by Fred Katz / Çeviri: Bahadır Akgün / info@eurohoops.net
Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Bu yazı 26 Kasım 2021 tarihinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.
Dwight Howard, NBA’in 75. yıla özel en büyük 75 oyunculuk ekibinde yer almayı beklemiyordu. Listede yer almamasının sebebinin de ona göre basketbolla pek alakası yok zaten.
Howard’ın bir teorisi var. Ekim ayında açıklanan ve basın mensupları, oyuncular, koçlar ve takım yöneticilerinin oy kullandığı, 1946’da kurulan NBA’in tarihinin en iyi 75 oyuncusunu sıralamayı hedefleyen listede onun olmaması, basketboldan ziyade kişisel sebeplerden ötürü.
“Şu anda geri dönüp hiçbir şey yapamam” diyordu Howard, The Athletic’e verdiği röportajda. “Fakat liste açıklandığında listede olmadığımı duyunca bir anlamda bozuldum.”
Fakat Howard, The Athletic’in listesine 56. sıradan giriyor.
Ligin açıkladığı listede olmamasını “çok büyük saygısızlık” olarak görüyor ve bunu da birtakım sebeplere dayandırıyor.
“İnsanlar ‘Yalnızca 1-2 yıl dominant oynadı’ diyorlar. Sekiz yıl boyunca All-Star seçilip dominant oynamanın 1-2 yıl olarak kabul edildğini bilmiyordum” diyor Howard. “Üç kez üst üste Yılın Savunmacısı seçildim, ki aslında dört olmalıydı ama bunun ‘pek iyi olmayan bir şey’ gibi görüldüğünü bilmiyordum.
Bu kadar apoleti olmayan oyuncular var. 1.000, 2.000, 3.000, 9.000 ribaunda kadar tüm bu mihenk taşlarına ulaşmış en genç oyuncuyum. Bu mantıklı değil. O zaman iletişim eksikliği nerede yatıyor? İstatistiklerime dair yalan nerede?”
2004 NBA Draftı’nda liseden hemen sonra ilk sıradan seçilen Howard, bir zamanlar küçük piyasa takımı Magic’i tekrar iddialı bir takım hâline getiren keyifli, nadir bulunan bir yetenekti ve NBA’in göz bebeğiydi. Tüm bunlar, yaklaşık 10 yıl önce Orlando kariyerinin sonlarına doğru değişti. Kasvetli bir hâle bürünen bir takas isteği, dönemin Magic koçu Stan Van Gundy ile gerçekleştirilen aşırı huzursuz bir basın toplantısı, başta gitmek bile istemediği Lakers‘ta geçen bir yıl, göçebe lig kariyeri ve geçirdiği sırt ameliyatları, onun havasını değiştirdi ve sonuncusu, bu dünyadan değilmiş gibi gözüken atletizmini de onun elinden aldı götürdü.
Fakat şu ana kadar 18 sezon süren kariyerinin kalan kısmında unutulmaması gereken bir şey var:
Howard bir anlamda haklı.
Howard, NBA’in 75 oyunculuk listesinde yer almamasının sebebinin Orlando’dan ayrılış şekli ve itibarının kariyerinin ikinci yarısında yaşadığı değişim olduğunu düşünüyor. Öte yandan basketbol açısından baktığınızda gelmiş geçmiş en büyük 75 oyuncudan birini görüyorsunuz. Tam da bu yüzden Howard, The Athletic’in listesinde yer alıyor.
Howard’a göre listede yer alması, kazandığı apoletlerin ötesinde farklı sebepler için de gerekli. 2011’de Derrick Rose’un ardından MVP yarışında ikini sırayı aldı. 2009 ve 2010 yıllarında MVP yarışında dördüncü oldu. Kendi neslinin en dominant savunmacısı olma iddiası var. Tarihte yalnızca üç diğer oyuncunun üç adet yılın savunmacısı ödülü var.
Altı kez ribaund, iki kez blok kralı oldu. Tarihte 19.000 sayı, 14.000 ribaund ve 2.000 blok üreten altı oyuncudan biri. Diğer isimler ise Kareem Abdul-Jabbar, Tim Duncan, Kevin Garnett, Robert Parish ve Artis Gilmore.
Belki de Howard ile ilgili en büyük argüman, en iyi yıllarının NBA’in listesine giren 75 oyuncu ile kıyaslandığında nasıl geçtiği olacaktır. Listede toplamda 17 adet pivot bulunuyor. Bu oyunculardan yalnızca altısı, NBA’de beş kez yılın takımına seçilen Howard kadar yılın takımına seçilebildi. Dolayısıyla efsanevi uzunlar Bill Russell, Patrick Ewing, Moses Malone, Bob McAdoo, David Robinson, Bill Walton, Nate Thurmond, Dave Cowens, Parish, Willis Reed ve Wes Unseld gibi 11 uzundan daha çok yılın takımı ödülü bulunuyor.
Elbette Howard’ın kariyeri, pivotların daha az etkili olduğu bir döneme yayıldı. Robinson, Ewing, Hakeem Olajuwon ve Shaquille O’Neal, en iyi dönemlerini geçirirken yılın takımına seçilmek daha zordu. Yine de beş kez yılın takımına seçilmiş olmak, elit oyuncular arasında bile istisnai bir başarı.
