruyordu.
Bu kural değişikliği ile birlikte Gervin de büyük oranda olumlu etkilendi. Öyle ki 1980 ve 1982 yıllarında da sayı kralı olmayı başardı. Elle temas kuralı, hücum oyuncularına agresif müdahaleler yapılmasının önüne geçti ve bu da temponun artmasına, dolayısıyla da seyircilerin daha çok keyif almasına sebep oldu. Kısa süre sonra bir başka büyük kural değişikliği daha yapıldı ve bu da hücuma bambaşka bir heyecan kattı.
1980: Üç Sayı Çizgisinin Doğuşu ve Gelişimi
Etki: Hücumu komple değiştirerek yüksek skorlu maçlar oynanması sağlandı.
Elle temasın engellenmesinin ardından üç sayı çizgisinin gelmesi de oyunu tamamen değiştirdi. Bu kural, Larry Bird, Reggie Miller, Steve Kerr gibi yetenekli skorerlerin değerini arttırırken daha sonraları Ray Allen ve Stephen Curry gibi yıldızlar da parladı.
NBA’in hedefi basitti: NBA tarihinin en yetenekli yıldızlarına sahiplik yapan o dönemde daha çok hücum ve daha hızlı maçlar. Bu kural değişikliği olmasaydı muhtemelen Stephen Curry’nin NBA’i bambaşka bir seviyeye çıkartmasını ya da yüksek skorlu maçları göremeyecektik.
1991: Flagrant Faul Kuralının Getirilmesi
Etki: Oyuncuların güvenliğine daha çok odaklanmak, hücum oyuncularına yapılan aşırı fiziksel müdahaleleri cezalandırmak.
Oyuncular 1980’lerin ortasında sahada adeta birbirlerini hırpalıyorlardı ve lig yönetimi de kontrolden çıkan bu fiziksellik için adım atmaya karar verdi. Sonuçta basketbol fiziksel bir oyun olsa da oyuncular bunu abartmaya başlamışlardı. Sadece fiziksellikten hoşlanan izleyiciler NFL ya da Ulusal Rugby Ligi’ni izleyebilirlerdi.
Flagrant faul kuralının gelmesiyle birlikte savunmacılar (örneğin Bill Laimbeer), çembere hücum eden oyuncuları yere seremeyeceklerdi. Bu kuralla birlikte aşırıya kaçan güç kullanımının önüne geçilirken basketbol daha güzel bir spor haline gelmeye başladı. 90’ların başında birçok kural değişikliği yapılmıştı ve fizikselliği indirmek bunların en önemli amaçlarından bir tanesiydi.
1995: Elle Temas Kuralının Geri Getirilmesi ve 3 Sayı Çizgisinin Yaklaştırılması
Etki: 3 sayı yüzdesini arttırmak ve hücum oyuncularının yay çevresinden skor bulmasını teşvik etmek
1994’te Ligin 3 sayı yüzdesi: %33.6
1995’te Ligin 3 sayı yüzdesi: %35.9
Elle temas, 1979 yılında yasaklanmıştı ama 1995 yılında başarılı bir şekilde geri getirildi. Bir kez daha NBA daha fazla hücum istiyordu çünkü o zamanlar inanılmaz hücumcular mevcuttu. Michael Jordan ligi domine ediyordu ve tüm izleyicileri basketbola çekiyordu. Bu yüzden daha fazla sayı bulmasını sağlayan kurallar bulunmalıydı.
Aynı şey diğer hücum oyuncuları için de geçerliydi ama üç sayı çizgisi her zamankinden daha çok sorun çıkartmaya başlamıştı. Bu yüzden yay daha daraltıldı ve Reggie Miller gibi atletik yeteneklere sahip şutörlerin etkisi iyice arttı. Oyuncular daha iyi şut atmaya başladılar ve NBA de daha ilgi çekici bir spor oldu.
2002: Alan Savunmasının Yasağının Kaldırılması
Etki: Bu karar alınırken hedef paslaşmayı ve top dolaşımını arttırmaktı. Ama bunun altında yatan gerçek sebep ise Shaquille O’Neal’in üstün fiziğiyle yarattığı etkiyi azaltmaktı.
2002 yılının başlarında Shaquille O’Neal ligi kasıp kavuruyordu. Yıldız uzun, her akşam inanılmaz double double’lar yapıyordu ve Wilt Chamberlain’den sonra ilk kez bir pivot durdurulamaz şekilde ligi etkisi altına almıştı. Hiçbir oyuncu O’Neal’ın gücüne karşı koyamıyordu ve bu adamı durdurabilmek için değişiklikler yapılmalıydı.
Lig bir kez daha alan savunması kuralını getirirken amaç O’Neal’ı yavaşlatmaktı. Alan savunması takımlara O’Neal’ı yavaşlatabilmek için fırsat verirken daha yüksek IQ’lu oyunları, tempoyu ve şutları teşvik ediyordu.
2005: Elle Temas Kesin Şekilde Yasaklandı
Etki: Alan savunmasının geri gelmesiyle birlikte elle temas, hücumu biraz daha teşvik edebilmek adına daha da yakından gözlemleniyordu.
2004’te Lig Ortalamaları: 93.4 sayı / 43.9% saha içi yüzdesi/102.9 Savunma Rating’i
2005’te Lig Ortalamaları: 97.2 sayı / 44.7% saha içi yüzdesi /106.1 Savunma Rating’i
Alan savunmaları tam etkiyle işlev görürken takımlar eskisi kadar rahat sayı bulamıyordu. Oyuncular oldukça sert savunma yapıyor, uzunlar eskisi kadar etkili olamıyor ve hücum yıldızları kendilerini yeterince gösteremiyorlardı. 2005’te elle temas kesinlikle yasaklandı ve bu da hücum oyuncularına etkili olabilmeleri için gerekli imkanı tanıdı.
Kobe Bryant, LeBron James, Carmelo Anthony ve Tracy Mcgrady gibi harika oyuncular hücumda inanılmaz performanslar sergileyerek akılalmaz sayılar ürettiler. 1990’lardan bu yana ilk kez NBA’de hücum ön plana çıkmaya başladı ve bu da NBA seyircileri için en önemli dönemlerden biri oldu. Bu kural değişikliği bizim şu anda olduğumuz noktaya gelmemizdeki en önemli etkilerden birisiydi.