by Melikşah Bayrav / info@eurohoops.net
27 Haziran 2013, kesinlikle NBA tarihinin en unutulmaz günlerinden biri. O gece Barclays Center’da düzenlenen NBA Draft’i öncesi özellikle Cleveland Cavaliers taraftarları, heyecanlı şekilde takımlarının 1 numaralı seçimini öğrenmeyi bekliyorlardı.
Dönemin NBA Komisyoneri David Stern ilk sıra seçimini açıkladığında heyecan hissi çoğu kişide yerini şaşkınlığa bırakmıştı. Cleveland, oldukça değerli bu hakkı kimsenin beklemediği şekilde Anthony Bennett isimli genç Kanadalı’dan yana kullanmıştı.
2013 NBA Draft’ı, lig tarihinin en parlak draft sınıflarından biri olarak görülmüyor. O günden bugüne baktığımızda 2013 sınıfından Giannis Antetokounmpo, CJ McCollum, Rudy Gobert gibi önemli yıldız isimler çıkmış olsa da 1. sıradan seçilen Anthony Bennett, NBA tarihinin belki de en büyük 1. sıra fiyaskosu oldu.
Sonradan çıkan haberlere göre ilk 15 sıradan seçme hakkı olan hiçbir takım, Kanadalı oyuncuyu seçmeyi düşünmüyordu. Elbette Cleveland Cavaliers dışında.
Cleveland ekibinin aynı sene ellerinde iki çok değerli seçim hakkı bulunduğunu, bu hakların ikincisini de Dion Waiters’dan yana kullandıklarını düşünürsek durum kendileri için çok daha katastrofik bir hal alıyor.
Anthony Bennett, hepimizin bildiği üzere NBA, hatta oldukça kısa süren EuroLeague dönemlerinde güvenilir bir rol oyuncusu bile olmayı başaramadı.
Eurohoops Fırın olarak Kanadalı uzunun beklentiler ışığında fazlasıyla sönük ilerleyen kariyerini mercek altına alıyoruz.
Bile Bile Lades
14 Mart 1993 doğumlu Anthony Bennett, lise yıllarında fazlasıyla gelecek vaadeden bir isim olarak görülüyordu. ESPN’in 2012 yılında gelecek vaadeden lise oyuncularını konu ettiği listede 7. sırada olan oyuncu, kolej kariyeri için tercihini UNLV’den yana kullanmıştı.
Bu tercihinden dolayı NCAA’de nispeten kendisinden daha az yetenekli ve daha zayıf rakiplerle karşılıklı oynayan Kanadalı uzun, o dönemler güçlü fiziği, çembere gidebilmesi ve boyalı alandaki dominant görüntüsüyle fena olmayan performanslar ortaya koymuştu.
Takımıyla 38 karşılaşmada 16.1 sayı ve 8.1 ribaund gibi istatistik ortalamaları tutturan Bennett, yaşadığı sakatlıklar sebebiyle takımın yıldızı olmasına rağmen maç başı ortalama 27 dakika süre alabilmişti.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki yetenekli oyuncunun NCAA kariyerindeki performansı, tarihte 1. sıra seçimlerinden görmeye alışık olduğumuz türden bir görüntü değildi.
Bennett, parkede gösterdiği tüm olumlu yönlerine rağmen özellikle gözlemcilerin aklında bazı ciddi soru işaretleri de yaratıyordu. Bu soru işaretleri, o dönemler yayınlanan gözlem ve analiz raporlarına da yansımıştı.
Oyuncu her ne kadar iri yarı denebilecek bir yapıda olsa da boyu, olası NBA kariyeri için bir 4 numaradan beklenen kadar uzun değildi. 3 numara pozisyonu için hücumda yeterli keskinliğe sahip olmaması, 4 numaradan da yaşaması muhtemel fiziksel dezavantajlar akıllarda şüphe yaratıyordu. Savunma tarafındaki defoları da bir diğer endişe noktası olarak ön plana çıkıyordu.
Tüm bunların ışığında kolej kariyerini olması gerekenden daha erken noktalayarak 2013 NBA Draft’ına katılmaya karar verdiğini açıkladı.