Ayrıca gelişmiş istatistikler de onun iddiasını güçlendiriyor. Tarihte tüm oyuncular arasında galibiyet katkısı oranında 31. sırada yer alan Howard, bu anlamda Jason Kidd, Bob Pettit ve Clyde Drexler gibi oyuncuların önünde.
Öyleyse ortaya tek bir soru çıkıyor: Howard, neden listeye alınmadı?
Kimileri bunun sebebinin yakın geçmişin daha çok hatırlanması olduğunu söyleyebilir. Howard, kariyerinin ikinci yarısında takım takım gezdi. Ayrıca iki takım, onu takasladıktan hemen sonra serbest bıraktı ve 2016’dan bu yana bu iki takım da dahil olmak üzere toplamda yedi takımda bulundu. İki kez de Lakers‘a gitti. Bu durum, en iyi 75 oyuncu arasına girebileceği bir hava vermiyor. 2013 ile 2016 yılları arasında Houston Rockets forması giydiğinden beri aynı takımda üst üste iki sezon hiç forma giymedi.
2012’de kariyerini değiştiren sırt ameliyatını oldu ve o ameliyat, dünyanın en iyi savunmalarından birini, alley-oop bitiriciliğini ve pelerinli smaçlarını sürükleyen dev atletizmini paramparça etti.
Howard, NBA’in listesinde yer almamasının sebeplerinin akademikten ziyade kişisel olduğunu düşünüyor:
“Orlando ve LA’den ilk ayrılığımda basının beni bu şekilde lanse etmesinin kişiliğim ile ilgili insanların ağzında buruk bir tat bıraktığını düşünüyorum. Onların gözünde Dwight Howard, lekeli biri ve bu anlamda benim bunların hiçbirini açıklama fırsatım olmadığı düşünülünce çok büyük haksızlık.
Ben sessizliğimi korudum. Yalnızca işimin benim adıma konuşmasını istedim ve bu da NBA’in en iyi 75 oyuncu listesinde yer almamaya mâl oldu. Bence bu büyük bir haksızlık. Fakat bence bu zaten böyle olacaktı.”
Howard’ın sözünü ettiği bu itibar kaybı, Orlando döneminin sonlarına rastlıyor. Kariyerinin başlarında kimilerine saçma gelen tutumu, onu başta merkez Florida olmak üzere genel olarak sevilen bir figür yapıyordu. Magic ise dönüşebilen bir takım olmuştu. Van Gundy, Howard’ın perde yapıp pota civarında rakiplerini tuz buz ettiği düzende etrafına dört şutör diziyordu. Şimdilerde bir uzun ve dört dış oyunculu sistem, NBA’in temelinde yatıyor.
Fakat o dönemlerde takımın bu kadar üçlük atması, devrimin bir parçasıydı. Hızlı tempoya ve ikili oyunlara dayalı Mike D’Antoni’nin Suns‘ının oyun tarzı, NBA’i sonsuza dek değiştirdikten yaklaşık beş yıl sonra gelmişti bu oyun.
Savunma tarafında ise Howard, kendi takım arkadaşlarından kaçan dripling veya cut yapan rakipleri kovuşturuyordu. İsteyenler boyalı bölgeye girme riskini almaya çalışıyorlardı. O, tek başına savunma yapıyordu.
2009’da yapılan bir araştırmada genel menajerler, LeBron James’i yeni kuracakları bir takıma alacakları ilk oyuncu olarak seçmişlerdi. Ondan sonra en çok oy alan oyuncu ise Howard’dı. Aynı ankette genel menajerler Howard’ı açık ara farkla NBA’in en iyi savunmacısı seçmişlerdi.
O dönemde Howard, Magic’i NBA finaline taşımıştı. 2010’da Orlando, Doğu Konferansı finalinde Kevin Garnett, Paul Pierce ve Ray Allen’lı kadrosuyla Boston Celtics‘e kaybetmişti. Magic’in bir önceki sezon playofflarda süpürdüğü Atlanta Hawks takımının Orlando’yu ilk turda elemesi ile çöküş, ertesi yıl başladı.
Aradan çok da vakit geçmeden Howard’ın serbest kalacağı yaz yaklaşıyordu ve Howard, Magic’ten takasını istedi. Bu da “Dwightmare” (Dwight Kabusu) gibi akılda kalan bir isme sahip, meşhur bir efsanenin kapılarını aralamış oldu. Bu sırada daha önce bahsedilen Van Gundy’nin basın toplantısı yaşandı. Howard, huzursuz huzursuz da olsa oyuncu opsiyonunu kullandı ve sonu hiç gelmeyecek gibi gözüken bir takas isteği vardı. Howard, iddialara göre Nets‘e gitmek istediğini söylemişti. O drama, 2012 yılında Magic’in Howard’ı Kobe Bryant, Steve Nash ve Pau Gasol ile süper takım kuran Lakers‘a takaslaması ile nihayet son buldu.
Los Angeles o sezon yalnızca 45 maç kazanabildi ve Spurs, playoffların ilk turunda Lakers‘ı süpürdü.