by Semih Altınbaş / info@eurohoops.net
Bu yazının tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.
Fenerbahçe Beko, EuroLeague’in 24. hafta karşılaşmasında ASVEL ile Ülker Spor ve Etkinlik Salonu’nda 85-76‘lık skorla geçti.
Fenerbahçe Beko’da Dyshawn Pierre 16 sayı – 8 ribaund, Devin Booker 16 sayı, Marko Guduric 15 sayı, Jehvye Floyd 10 sayı, Pierria Henry 9 sayı – 7 asist, Ahmet Düverioğlu, Şehmus Hazer ve İsmet Akpınar 6’şar sayıyla oynadı.
ASVEL’de Elie Okobo 23 sayı, Charles Kahudi 14 sayı, Chris Jones 12 sayı, Kostas Antetokounmpo 10 sayıyla mücadele etti.
Sarı-Lacivertliler, çift maç haftasının 2. ayağında ise Olimpia Milano‘yu deplasmanda 60-71 mağlup etmeyi başardılar.
Ettore Messina yönetimindeki ev sahibi Olimpia Milano’da Ben Bentil 12, Malcolm Delaney 11 ve Nicolo Melli 9 sayı kaydetti.
Fenerbahçe Beko’da Marko Guduric 17 sayıyla takımını sırtlarken Devin Booker 14 sayı attı. Achille Polonara ve İsmet Akpınar’ın 8’er sayısı vardı.
Eurohoops Fırın, Fenerbahçe’nin dosta düşmana önemli mesajlar verdiği bu çift maç haftasını masaya yatırıyor.
Büyük sorumluluk
Fenerbahçe‘nin çift maç haftasında sergilediği performans hakkında görüş bildirmeye başlarken Marko Guduric‘in bu hafta doldurduğu boşluktan bahsetmemek olmaz.
Lafa girerken Sasha Djordjevic’in Guduric‘i Milano maçında ne denli verimli kullandığını ifade etmek de gerekir. Bu sezon izlediğimiz Marko Guduric, oyunun başlarında suskun kalıp 3. çeyrekten sonra sazı eline almak adına ritmini bulan bir oyuncuydu.
Böyle ekstrem bir duruma karşı rotasyonu belirlemek de hiçbir zaman kolay olmaz. Djordjevic’in Guduric’i erkenden ısıtacak bir formül üretmesi gerekiyordu; bunu da Marko’nun benchte kaldığı süreleri çok uzatmayarak iyi kotardığı aşikâr.
Nando De Colo ve Jan Vesely‘nin yine olmadığı bu hafta oynanan maçlara Pierria Henry – Şehmus Hazer ikilisinin etrafına fizikli uzunlarla başlayan Djordjevic’in verdiği bu kararı doğru ele almak lazım.
Her zaman tercih edilebilecek bir şey olmamakla beraber bu hafta ASVEL ve Milano karşısında bu tercih ters tepmedi. Oyunu okumak ve bir müsabakaya iyi hazırlanmak aslında böyle bir şey. Koç Djordjevic bu noktada iyi bir hafta geçirdi.
Guduric ise mental olarak çok farklı bir Guduric’ti. Bu sezon şüphesiz en iyi göründüğü zamanları. Geçen sezonki CSKA serisinin ardından bu yıl bir ya da 2 iyi maçını sayabilirdik. Fakat kayıpsız geçilmesi sürpriz bir çift maç haftasında liderliği böylesine üstlenmiş olması çok kıymetli.
De Colo’nun sakatlığı sonrası Fenerbahçe konusunda liderliği kimin üstleneceğini tartıştığımızda aklımıza gelen ilk isim Guduric’ti. Fakat bunun karşılığında sahaya yansıttıkları bakımından hiç pozitif bir emare sunmamıştı. Skorer bir oyun oynaması ve hücumda çembere ataklarının, dışarıdan insiyatif kullanmasının işlemesi bir yana; Marko’yu bu hafta farklı ele almak lazım.
Her 2 maçın sonunda da rakipleriyle yaşadığı sürtüşmeler, sevinçleri belki abartılı görünebilir ancak Marko Guduric her zaman böylesine tutkulu görebileceğiniz bir oyuncu değil. Sahada genellikle sakin, iyi niyetli bir görüntüsü olmuştur. Tırnak içinde, pozitif bir “şeytanileşme” mi söz konusu? Takımın bu dönemde tam da böyle bir şeye ihtiyacı varmış demek ki…
Özverisinden şüphe edilmeyeceğini gösterdiği bir hafta oldu. Onun adına en göze çarpan anı ise ASVEL maçının sonunda rakibin yıldızı Elie Okobo’ya nefes aldırmayan savunması oldu. Guduric’i Kızılyıldız, birinci Fenerbahçe dönemi ve 2. Fenerbahçe dönemi boyunca çok iyi bir savunmacı olarak tanımadık.