2010 yazında kimilerine göre basketbol tarihinin gelmiş geçmiş en iyisi olan LeBron James, Cleveland’dan ayrılıp kendi deyimiyle “Yeteneklerini South Beach’e taşımaya” karar verirken eski kulübü de bu sebeple yeni bir yıldız aramak durumunda kalmıştı.
2012 NBA Draft’ının 1. sıra seçimi olarak Kyrie Irving’i seçen Cavaliers, ertesi sezonda da 1. sıradan Anthony Bennett tercihiyle uyumlu bir yıldız ikilisi yakalama niyetindeydi. Tabii ki işler pek de planladıkları gibi gitmedi.
“Dev Fiyasko”
Anthony Bennett, devasa beklentiler ve 1. sıra seçimi olmanın omuzlarına yüklediği ekstra ağırlıkla NBA kariyerine başlıyordu. Kanadalı uzun, lige belki de yapabileceği en kötü girişi yaparak hakkındaki tartışmaları da farklı bir boyuta taşıdı.
Yeni takımındaki ilk 4 maçında kullandığı 15 atışın hiçbirinde isabet yakalayamayan Bennett, beşinci maçında ilk isabetini buldu. Ardından gelen iki maçta işler yine en başa döndü.
Bennett’in üzerindeki baskı bu korkunç performansların ardından iyiden iyiye artarken, oyuncunun sağlıklı nefes almakta yaşadığı sorunlar da kendisine bu süreçte iyice köstek oluyordu.
Ortaya koyduğu vasat görüntünün ardından daha ilk sezonu olmasına rağmen NBA tarihinin en kötü 1 numara seçimi olup olmadığı sorgulanmaya başlayan Kanadalı oyuncu, takımıyla ilk olarak Şubat ayında bir maçta çift haneli skor üretebilmeyi başardı.
Sezonu 4.2 sayı ve 3.0 ribaund ortalamalarıyla tamamlayan Bennett, maç başına yalnızca 12 dakika sahada kalabilmişti. Yazın kendisini Minnesota Timberwolves yolcusu yapacak bir takasın parçası olan Kanadalı genç, kariyerinde taze bir başlangıç yapma umuduyla yeni sezona giriş yapsa da işler yine istediği gibi ilerlemekten çok uzaktı.
2014-15 sezonunu 5.2 sayı ve 3.8 ribaund gibi oldukça vasat ortalamalarla tamamlayan eski 1. sıra seçiminin NBA seviyesinde yeterliliği dahi sorgulanır hale gelmişti.
Hücumda ne 3 numarada ne de 4 numarada istenilen performansı veremezken savunmada takımına yarattığı zaaflarla sahada dahi kalmakta zorlanıyordu. Bu noktada Timberwolves‘un oyuncuyu serbest bırakmaktan başka çaresi kalmıyordu.
2015-16 sezonu için Kanada ekibi Toronto Raptors, “hemşerisine” bir şans daha verirken bu durum da ne yazık ki pek uzun sürmüyordu.
Arka arkaya vasat performanslara en fazla Aralık ayına kadar dayanabilen Raptors, oyuncuyu organizasyonun G League ekibi olan Toronto 905’e göndermişti. Takımda birkaç maçta parkede yer alan Bennett, ilerleyen günlerde sezon sonunu dahi göremeden serbest bırakıldı.
NBA kariyeri bitme noktasına gelen Bennett, tarihte 1. sıradan seçilip G League’de süre alan ilk isim olmuştu. 4 sezonluk lig macerasında yüzde 40 gibi korkunç bir saha içi isabet yüzdesiyle oynayan oyuncu, mental olarak da neredeyse tamamen tükenmiş haldeydi.
Tüm bunların ışığında G League’deki birkaç denemenin daha ardından yolu 2016-17 sezonunun ortasında Türkiye’ye düşen Bennett, temsilcimiz Fenerbahçe Beko’yla sözleşme imzaladığında kendisinden beklentiler her şeye rağmen büyüktü.
Sezon sonunda hem EuroLeague hem de Basketbol Süper Ligi’nde şampiyonluğa ulaşacak olan sarı lacivertlilerde uzun rotasyonunda tamamlayıcı bir rol üstlenmesi beklenen Kanadalı oyuncu, ne yazık ki yeni adresinde de beklentileri karşılamaktan uzaktı.
