Kyrie Irving: Cleveland, Boston, Brooklyn, Babası ve Bir Amerika Yerlisi Kabilesi

17/Şub/22 08:07 Şubat 17, 2022

Mehmet Bahadır Akgün

17/Şub/22 08:07

Eurohoops.net

Kyrie Irving’in New Jersey’den Cleveland’a, Boston’dan Brooklyn’e uzanan öyküsünde komplo teorisi yorumlar, takım arkadaşları ile huzursuzluklar ve daha niceleri eksik olmadı… Eurohoops Çeviri, yaşananların öyküsünü anlatıyor!

by Joe Vardon / Çeviri: Bahadır Akgün / info@eurohoops.net

Bu çevirinin tüm hakları Eurohoops Ltd. Şti.’ye aittir ve tamamının veya bir kısmının izinsiz kullanılması kesinlikle yasaktır.

Bu yazı 3 Şubat 2022 tarihlerinde The Athletic‘te yayınlanmış ve uyarlanarak çevrilmiştir.

Siular Dikili Taş anıtı, Kuzey ve Güney Dakota arasındaki eyalet sınırında yer alıyor ve Birleşik Devletler’in bu bölgesinde tepe ve toprak dışında pek bir şey yok. Buraya ulaşmak, Kyrie Irving’in imkanlarına sahip bir insan için bile hiç kolay değil.

En yakın havaalanı, yaklaşık bir saatlik mesafedeki Bismarck’ta ve her iki yönde de yolu aydınlatacak sokak lambaları bulunmuyor. Ana yoldan çıktığınız anda yol, çakıl taşları ve toprakla dolu.

Anıtın merkezi, Fort Yates isimli bir kasaba olarak kabul ediliyor ve bu kasaba, nehirdeki küçük bir ada üzerinde yer alıyor. Şehre giden yolun kenarında anıt lojmanı var ve hurdaya dönün yapının duvarlarında graffiti yer alıyor, köpekler bahçeler arasında başıboş dolaşıyor. Bir tarlanın yanındaki yolda beton bir levhanın üzerinde iri bir kaya parçası ile Büyük Şef Oturan Boğa’nın gömüldüğü yeri gösteren bronz bir plaka bulunuyor.

Missouri Nehri’nin arkasında yer alan ve bir bentin üzerinde bulunan Prairie Knights Casino and Resort, Fort Yates’in hemen kuzeyindeki ıssız yola tepeden bakıyor. Burası, Dikili Taş kabilesine ait ve güneş, Dakota vadilerinin üzerinde doğduğu zaman cepheden gelen ışıklar, gözleri kör eden bir parıltı saçıyor. Casino’dan gün doğarken çıkacak olursanız güneş gözlüğü veya büyükçe bir şapka takmanız gerekiyor. Kyrie Irving, Ağustos ayında burada önemli bir akşam yemeği yedi.

29 yaşındaki Irving, New York şehrinin COVID-19 aşı kurallarına uymaması nedeniyle milyonlarca dolar kaybetmiş ve bir şeyler değişmezse takımının şampiyonluğuna bile mâl olabilecek bir basketbol yıldızı. Fakat kendisi aynı zamanda dünyanın “düz” olduğunu söyleyen; LeBron James’ten talep ettiği ayrılığı alan; Celtics‘i tavırları ile karıştıran; Nets‘i birçok kez görmezden gelen kişi de o. Komplo teorilerini seviyor, din değiştiriyor, basın mensuplarla konuşmama grevine giriyor. Derdini anlatmak için Instagram’a başvuruyor.

Hâl böyleyken ben de aylar süren onu anlama çalışmalarımın bir sonucu olarak Aralık ayında Bismarck’a uçtum ve Fort Yates’e gittim.

Irving’in annesi Elizabeth, bölgedeki White Mountain ailesinin bir üyesiymiş. Doğduktan günler sonra evlat edinilmesi için gönderilmiş ve bir daha oraya asla dönmemiş. Vefat ettiği zaman Elizabeth Irving henüz 29 yaşındaymış, küçük oğlu ise 4. Çok özlediği annesine daha yakın olma arayışı, annesinin yuvası orası olmasa da Irving’i Dikili Taş’a götürmüş. Irving, Amerika Yerlisi akrabaları ile bir bağ kurmaya çalışıyor.

Annesinin akrabaları ile.

Annesinin.

Dikili Taş’a son gidişinde Irving, resmi olarak kavme katılmak üzere gitmiş. Bir başvuru yapmış. Kayıt olmak için en azından %25 oranında Amerika Yerlisi olmanız gerekiyor ve Irving, bu koşulu karşılıyor.