Odaklandığında ne kadar potansiyelli, yıldız kumaşına sahip bir oyuncu olabileceğini böyle bir haftada kanıtlamış olması da ayrıca özel oldu. Fenerbahçe’nin endişe edeceği o kadar çok şey var ki… Öncelikle fikstür endişe verici.
Lider karakterine bu şekilde bürünmeye devam ettiği müddetçe bu endişelere mahal bırakmama konusunda önemli adımlar atacaktır.
Olmazsa olmaz
Fenerbahçe‘nin ASVEL maçının ilk yarısında Chris Jones – Elie Okobo gibi bir ikiliye karşı savunmada fark yaratarak bir şeyleri yoluna koyabilmesinde en değerli faktör Pierria Henry – Dyshawn Pierre ikilisinden aldıkları savunma katkısı oldu.
Okobo’nun bu performansları sezon genelinde çok can yakan bir konumdaydı. De Colo gibi bir skorerden yoksunken, dış şut bağlamında endişe verici bir ekibe dönüşüyorken Pierre’in müdafaa katkısı ve oyunu kendince iyi analiz ediyor oluşu çok işe yaradı.
Onun sertliği zaten 2 sezondur Fenerbahçe‘nin elini rahatlatan, gizli kahraman olarak nitelendirebileceğimiz kıymetli bir faktör. Sırtı dönük oyunda hem hücumda hem savunmada yapabildiklerini tekrar tekrar sıralamanın artık çok lüzumu yok.
Amma velâkin Guduric‘in büyük bir sorumluluk aldığını söylüyorsak bu hususta Pierre’i atlayarak perspektifimizi genişletmemiz mümkün değil. Takımın mental liderlerinden birisi Dyshawn Pierre.
Fenerbahçe’nin bu sezon tempolu oynayabilmesinin anahtarı hep savunmadan geçti. Yarı saha oyununda tempolu oynamalarını sağlayan isimler Henry, Şehmus gibi çabuk ve hareketli oyuncular olsa da bunu başlatan asıl isimlerin savunmada ve ribaund sonrası çıkışlarda fark yaratan Pierre ile Polonara gibi isimler olduğunu çokça kez belirttik.
Bu denkleme yine Sasha Djordjevic’in tercihiyle ASVEL ve Milano maçlarında İsmet Akpınar’ın da katılım gösterebilmiş olması; beklenen ekstra dış katkısını ondan alabilmiş olmaları oldukça önemliydi. Fenerbahçe’nin oyundan düştüğü anlarda genel olarak rakip savunmaların otoriterleşmesi kaynaklı ofansif düşüşler epey ciddi yer kaplıyor. Milano maçının 2. yarısında 9-0’lık rakip seri başlangıcıyla gördüğümüz şey buydu. Bu noktada bir dış silaha ihtiyaç duymamak da mümkün değil. Kaptan Melih Mahmutoğlu‘nun bu işi ne kadar istikrarlı yapabileceğini tartışacaksak İsmet de bu hareketliliği sağlamaya aday profillerden birisi olarak görülebilir.
Elbette ki Şehmus’u atlamak hiç olmaz. Topu elde tuttuğu anlar çok fazla olmuyor belki… Fakat bunu yaptığı zaman da özgüvenini tartışmaya açamayız. Öte yandan yarı sahadaki topsuz hareketliliği sonucunda; köşelere yaptığı topsuz koşularla aldığı hand-off’ları iyi değerlendirdiğini söyleyebiliriz.
Jaycee Carroll, Arturas Milaknis gibi topsuz koşularla üçlük fırsatı kovalayan eski kasa oyuncuları göz önüne getirince onların köşeden forvetlere doğru açıldıkları senaryolar gözümüzde canlanır. Şehmus ise bunu tepeden köşelere doğru yönelerek yaparak aslında kendisini bu isimlerden farklı bir yere konumlandırıyor. Her ne kadar onlar kadar keskin bir atıcı olmasa da hâlihazırda taşıdığı potansiyel ve çift yönlü katkısı bağlamıyla saydığımız oyunculardan çok daha üst düzey.
Tabii hareketlilikten bahsederken beklenmedik bir katkıyı anmayacak değiliz.