Avrupa basketboluna adapte olmakta zorlanan oyuncu, koç Zeljko Obradovic‘in savunmaya oldukça önem veren basketbol felsefesine bu noktadaki zaaflarıyla ayak uydurmakta güçlük çekti.
Hücumda zaman zaman fena performanslar ortaya koymasa da orta mesafeleri dışında keskin bir hücum tehditi yaratmakta zorluk çeken eski 1 numara seçimi, bireysel olarak vasat denilebilecek bir sürecin ardından takımdan ayrılıyordu.
Birkaç G League denemesinin ve Porto Riko serüveninin ardından son olarak geçtiğimiz yaz Hapoel Jerusalem’le sözleşme imzalayan Kanadalı uzunun İsrail serüveni de pek uzun sürmedi.
Neden Olmadı?
Anthony Bennett’ın neden kariyerinde beklenen noktadan fazlasıyla uzak olduğunun sebeplerini yalnızca saha içinde aramak muhtemelen büyük bir hata olur.
Lotarya seçimi olarak da adlandırılan ilk 14 sıradan seçilmek, oyuncuların üzerine her daim ekstra bir ağırlık yükler. Hele ki 1. sıradan seçildiyseniz beklentilerin ve baskının hangi derecelere ulaştığını öngörmek pek de zor değil.
Kanadalı oyuncu gençlik yıllarında yetenekleriyle ön planda olsa da ne lise kariyerinin, ne de kolej kariyerinin herhangi bir döneminde 1. sıra seçimi olabilecek bir profil izlenimi vermemişti.
Oyuncu belki ilk sıra yerine birinci turun ortalarından veya sonlarından seçilseydi, gün geçtikçe değişen basketbola uyum sağlayamamış tüm özelliklerine rağmen belki daha kabul edilebilir bir NBA kariyerine sahip olabilirdi.
Bennett, lige ilk adım attığında basketbol bir değişim süreci içerisindeydi. Geleneksel 5 numaraların devri yavaş yavaş sona ererken 4 numaralar 5 numaraya, 3 numaralar 4 numaraya, 3 numaralar da adete skorer kısalara evriliyordu.
Bennett, oyunun hızlı bir gelişim sürecinde olduğu bu dönemde arada kalmış oyunuyla hiçbir zaman değişime tam olarak adapte olamadı.
Aslında 3 numara fiziğinde bir 4 numara olan oyuncu; 3 numaralı pozisyonda hücumda fark yaratacak keskinliğe sahip olamaması, 4 numara pozisyonunda ise orta mesafeleri fena olmasa da kısıtlı dış şut tehditi, alçak post aksiyonlarında verimli olamaması ve pasörlük konusunda yaşadığı sorunlarla ligde kendisine yeteneklerini sergileyecek bir alan yaratamadı.
İri yarı fiziğine rağmen hiçbir zaman önemli bir savunma tehditi yaratmayı başaramayan Kanadalı uzun, ilerleyen yıllarda bu noktada takımları için bir defo haline de geldi. Yavaş ayaklarının ve düşük savunma bilgisinin yanı sıra pek iyi bir çember savunucusu da olmayı başaramayan oyuncu, çabuk ayaklı atletik uzunların ön planda olduğu bu döneme uyum sağlamakta fazlasıyla zorlandı.
Eski draft 1 numarasının saha içindeki defolarına yeterince değindiysek bir de şunu eklememiz lazım. Toronto Raptors kariyerinin noktalanmasının ardından Bennett; takım içerisinde kolektif çalışmaya uygun olmayan hali ve tavırlarıyla, basketbola olan tutkusunun iyice azalmış olmasıyla da eleştirilmişti. Tüm bu detayları yan yana koyduğumuzda oyuncunun kariyerinin bu noktaya gelmiş olması ne yazık ki pek de şaşırtıcı bir vaziyet değil.
Elbette ki Kanadalı milli oyuncu için geleceğin neler getireceği bilinmez. Yine de şu bir gerçek ki halihazırda kulüpsüz durumda olan 28 yaşındaki oyuncu, basketbol tarihinin en çok tartışılan isimlerinden biri olarak yıllar sonra bile anılmaya devam edecek.
Basketbol gündemindeki en son gelişmeleri kaçırmamak için tıklayın!