Irving’in kuzenlerinden biri olan 71 yaşındaki Char White Mountain, radyoda haberini alana kadar Irving’in orada olduğundan haberdar değilmiş. İkili, daha önce iki kez görüşmüşler ve zaman zaman da mesajlaşmışlar. Char White Mountain, Irving’i görmek isteyince doktor randevusunu bırakıp Irving’in kabul edildiği yere koşmuş. Irving, “Char Teyze” dediği kadını gördüğünde çok mutlu olmuş. İkili, kucaklaştıktan sonra nehrin kenarındaki Casino’da akşam yemeği yemeye karar vermişler.

Casino’nun dışındaki güneş ışığı insanın gözünü alsa da içeride pek ışık yok. Daire şeklinde tek bir oda var ve bu oda, kumar makineleri, birkaç masa ve makineler arasında plastik bardaklarla bozuk para taşıyan sigara içicileri ile dolu. Bir bar ve kenarlarda birkaç televizyon var. Burada müşteriler, 1 dolara meşrubat, 5 dolara cheeseburger alabiliyor. Daha havalı yemek yeme alanı ise kumar alanından bir oda ile ayrılıyor ve masalar, ipek örtüler ile kaplanmış.

Char’ın ifadesine göre Irving ile birlikte bir masaya oturduklarında Kyrie, ona “ne istersen al” demiş. Char, biftek siparişi vermiş “Çünkü” diyor “çok nadiren yiyebiliyorum.” Sabit geliri olan ve bu kabilele yaşayan yaşlı bir kadın için gerçek bir lüks. Artık et yemeyen Kyrie ise balık siparişi vermiş.

Char, bana hikayesini anlattığında Irving bu sezon henüz Nets formasıyla hiç maça çıkmamıştı. Irving yemek sırasında Char’a basketbolun kendisi için “aşağı yukarı yalnızca bir iş” olduğunu söylemiş.

Daha sonrasında çocuklarının fotoğraflarını Char’a gösteren Irving, bir an duraksayıp “Teyze, burada kime güvenebilirim? Kime güvenebilirim?” diye sormuş.

Bu, sanki Irving’in yıllardır sorduğu bir soru.

Hangi takıma güvenebilir? Hangi takım arkadaşlarına? Hangi dostlarına? Hangi bilimsel gerçeklere?

 

Irving haberlerine 2014-15 sezonunun başında başladım. Güçlü, profesyonel ilişkimizin içerisinde içten davrandık. Ben konuşacağım önemli bir şey yoksa ona ulaşmaya çalışmadım ve o da neredeyse hep cevap verecek kadar nazikti. Irving ile ilgili haberler yapan birçok kişi, aynı şeyi söylemiyor. Bilek kıran driplingleri ve potada insanın nefesini kesen bitiriciliği ile tribünleri ayağa kaldırdığını gördüm. 2016 NBA finalinin yedinci maçında Warriors‘ı mağlup ederken NBA tarihinin en büyük şutlarından birini attığını gördüm. Olimpiyat altın madalyası bulunuyor, Nike elçisi ve çok da varlıklı bir insan. Fakat geçen her yılla birlikte yaptığı ve söylediği şeylerle sanki ustaca bir oyun oynamak ister gibi kariyerinin ipliklerini birer birer çektiğini gördüm.

“Onunla ilgili endişe duyuyorum çünkü yaptığı şeylerin ona nasıl bir faydası olduğunu göremiyorum” diyor ligdeki yöneticilerden biri. Bu yazı için 20’den fazla insanla görüştüm ve bu insanlar arasında NBA’de çalışanların çoğu, benzer bir hissiyata sahip.

Tüm bunları Kyrie’ye sormak istiyorum. Babasına e-posta gönderdim, halası ve kuzeninin yaşadığı New Jersey’deki eski evinin kapısına gittim, en iyi arkadaşlarına mesaj attım ve tabii bir de Char teyzesi ile oturup konuştum. Bunlardan bazıları, neler öğrenmek istediğimi ona haber verdiler.

Hatta Cleveland’daki evimden kalkıp bu sezon çıkacağı ilk maçta onunla birkaç dakika konuşabilmek için Indianapolis’e kadar gittim. Fakat kendisi veya Nets için çalışan birkaç sözcü aracılığıyla gönderdiği cevap hep “hayır” oldu.

Irving’in yaptığı şeyleri yapmasının tek bir açıklaması olmayabilir. Yere dağılmış bin tane yapboz parçası var ve bunların 2-3 tanesini almak, bütün resmi görmeye yetmeyebilir.

Parlak, huysuz ve muhalif biri Irving. Basketbolu bir sanat gibi icra ediyor fakat eskisi kadar basketbolla ilgilenmiyor. Küçük yaşta annesini kaybetmenin acısı, onda yıllarca güvenebileceği insanı aramak da dahil olmak üzere silinmeyecek izler ve kırılamayan, şefkatli bir damar da bırakmış. Fakat iş, sağlık uzmanlarının virüsün yayılmasını önleyerek yaşlıları ve zayıf insanları koruduğunu söylediği aşıyı olmaya gelince bunu yapmıyor.

irving

Mart ayında 30. yaş gününü kutlamaya hazırlanan Kyrie Irving aslında kim? Muhtemelen o bile bu cevabı arıyor.

William Merklinger, yaklaşık 20 yıl önce bir akşamüzeri kar kürediği sırada sırtında gürültülü ve tok bir ses duydu.

Montunda bir kartopu patlamıştı. Kimin attığını görmek için arkasını döndü. Ağzı kulaklarında küçük bir çocuk ona el sallıyordu. Merklinger’ın ailesinin New Jersey, West Orange’da bulunan Ridgeview Bulvarı’ndaki evinin iki kapı ötesindeki sarı eve çocuğun ailesi yeni taşınmıştı.

O çocuk, 9 yaşındaki Kyrie’ydi.

“Onu kaldırıp karların içine attım ve çok eğlendik” diyor Merklinger. Irving’in kendi kapısını çaldığı eşikte duruyor bunları söylerken. “Böyle bir çocuktu işte. Biraz huysuzdu. Hep gülüyordu. Hep çok saygılıydı. Hep hırslıydı. Ona dair çok hoş anılarım var.”

Newark’un ara sokaklarında gezinip Irving’in büyüdüğü yerleri ziyaret ederken konuştuğum insanlar arasında onu hatırlayanlar hep mutlu bir çocuk olduğunu söylediler.

Kyrie, sekizinci sınıftayken bölgedeki basketbol antrenörü Sandy Pyonin ile çalışmaya başlamış ve Pyonin, onun için bir akıl hocası olmuş. Haftada birkaç kez, Yahudi merkezinde Irving’in basketbolunu geliştirmek için çalışmışlar. Pyonin, eve döndükleri sırada Irving’i yemeğe çıkarmış ve hatta Kyrie ile kız arkadaşını ihtiyaç duydukları zamanlarda okul partilerine götürüp getirmiş.

“Slim Jims’i çok severdi, ondan hep Slim Jims isterdi” diyor Pyonin. “Sıradan bir çocuktu, çok parlak zekalıydı. Her konuda, her zaman konuşabilirdi. Hep gülerdi, hep gülümsüyordu.”

Irving, ortalama üstü bir öğrenciymiş. Matematik ve İngilizcede başarılı, gelecek vaat eden bir yazar ve sanatçı, başını hiç derde sokmayan nazik bir çocukmuş, öğretmenleri ve okul müdürünün ifadesine göre.

Irving’in lisede gittiği iki okuldan biri Montclair Kimberley. “Hiç unutmam, hep gözünüzün içine bakardı” diyor Montclair Kimberley’in müdürü David Flocco. “Nazikti.”

Irving, okuldaki ilk yılından son yılına kadar iki ayrı yaz basketbol takımında oynadı. Ünlü AAU takımı Roadrunners’ta Pyonin’in liderliği altında oynadı. Oynadığı diğer takım ise lisesinin takımı St. Patrick’ti. Her iki lise de Disney World’deki aynı turnuvaya katıldı ve Irving, iki takımda birden oynamak istedi.

Pyonin, Irving’in talebini reddetti çünkü Kyrie, kalça ağrısı ile oynuyordu. Irving’den bir tercih yapmasını istedi ve Kyrie de kendi lisesini seçti. St. Patrick, turnuva kurasında ülkenin en iyi takımlarından ikisini çekti. İkisi ile de aynı gün maça çıkacaklardı. Irving, iki maçta 90 sayı atıp takımına maçı kazandırdı.

Fakat Roadrunners’taki arkadaşlarını da unutmadı. Pyonin, Irving’in her maça gelip kenarda oturduğunu söylüyor. Her molada veya her oyuncu değişikliğinde sandalyesinden kalkıp takım arkadaşlarına su vermiş. Bir öğrenci-yönetici gibi.

“Kim olduğunu bilen biriydi” diyor St. Patrick’teki takım arkadaşlarından Isaiah Lewis.

Irving’in West Orange’dan ayrıldıktan sonraki dönemine dair hikayeler de benzerlik gösteriyor.

Duke’taki tek sezonu, 26 maç kaçırmasına neden olan korkunç bir ayak parmağı sakatlığı nedeniyle kısa sürdü. Irving oynamadığı dönemde bench’in sonunda, eski bir öğrenci yöneticisi olan Casey Peters’ın yanında oturuyordu.

Takım arkadaşlarının attığı her üçlüğü “üçlük gözlükleri” ile kutluyorlardı.

Irving, sık sık Peters’ın evine gidip onunla takılıyordu. İçeri girip babası Drederick ile telefonda konuşur ve Peters veya diğer arkadaşlarının bu konuşmayı dinleyip dinlemediğini de babasının arkadan çocukları duyup duymadığını da umursamazdı.

“Hep gülüyorduk” diyor Peters. “Dans edip duruyordu, tedavisinden sonra antrenman salonunda dolaşıyordu. Duke’tayken çok mutluydu.”

Kyrie, 19 yaşında, yeni bir milyoner ve 2011 NBA Draftı’nın 1 numarası olarak Cleveland’a gittiğinde o kadar mutluydu ki yalnızca takım arkadaşlarına ve koçlara değil, Cavs‘in teknik ve destek ekiplerindeki diğer kişilere de hoş lakaplar takıyordu. Koridorlarda ve park yerlerinde ekiple kaynaşıyor, gördüğü herkese kendi bulduğu isimlerle hitap ediyordu.

Her gün günlük güneşlik geçmese de Irving, Cavaliers formasıyla çabucak dikkatleri çekti. O dönemde baş antrenörlere öfkelenmek, takım arkadaşı Dion Waiters ile kapışmak veya hatta Cleveland’ın gece hayatında kaybolup gitmek gibi Irving’in yaptığı ve tepki çekebileceği şeyler, “kırmızı çizgi” değil de genç bir adamın olgunlaşmamış davranışları olarak görülüyordu. “Grip benzeri semptomlar” nedeniyle kaçırdığı hiç de az olmayan sayıda şut idmanı vardı fakat o gece oynanacak maçı hiç kaçırmazdı.

Cleveland’daki ilk döneminde gösterdiği davranışlar, hiçbir noktada Cavs’i ona 94 milyon dolarlık yeni kontratı vermekten alıkoymadı. O da bu kontratı seve seve kabul etti. Bu kontratı, LeBron James’in memleketi Cleveland’a döneceğine yönelik şok edici açıklamasından bir gün önce imzalamıştı.

Irving’in kariyeri bu noktada dönüşmeye başladı.

Nasıl desem… Irving ile ilgili “olayların” büyük bir kısmı, açık alanda, dünyanın gözleri önünde yaşandı. Bunları tekrar anımsatmaya gerek yok.

Fakat Cavaliers döneminde yaptığı en ilginç şey, eminim hatırlarsınız, “Bu, komplo teorisi bile değil. Dünya, düz” açıklaması oldu. Onu anlama çabalarında o ana dönüp bakmak, aydınlatıcı bir deneme olabilir.

Irving, “düz dünya” yorumunu ilk olarak 2017 yılında All-Star hafta sonunda yayınlanan bir programda yapmıştı. O yorumu yaptıktan bir gün sonra sabah bu yorumuyla ilgili üzerine gittiğimde söyleyecek önemli bir şeyi olduğu zaman yoksayıldığını hissettiğini söyledi. Aptalca bir şey söylediğinde ise dikkat çekmeyi başarıyordu.

Cevabını düşündüğüm zaman, aklım aşağıda bahsedeceğim örneğe gitti.

8 Aralık 2014 günü Cavaliers, Brooklyn’de bir maç oynadı. New York şehrindeki o gece, Prens Williams ile Kate Middleton da saha kenarındaydı. Keza Jay-Z ve Beyonce de öyle. Salonun dışında ise silahsız bir siyah olan Eric Garner’ın ölümünden sorumlu polis memurunu cezalandırmamayı tercih eden büyük jürinin aleyhine büyük bir protesto vardı.

Toplumsal değerler konusunda bilinçli, 22 yaşındaki Irving, protestolara katılmak için bir şeyler yapmak istiyordu. Polisin kendisini boğduğu sırada Garner’ın söylediği “Nefes Alamıyorum” ifadesinin yazılı olduğu bir tişört buldu ve maç öncesi ısınmalar sırasında bunu giydi. Keza LeBron da aynısını yaptı. Dünya genelinde manşetler, tişörtü giyen LeBron’dan övgüyle söz etti. Irving’in bu protestoya katılımı ise basın nezdinde neredeyse görmezden gelindi.

Tags NBA